Elitler Sınıfı - Cilt 9 - Bölüm 27 - İlk Adım
Cilt 9 – Bölüm 27 – İlk Adım
Zaman kısıtlı olunca, günler akıp geçiyor. Çarşamba günü geldi bile.
Marketten aldığım teneke kahve kutusunu tutuyordum. Hava o kadar soğuk ki üflediğimde nefesimi görebiliyorum.
Bugün bu konu üzerine gitmeyeceğim, ana konudan bahsetmeyeceğim. Ichinose zaten bugünün son günü olduğunun farkındadır.
Mutlaka harekete geçecektir. Eminim buna.
“Şubat ayı bitiyor. Gelecek ayki özel sınavı atlatırsak, 10.sınıf olacağız. Hani bir atasözü var ya… ‘ Yaz gelince, kışın soğukluğunu unutursun’ diye…doğru mu dersin?”
Issız ada sınavı, gemi sınavı, kağıt karıştırma.. bu okul değişik sınavlara tabii tutmuştu bizi.
“10.sınıf olunca, bu özel sınavlar da olduğundan daha garipleşiyor mudur acaba?”
“…Hey… bir soru sorabilir miyim…?”
Uzun bir süre sonra Ichinose konuştu, sessiz ve sanki kendi kendine konuşuyor gibiydi.
“Olur. Kapı arkasından konuşmak istersen, tabii ki.”
Soru sormasını bekledim ama hemen sormadı. Zaten birkaç gündür kapısını aşındırıyorum ama tek kelime etmemişti.
“Bana neden bir şey sormuyorsun ya da söylemiyorsun?”
“Nasıl yani?”
“Sınıf arkadaşlarım…. dostlarım…. hepsi gelip bana seni rahatsız eden bir şey varsa gel konuşalım diye ikna etmeye çalışıyor. Fakat sen, Ayanokōji-kun, bana böyle bir şey demediğin gibi her gün gelip beni ziyaret ediyorsun… neden?”
Diğer öğrencilerin kendisi için endişelenmesini istemiyor gibiydi. Derslerimi asarak ya da öğle molalarımı hiç ederek onu her gün görmeye gelmemin sebebini anlamıyordu.
“Senin için daha çok çaba harcayan, endişelenen bir sürü arkadaşın seni ikna etmeye çalıştı, biliyorum. Benim insan ilişkilerine olan bilgim o kadar üstünkörü ki… sana duygularımla hitap etmeye kalksam, elime yüzüme bulaştırırım.”
Odanın içinden hafif ayak sesleri duydum. Galiba kapının diğer tarafına da o oturdu.
“….Belki benim de buraya kadar gelme sebebim… senin bana her şeyi anlatmanı beklemek içindir.”
“Her şeyi anlatmamı…. beklemek mi…?”
Ilk kez onun kişisel hayatıyla ilgili bir cümle kurdum.
“İşlediğin suçu çoktan öğrendim.”
“…!”
“Tabii, olayın tüm detaylarını bilmiyorum. Sadece Sakayanagi’nin bu işi başlatıp senin okula gelmemeye başlamana kadar bilgim var. Kendini ne kadar sıkıp bunalttığının farkındayım, Ichinose. Her ne kadar böyle söylemem seni rahatlatmayacak olsa da, zorlandığının farkındayım.”
“Nasıl…öğrendin?”
“Şuan önemli olan bu değil… detaylara girmek de istemiyorum.”
Ichinose konuşmak istemezse, konuyu burada kapatacağım.
“Başkalarına dertlerini anlatmakta iyi değilsin.. arkadaşlarına yardım ediyorsun ama kendine çare bulamıyorsun. Bu yüzden seni görmeye geliyorum her gün.”
Ona aktarmaya çalıştığım duygularımı aktarabildiğimi düşünüyorum.
Ichinose bir süre sessiz kaldı.
Hissettiğiniz acı tatlı tüm duygularınızı paylaşmak istediğinizde, etrafınızda bir kişinin bile olmaması size daha çok sıkıntı verir..
Bunun acısını yaşayan pek çok çocuk gördüm, beyaz odada. İyileşme umudunu kaybedenler, zaman içerisinde tükenip ortadan kaybolurdu.
“Şuan kapın yerine koy beni. Yüzümü göremiyorsun, dokunamıyorsun bana. Kapıdan ibaretim. Kimsenin iyi yada kötü tepkisini görmeden bu kapıya için dök.”
Kahve tenekesini yanımdaki yere koydum. Sessizlik hakimdi.
“Ne yapacaksın, Ichinose? İşte sana fırsat.”
Ichinose Honami’nin yakın arkadaşları, mütevazı ve sakin insanlardı. Ichinose’e sürekli destek olup iyi niyetle yaklaştıklarına şüphe yoktu.
Onu desteklemek için doğru bir yaklaşım olsa da, sorunu çözmek için yeterli değildi. Ona konuşması için, içini dökmesi için, baskı yapmak şarttı.
“Çok zavallı biri olsam da…. anlatmalı mıyım?”
“Sana hayır deme hakkı kimsede yok?”
“Benim gibi suçlu birisi… affedilir mi…”
“Herkes affedilmeyi hak eder.”
…onun kalbine dokunmayı başardım. Bakalım, Ichinose bu çağrıma cevap verecek mi.
Kapının arkasından konuşmaya başladı, Ichinose.
“Ben…hırsızlık yaptım. Ortaokuldayken çok zorlandım.. bu durum beni öyle etkiledi ki bir dönem boyunca okula gitmedim. Kimseye anlatamadım yaşadıklarımı. Kendimi suçlayıp odama kapandım. Şuanki halimden farkım yoktu….”
Ichinose kalbine gömüp kimseyle paylaşamadığı yarasını yavaşça açmaya başladı.
Ne yaptığını, nasıl bir suç işlediğini ve ne kadar zorlu günler geçirdiğini anlattı.
Sadece Nagumo ile paylaştığını, Sakayanagi’nin ona yaklaşıp başka bir hırsızdan bahsettiğini anlattı.
Tesadüfi bir durum yoktu. Nagumo’nun, Sakayanagi’ye İchionese’in özellinden bahsettiği barizdi. Yalan söylemesine fırsat bile verilmeden, itiraf etmek zorunda kaldığını anlattı.
Kuyruğu dik tutmak için uğraştığını, zayıf olduğunu göstermemek için direndiğini söyledi.
İşlediğiniz günahları anlatmanın…ne kadar zor olduğunu az çok siz de bilirsiniz.
Henüz olgunlaşmayan, genç kesimler, hırsızlık yapıyor….. hatta, hırsızlık da demeyelim. Başka yasa dışı işlere karışıyor; içiyor ya da uyuşturucu alıyor.
Fakat asıl olay, bunların toplum içinde gündeme gelmesiyle patlak veriyor. Hemencecik inkar ediyorlar.
Çoğu insan adaletin savunucusu rolüne bürünüp suçluları açığa çıkartır. Onlar da baskılar ve alacakları cezadan korkarak; yalanlar, inkar ederler. İşledikleri suça sarılır, tek kelime etmezler. Kendilerini ‘iyi insan’ rolüne alıştırarak, hayatlarına devam ederler.
Vicdan azabından dolayı, Ichinose de hayatından yarım yılını tek başına geçirmiş.
Üzücü acılar çektikten sonra, yaşadığı sıkıntıları kalbinin derinliklerine gömerek… daha doğrusu, zincirlerini kırarak hayatına devam etmiş.
Fakat bu yaşadığı sıkıntılar ve işlediği suç, onu hayatının sonuna kadar peşinden gelecek. Şuanda da vicdanı ile tekrar bir savaş içindeydi.
Bu savaşı kazanması için, ayağa kalkıp yüzleşmesi gerekiyordu.
Söylemek istediği her şeyi duyduktan sonra, okula geç kalmışım, kalmamışım umursamadım.
Öğlen dersleri başladığı halde, ona eşlik etmeye devam ettim. Ne onu teselli ettim ne de onu eleştirdim, sessizce dinledim.
Ichinose kapının diğer tarafında ağlamaya başladı. Ben tek kelime dahi etmedim, ‘ağlama’ bile demedim. Onu şuan teselli etmenin ona faydası yoktu.
Şuan kendisini affetmeye çalışıyordu. Tek derdi; kendisiydi.
Kendisiyle yüzleşmesi lazımdı ki ileriyi görebilsin.
Kendi yanlışlarını, suçlarını görüp kabul eden konuşabilen birisi olmalıydı. Zamanı geldiğinde düştüğü yerden kalkıp…. ilerleyebilmeliydi.
Ichinose, arkadaşlarına durumunu anlatmadan önce attığı ilk adımı, benimle beraber attı.