Elitler Sınıfı - Cilt 9 - Bölüm 8 - İyi ve Kötü Tanımı
Cilt 9 – Bölüm 8 – İyi ve Kötü Tanımı
Oda numaram 401, dördüncü katta çıkmak için asansörü çağırdım. Asansöre adım atar atmaz, arkamdan da Kamuro bindi.
“Hangi kat?”
Butonların olduğu yerde olduğum için nezaketen sordum ama kapı kapandığı halde tek kelim etmedi.
Neyse dedim umursamadım. Asansör 4.kata geldiğinde indim. Ardımdan da Kamuro indi. Beni takip ediyor gibi bir izlenim veriyordu.
‘Basit bir tesadüf’ belki buraya başkasıyla görüşmek için gelmiştir diye düşünmeye çalışsam da, vaziyet farklı geliyordu.
Odam asansöre çok yakın olduğu için, birkaç adım sonrası kapımın önüne geldim. Baktım böyle olmayacak, sordum ona.
“Benden ne istiyorsun?”
“Konuşalım.”
“Keşke daha önce söyleseydin.”
“Ne? İşin mi vardı?”
“Yok. Benimle konuşacağın konu nedir?”
“Hava çok soğuk, içerde konuşsak?”
Ricadan çok tehditvari bir ses tonu vardı.
“Olur…”
Önden içeri girmesine izin verdikten sonra kapıyı kilitlemedim ve içeri geçtim.
Kamuro’nun ifadesi değişmedi, odama bir göz attı.
“Bu ne kadar boş bir oda.”
“İçeri zorla girdikten sonra söylediğin ilk cümle bu mu?”
“Ne zaman zorla girdim? Sen izin verdin girmeme.”
Bu sözlerinden sonra Kamuro yatağıma geçip oturdu.
“Çok güzel izin istiyorsun, o zaman… neyse, konu nedir…?”
“Bana içecek bir şeyler versene. Konumuz uzun.”
Ne kadar utanmaz birisi ya.
“Eh, kahve mi çay mı?”
“Sıcak çikolata yok mu?”
“…var.”
“Sıcak çikolata alayım.”
Özellikle iki seçenek sunduğum halde, başka bir talepte bulundu.
“Eee? Hava soğuk diyorsun ama lobide de konuşabilirdik.”
Lobide de ısıtıcı olduğu için, orada üşüme ihtimalimiz yoktu. Sıcak çikolata hazırlarken söze giriştim ki sohbetin kontrolü bende olsun.
“Burda kimse bizi rahatsız edemez. Odanda konuşmak daha rahat.”
“Konu ne?”
Ne konuyu merak ediyorum ne de duymak istiyordum ama..
“Varlığımdan rahatsız oluyor musun?”
“Hayır desem garip olurdu? Rakibimiz olan A sınıfından pek tanımadığım bir kız aniden odama giriyor, kim garip hissetmez?”
“Hmm, Yamauchi böyle tepki vermedi ama.”
Bana dik dik bakarak, bir şeyler ima etmeye çalıştı.
“Merak etmiyor musun?”
“Hem de hiç.”
“Eh, o zaman bu konuyu kapatayım. Önemli de sayılmaz.”
Üzerinde ses kayıt cihazı veya telefonunun açık olma ihtimali vardı.. nasıl desem, bu kız garip bir konumda… Sakayanagi zaten beni tanıdığı için, Kamuro’yu buraya kadar benim açığımı aratmaya göndermesine neden yoktu.
Dahası, Sakayanagi istediği an bana savaş başlatabilecek bir durumda. Şuan için böyle bir mücadeleye girişmemesinin tek sebebi, benim başkaları tarafından hedef alınmamamı istememesinden kaynaklıydı.
“Not var ya.. Ichinose ile ilgili olan. Ne düşünüyorsun?”
“Nasıl yani?”
“Onun suçlu olduğuna inanıyor musun diyorum?”
“Bilmiyorum ve ilgilenmiyorum.”
“İlgilenmesen bile bir fikrin vardır. Sence Ichinose iyi birisi mi, kötü birisi mi?”
“Birisi suçlu diye ona iyi ya da kötü diye etiket yapıştıramazsın. İyi olmayan birine de iyi diyemeyeceğin gibi.”
‘İyi ve kötü’ kelimelerinin tanımları, öznel ve belirsizdir: Konuya bakış açınıza göre, iyi ve kötünün tanımı da değişir.
“…”
Kamuro bana umursamaz bir halde baktı. Konuyu bu tarafa çekmemden hoşnut değildi. Bu dakikadan sonra, konunun sadedine inmekten başka çare kalmıyor.
“Notlar da iftiralar gibi uydurmaca bence.”
“Evet, birileri dedikodu yapıyormuş ben de duydum.”
“Varsayım olarak geçiyor, evet. Ama ben doğru ya da doğruluk payı var diye düşünüyorum. Bu sebeple Ichinose’n de kendisini korumak için harekete geçmediğini düşünüyorum. Zaten karşı koymaya kalkarsa, sakladığı sır ortaya çıkacak.”
“Strateji olarak ses çıkarmamayı seçiyor ki, şüpheden öteye geçemesin bu söylentiler.”
“Evet. Ama bu sorunu çözmüyor ki. Dedikoduyu çıkartan taraf onun zayıf noktasını biliyorsa, saldırmaya devam edecektir. Bir noktadan sonra Ichinose kabul etmek zorunda kalacaktır. Hatta o zaman geldiğinde, basitçe kapanmayacaktır da konu.”
Sıcak su kaynayınca, bardağa doldurdum. Bardağı masaya koydum ama Kamuro uzanmadı bile.
“İçmeyecek misin?”
“Sıcak içeceklere karşı hassasım.”
…bu ne demek şimdi.
“Tam düşündüğün gibi, Ichinose’in sırrını bilen kişi onu hedef alıyor.”
“Bana bunları neden anlatıyorsun?”
“Bilmiyor gibi konuşmasan. Sakayanagi sana kendisi söyledi ya.”
Tabii ki hatırlıyorum da. Kamuro’nun bu konuyu açması için bir sebep yoktu.
Ya da… bu da Sakayanagi’nin stratejilerinden birisi mi?
“Aslında Sakayanagi buraya gelip bunları konuştuğumu bilmiyor. Öğrense, sinirlenirdi herhalde.”
“Yani, Sakayanagi’ye ihanet ediyorum mu diyorsun?”
“Öyle de denebilir.”
“Eh, buna inanmamı beklemiyorsun herhalde.”
“Doğru.. Ichinose’n sakladığı sırrı açıklayacağım sana. Zaten ya yarın ya sonraki gün herkes duymuş olacak.”
Demek birkaç gün içinde söyledikleri şeyler ortaya çıkacak.. ha?
“Ondan önce de başka bir konudan bahsedeceğim. Sakayanagi’nin benim üzerimde nasıl söz sahibi olduğundan bahsetmem gerekiyor.”
“Kendi hikayenden mi bahsedeceksin?”
“İlgilenmediğini biliyorum ama yine de katlanacaksın artık.”
İlgilenip ilgilenmemek mesele değil de zaten dinleyecektin ne derse.
Bir nevi elim mahkumdu: Dinlemezsem gideceği yok çünkü..
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩
Not: Cilt 9 – 6.Bölümde çevrilmeyen eksik bir kısım varmış. Benim çevirdiğim kaynakta devamı olmadığı için, sohbetin orada bittiğini düşünmüştüm. Yaklaşık 7 bin kelimelik bir kısım eksikmiş, çok uzun olduğu için onu hafta sonuna kadar anca çevirebilirim diye düşünüyorum. Çevirince haber ederim*