Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 3, Part 1

    

Öğleden sonra yine Tavşan grubunun toplantısına katıldım.
Bazen sürekli gittiğiniz yerde bile, farklı bir atmosferle karşılaşabilirsiniz..


Bugün de öyle bir farklılık vardı. Toplantı saatinden yaklaşık on dakika erken vardım. Benden sorna da Karuizawa girdi odaya.
Beni görünce yüzünü ekşitip hemen gözlerini kaçırdı. Ardından da masanın en uç kısmına oturup kafasını telefonuna gömdü.. (bana en uzak koltuğa hatta.)

Ne aramızda bir kavga oldu ne de iyi geçinememe gibi bir durum var.
Bu kız, bariz bir şekilde benden nefret ediyor.
En kötüsü de bu aslında, sebepsiz nefret edilmek..
Hani bir sebep olsa, konuşup çözüm bulunabilir. Ama tek bildiğim benden nefret ettiği. Bu yüzden de onunla iletişim kuramıyorum.
Ichinose ve diğerleri gelene kadar koridorda bekleyebilirdim ama odadaki atmosfer çok garip olduğu için çıkamadım.

Nufüslu adamlar gibi hemen duruşumu düzelttim. Zaten böyle sınavlar benlik değil.

Özellikle de ‘sohbet etme’ işin içine karışınca bende devreler yanıyor ya.
Hem zayıf noktam.. hem de tüm dönemi yapayalnız geçirmişken bir anda zevzek birine dönüşemem ki..

Karuizawa ise aksine sessiz kalmaya niyetli dğeil. Telefonunu kulağına dayayıp konuşmaya başladı.

“Hey, Rinocchi? Orda durumlar nasıl? Burası berbat.” diye konuşamay başladı.


Odada sadece ikimiz olduğu için, konuşmasını net duyabiliyordum.
Telefon konuşması bittikten sonra, garip bir sessizlik hakim oldu odaya yine.

 “Off..’hedef’ sen misin yoksa? Yukimura-kun ve Soto…..adı her neyse artık, değillermiş.”
diye bana sordu.

En azından Sotomura’nin adını hatırlıyor diye düşündüm bir an.
Odada bizden başka kimse olmayınca, benimle konuşası geldi herhalde ya.

Yukimura da sordu bu soruyu. Herkes emin olmak istiyor anlaşılan.

“Hayır.” Diye cevap verdim.

 “Peki. Sağ ol.”


 Yukimura,’nın aksine tekrar sormadı.

 “Bana güveniyor musun?” diye sordum.

 “Ha? Hedef değilim demedin mi?”  diye sordu Karuizawa.

Sözlerime hemen inanmasına şaşırdım açıkçası.
Sonuçta iyi falan anlaşmıyoruz, yakında değiliz.
Neyse, onu özel olarak test etmeme gerek yok. Ne de olsa bu sınavdaki asıl hedefim puan toplamak değil.
 Emin olmak istediğim şey, bu kız, Karuizawa Kei gerçekten işe yarar birisi mi değil mi..

 “İkiniz de erkencisiniz.” İchinose konuştu.

B sınıfının 3 öğrencisi aynı zamanda içeri girdi.  

 “Bugün de güzel geçer toplantımız umarım.” Diye cevap verdim, Ichinose’e.

 Ichinose aynı zamanda, Karuizawa’ya da seslenmiş oldu bu sözleriyle, ama  o duymazdan geldi.

Aynı dünkü gibiydi, herkes toplantıya katılıyor ama sonuç alınamıyordu.

A sınıfı hemen sessizliğe gömüldüler, diğer kalan 3 sınıf arasında tartışma başladı.
Karuizawa bu sahneyi gördükten sonra, ayağa kalkıp A sınıfından Machida’nın yanına geçip oturdu.
Manabe’ye karşı aldığı savunma idi aynı zamanda bu tavrı.
Machida tartışmaya dahil olmuyordu ama varlığıyla dahi etkisini hissettiriyordu.
Tabii, Manabe ve arkadaşlarını durduran bir diğer etkense, Machida’nın güçlü bir çocuk olmasıydı.

Karuizawa eğer ‘güven vermeyen’ benden veya  Sotomura’dan yardım isteseydi, Manabe’gil ona saldırmaktan çekinmezdi, kesin bilgi.
Doğru karar verdi, Kariuzawa.

“Sen endişelenme, ben seni korurum.” Diye söz verdi, Machida.

 “Sağ ol, Machida-kun” Karuizawa teşekkür etti.

Bu sözlerle Machida, kendine daha bir güven duydu.  Eh güzel bir kızdan güzel sözler duyuyordu, içinde onu koruma hissi doğması çok normal..
Neyse bu yeni doğan aşk muhabbetini bırakalım, asıl meselemiz bu sınav.

Bizim gibi tüm sınıflar anlamışlardır durumu. ‘hedef’lerin kendi sınıfımızdan olup olmadığını öğrenmemiz gerektiğinin herkes farkındadır…

“Dün geceden beri düşünüyorum, Bence hepimiz hedefin kim olduğuna dair tartışmalıyız.”  Diye başladı, Ichinose.

 “Yine mi başladın? Bu konuyu böyle çözemezsiniz. Hele ki biz katılmadan asla.
‘hedef’leri bulmanız imkansız. Anlamıyor musunuz?” A sınıfından, İchinose ile dalga geçmek isteyen birisinden geldi bu sözler.

“Ben sana katılmıyorum. Bu sınav, güvene dayalı. Güvenimizi pekiştirmek için de, kağıt oyunu oynayalım diye karar verdik.  Tabii zorlama yok, isteyen katılsın.” Dedi,  Ichinose  ve elindeki kartları gülümseyerek masaya koydu.

“Hahahahaha, kağıt oyunuyla mı güveneceğiz birbirimize?  Saçmalamayın.”

A sınıfı dalga geçmeye devam ediyordu.

 “Böyle düşün istersen. Ama çok eğlenceli olduğunu göreceksin. Bir saat tek başına geçirmektense, eğlenerek geçirmek daha iyidir.”

 Ichinose cevap verdi, tüm B sınıfı üyeeri onaylarcasına bakıyordu.

 “Ben de katılırım, zaten yapacak bir şeyim yok. ” dedi, Sotomura.

Tabii kimsenin umrumda değildi bu. Ama ben hafiften elimi kaldırdım, katılmak istediğimi belirttim.

“Tamam, 5 kişiyiz demek. Daifugo oynayabiliriz. Kuralları bilmeyen var mı?” diye sordu, Ichinose.

Tabii, az çok biliyorum kart oyunlarının kurallarını. Daifugo da dahil.  
Oynamak isteyenler de kuralları biliyor olsa gerek ki, açıklamaya gerek kalmadan oyun başladı.


Oynamayanlar ya bizimle hiç ilgilenmiyor, ya da arada bi bakıp kafalarını geri çeviriyorlardı.
Ichinose çoktan kartları 5 kişiye eşit bir şekilde bölmüştü.
Elimde bir joker, 2 ve 3 sinek vardı. Elim iyiydi.
Ama bu oyunda kimin kazanacağı hiç belli olmaz ya.
Oyunda ani bir değişim olur ve bir anda çok iyi olan kartların, seni yenilgiye iter. Bu oyun böyle bir oyundu.

Ama şuanki elim benim için çok büyük bir aantaj.
İyi kullanmak için bir strateji geliştirmem lazım.
Kart oyunlarının, sadece zaman geçirmek için olmadığını iyi bilirim.
Her oyuncunun karakteri, oyuna yansır.
Ichinose şuan sadece elindeki kartları değil ayni zamanda diğer oyuncuların oyundaki profillerini analiz ediyor, ne kadar kendi avantajına çevirebilir onu hesaplıyor.

 Hamaguchi, son hamlesine bağladı her şeyi.  Stratejileri, kişiliklerini yansıtıyor, kesin bilgi.

 “Hadi bir daha oynayalım!” Sotomura heyecanla bağırdı.

Sotomura’ya otaku işleri dedin mi, tamamdır.. Bu yüzden daha sakin bir tavrı olur diye düşünüyordum ama kaybetmeye başlayınca sinirleniyormuş demek.
Oyun bitince, eski haline geri döndü ama. Çabuk sönen tiplerden.

Ichinose’n görmek istediği tablo buydu bence. Oyuncuların karakterlerini, oyun oynarkenki sabır ve hamlelerini incelemek.
Tabii, sadece çok az şahit olabildi, çoğu zaten katılmıyordu oyuna.
…Sadece sesi çıkan Sotomura’yı değil, beni de inceliyordu…

Benim nasıl birisi olduğumu düşünüyor acaba? …  Eminim silik bir karakter olarak görüyordur,ha.  Güzel bir ele sahip ama hamleleriyle pasif bir oyuncu.
Çok sıradan birisine benzediğime eminim.

Bu hamlem ile, hem oyuna ayak uydurmuyor, hem de İchinose’n dikkatini toplamamış oluyorum. Birkaç el daha Daifugo oynadık. Hatta ‘Eski Hizmetçi’ oyununu dahil oynadık.
Oyun bittiğinde, bir saat çoktan dolmuştu.
Ne C ne A sınıfı katıldı. Oyunu başından sonuna kadar 5’imiz oynadık.

“Eğlenceli oldu. Bazen eski oyunları oynamak iyi hissettiriyor.” Dedi, Sotomura.

Bir saat boyunca tartışmaktansa, oyun oynamak onu bayağı mutlu etmiş anlaşılan, sırıtıp durdu.

Ama bu tarz oyunları oynatarak,  psikolojik taktikler geliştiriyorlar bu kesin.
Hala B sınıfı neyin peşinde anlayabilmiş değilim ya.


Sadece Ichinose’n bildiği bir durum var ortada,  ama ne?

“O zaman… izninizle bize müsaade.”

 “Nereye gidiyorsunuz?”

 “A sınıfının böyle uzaklaşmasına izin veremem ki.”

 “Yani,  Katsuragi-kun’u görmeye gidiyorsunuz?”

Ichinose’ın planı, A sınıfına bu kapalı kutu stratejisini sunan kişiye direkt ulaşmak demek.
Normalde sosyal birisi değilim, ama bu durumdan faydalanıp bir şeyler kapmaya çalışacağım.

 “Senin için sorun olmazsa ben de seninle gelebilir miyim?” diye sordum.

“Tabii ki gelebilirsin.Sen de Katsuragi-kun’u merak ediyorsun değil mi?” diye sordu bana, Ichinose.

Benden yana endişelendiğinden değil de merakından sordu bu soruyu.

 “Yok, Katsugari ile Horikita aynı gruptada ondan.”  Diye cevap verdim.

“Demek sebep bu. Olur, birlikte gidelim. Görüşürüz, Hamaguchi-kun”

Ichinose cevabımdan tatmin olmuşçasına başını salladı ve vedalaşıp çıktı sınıftan.
Hamaguchi, onu uğurladı. Hamaguchi ile İchinose’n durumu farklıydı. Hamaguchi, kişisel kararlar alabiliyordu.
Katsuragi ve Ryuuen gibi sınıflarında kral-köle ilişkisi yok B sınıfında.

Malum toplantı saatleri aynı, süreler de aynı. Bu sebeple Ichinose, Ejderha grubunun olduğu odaya doğru hızlıca yürümeye başladı.

 “Acele edelim, olur mu?” dedi.

Toplantı odaları aynı koridorda idi. Diğer gruplara ulaşmak çok zor değildi.
Toplantı biteli birkaç dakika olmuştu, öğrenciler hala koridorda idi.
Az bir yürümenin ardından odanın önüne vardık.

İçerdeki sesleri duyamıyorduk ama içeride birilerinin olduğu ve toplantılarının devam ettiği belliydi.Kapının önünde bekledik.

İçerde hala tartışma devam ediyor herhalde.

 “Ryuuen ve Katsuragi’nin birlikte tartışıyorlar mıdır sence…? Yada B sınıfnın stratejisinden dolayı mı uzadı sence?” diye sordum.

 “Sanmam, Kanzaki-kun ön planda durmaktan hoşlanmaz hiç…  Zaten diğer ekip de D sınıfından değil mi? Horikita vardı içeride. Belki sizin sınıf tutuyordur içeridekileri….” diye cevap verdi, Ichinose.

Sadece Horikita değil,  Hirata ve Kushida da içerdeydi.
yaklaşık 10 dakika sonra toplantı odasının kapısı açıldı.
Odadan çıkan ilk kişi, İchinose’n yana yakıla beklediği insandı, Katsuragi.
peşinden A sınıfından birkaç kişi daha çıktı.
Ichinose’i fark edince ona doğru yöneldi, Katsuragi.

“Ichinose, burada ne işin var? Özellikle geldin değil mi?”

 “Seninle konuşmak istediğim bir konu var. Vaktin var mı?” diye sordu, İchinose.

“Sınav süresi oldukça uzun. Zamandan çok neyimiz var, tabii. ” diye cevap verdi, Katsugari.

Ichinose’ı görmezden gelmedi, tam ondan beklendiği gibi bir tavır.
Katsuragi’nin sözlerinden sonra, arkasındaki öğrenciler dağıldı.

“Arkandan gelsem sorun olmaz herhalde?” diye sordu, Ichinose’e.

Kafasını sallayıp onay verdikten sonra, etraftan geçenleri rahatsız etmemek için duvara yöneldi, Ichinose.  
Ben de yanlarındaydım. Katsuragi’ye göre varlığım, tarafsız gözlemci rolü idi.
Bu sebeple bana bir şey demedi ve kabul etti varlığımı.

“Tartışmalarımızdan edindiğim bilgiyegöre, stratejini az çok anladım.
Tüm sınıf arkadaşlarına sessiz kalmalarını söylemişsin? Eğer bu doğru bir bilgiyse, tekrar düşünmeni tavsiye ediyorum. Bu sınav, diyalog kurarak bitirebileceğimiz bir sınav çünkü. Haksız mıyım?”  diye sordu, Ichinose.

3 seferdir toplantı yapıyoruz. 3ünde de A sınıfı sessizliğini korudu.
Böyle bir savunmayı, tek atak ile bozması imkansız. Ama Katsugari ile, bir şansı olabilir ancak. Bakalım, Katsuragi’nin cevabı ne olacak.

“Mantıklı bir istek bu. Ama dünden beri kaç defa denedim. Bunu sormak için çok geç kaldığını düşünüyorum, Ichinose.”  Dedi.

Katsuragi’nin stratehisi beklenenden daha çok ilgi gördü herhalde?

“Ben kendi şartlarımızı göz önünde bulundurarak değerlendirdim durumu ve senin de tekrar değerlendirmeni istiyorum?” diye tekrar sordu, Ichinose.

Katsuragi, diğer sınıflardan gelen şikayetleri göz önünde bulunduruyordur kesin.

“Cevabım yine aynı. Ben bu stratejiyi kazanmak için yaptım. Tabii arkasında bir mantıklı açıklama var. Ve sen diyorsun ki bu sınav diyalog üzerine kurulu. İşte bu noktada sana katılmıyorum, bu sınavın amacı ‘düşünme’ üzerine kurulu. Eğer sıanvın amacını yanlış anladıysan tekrar düşünmeni tavsiye ediyorum. Bu sebeple zaten konuşmama yasağı kararı aldım. Bu açıdan bakınca ben bir sorun göremiyorum.” Dedi, Katsuragi.

“Ama Katsuragi-kun, sınava resmen karşı çıkıyorsun.” Diye savundu kendini, Ichinose.

“Sözlerim sana garip geliyor olabilir ama haksız olmadığımı biliyorsun. Ayrıca, sırf bu sınavda da değil, ileride karşılaşacağımız her sınavda çabalamadan kazanmanın yollarını arıyor olacağım hep. A sınıfının şuanki pozisyonunu koruması için elimden geleni yaparım, yapacağım. Bu düşüncemin hiçbir garip tarafı yok.”  Dedi.

“Eğer sınıflar arası direkt yapılan bir sınav olsaydı, doğru düşündüğünü söylerdim. Ama bu sınavda her grup karışık sınıflardan oluşuyor, Gerçekten tek yolun bu olduğuna mı inanıyorsun?” diye sordu, Ichinose.

Ichinose, Katsuragi’nin fikrini değiştirme atağıdna bulundu ama Katsugari çoktan kendi savunmasını yaptı.

Bu sınavdan sadece 4 sonuç çıkabilir.  Bu 4 yoldan birini seçebilirler ancak.
Sınıflar arasındaki çatışmadan çok, A sınıfının durumuna odaklanmış bir Katsugari vardı karşımızda.

 “Bu konuyu daha fazla konuşmanın manası olmadığı kanatindeyim. Fikrimi değiştiremeyeceğinin farkındasın sen de.”  Diye yineledi, Katsugari.

“Hiç kılınızı kıpırdatmadan kazanacağınıza inanıyorsunuz yani, öyle mi?”

 Ichinose aşağılarcasına gülümseyerek sözlerini vurguladı.
Katsuragi’nin fikrini değiştirmeyeceğini fark edince vaz geçti.

Bu konuşmanın böyle biteceğini adım gibi biliyordum.

“Yine de çabalayacaksın anlaşılan?” diye sordu Katsugari.

 “Tabii ki. Bu sınavın amacı bu.”

 Ichinose ve Katsuragi.

Son cümleleriyle, 2 güçlü rakip birbirini ezmeye çalışıyordu sanki.

 “Kusura bakma ama sınav sonuçlarını görebiliyorum şimdiden. A sınıf işbirliği yapmadığı sürece, tüm hamleleriniz sınırlı olacak. Kazanma şansınız olmayacak, yani. “

Haklıydı. 3 sınıf birleşse bile, net bir sonuca ulaşmak nerdeyse imkansız, ya.

 ‘hedef’in kimliği ortaya çıkarsa, birisi hain ilan edilecek.
Ve hain kişi, bundan kazanç sağlayacaksa,,, sınav bitene kadar iş birliği içinde kalmak zorlaşacak.

Bir de şöyle bir durum var ki… Ödül adilce dağıtılmazsa, iş birliği yapmanın bir anlamı kalmayacak.

“Eğer A sınıfının lideri sen olsaydın, benim şuan kullandığım stratejiyi, kullanmaz mıydın? Doğruyu söyle.”

 Katsuragi, Ichinose’e sordu.

 ” A sınıfının gözünden olaylara bakmadığım için bilemiyorum. Ama  arkanızdan birisi kovalıyor gibi kaçıyorsunuz. Daha başlamadan bırakıyorsunuz. Zor iş sizinkisi de.” Dedi İchonose.

İchinose’n boş konuştuğunu düşünerek gözlerini devirdi Katsugari ve kollarını birbirine doladı,
ardından tekrar göz göze geldiler.

“Bu benim kendi fikrim. Ama eğer benimle aynı duruma düşseydin, sen de aynı stratejiyi uygulardın. Eğer sınıfımı korumak için bir şey yapıyorsam, eleştirilmeyi umursamam.” Katsuragi, aynı düşüncede olacaklarını dile getirdi.

Ichinosehafifçe gülümseyerek cevap verdi.

 “Epey vaktini aldım. Şimdi anladım, duygularını ve düşünme tarzını.”  Dedi, Katsugari’ye.

 “Güzel. İzninle.”

 Ichinose, Katsugari giderken bir adım dahi atmadı.

 “Yani bu sınav savunma yaparsan mı kolaylaşacak, ha? Bu gereksiz muhabbeti yapmamalıydım ya.” Ichinose kendi kendine mırıldandı.

Puan ihtiyacı olan sınıflar bu sınavı ciddiye alır ancak, hem de büyük bir risk alarak.
Çünkü hedefi ortaya çıkarmak sınıfa da problem çıkartıyor.

“Kanzaki-kun ve diğerleri de çıkmadı daha.”

A sınıfı çoktan çıktı ama diğer sınıflar hala içerdeydi.
Bir saat bizim içerde kalmak zorunda olduğumuz minimum süre idi.
Daha fazla süre toplantı yapmak yasak değildi.

 ” Kanzaki’yi bekleyecek misin?” diye sordum, Ichinose’.

“Ayanokouji-kun, sen de Horikita-san’ı bekleyeceksin değil mi?  Nele söyleyecekler merak ediyorum, beraber bekleyelim.”

 Kanzaki ile ne zaman isterse görüşebilir ama benim Horikita ile görüşmem kısıtlı.
Katsuragi ile olan görüşmesi kötü geçti, belki diğer sınıfların düşüncelerini öğrenmek isteyebilir.
Ama ben, Katsugari’nin stratejisini kırmanın bir yolu olduğna inanmıyorum…

Yaklaşık 30 dakika daha bekledik kapıda.
Ryuuen hariç C sınıfı öğrencileri ile bizim sınıftan Kushida ve Hirata kapıda belirdi.

“Ha? Ayanokouji-kun, burada ne yapıyorsun?  Horikita-san’ı mı bekliyorsun yoksa?”

Kushida beni görünce hemen yaklaşıp sordu.

Dün akşam yaşananlar aklıma geldi ve tüylerim diken diken oldu birden.
Ama Kushida da hiçbir tepki yoktu.Çok şükür.


 “Merhaba, Kushida-san”.

 “Uwaa, Ichinose-san, sana da merhaba.  Beklenmedik ve garip bir ikili olmuşsunuz.”

Kushida, birbirimizi tanıdığımızı bilmiyor gibi şaşkınlığını gizleyemedi.

“Horikita-san ile Kanzaki-kun’u bekliyorum. Hala içerdeler mi?” diye sordu İchinose, Kushida’a.

 “İkisi de, Ryuuen-kun ile konuşuyorlardı en son. İstersen içeri gir.”

 Kushida eliyle kapıyı gösterdi.

 “Sorun değil. Beklerim.”

 “Sorun olmaz bence? Sınav kurallarına göre, süre bir saat. Bu süre geçtikten sonra, istediğini yapmakta özgürsün. Hem zaten hala sınavla ilgili konuşup konuşmadıklarını da bilmiyoruz.”

 Bizi zorla içeri iter gibi bir tavır takınan Kushida, kapıyı açtı.

İçeri girmeye zorlanıyordum, reddetmedim.  Ichinose ile içeri girdik.
Bir anlığına Hirata ile göz göze geldik.

Odada oturan kişiler arasında hep mesafe vardı.
Sanki 3 farklı ülkeyi temsil ediyorlar gibiydi, ha.

Ama ortamda ağır bir atmosfer yoktu, gayet sakindi.
Odaya adım atar atmaz gözler bize çevrildi.

Horikita ile Kanzaki tepki vermediler.

Ama Ryuuen bizi görür görmez gülmeye başladı. Elini kaldırıp İchinose’i gösterek gülüyordu.

“Sen. Kendini göstermek için mi geldin ta buralara kadar? Otur hadi, otur. Hiç çekinme.”

 “Bu ne ilginç bir buluşma oldu ya. Bir saat boyunca ne konuştunuz meraklandım şimdi.”

 “Kuku, tabii. Zaten Kanzaki’ nin yerinde olmak istemişsindir kesin. Ama sen başka bir gruba aitsin, güzelim. Küçücük bir gruba aitsin. Belki de sen de küçük ve basit bir insansındır.” Diye iğneleyici konuşmaya devam etti Ryuuen, İchinose’e.

“Yok artık, Ryuuen-kun. Gruplar, okul tarafından belirlendi. Neye göre seçildiğimizi nerden bilebilirim? Öyle bir konuşuyorsun ki sanki okul bizi özel olarak gruplandırmış gibi.” Dedi, İchinose.

Ichinose ya Ryuuen’i tanımıyor ya da hala fark etmedi onun nasıl bir karaktere sahip olduğunu.

Ryuuen hem gülüyor hem de İchinose’e yaklaşarak onunla arsaındaki mesafeyi kapatıyordu.
Sanki beni fark etmemiş gibi? Varlığımı fark etmemesi benim açımdan daha iyi.

“Farkına varmadıysan söylüyorum, bil diye.  Gruplara o manyak hocalar karar vermiş.
Bu kadarı da zaten bariz belli ama… Hadi şunu da söyleyeylim, B sınıfının lideri olarak, seni bu gruptan dışlamışlar, güzelim.” Ryuuen, alaylı bir şekilde konuştu.

“Hmm. Demek rastgele değil de planlı bir gruplandırma yapıldı yani? Ryuuen-kun’un grubunun çok yetenekli kişilerden oluştuğunu düşünmüştüm ama diğer gruplar da öyle. Bilgi için sağ ol. Ama yaptığın doğru mu sence? Bana böyle önemli bir bilgi veriyorsun, ya?” diye sordu İchinose.

 Ichinose’ın sözleri ondan beklendiği gibiydi. Ama Ryuuen ‘ın bir anda yüz ifadesi değişti.

Birisi bilmediği bir şeyi öğrendiği zaman, normalde şaşırır endişelenir falan. Ama İchinose hiç tereddüt etmeden tepki vermeden teşekkür etti ona.
Doğal bir tepki vermedi, yani.
Karşı taraf mutlaka bu durumu fark etmiştir, yani onun çoktan bu durumdan haberdar olup bilmiyormuş gibi yaptığını…
Tabii, Ryuuen’ın bu gerçeği konuşma esnasında hislerine dayanarak söyleyerek bu bilgiye ulaşmış olma ihtimali de var.
Kısacası, bu konuşmadan iki taraf da bilgi edinebildi.

Bu durumda da, Ichinose, okulun gruplandırmadaki taraf tutuşunu önemsemiyor demektir.

‘neden’ bilmiyormuş gibi yapmaya çalıştığı önemli şuan.

İnsanların hareketlerinden düşüncelerini okumak ne kadar zor ya.

 “Öyle dahi olsa…..”

Bıkkın bir surat ifadesiyle Ryuuen bana döndü.

“Ben de, bir kızın arkasında dolanıp durmak isterdim ya. Ama şuan gayet acınası haldesin galiba? Önce Suzune, şimdi de Ichinose mi? Sürekli bir kızın arkasından gidiyorsun, ha.”  Diye benimle alay etmeye başladı.

Niyetim bu değildi.. Ama düşününce, ne haksız diyebiliyorum ne de inkar edebiliyorum ya.

Ryuuen’ın bana sardığı yoktu şükür, bu sözlerinden sonra başka hiçbir şey söylemedi.

“Ama var ya, çok iyi bir zamanda geldin, Ichinose. Sana güzel bir teklifim var.” Dedi Ryuuen.

 “Teklif mil? Dinliyorum, Nedir?”

 “Boşa dinleme. Dinlemek için ayırdığın vakte bile yazık. “

 Teklif lafını duyan Horikita, hemen söze karıştı.

“A sınıfını alt etmek için iş birliği teklifi. Suzune ile Kanzaki beni reddettiler ama.” Dedi.

 “Ne demek istiyorsun?”

 “Suzune’ye az önce söyledim. C sınıfının hedeflerinin hepsini öğrendiğimi. “

 Önce Katsuragi… Şimdi de Ryuuen çıktı başımıza, hadi bakalım.

Yine güzel bir tiyatro izleyeceğiz anlaşılan. Ama daha sabah ya.. Gün yeni başladı.

“Tüm sınıflar birleşip bilgileri paylaşacak, hedeflerin kimlikleri ve okul kuralları da dahil.”

Demek 3 sınıfın iş birliğinden kastı bu idi.

“Gayet cüretkar bir fikir. Ama ne kadar gerçekleştirilebilir tartışılır. Ayrıca, sen hedefleri bildiğini söylüyorsun, sana neden güvenelim?”

“Bana güvenmiyorsun, normal.  O zaman anlaşma yapmayız?  ‘hedeflerin’ kimliklerini paylaşır, A sınıfını alt ederiz, böylece A sınıfını tezgaha getirmiş oluruz.”

Ama bu strateji, A sınıfının bu durumu fark etmediği sürece uygulanabilir ancak.

“Anlaşma yapıp imzaladık diyelim, kimin ihanet edeceğini asla bilemeyeceğiz. Olmaz.
C sınıfı ihanet ederse, olan bize olur.”

 Horikita, bu teklifi tekrar reddetti. Ryuuen’ın konuşmalarından anladığım kadarıyla, çoktan A sınıfı ile bir iş birliği kurmuş. Zaten ada oyununda da, Ryuuen ihanet etme eğilimi olduğunu göstermişti. Ama Katsugari hiçbir şekilde sesini çıkartmamıştı..

Strateji hiç fena değil. Ama Ryuuen bu teklifi yapan kişi. Sorun da tam burada başlıyor zaten.

 “Horikita-san haklı.  Ryuuen-kun gibi biz de hedefleri bilirsek belki bir anlam kazanabilir ama.”

 “Salağa yatmayalım istersen. Sınıfların hepsini analiz ettiğinden adım kadar eminim. “
 Ryuuen, Ichinose’e sert çıktı.

İkisinin de yüzü güldü bir an. Ardından sanki iğne batırmışlar gibi ikisi de farklı bir tavır takındı.

“Beni gözünde büyütmüşsün. Böyle bir şey yapmadım. Hem bu teklifin çok riskli. Kabul edemem, kusura bakma. ” dedi, Ichinose.

“Her şeyin bir zamanı vardır, sırların da, harekete geçmenin de. “

 “Sana öyle geliyor olabilir ama çok agresif bilgi topluyorsun. B sınıfına böyle mi yükseleceksin?”

 “Horikita-san da karşı bu teklife. Bu teklifin kabul edilme ihtimali yok.”

 “Bu konuda haklı, Suzune’nın reddetmek için haklı bir nedeni var çünkü.”

“Ne demek istiyorsu?” Horikita, Ryuuen’e sordu.

“Anlamıyor musun? Bu stratejinin yürümesi için, sınıfını iyi tanıman gerekiyor. Sizin sınıfta takım çalışması yok ki. Siz baştan eleniyorsunuz. A sınıfı da şuan 2’ye bölünmüş durumda. Onlar için de zor.”  Dedi.

Atmosfer tekrar değişti odada. Bu sefer, sanki kara bulutlar kapladı odayı.

“Ama ben ve İchinose gibi sınıını yönetebilen kişiler için, bu stratejiyi kullanmak mümkün.
İki sınıfıın aktif çalışması, sınav kurallarını anlamamıza daha çok yardımcı olacak.
Tek ben bile yapabilirim. A ve D sınıfı, bu sınavdan donuna kadar kaybederek çıkar sonra.”  Dedi, Ryuuen.

‘A ve D sınıfının hedeflerini’, B sınıfı ile çözmeye çalışmak, Ryuuen’in asıl teklifiydi demek.

Ryuuen’ın küstahça B sınıfına iş birliği teklifini bizim önümüzde sunması bile, anlamsız ve rahatsız ediciydi.
Stratejisi mükemmel olmadığı halde, diğer sınıfların hedeflerini öğrenerek bir sonraki adımına gçeebilirdi.
Eğer planı buysa, D sınıfı için çanlar çalıyor demektir.

“Yani, stratejin mükemmel değil, bunu mu demek istiyorsun?” diye sordu Horikita.

 Şuan Horikita’nın tavrı, Ryuuen’i kara listeye almaktan ibaretti.
Ichinose ile iş birliği yapmayı düşündük diyelim, ona gerçekten güvenebilecek miyiz?

Sırf bu düşünceyle bir önlem almazsak da, gözümüzün önünde Ichinose’ın C sınıfı ile iş birliği yapmasına şahit olacağız ha.

 “Olayı çaktın mı, gözcü?” Ryuuen benimle alay edercesine güldü. Bense sakinliğimi koruyup ona dürüstçe cevap vermeyi seçtim.

“Eğer B ile C iş birliği yaparsa, A ile D de iş birliği yapabilir. D sınıfının sıkıntılı olduğunu inkar etmiyorum. Ama kaybetme ihtimalimiz kesinleşirse, A sınıfıyla iş birliğini kesin yaparız.
A sınıfı da bu şekilde hareket edecektir. “

 “B sınıfı ile iş birliği kurduğumuz yok şuan. Ama biz iş birliği yaptık diyelim, sence Katsugari sizinle iş birliği yapar mı?’’ Diye söylendi, Ryuuen.

 Katsuragi’nin böyle karışık anlaşmalara yanaşacağını sanmıyorum.
Ama Ryuuen’den çok çektiğini düşünerek, anlaşma yapabilme ihtimalimiz var diye düşünüyorum.

Sözlerimden sonra, Horikita da bu teklifin işe yaramayacağını fak etti.

“Bu sohbetin benim için bir anlamı kalmadı. Eninde sonunda herkesle karşı karşıya geleceğiz.”  Dedi, Horikita.

 “Neyi kast ettin, Suzune?”

 “Ayanokoji haklı diyorum. Bu sohbeti strateji toplantısına çevirme niyetin varsa hala, ciddiye alıp ona göre hareket edeceğiz.”  Diyerek cevap verdi, Horikita.

“Sen nasıl istersen. Çok merak ediyorum bir iş birliği kurabilecek misiniz gerçekten, ha?”
 Ryuuen düşmanını tehdit edercesine teklif sunuyordu sanki.

Horikita’nın cevapları net ve kesindi. Hepsi de Ichinose’i caydırmak için verilen cevaplardı.

Eğer D sınıfa ihanet ederse, her sınıf onu hain olarak görecek.
Kendi tarafında olan bir gruba ihanet ederse, bu okul hayatı boyunca yakasını bırakmayacak, her yerde peşinde olacak bir hainlik girişimi olacak.

“Pardon ama Ryuuen-kun, yaptıklarından dolayı zor duruma düşen sınıf arkadaşlarım var. Puan kazanmak için dahi olsa, seninle bu kadr kolay iş birliği kuramam.”. dedi İchinose.

 “Demek öyle, üzüldüm şimdi.”  Dedi, Ryuuen.

Ama yüz ifadesinden bu cevabı başından beri beklediği o kadar açıktı ki..

 Ryuuen ayağa kalkıp yanımızdan geçerek odadan çıktı.

Kapıdan çıktıktan sonra bilinçsizce arkasını dönüp tüm dikkatini bana verdi.

 “…yok artık.”  Tarzı bir şeyler mırıldandı. Ben tabii ki hiç tepki vermedim, sözlerine.

Ryuuen’den sonra,  Kushida da konuştu.

“Benim de gitmem gerekiyor, arkadaşlarımla buluşacağım.” Ardından o da çıktı.

“Aklımızdan geçeni okuyor resmen.” Dedikten sonra, iç çekti, Ichinose.

“Başımıza iş aldık, böyle birisinin hedefi olduk, ha.”

 “Adında ejderhanın kanjisi var ama tam bir yılan, ha. Avını kestirdikten sonra, avlamak için elinden geleni yapıyor. Ama artık sadece bana değil, Horikita-san’a da gözlerini dikti.
Ryuuen şuan en çok A sınıfına karşı tedbirli. Ama bir gün B sınıfının da rakibi olacağını biliyor.”  Dedi, Ichinose.

Doğru diyor. Ada sınav sonucuyla, D sınıfı sadece düştüğü bataktan kurtuldu o kadar.
Ama yine de kimse D sınıfını tehdit olarak görmüyor hala.

 “Horikita, baskıya başını eğecek insan değil.”  Dedim.

 “Tabii.”

Böyle söyledim ama Horikita’nın belki de baskıya dayanamayacak.. kim bilebilir ki.
Birisini değiştirmek için, önce o kişiyi yıkmak gerekiyor. Bu kesin.

“Horikita-san, Ayanokouji-kun. Malum çoğu insan, sınıflarımız arasındaki iş birliğini biliyor.
Size bir soru soracağım. Bu sınavda sınıflar arası iş bilriği kurulabilir mi?”  diye sordu, Ichinose bize.

 “Düşmanlığa gerek yok. Ama iş birliği istemek biraz sıkıntılı. Sınavın yapısına ters. Bu sınav, iki sınıfın iş birliği imkansız olacak şekilde tasarlanmış.Yani, B ve D’nin iş birliği gereksiz olacak.” Dedi, Horikita.

 “Umm. Horikita-san’dan beklendiği gibi bir cevap.  Sınavı çok iyi anlamışsın. Ryuuen’in teklifi başından beri temelsizdi. Sizinle iş birliği yapmak en mantıklı seçenekti.”  Dedi, Ichinose.

Fikirleri uyuştuğu için, mutlu oldu.

“Evet. Ryuuen-kun’un stratejisi başarısızlıkla sonuçlanacak.  Endişelenmeye bile gerek yok.
Asıl sorunumuz, Katsuragi-kun’un stratejisinde. Onunla toplantı yapan sizsiniz, neler söylüyor. Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?”

 Ichinose,  Kanzaki ve Horikita’ya sordu.

 “Dün söylediğim gibi, onlar konuşmuyorlar.  Cevap vermiyor, katılmayı reddediyor.
Sınav bitmeden de konuşmayacak kesin. Varlığıyla yokluğu bir gibi?”

Dedi, Kanzaki.

 “Evet. Benimde umudum yok. Farklı bir çözüme ihtiyacımız olacak, anlaşılan. “

Kalan 3 toplantımız kaldı. Sonuncusu bittikten sonra, geriye herkesin cevapları vermesi kalıyor.

İşte o zaman bir seçim yapmamız gerekecek. Sınıfı mı grubu mu düşüneceğimize dair.
Belki de sadece kendimizi seçeceğiz?

 “Ben izninizle gidiyorum.”.

Ejderha grubundan herkes odadan çıkmıştı, Horikita da odasına gitmek için harekete geçti.

Ichinose de ardından çıkıp kapıda bekleyen Hamaguchi’nin yanına geçti.

Horikita’nın gidişine baktıktan sonra, gözlerini bana çevirdi.

“Eğer vaktin varsa, bana eşlik edebilir misin?”  diye sordu, Ichinose.

“Tabii, olur.” Dedim.

Şimdi İchinose ile birlikte B sınıfından 2 kişi daha vardı yanımızda.  Sanki ayağıma kramp girmiş gibi hissediyordum.  

Arkadan gelen ekip ile Kanzaki’ler birleşince ortamdaki stres yerini, eğlenceye verdi.

“Horikita-san belki söylemiştir bilmiyorum ama bence hala hep birlikte çalışma şansımız var.”  Dedi, Ichinose bana.

“İş birliği şansımız mı var diyorsun?”

 “Evet,  A sınıfı birden bu taktiği uygulamaya başladı ama ben hala bir şansımızın olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden her şeyi çözmemiz lazım. Haksız mıyım?” diye sordu.

 “Hepimiz mi??”

“Sonuçta, sınav hedefleri bulmak adına kurulu.  Biz hedef olmayan kesimi bulursak, hedefleri bulmamız kolaylaşır. İşte bu yüzden de sana söylüyorum ki… ben hedef değilim. Ama hedefleri bulup grubumuzu başarıya ulaştıracağım.” Gözlerimin içine bakarak konuştu, Ichinose.

 “Hedef olduğum konusunda şüphen var ve sakladığıma inanıyorsan, sana sadece şıunu söyleyebilirim, ne yapıyorsam hepsi B sınıfı için.” diye de ekledi.

Bu sözleriyle ortama çok farklı bir hava katıyordu, gizemli bir atmosfer mi demeliyim..

Ichinose’ın tavrını gözlemliyorum, aklıma takılan tek bir soru var:
gerçekten iş birliği yapayım diye mi soruyor, yoksa bir adım daha ileri gidebilmek için benim güvenimi mi kazanmaya çalışıyor?

Ama bu sözlerini kanıtlaması gerekmez miydi? Telefonundaki maillerini göstermesi gerekmez mi?

Elini telefonuna dahi atmadı.

Ya boşa sallıyor ya da bana farklı bir şeyler anlatmaya çalışıyor, bilemiyorum.

Bu gizemli atmosferi, bu tavırları açıklıyor ancak.

Teklifini kabul etme konusunda bir adım atmalıyım.

“…Garip mi geldi?”  ben sessiz kalınca, Ichinose endişeyle sordu.

 “Yok, pardon. Garip değil. Benimle dürüst konuşmana şaşırdım sadece.  Normal şartlarda, sdece hedef kişi grubu başarıya ulaştırabilir ancak, aksi mümkün değil.”

“Bu konuda yalan söylemem. Gerekli olsaydı bu sınavda, yalan söylerdim ama olabildiğince dürüstüm. ”  dedi, İchinose.

“Adil bir sınav olsun istiyorum, söylediğim her şeyi sınıfıma anlatacağım.
Aynı fikri paylaşıp paylaşmadıklarını merak ediyorum da.  Ah, Ayanokouji-kun, cevap vermek zorunda değilsin bana. Sadece düşüncelerimi bil istiyorum. Aynı düşünceleri paylaşırsak işler daa kolaylaşacak, emin ol. ”  diye ekledi.

“Tabii mükemmel bir iş birliği kurmak imkansız, ama yine de iyi bir bağlantımızın olması gerekiyor. Sana karşı dürüst olmasam, sınıflar arası ilişkimizi etkileyebilir bu durum. ”  diye cevap verdim İchinose’e.

“Yok, yok. Kendini zorunlu hissetme.”

Cevabıma karşılık panikle beni durdurmaya çalıştı.  Ama bu gizlediğim bir şey değil ki.

Ama  Ichinose’n söylediği de doğru. Beni kandırırsa, kazancı az olacak. Batıp karaya vuran D sınıfıyla uğraşmanın anlamı yok. Tam anlamıyla dürüst olduğu konusu hala şüpheli,

Ama ona karşı ben de dürüst olabilirim.

 “Ben de ‘hedef’ değilim. Yukimura da değil. Yukimura konusunda eminim.
Karuizawa ve Sotomura’dan emin değilim. Senin de haklı olduğunu düşünüyorum, Ichinose. İtirazım yok söylediklerine.” Dedim.

Yukimura’dam  Sotomura ve Karuizawa’nın hedef olmadığını söylediğini hatırlıyorum ama bazı bilgileri belirtmemek en iyisi.
Zaten emin de değiliz. Belki de hedef, ikisinden birisi.
Yukimura’nın hal ve tavırlarından onun hedef olmadığı konusunda eminim.

 “P-pardon. Seni zorla konuşturuyorum sanki.”

 Ichinose suçluymuşçasına başını eğdi. Özür diledi.


Cık cık… Özür dilemesine gerek yoktu ya. Çünkü şuan yapmakta olduğum şeyden dolayı, bir gün ondan benin özür dilemem gerekecek..

 “Hamaguchi-kun, biraz buraya gelebilir misin?” diye sordu İchinose.

“Efendim, Ichinose-san?”

Hamaguchi yaklaşınca, Ichinose şuanki durumla ilgili bilgi vermeye başladı.
Ichinose’ın D sınıfıyla iş birliği kurup bilgi toplamasına çok şaşırdı.
Bence,  Ichinose’ın karakteri sınıfına güven veriyor ya.

 “Eğer kendisi onaylıyorsa, benim de reddetmek için sebebim yok demektir. Ben de hedef değilim. Bana güvenebilirsin.”  Dedi bana, Hamaguchi.

 Ichinose ile ilişkisini düşününce,  ona güvenmek için sebebim artıyor.

Eğer yalan söylerlerse, Horikita olan ilişkileri zedelenecek, bunu göze alamazlar.

 “Sınıfındaki herkesle görüşmedin o zaman. Yanlış mı anladım?” diye sordum.

Ichinose, Ryuuen gibi bir krallık sürmese de çok popüler olduğu için çoktan bilgi edinmiştir diye düşünüyorum.

“Sınıftakileri harekete geçireceğim.  Birkaç kişi var. Sadece kendilerine puan kazandırmak isteyen. Kendi başıma onların hedef olup olmadığından emin olamam maalesef. ” dedi, Ichinose.

“Zor olacak ama bilgi edinmeye çalışacağım. Sonra sana haber ederim.” Diye ekledi.

. “Çok sağ ol. Ama ben tüm D sınıfı ile ilgili bilgi vermem sana. Sınıfta birlik kurabilmiş değiliz. Bildiklerimin doğruluğunun garantis ide yok. ” dedim, Ichinose’e.

 “Tamam. Sadece senin yardımccı olman bile benim için yeterli. “

Böylece, bu üçlünün görüşmesiyle Tavşan grubunda bir işbirliği ihtimali doğdu.
Ben,  Ichinose, Hamaguchi ve Yukimura, bu dörtlünün hedef olmadığı kesinleşti. En azından Yukimuradan eminim.

Geriye  10 kişi kalıyor. Bu on kişinin içinde hedef olma ihtimali çok yüksek.

Ada sınavında lideri bulmaktan daha zor bu iş ya.

Hedefler de baskı hissedecekler ve açıkça hareket edemeyecekler.

Kendilerini gizleme hakları var.
Başta sınavı adaletsiz bulmuştum, ama düşününce mantıklı geliyor.

“Peki? Hedefi nasıl bulmayı planlıyorsunuz? Sözlerimizle ikna edemeyiz. Doğru söyleyecekler i de ne malum. ” diye sordu Hamaguchi.

 “Sınavın amacı da bu değil mi zaten?”

 İşte,  bu da sınavın en ilginç noktası.
Birisinden gizli bilgi almaya çalışmak..
İchinose artık harekete geçecek, bakalım neler olacak.


merhaba arkadaşlar, çeviri bayağı gecikti. Özür diliyorum herkesten. Bu seferki bölüm bayağı uzunmuş, biraz da yoğun olunca çeviremedim. Sizin on dakikada okuyacağınız bu çeviriyi, on saatte yaptım desem yeridir. Tahmin ettiğimden çok vaktimi aldı hehe


Juns’nun efsane sesi vardır. Herkese şarkıyı tavsiye ederim~~