Bir sonraki ‘rehberlik dersinden’ başlayarak bağımsız olarak antrenman yapılmasına karar verildi. Bu boş zamanlarda, herkes spor kıyafetlerini giyip etrafa dağılarak antrenman yapmaya başladı. “Vaay be! Şunlara bakın.” İke yüzünde açıkça belli olan rahatsız bir bakışla okul binasını işaret etti. Orada bizi gözetleyen öğrenciler vardı ve sayıları az değildi. “Onlar B Sınıfından değil mi? Hemen keşif yapmaya başlamışlar—“…
Spor festivaline kim katılacak diye karar vermek dışında yapılması gereken başka şeyler de vardı. Spor festivalinin sorunsuz geçmesini sağlamak için çoğunluğun birebir uyması gereken hazırlıklar gibi. Yarışmalardan marşlara, marşlardan egzersizlere kadar ayarlamalar yapılması gerekiyordu. Beden eğitimi derslerinin çoğu serbest zaman ilan edildi ve öğrencilere istedikleri her türlü çalışmayı yapma izni verildi. “Ödünç aldım!” Ertesi gün beden dersi…
Ders bittikten sonra, boş vaktimi birisine mail atarak değerlendirmek istedim. E-postayı attıktan sonra başımı kaldırıp Kariuzawa ile göz göze geldim. Off. Bu kızla göz göze gelmek mantıklı değil ya. Gözlerimle etrafta onu ararken tesadüfen bana baktı büyük ihtimalle. Bakışlarımdan da anlamıyor olacak ki 2 kız arkadaşıyla sınıftan çıkıp gitti. Düşündüğüm gibi onunla direkt olarak iletişime…
Bir ay sonra başlayacak olan spor festivali için tüm hazırlıklar başlamıştı. Chabashira sensei, Haftada 2 saatlik strateji toplantısı hakkı verilerek dilediğimiz gibi kullanabileceğimiz söyledi…Bu toplantıyı nasıl değerlendireceğimiz, bize bırakılmıştı. Aslında karar verilmesi gereken 2 konu var diye düşünüyorum. Evrensel Katılım yarışmalarında, katılım sırasına nasıl veya neye göre karar vereceğiz? Ve Yalnızca Tavsiye Edilen Katılım Yarışmalarına kimler katılacak? Bu sorulara göre alınacak…
Ders bittikten sonra herkes gitti, sınıfta yalnız kaldım. Dışarıdan kulüp faaliyetleriyle ilgilenen öğrencilerin sesleri geliyordu. Her ne kadar spor festivali yaklaşıyor olsa da hepsi çok iyi bir ruh hali içindeydi, ekstra çaba harcamadıkları görülüyordu. Kulaklığımı telefonuma bağlarken az önce mail ile aldığım dosyayı açtım ve kontrol ettim. “Demek öyle…” Şimdi durumu az çok kaptım ya. Gerekli…
Saat 5’e geldiğinde Kushida ve grubu geri dönmüştü. Hirata da Kushida’nın grubu ile gelmişti. Liderimizin geri dönmesiyle öğrenciler, hemen etrafında toplandılar. Yiyecek bir şeyler bulmuşlardı ve onları kampa taşıyorlardı. Uzaktan bakıldığında, bir çeşit küçük kırmızı meyve, çilek gibi bir şeydi, hatta küçük domates taşıyorlarmış gibiydi ve ayrıca üzüm ve kivi şeklinde olan şeyler de vardı….
İkinci toplantımızda tüm öğrencilerle bir toplantı yapılacağına karar verildiği söylendi. Öğretmenler ve öğrenciler dahil olmak üzere 400’den fazla kişi spor salonunda toplandık. Lisedeki tüm öğrenciler, Kırmızı ve Beyaz Takım olarak bölündü. Horikita huzursuzca etrafına bakıyordu. Muhtemelen bunun nedeni öğrenci konseyi başkanı olan abisi Horikita Manabu’yu aramasıydı. Sınıfının nerede durduğunu bilse bile, o kadar insan içinde seçmesi…
Öğleden sonra, blog olarak 2 saatlik rehberlik dersi yaptık.. Sınıfı öğretmenimiz, Chabashira-sensei içeri girip ilgisizce açıklamalar yapmaya başladı. “Bugünden itibaren dersler normal şekilde devam edecek ancak 2. dönemde Eylül’den Ekim’e kadar olan bir aylık sürede spor festivali nedeniyle beden derslerinin sayısı arttırılacak. Festival programının çıktılarını dağıtıyorum. Alan öğrenciler arkaya doğru uzatsın.” Spor festivali sözcüğünü duydukları anda sınıfın bir bölümünden…
Burç hayvanlarına göre bölünmüş öğrencilerin soyadları ‘hedefi’ belirlemenin anahtar noktasıydı. Yaz tatilinin sonunda Palatte adlı kafenin arkalarda kalan bir masada ben, Hirata, Karuizawa ve Horikita’dan oluşan tuhaf bir grup olarak birlikteydik. Amacımız tatilin ortasında gerçekleşen özel gemi sınavını incelemekti. 12 burç grubuna ayrılmış karma takımlarda yer alan ‘hedefleri’ doğruladık. “Tavşan, burç sıralamasında 4. sırada. Ayankouji-kun,…
Önsöz Dürüst olmak gerekirse ben düzgün bir insan değilim. Bunu başkasının söylemesine ihtiyacım yok. Eğlence sektöründe çalışan annem, beni terk ettiğinde babamın sırtına bir sorumluluk baskısı yüklendi. Her gününü bir hademe olarak kasvetli bir şekilde yaşayarak geçirdi. O manzaraya baktıkça kendimi hasta gibi hissediyordum. …ve bu yüzden daha güçlü olmaya ve kendi ayaklarım üzerinde durmaya…