Emperor’s Of The Solo Play Bölüm 8: İskeletlerle Dans (1)

Başlamadan önce açıklama eklemek istiyorum,

Ast = emir altındaki biri olarak düşünebilirsiniz

Yz = yapay zeka

İyi okumalar! 🙂

 

Sanal gerçeklik, modern çağın ön saflarında yer almayı başardı, çünkü VR dünyasında her şey mümkündü. VR alanında herkes Hulk, Iron Man, hatta Marilyn Monroe bile olabilirdi. Bir kişi, bir uçaktan daha hızlı bir yarış arabasında sokaklarda alev alabilir veya paraşüt olmadan uçurumdan atlayabilirdi.

Her şey mümkündü.

Ancak bu, birinin her şeyde iyi olabileceği anlamına gelmiyordu.

Aslında, zordu.

Biri VR dünyasında istediği herhangi bir şeyi yapabilse de, bunu iyi yapması zordu. Bir uçurumdan atlamak mı? İnsan herhangi bir acı hissetmezdi ama çoğu insan bunu yapamazdı. Eğer yapabilselerdi, önyükleme kamplarında eğitilirken ağlayan ve korkudan titreyen insanlar olmazdı.

Sanal gerçeklik oyunları oynarken, özellikle de RPG’lerde aşılması gereken en büyük engel buydu.

Sanal gerçeklik oyunları, oyunculara sadece yumruklarıyla bir ayıyı öldürme gücü verdi, ancak öyle olsa da, her 10 kişiden sadece ikisi veya üçü için mümkündü. Diğer yedi veya sekiz kişi başarısız oldu.

İki sebebi vardı.

İlki, güçlerini kullanamadılar. Saatte 600 km hız sınırı olan bir araç verildiğini düşünürsek, çoğu insan saatte 200 km’yi geçemezdi. Sadece korkmakla kalmayıp, aynı zamanda serbestçe dolaşmak için gereken sürüş yeteneğinden ve deneyiminden de yoksunlardı.

İkincisi, canlıları öldürme konusundaki isteksizlikleriydi. Onlara göre, sanal yaratıklar gerçek canlılardan farklı değildi.

İlk sorun, oyuncuların kendileri için çözmesi gereken bir şeydi ancak ikinci sorunu çözmek içerik yaratıcılarına bağlıydı. VR oyun yaratıcıları, oyuncuların daha kolay odaklanabilmeleri için oyunlarını tasarlama gereği duydular.

Eğer bir kimse kılıcını salladığında ya da mızrakla bir yaratığı deldiğinde ve ölmekte olan kalp atışlarını hissedebiliyorsa ya da yaratığın organları karnının kesilmesiyle dökülmeye başlıyorsa ya da bir canavarın kafası ve beyni her yere patlıyorsa, sonrasında bu özellikler, oyun yaratıcılarına kelepçe olmaya başlamıştı.

Sonuç olarak, VRMMORPG oyunlarının başlangıcı en azından tek kelimeyle çocukçaydı. Canavarlar, oyunu daha az şiddetli göstermek için jöleler veya çokgenler şeklinde şekillendirildi. Hatta bazı oyunlarda şekerler piñatalar gibi canavarların vücutlarına dökülüyordu.

Ancak WarLord farklıydı.

WarLord’un ana içeriği canavarlarla savaşmayı içeriyordu ve oyun yaratıcıları bu yönü en üst düzeye çıkarmanın başarıya giden yol olduğuna inanıyorlardı.

Böylece oyun savaşlarını mümkün olduğunca gerçekçi hale getirdiler.

Gerçekçi olmak, acımasız olmak anlamına geliyordu. Delindiğinde kan akardı. Kesiklerden organlar dökülmezdi, beyinler patlamazdı, ancak kan çok gerçekçiydi. Oyuncular bu seçeneği her zaman devre dışı bırakabilirlerdi, ancak bu seçeneğin mevcut olması bir yenilikti.

Ayrıca, canavarlar yaralandığında, sadece durup oturmazlar, öfkeyle kükrerler. Yaralanmalarını telafi etmek için hareket ederler ve onları yaralayan kişiye saldırırlardı.

Bu yüzden Warlord izlemek için bir oyundu. WarLord savaşları, diğer herhangi bir oyuna göre en acımasız ve en nefes kesici olanlarıydı.

Tersine, ilk defa VR oyunları oynayanlar için zordu. Oynamak için büyük miktarda para ödedikten sonra bile oyuna uyum sağlayamayan birçok kişi vardı.

Warlord’un bu soruna çözümü basitti.

Çok kapsamlı bir öğretici yaptılar. Eğitici tasarımcısının aşağıdakileri söylediği söyleniyordu.

“Oynamak istemiyorsan, oynama. Ben alay etmiyorum, ancsk içten tavsiyem. Bu oyun için kendini strese sokmaya gerek yok. Warlord dışında başka oynanacak oyunlar da var. Bu yüzden istemiyorsan oynama. Üstüne para harcayarak zorla sevmediğin bir oyunu oynamak niye ki? ”

Bu çalışanın yazılı bir özür verdiğine dair bir söylenti bile vardı… Her durumda, yeni oyuncular Warlord oynamaya başlamak için 280 dakikalık derslerden geçmek zorundaydı.

Bu eğiticide, canavarları öldürmekten tut onlar tarafından yok edilmeye kadar birçok savaş durumu vardı.

Bu dersten geçen çoğu oyuncunun ruhlarının yarısı boşalmıştı.

Aynı şimdi olduğu gibi.

Figur Kalesi!

Kavun birasıyla ünlü Yeni Başlayanların Yuvası, Figur Kalesi’nde yer almaktaydı.

Burası yeni oyuncuların başladığı yerdi, eğitimlerini yeni bitiren yeni yetmelerle doluydu. Bu yeni başlayanlar şu anda hanın masalarında oturarak, öğreticiyi tamamladıkları için kavun birasının tadına bakıyorlardı.

‘Ne oluyor be!’

‘Bu bir oyun mu yoksa işkence mi?’

‘V-Gear’ımı satmalı mıyım? Bu öğreticiyse, bu oyunu oynayabileceğimi sanmıyorum… ‘

Geçmeyi başarsalar da, büyük bir şoktaydılar. Rezil WarLord öğreticisini duymuşlardı, ancak bunun o kadar da kötü olacağını düşünmemişlerdi. Tabii ki, şimdi onların düşünceleri, deneyimledikleri için değişmişti.

Oyuncuların çoğu WarLord oynamaya devam edip etmeyeceğini düşünüyorlardı.

O anda, tamamen farklı bir tavır sergileyen bir oyuncu ortaya çıktı.

“Vaay”

Bir adam 1. Kata çıkan merdivenlerden yürüyordu, iyi bir egzersiz yapmış gibi kollarını uzattı. Saunada iyi bir ter atmış gibi, parlak bir ifadesi vardı.

‘Vücudum sonunda tekrar hareket ediyor.’

O adam, An Jaehyun ya da daha doğrusu Hyrkan’dı.

‘Çok uzun zamandır iyi bir dövüş yapmamıştım. Bir adam, arada biraz kan dökmeli. ‘

Ona göre, öğretici savaş duygusunun bir kısmını kurtarması için yararlıydı. Aynı zamanda, Hyrkan mutlu hissediyordu.

Sonunda eve dönmüşüm gibi geliyor.

Eve döndüklerinde herked böyle mi hissediyor?

Hyrkan nihayet kendisine uygun kıyafetler giymişti. Sonuç olarak, mırıldanırken ayaklarını yere vurduğundsn belliydi ki kendini çok mutlu hissediyordu.

Oyuna devam edip etmeyeceğini tartışan diğer oyuncular Hyrkan’a şimdiye kadar gördükleri en saçma şeymiş gibi bakıyorlardı.

‘O gerzek kim öyle?’

‘Deli mi?’

‘Şarkı mı mırıldanıyor? Açıkça o kıyafetlere göre yeni başlayan bir çocuk, peki nasıl hâlâ mırıldanabiliyor? ‘

Normalde başkalarına dikkat etmezlerdi, ancak beş saatlik uzun süren zorlu savaşlardan yeni çıkmışlardı. Onlara göre, Hyrkan basitçe… sinir bozucuydu.

Öte yandan, Hyrkan onlara aldırış etmedi. Onları düşüncelerine bile koymadı.

Kısaca umursamadı.

O anda, Yeni Başlayanların Yuvasının NPC sahibi Hyrkan ile konuştu.

“İyi iş. Büyük bir şey değil, ama sorunlarınız için biraz bira. Buyur iç.”

[Öğreticiyi muhteşem bir şekilde tamamladın. Ödülün olarak 1000cc Kavun birası aldın.]

Bir kadının hoş sesi kulağına akarken, NPC Hyrkan’a bir bardak bira verdi. Hyrkan’ın boğazını tıkayabilmek için seçtiği bir sürahi olarak daha iyi tanımlanabilirdi.

“Kya!”

‘Bir süredir bunu yapmamıştım!’

Bira boğazından aşağıya doğru akarken kavun kokusu ve özel tatlılığı ağzını ferahlatırken Hyrkan’ın boğazını temizledi.

‘Bunu düşünmeden edemiyorum, en son kavun birası içtiğimde… Fırtına avcısı herifleriyle kavga etmeden önceydi, yani bir yıl oldu, ha?’

Kavun birası, sadece VR dünyasında tadabileceğiniz bir lezzetti. Bir numaralı VR gurme içerik yaratıcısı Beautiful Taste ile ortaklaşa yapıldı. Warlord’un gurme içeriği, savaş içeriği kadar popülerdi, çünkü VR dünyalarında daha önce hiç yeni bir lezzet yaratılmamıştı.

“Kaa!”

1000 cc’lik birayı yudumladıktan sonra Hyrkan, Yeni Başlayanların yuvasından tereddüt etmeden dışarı çıktı ve parlak güneş ışığı onu selamladı.

Geri döndüm!’

Kahraman Katili Hyrkan, Warlord’a geri döndü.

★★★

[Hyrkan] -Seviye 1

-Sınıf: Acemi

Ünvan Sayısı: 1

-İstatistikler: Güç (3) / Dayanıklılık (3) / Zeka (3) / Büyü gücü (3)

Hyrkan saatinin üzerindeki not defteri büyüklüğündeki holograma baktı.

Durum penceresinden başlayarak, bir çatışma hissetti.

Bu dördü tek istatistikler değildi. Biri daha derinlemesine araştırırsa, daha ayrıntılı istatistikler bulabilirdi. 10’dan fazla çeşit öznitelik , fiziksel ve büyülü savunma, bonus hareket hızı ve çok daha fazlası vardı … Warlord oyuncularının, özellikle de sıralamadakilerin çok sayıda numaraya sahip olduklarını söylemeye gerek bile yotu. Rakamlarını yeterince yükseltmişlerse, sadece onlara bakmaktan mutlu olurlardı.

Tabii ki, Hyrkan’da bundan farklı değildi.

Fakat gözlerinin önünde ufacık sayılara baktığında midesi delinmiş gibi geliyordu.

‘Yapacak çok işim var…’

İlk görevi, durum penceresini sayılarla doldurmaktı.

Ancak ondan önce yapacak bir şeyi vardı.

‘Tamam, gitme ve sınıfımı alma vakti.’

Sınıfını alıyordu.

Zor değildi.

WarLord, karmaşık bir savaş sistemine sahip zor bir oyundu. Savaş hazırlığı da zor olsaydı, kimse oyunu oynamazdı.

Bu nedenle, savaş hazırlığı gerçek savaşa kıyasla son derece kolaydı.

Sınıf seçimi temel bir örnekti.

Oyunların çoğunun karmaşık bir sınıf seçim süreci vardı. Oyunculardan belli bir seviyeye ulaşmalarını, ön koşulu yerine getirme görevlerini yapmaları ya da uzaklara seyahat etmelerini isterlerdi.

Ancak Warlord’da, Yeni Başlayanların Yuvasından yaklaşık 10 dakika uzaklıkta bir Sınıf Kulesi vardı. Kılıç ustası, rahip ve sihirbaz, Warlord oyuncularının% 90’ından fazlasının seçtiği üç sınıftı. Yetenek ağacını nasıl geliştirdiklerine bağlı olarak oyun stilleri önemli ölçüde değiştiği için çok fazla umursamazlardı.

İstediği büyü için Hyrkan bir büyücü olmuştu.

‘Bir büyücü ol ve ilk sihrin olarak kara büyüyü seç.’

Oyuncular sihirbaz sınıfını seçtiğinde, onlara bir seçenek verilirdi.

Kara büyü veya ak büyü.

Biri kara büyü seçerse, o kara büyücü olurdu. Bir kara büyücü yetenek ağacının altına girerse, kara büyücü denirdi.

Aynı zamanda, seviye 1 oyuncular kendi sınıflarını seçtikten sonra bir sihir ya da beceri öğrenebilirler. Başka bir deyişle, 1. Seviyeden başlayarak sihir kullanılabilirdi.

Oyun, oyuncuları savaşa girmeden önce sinir bozucu görevler vererek rahatsız etmedi. Oyun yaratıcıları, oyuncuların kavga ettiklerinde kendileri yüzünden delireceğini biliyordu.

Ne seçmeliyim?

Kara büyü seçtikten sonra seçim yapabileceğiniz birçok seçenek vardı.

En çok saldırı tipi sihir seçilirdi. Oyuncular bu amaç için büyücü sınıfını seçer ve seviye 1 saldırı türü sihir oyunun ilerleyen kısımlarında hala faydalı olurdu.

Sorun, oyuncuların oyunun ilerleyen bölümlerinde üst seviye becerilere hazırlanmak için düşük seviye becerilerin derecesini yükseltmek zorunda kalmalarıydı. Sinir bozucu ve zaman kaybı olduğu için, biri daha yüksek bir seviyeye geldiğinde, düşük seviye beceri seviyelerini geliştirmek can sıkıcıydı. Bir yeteneğin sıralamasını yükseltmenin en iyi yolu, oyuncunun seviyesine yakın canavarlara karşı bu beceriyi tekrar tekrar kullanmasıydı.

Hem beceri hem de oyuncu seviyesinde ilerlemek.

Beceri seviyesini yükseltmek için en iyi yöntem buydu.

İskelet Çağırma.

Kara büyücü yetenek ağacının en temel iskelet çağırma yeteneğiydi.

Birinin iskelet çağırma yetenek seviyesi düşük olsaydı, daha yüksek seviyeli yetenekler öğrenemezdi.

Cevap açıktı.

‘Bu iskeletlerin beni ne kadar iyi tatmin edebileceğini merak ediyorum.’

Her şey hakikati görmekle başlar!

– Bülent Gardiyanoğlu