Elitler Sınıfı - Cilt 9 - Bölüm 17 - Etrafı Saran Dedikodular
Cilt 9 – Bölüm 17 – Etrafı Saran Dedikodular
Test günü geldi çattı. Sabah, tüm sınıflar bu sınava odaklanmıştı.
Bizim sınıftaysa kimse ders çalışmıyor, sohbet muhabbet ediliyordu. Sohbetlerin konusu, birazdan gireceğimiz sınavla uzaktan yakından alakası yoktu.
“Çok gürültülü.”
“Tabii, olur. Çok değişik dedikodular çıkmış.”
“Değişik mi? Ichinose ile alakalı mı?”
“Hayır. C sınıfına ait dedikodular var.”
“Yeni dedikodular, ha…”
Tek bakışla bile, basit dedikodular olmadığı belli oluyordu.
“İşin garip yanı dedikodular seni de ilgilendiriyor, Ayanokōji-kun.”
Ardından Horikita, bana telefonunun ekranını gösterdi. Telefonunun not defterine dört cümle yazıyordu.
・Ayanokōji Kiyotaka, Karuizawa Kei’ye aşıkmış
・Hondō Ryōtarō obez kızlara fetişi varmış [Ç.N: Fetiş, saplantılı hayranlık]
・Shinohara Satsuki ortaokulda fahişelik yapıyormuş
・Satō Maya, Onodera Kayano’dan nefret ediyormuş
“Ohaa…”
Dedikoduların içeriği birbirine benziyordu. Ben de dahil olmak üzere direkt olarak mağdurlara bir saldırı söz konusuydu.
“Bu dedikodular nerden çıkmış?”
“Okulun her sınıf için kurduğu forum sitesini biliyor musun?”
“Okulun uygulamasında olan mı?”
Öğrenciler puan dengesi ve benzeri bilgilere bakmak istediklerinde, okulun uygulamasına girip bakmaları gerekiyordu. Öğrencilerin istedikleri gibi kullanabilecekleri forum sayfası da bulunuyor. Ama malum telefonlarımızda kullanımı kolay sohbet uygulamaları olduğu için, forum sayfalarını tercih etmiyorduk. Bu yüzden pek kullanan yok.
“Ne güzel. Kim fark etmiş?”
“Ben sınıfa girdiğimde herkes çoktan bu konuları konuşmaya dalmıştı. Belki uygulamayı kullananlar görmüştür.. bir de forumda değişiklik olunca bildirim gidiyormuş. Ordan da gören olmuştur herhalde.”
Sadece sınıflar için tartışma formu olarak değil de genel sohbet için de kullanılan bir platform gibiydi. Erişilebilirliği herkese açık olduğu için, diğer sınıflardan da gören olmuştur.
“Daha önceki dedikodulardan biraz daha farklı herhalde?”
“Kaynak farklı mı aynı mı bilmem ama dedikodu çıkartmanın pek çok yolu var. Detaylara takılmanın ne manası var? Zaten internet üzerinden paylaşılmış.”
Ardından Horikita, konuyu farklı bir yöne çekti;
“Sırf emin olmak için soruyorum….doğru mu?”
“Hayır, değil.”
Hemen inkar ettim.
“Karuizawa ile bir arkadaşlık bağı kurduğumu bile bilen çok az insan var.”
“Peki, kimin böyle bir şey paylaştığını biliyor musun?”
“Hayır.”
Geçen gün Hashimoto ile olan münasebetimizden bahsettim ona.
“O zaman, Hashimoto-kun’un, Ichinose-san hakkında dedikodu çıkartan kişi olduğunu varsayarsak, Karuizawa-san ile senin için de dedikodu çıkartan o demektir.”
“Ya diğerleri? Onları kimin çıkardığından nasıl emin olacağız?”
“Doğru…”
Birinin bu dedikoduların doğruluğunu araştırmaya gönüllü olması lazımdı.
“Oi! Demek fahişeydin ha, Shinohara!?”
Yüzünde hem şok hem de hınzır bir gülümsemeyle sınıftaki ağır havanın farkına varamayan Yamauchi, açtı şom ağzını yine.
“S-saçmalamaaa!”
Shinohara panikle ayağa kalkıp bağırdı. Yüzünden öfkesi ve utancı belli oluyordu.
“Eh, o zaman kanıtla.”
“Kanıt mı? Ne saçmalıyorsun be böyle bir şeyi nasıl kanıtlayayım?”
Dedikoduların büyüsüne kapılanlar, sınıfa yeni gelenlere olayları anlatıyor. Kaos gittikçe büyüyordu.
Er ya da geç bu kargaşa da biter ya.
“Hemen inkar ediyorsun… o zaman internetteki her bilgi yalan anlamına mı geliyor? Boşa mı konuşuyoruz bunları, haaa?”
Shinohara ile Yamauchi’nin saçma diyaloglarına şahit olurken, Horikita hakkında bir konuda emin oldum.
“Hmm… Yamauchi gibi mağdurlarla tek tek konuşup doğrulamamız gerekecek.”
Fikri gerçekleştirmesi biraz zordu. Mağdur kişiler için, biraz travma etkisi yapan dedikodular malum.
“Salak mısın sen!!! Bunlar dedikodu be! Nerden geldiğini bile bilmiyoruz!”
Shinohara’nın Yamauchi’ye olan öfkesi normaldi. Hatta bu kadar sakin kalıp cevap verebilmesi bile takdire şayan.
“Ama~ İnternetteki bilgiler biraz gerçekçi değil mi?”
“Sen… kapa çeneni, Haruki!”
Arkadaşının acımasız eleştirisine karşı Ike, Yamauchi’nin yakasına yapışıp susması için tehdit etti.
“N-neeeee? Ne istiyorsun? Shinohara’dan intikam almak için fırsat yakalamışım, elim armut mu toplayacak sandın!”
“İntikam mı??! Böyle iftiralardan intikam alınmaz! Yalan işte hepsi!!”
“Yalan olduğunu nerden biliyorsun, kardeşim? Onun gibi çirkin birinin fahişelik yapmış olma ihtimali var hem.”
Ike’n hislerini görmezden gelen Yamauchi, düşüncesizlik ederek ileri gitmeye devam etti.
“Oh, Tamam, tamam!… Ike sen kızı seviyorsun diye böyle yapıyorsun değil mi? Bu yüzden kabul edemiyorsun onun fahiş--”
“Haruki, yeter!”
Ike, Yamauchi’nin yakasını çok sert çekti.
“Bırakın kavgayı, arkadaşlar.”
Uzaktan olaylara daha fazla seyirci kalamayan Sudō, yanlarına gelip zorla onları ayırdı. O sırada sınıftan içeri Hirata girdi ve manzarayı görünce şaşırdı. Hemen adapte olup kızlara ne olduğunu sordu.
Shinohara inkar etmeye devam edince, Yamauchi de hedef olarak başkasını seçti.
“Eeee, Hondō~ Şimdi sen balık etli kızlara mı yanıksın, kardeşim?”
Yamauchi, Hondō’ya dönüp alaycı bir şekilde sordu.
“Y-yok be! Saçmalık! Dedikodular iftira! Değil mi, Ayanokōji? Sen de Karuizawa’yı sevmiyorsundur, haksız mıyım!?”
Doğal olarak Hondō da suçlamaları inkar etti. Hedef tahtasına da beni koydu üstelik.
Hemen herkes bana bakmaya başladı. Çok şükür, Kei ve arkadaşları henüz sınıfa girmemişti. Ben de cevap olarak hafifçe başımı salladım.
“Gördün mü!?”
Bağırıp Yamauchi’ye döndü.
“Kahretsin. Bu ne be? Hepsi yalan mı şimdi?”
Üç kişinin dedikoduları yalanlamasıyla sınıfa sükunet yavaş yavaş çökmeye başladı.
“Ama… Satō-san, Onodera-san’ı pek sevmiyor..bu doğru sanki?”
Maezono mırıldanarak söylendi. Düşünmeden refleks olarak söylemiş olmalı. Bu arada Onodera hala okula gelmedi.
“Neee-! D-dur bir dakika, Maezono-san!”
Satō panikleyip Maezono’u durdurmaya çalışsa da artık çok geçti. Duyan duydu.
“Satō ile Onodera’yı birlikte gören oldu mu ki?”
“A-ama—”
Olaylar, dedikoduların yalandan ibaret olduğunu kısaca söyleyip geçiştiremeyeceğimiz bir noktaya gidiyordu.
Sudō, Ike ve Yamauchi’nin tekrar kavga pozisyonuna gelmeyeceğinden emin olduktan sonra, Horikita ile bana doğru yaklaştı.
“Ayanokōji. Karuizawa’yı seviyor musun?”
Sudō bile böyle bir soru sorma ihtiyacı duyuyor demek.
“Hayır, sevmiyorum.”
“Hmm. Eh, beni iki cevap da ilgilendirmiyordu zaten de. Sorayım dedim. Hey, Suzune.”
“Efendim, Sudō-kun?”
“Ah, şey… aranızda geçen konuşmaya az çok kulak misafiri oldum. Yardımcı olmak isterim.”
“Nasıl bir yardımdan bahsediyorsun?”
“Yani, biliyorsun yüzsüz biriyim ben. Haruki gibi, insanlara olayları utanıp sıkılmadan sorabilirim. ”
Sudō yardım teklifinde bulundu. Dedikoduların kaynağını belirlemede yardımcı olabilir, evet.
Bu arada, sohbetimize kulak misafiri olduysa, Horikita’ya Kei’yi sevmediğimi duymuş olması gerekirdi.. ama neyse.
“İnsanların gözündeki değerini düşürecek işlere kalkışmaman gerek. Zaten sınıf arkadaşlarının gözündeki değerin çok değişmedi. İnsanlara bıraktığın izlenimini iyileştirmen şart.. Yamauchi-kun’un bu itici tavırlarıyla sınıftaki güvenilirliğini ne kadar çok kaybettiğine bak bir..”
Yamauchi, Sudō’yu sınıfın en sevilmeyen öğrencisi koltuğundan etmişti. Böyle bir izlenim verdi.
En yakın arkadaşı Ike bile, şuan Yamauchi’nin tavrından omuz silkiyordu.
“Haklısın ama…yardımım dokunsun istiyorum.”
Sudō bir anlığına bana baktı. Horikita’nın bana çeşitli konulardan danıştığını fark etmiştir diye düşünüyorum. Tabii, bunu da yan yana oturduğumuz için diye düşünüyordur.
“O zaman, Yamauchi-kun’a göz kulak olabilirsin, daha fazla sorun çıkartmasın. Dedikodular doğruysa, kişisel bir saldırı var demektir.. Hondō-kun’u da unutma. Bu dedikodular onu rahatsız etmiştir.. üstesinden gelebilirsin.. değil mi?”
“…evet, halledebilirim.”
Sudō biraz hayal kırıklığına uğrasa da tamam dedi. Sudō sohbeti bitince, yerine geçti. Horikita ise asıl konuya geldi.
“Bence bu da Sakayanagi-san’ın planın parçası. Ichinose-san ile yetinmeyip C sınıfı için de olay çıkartıyor. İki sınıfa birden saldırmasının sebebi… sene sonu sınavlarından önce bizi moral olarak yıkmak… Ne yapabiliriz?”
“Ne yapabiliriz derken? Dedikodularla savaşmanın yolu var mı ki? Ne kadar çok inkar edersek o kadar çok gündem olur. Tamam desek, bu sefer de arkamızdan konuşmaya devam edecekler. Benimle ilgili olanlar neyse de, diğer dedikodular gerçek diye düşünülmeye başlanırsa, olan bizim sınıfa olur.”
“…Evet, haklısın galiba.”
Horikita, Shinohara ile Hondō’yu izlerken başını sallayarak onayladı. Bu tavrıyla, acaba onların yerine kendini koyuyor mu diye düşünmeden edemedim.
“Bu arada, çok ucuz bir numara değil mi sence…? Böyle bir şeyle nasıl başa çıkabiliriz ki?”
“Bilmem.”
“Ateşin sıçradığını gördüğün halde yangını oturup izleyecek misin?”
“Benlik bir problem yok ki. Aksine Karuizawa, şaşırıp kalacak. Herkes ona soru soracak falan..”
“Umrumda değil mi diyorsun yani?”
“Evet, değil.”
Nedense Horikita beni panik bir halde görmek istiyordu, bunu sezdim bu tavırlarından. Horikita şaşırıp hayal kırıklığına uğradı. Bu hallerini görmek de varmış, vay be.
“O zaman, tam tersi olmadığına şükrediyorsun demektir.”
Tam tersinden kastı Kei’nin bana yanık olduğuna dair bir söylenti çıkmasıydı. Hirata’dan ayrılır ayrılmaz hemen başka birinin peşinde koşmaya başlamış diye daha bir sürü farklı dedikodulara maruz kalırdı…
Doğruluk payının sıfır olduğu kanıtlansa, yüzleşsek falan dahi, insanların içinde şüphe olacaktı. Hani WhatsApp aile grubuna gelen her mesaj gibi.. ne yazılırsa, inanan tipler vardı toplumun her kesiminde.
“Ama ben senin gibi oturup izleyemem.”
“Öyle mi?”
Söylentileri akışına bırakırsak, problem olmaya devam edecekti evet.
Yamauchi, tekrar Shinohara ve Satō’ya yaklaştı ama bu sefer müdahale eden kişi Hirata oldu.
“Yamauchi-kun. Birisi okulun forum sitesine bir şeyler yazdı diye doğru olacak değil. Ayrıca, arkadaşlarımıza böyle şeyleri sorarak onları daha fazla üzmenin kimseye faydası yok..”
“Ichinose’in söylentileri gibi herkes duymadı mı? Şimdi benim konuşmam söylenti çıktığı gerçeğini değiştirmiyor ki?”
“Sana katılmıyorum bu konuda. Biz aramızda olayı çözene kadar, bu konunu dallanıp budaklanmasına gerek olmadığı gibi, buna müsaade etmemeliyiz de.”
Hirata’nun bu sözleri hem kızlar hem de erkeklerden alkış topladı. Geçici bir çözüm olsa da, işe yarardı.
O sırada Horikita’nın telefonu titredi.
“Kanzaki-kun…”
Bu sözlerinden sonra Horikita, telefonuna gelen mesajı okudu.
“Ichinose-san bugün de okula gelmiyormuş.”
Testin olduğu gün… hasta olsa da, B sınıfının tüm yükü göğüsleyen lideri olarak böyle bir sınava girmesi gerekirdi. Görüşmemizden gördüğüm kadarıyla bugün tam anlamıyla iyileşmiş olması gerekirdi de.
“Bu arada… B sınıfının forumunda da dedikodular varmış.”
“Yani, B sınıfının C sınıfında çıkan dedikodulardan haberi var, öyle mi?”
“Galiba öyleymiş.”
Horikita hemen uygulamaya girip B sınıfının forum sayfasına da baktı. C sınıfının forumundaki gibi 4 satır olarak onlarda da benzer dedikodular yazıyordu. Farklı isim ve benzer dedikodular D sınıfınınkinde de vardı.
“A sınıfında böyle bir şey yok. Bugün zamanın var mı? Ichinose ile ilgili son durumu Kanzaki’den dinleyeceğim. Bu forumlarla nasıl başa çıkabiliriz onu konuşuruz.”
“Olur.”
Horikita’nın teklifini kabul ettim.
“Şimdilik sınava odaklanalım. Final sınavının zorluğunu görmemiz için özel bir sınav olacak. Hem sınıfın ne durumda olduğunu da görmüş olacağız.”
Horikita için ‘hava hoş’ olsa da, dedikoduların merkezindeki kişilerin kolayca sınava odaklanabileceğini sanmıyorum.
Kei ve arkadaşları, sınıfa girdikten hemen sonra uğultular yükselmeye başladı.
Arkadaşları tek tek sırayla bana tiksinç bakışlar atıp durdu. Konuşmalarını duyamıyor olsam da az çok tahmin edebiliyordum… mesela;
‘Ayanokōji-kun’un Karuizawa-san’a aşık olduğuna inanabiliyor musun?’
‘Sence nasıl birisi, Karuizawa-san?’
Kei’nin de verebileceği cevaplar belliydi. Büyük ihtimalle benim için, ‘yok artık’ ‘ kendini ne sanıyor’ falan diyordur.
“Az önce umrumda değil diyen kimdi?”
“…üzücü olduğu gerçeğini değiştirmiyor, Horikita.”
Konuşmalarını izlemeye devam etmek istemedim. Malum arada bir bana bakıp içlerinden küfür edecekler. Ne gerek var, moralimi bozmaya.
Başımı çevirdim.
Zaten şuan ben hariç diğer hedef öğrencilerin başı beladaydı.
patreon’dan çeviriye destek olmak ve çeviriyi önden okumak isteyenler için – tık tık.