Youkoso Jitsuryoku, Cilt 4, Bölüm 3, Part 4

Gece yarısıydı. Hatta gece yarısını 2 saat geçmişti.


Oda arkadaşlarımdan biri uyanıverdi. Diğerleri uyanmasın diye yatapından yavaşça kalktı.

Okul kurallarına göre uyurken dahi üniforma giymek zorundaydık…
Odadan da ancak üniforma ile çıkmamıza izin veriliyordu.

Tavrından lavobaya gitmediğinden emin olunca, oda kartımı kapıp ben de yatağımda doğruldum.

Bugün harekete geçip geçmeyeceği belirsizdi ama çabalarım sonunda meyve veriyordu.

Benim de uyanık olduğumu fark edince bana doğru döndü.

Göz göze geldik. Gözlerimi kaçırmadan onunla konuşmam gereken bir mesele olduğunu söyledim. Koridorda beni bekleyeceğini söyleyip odadan çıktı.

Koridorda endişeli gözlerle beni bekliyen kişi, Hirata idi.

 “Seni uyandırdım mı yoksa zaten uyanık mıydın?” diye sordu.

“İkincisi. Bugün odadan çıkacağına dair bir his vardı içimde.’’ Diye cevap verdim.

“Niye böyle bir fikre kapıldın ki? Kaç gündür ilk defa gece odadan çıktım.”

Şimdi lafı dolandırıp duracağım ve ağzından laf alamayacağım.. En iyisi direkt sormak.

 “Karuizawa seninle görüşmek istemedi mi yani?” diye sordum.

Tek kelimeyle anladı her şeyi. Hirata’dan beklendiği gibi, olayları kavrama yeteneği benzersiz.

“Bildiğin bir şey varsa, anlatırsan çok sevinirim.”  Diye sordu.

“Karuizawa ile aynı gruptayım bildiğin gibi. Konuyla ilgili detaylı bilgm yok ama az çok durumu biliyorum.”  Diye cevapladım.

Hirata daha fazla konuşacağımı düşünerek bir süre bekledi.

Tabii, bu yetersiz açıklama ile, gecenin bir yarısı onun peşine takılıp gidemem de.

 “Bana, Horikita ile aramda köprü olur musun diye sormuştun değil mi?” diye sordum.

 “Horikita-san istediği için buradasın. Doğru mu anlıyorum?” diye sordu.

Bu sorusu ile daha fazla açıklama yapmaktan kurtuldum, iyi oldu.

“Evet. Tavşan grubunda olanları bildirmemi istedi, tabii Karuizawa’nın durumu da dahil.
Karuizawa’nın olayını duyunca ona haber verdim, sana da göz kulak olmam gerektiğini söyledi. Ama sen köprü ol aramızda dediğinden beri, hayatına karışmamayı tercih ediyorum.
Bu sebeple senin ağzından olayları dinlemek isterim. ”  diye cevap verdim.

 “Nasıl bir bilgi istiyor?” diye sordu.

 “Karuizawa hakkında bildiğin her şey ile, onunla neler konuştuğunuz,  neler paylaşıyorsunuz gibi..”  dedim.

Hirata, tavşan grubundaki karışıklığı ve neden Kariuzawa hakkında bilgiye ihtiyacımız olduğunu anlamamış gibiydi. Ama alacağım bilginin ilerde yaşananacakları etkileyeceğinin farkındaydı.

 “Sana ne kadar anlatabilirim bilemiyorum. Karuizawa-san’ın duygularını da göz önünde bulundurmak zorundayım.” Dedi.

 Bu sözlerden sonra Hirata koridorda ilerlemeye başladı.

Konuşmaya zorlamak istemedim ama arkasından onu takip etmeye başladım.

Birkaç saat yatakta dönüp durdum ama saçım hala iyi gözüküyordu. Garip karşılanmak istemezdim, kendime çeki düzen verme ihtiyacı hissettim.

“Ayanokouji-kun, senin gereksiz hiçbir şeyi söylemeyeceğini biliyorum ama bu konu biraz fazla hassas. Karuizawa-san belki konuşmayı bile reddedebilir. Böyle bir durumla karşılaşabilirsin diye bilgi vereyim dedim.” Diye uyardı beni, Hirata.

Onların olduğu yakın bir yerde saklanıp konuşmalarına kulak misafiri olmak gibi bir ihtimalim de var. Ama buna Hirata izin vermez tabii.

Malum bir de konu, Karuizawa’nın kimsenin bilmesini istediği bir sırrı olduğu için, asla kabul etmez böyle bir teklifte bulunsam.

Yani, o ne derse kafa sallayacağım başka çare yok.

2.katta dinlenme bölümnün olduğu bir içecek makinesinin önü, buluşma noktasıydı.

Geminin en büyük koridorlarından birisi olmakla birlikte, göz önünde bir yer ve birisinin bize kulak misafiri olması kaçınılmaz bir yerdi de.

Karuizawa bir kanepede oturmuş bekliyordu.  
Hirata’yı görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu ama Hirata’nın arkasında beni görünce yüz ifadesi bi anda değişti.

 “Niye Ayanokouji-kun ile birlikte geldin?” diye sordu.

 “Onu ben çağırdım, endişelenmene gerek yok.”  Diye cevapladı, Hirata.

“Ama neden, Hirata-kun?…neden? Seninle yalnız konuşmak istediğimi söylemiştim.” Diye söylendi.

 “Biliyorum ama telefonda söylediklerin aklıma takıldı. Bu yüzden durumu az çok bilen Ayanokouji-kun’u da çağırdım. Haber vermedim, özür dilerim. ” Hirata, bu sözleriyle durumu açıklayıp özür diledi.

Karuizawa ne kadar sinirlenirse sinirlensin, elinden gelen bir şey yoktu.

 “Ama… ben seninle yalnız konuşmak istiyorum….”

 Karuizawa, ısrarla tekrarladı.

 “Ama hiç telefonda yalnız konuşalım demedin.”  Dedi, Hirata.

Manabe’nin liderliğindeki C sınıfı vakasıyla az çok bağlantım vardı.

Ama neden görüştüklerini tam olarak bilemediğim için, Karuizawa bu konuyu açar mı bilemiyorum. Şimdi bi değerlendireyim. Eğer Hirata ile konuşup biraz güç toplamak istiyorsa, ki böyle bir durumda yalnız kalmak istemesine  gerek yok…

Bu durumda, kimsenin duymasını istemediği hassas bir konudan bahsedecek demektir.


Hiçbir şey söylemeden böyle durmanın bir anlamı yoktu, Hirata ipleri eline almak için konuşmaya başladı.

 “C sınıfından Manabe-san ve arkadaşlarıyla yaptığın kavgadan bahsettin telefonda. Ne oldu anlat bakalım?” diye sordu.

Bu sorusuna Kariuzawa tam cevap verecekken vazgeçti. Büyük ihtimalle varlığım hala ona batıyordur.. Hirata, bu sessizliği bozdu.

 “Ayanokouji-kun, kavgadan haberdar mı peki?” diye sordu.

 “Olabilir. ” dedi Kariuzawa cevap olarak.

İyi bir iletişim kuramayınca Kariuzawa ile,  Hirata bana sormak istedi.

Üçümüzün konuşmak zorunda kalması, Karuizawa’yı hala rahatsız ediyordu ama sessiz kalıp konuşulanları dinlemeye başladı.

Kavgalarına şahit olduğum için, hatta Kariuzawa’nın o kötü durumuna şahit olduğum için bu tavırı takınıyor ya.

“Karuizawa-san’ın söylediğine göre, önce onlar Kariuzawa’yı suçlamışlar. Ardından da ıssız bir yerde sıkıştırıp ona şiddet uygulamışlar.” Dedi, Hirata.

“Evet. Doğru. Ben de şahit oldum. Yukimura da benimle birlikteydi.” diye cevap verdim.

“Demek doğru…”  Hirata, gözlerimin içine bakarak konuştu. Ardından bir süre gözlerini kapadı.

Acaba Hirata, bu durumu nasıl değerlendiriyor?
Manabe’gili çağırıp bu durumu tartışmak?

Ya da onları okula şikayet etmek mi?

“Manabe-san ve arkadaşları şiddete başvurdularsa, bu konuda bizim mutlaka birşeyler yapmamız gerek. Arkadaşlar arasında şiddet olmasına izin veremeyiz.”  Diye düşüncesini belirtti, Hirata.

Adalet duygusuyla dolu bu bu sözleri duyan Karuizawa’nın Hirata’ya gülümsediğini gördüm bir an. Ama onun gülümsemesini fark ettiğimi görünce, hemen yüz ifadesini değiştirdi.

 “Karuizawa-san, onlara karşı koyamayacak durumdaydın değil mi?”  diye sordu Hirata.

 “Evet….”.  Karuizawa boş boş etrafa bakıyordu net cevap vermekte bile zorlandı.

Rita denen kız ile aralarında geçmişten gelen bir sorun var galiba.

Manabe’gil, zorla özür diletmeye çalıştılar..
Hatta şiddete kadar gitti olay.

Hirata başını salladı.

. “Demek öyle. Bu yüzden bana onu dedin.” Dedi, Hirata.

 “Onu derken?”  diye sordum.

 “Karuizawa-san, ona arka çıkıp hakkını aramamı istedi de.”

Vay.. Bu beklediğimden daha farklı bir hal alıyor.

Zarar gören kişinin bakış açısından düşününce, karşı atak şart olur tahminimce.

Zaten Karuizawa, Hirata’nın bu sözlerinden sonra konuşmaya başladı.

“Niye ona bunları anlatıyorsun ki…?” diye sordu,  Hirata’ya.

 “Çünkü sen, eski Karuizawa-san değilsin. Şiddete şiddetle karşılık vermezsin,  Karuizawa-san.” Dedi, Hirata.

 ” Ama ona zarar verdiler. Erkek arkadaşı olarak onu kurtarmak senin görevin diye düşünüyorum.”  Dedim.

“Evet. Ama dişe diş kana kan kafasında değilim ben. Sen de nası birisi olduğumu biliyorsun?” diye vurguladı, Hirata.

Bu ikilinin bu farklı yaklaşımlarına dair hiçbir fikrim yok aslında.  Farklı bir şeyler dönüyor sanki ama bakalım.

 “O zaman bir şeyler düşünelim. Manabe-san ve grubuyla nasıl daha iyi anlaşabileceğimize dair fikir üretelim!” diye düşüncesini paylaştı, Hirata.

 “Mümkün değil.  Ortada tek taraflı bir saldırı var ve bana saldıran onlardı. Lütfen anlayış göster….”

Karuizawa memnuniyetsizliğini dile getirdi.

“Tek taraflı mı? İlk Morofuji-san’a saldıran sen değil miydin, Karuizawa-san?” Hirata sordu.

Morofuji derken Rika denen kızdan bahsediyor galiba. Çalışmış gelmiş maşallah.

“Ama o konu…. Başka çarem yoktu. Shinohara-san ve arkadaşları beni izliyorlardı. ” diye kendini savundu,  Karuizawa.

 “Yani sırf Shinohara oradaydı diye kıza zarar verdin, öyle mi?” diye sordum.

 “Kapa çeneni sen!”


Aklımdaki soruyu diile getirince, Karuizawa bana hemen bağırdı. Sesi tüm koridorda yankılandı ya.

“Bana yardım et, n’olur………Hirata-kun, beni koruyacaksın değil mi?”

Karuizawa, Hirata’ya yalvardı, vay bee..

 “Tabii ki seni koruyacağım ama kızlara bir şey yapmayacağım. Beraber oturup konuşup aranızdaki sorunları çözmeniz gerek.”  Dedi, Hirata.

 “Sana inkansız diyorum ya! Zaten kolay olsaydı senden yardım istemezdim ki.”  dedi, Karuizawa.

Biraz abartıyor ama  Karuizawa’nın ne hissettiğini anlayabiliyorum. Bulunduğu konum baya tehikeli şuan. Bu şiddet olayı, sıkıntılı ya.

Bu okulun belirli kuralları var.. Mesela, reşit olmayanların sigara içmesi yasak. Tabii bu kural sadece okulda değil tüm ülkede geçerli. Ama gizlice sigara içen bir kesim de var..

Uzun lafın kısası, bazı kuralların çiğnenmesini engellemek her zaman mümkün olmuyor.
Bu kurallardan birisi de, şiddet.

Hirata endişeli görünüyordu.  Her iki kişi için de.. Hem Kariuzawa hem de Manabe.
Ama iki tarafı da uzlaştırma konusunda kararlıydı da.

Bir süredir incelediğim kadarıyla,  Hirata, Kariuzawa’ya sevgilisi olarak değil arkadaşı gibi davranıyordu.  

 “Benden her istediğini yerine getiremem,  Karuizawa-san. Benim için değerli bir sınıf arkadaşısın. Seni rahatsız edenlerden seni korurum ama sebebi ne olursa olsun, kimseye zarar vermem, veremem. Bu kişinin, C sınıfı öğrencisi olması, bu gerçeği değiştirmez.” Dedi, Hirata.

“Yalancı! Bana beni koruyacağını söylemiştin!” Karuizawa bağırdı.

“Yalancı mı diyorsun? Sana en başta söyledim, mesafeyi her zaman korurum diye.”

D sınıfındakilerin duysalar inanmayacakları şeyleri söylüyordu Hirata..

 “Sana en başta söyledim, Gerçekten sevgili olmadığımızı. Seninle sevgili oyunu oynarım ama böyle durumlarda yardımcı olamam, bana güvenme dedim. ”
Hirata durumu açıklığa kavuşturdu bu sözlerle.

Kimsenin şüphe dahi etmediği bu ikili, şimdiye kadar herkesi kandırıyormuş demek..

“…niye şimdi bu konuyu açıyorsun?”  diye sordu, Karuizawa.

Bu sözlerle az önce duyduğum açıklamaya şikayet etmiş oldu..

Ve tabii Hirata’nın benim önümde bu bilgiyi açığa çıkartmasının bir sebebi var..
Tahminimce, Horitikita’ya güvenilir olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

“Seni kurtarmayı düşünüyorum işte. Yeni bir yaklaşım ile.”  Dedi, Hirata.

Karuizawa’yı kendi haline bırakmış değil, kendi yöntemleriyle kurtarmak istiyordu.

Hirata, mantığını kaybeden Karuizawa’ya yaklaştı. Ne ona dokunma ne de omularını sallayp kendine getirme niyeti vardı.

 “Yani….kendime mi şiddet uygulayayım?” diye sordu, Karuizawa.

“Öyle bir şey demedim. Seni kurtarmak için elimden geleni yapacağım. Kızlarla sabahtan görüşeceğim. Seni rahat bırakmalarını isteyeceğim. Pek istekli olmasan da, onlara özür dilemek istediğini de söyleyeceğim. ”  dedi, Hirata.

“Böyle bir şey yapmanı istemiyorum ben!” dedi, Karuizawa.

Karuizawa’nın isteği,  Hirata’nın misilleme yapmasıydı. Dişe diş, kana kan yani..

Bunu bir düşününce, aklıma gelen şey, bu tavrın gerçek Kariuzawa’ya ait olduğu idi.

Karuizawa’nın çok korktuğu bir şey var…ve bu durum onunla ilgili.

“Demek öyle. Bu durumda senin için yapabileceğim hiçbir şey yok demektir. ” Hirata soğuk bir şekilde noktayı koydu.

Böyle bir durumda bile, sakinliğini koruyabiliyordu ve bu sakinliği ile,  Kariuzawa’ya red cevabını vermiş oldu.

 
“Ayanokouji-kun,  farklı bir fikrin varsa, söyle lütfen. ” Hirata bana dönüp sordu. Görevini bana kitliyormuş gibi bir hali vardı ya.

“Gerek yok! Madem isteğimi kabul etmiyorsun, sana ihtiyacım yok demektir!”

Karuizawa yarı dolu meyve suyu şişesine tekme atarken var gücüyle bağırdı.

Şişenin içindeki meyve suları zemine yayıldı, şişenin yere çarpması koridorda yankılandı.

 “İlişkimiz burada bitti!” diye haykırdı, Hirata’ya.

İlişkilerinin bu noktaya gelmesinden ziyade, ona yardım edememesine üzülür gibi bir hali vardı, Hirata’nın. Karuizawa’nın gözlerinin önünde çekip gitmesine hiçbir tepki vermedi.
Şuan endişelenmesi gereken kişinin o olmadığına karar verdi galiba.

“Ayanokouji-kun, yapamayacağım bazı şeyler var.  Burada olduğun için, anlayışla karşılamanı istiyorum. ”  dedi.

Hirata’yı kullanarak Karuizawa hakkında bilgi toplamaya çalışıyordum ben ya.
Ama Hirata bana, Karuizawa’yı kurtarmamı söylüyordu.

 “Herkesin arasında köprü olmaktan daha fazla şey istiyorsun bence. Herkesle iş birliği yapıyorsun.. Haksız mıyım?” diye sordum.

 “Evet. Hem Karuizawa-san’ın hem de senin yanındayım.  Kiminle konuştuğuma bağlı olarak tavrımı da değiştiriyorum. Herkesin düşündüğünden daha fazla yeteneğe sahipsin.”  Dedi, Hirata.

“Beni boşa övüyorsun.” Diyecevap verdim.

 “Bunlar gerçek düşüncelerim.  İnsanların düşüncelerini okumakta üstüme yoktur. l” diye devam etti, Hirata.

Bu öz güveninin nereden geldiğini öğrenmeyi çok isterdim ama Önce problemi çözmek daha mantıklı.

“İlk sorum..  Karuizawa ile ilişkini tekrar dile getirmeni istiyorum. İlişkiniz sözde var özde yok galiba.”  Diye sordum.

“Çoktan fark ettin galiba, Ayanokouji-kun?” diye sordu.

“Nerdeyse 4 aydır sevgilisiniz. Ama ilişkinizde hiçbir ilerleme olmadı.
Tabii saf ve platonik bir aşık profili çiziyor olabilirdin. Ama ondan mesafeni hep korudun ve en önemlisi, hala birbirinize soyadlarınızla sesleniyorsunuz.”  Diye açıklama yaptım.

Fiziksel temas kurmamaları bir nebze anlaşılabilirdi. Ama birbirlerine aşıklarsa,  duygulsal olarak daha yakın hissedip isimleri ile seslenirlerdi.

Ama ne iyi ne kötü hiçbir ilerleme yoktu ilişkilerinde. .

“Evet. Birlikte değildik.  Gerekli olduğunu düşündüğümüz için çıkıyorduk. Buradaki absürdlüğü fark ettin mi?” diye sordu, Hirata.

Gererkli mi dedi? Yani, ortak bir hedefleri vardı?
Yani, birlikte oldukları sürece ikisinin de bu ilişkiden bir kazancı vardı?

Peki önce kim bu istekte bulundu?
Aslında isteyen kişi belli..  Karuizawa.

Bu durum da zaten tavırlarından anlaşılıyor.

“Dönem başladıktan 3 hafta kadar sonra dedikodu yayıldı. Böylece Kariuzawa’nın popülerliği artmış oldu. “

Bu olay, grupta da oldu. Machida’ya yaklaşarak kendini daha çok ön plana çıkarabildi.
Demek böylece, Hirata’ya ayak bağı oldu, ha.

“Yani sırf o popüler olsun diye mi sevgilisi olmayı kabul ettin..”  diye gerçeği doğrulamak için sordum.

Hirata gülümsedi.

Doğru cevabı bulduğumu sanıyordum ki——– taşların tam yerine oturmadığını fark ettim.

Belki de Hirata ve Machida’yı da kullandı?  Ama sanki bir şeyler eksik gibiydi.

Sınıfa hakim olmak istiyorsa, Hirata ile çıksa yeterdi.
Ama az önceki tavrı istek değil, emir gibiydi?
Karuizawa’nın günlük tavrı da sert.  Bazen fazla agresif oluyor hatta.
Neden sorgusuz sualsiz böyle bir isteği kabul eder ki Hirata?

Tabii… Karuizawa’nın popülerliğini arttırması için HiratA’yı kullanması da yetersiz kalıyor…
Sırf popüler olmak için Machida’yı kullanması da mantıklı gelmiyor şuan.
Eğer böyle bir isteği olsaydı, toplantılarda sessizliği korumazdı…. Ve en önemlisi, Machida’ya gerek kalmazdı.

Peki… Machida’ya yaklaşmasının… asıl sebebi neydi?

Şimdi kafamda bir şeyler oturdu..
Karuizawa Kei denen kızı daha çok anlıyor gibiyim şuan.


‘Kendini korumak için’ ha…’’

Diğer seçenekleri eleyince geriye bu kalıyor.

 “Şimdi anlıyorsun değil mi? Senden bu cevabı duyunca, tüylerim diken diken oldu.”  Dedi, Hirata.

“Horikita daha önce bahsetmişti.. Karuizawa’nın Hirata’yı kullanmak için kendince sebepleri vardır diye.” Diye  Cevap verdim.

Onu kandırmaya çalıştım ama böyle kolay kolay kandırılacak birisi değildi.

 “Ayanokouji-kun sana söylemem doğru mu bilmiyorum.. Belki kaba bulabilirsin ama… ürkütücü birisin, sanki  rahatsız edici bir varlık gibi..  Seni kırdıysam özür dilerim.”  Dedi, Hirata.

 “Rahatsız edici derken? Neden böyle düşünüyorsun ki?” diye sordum.

 “Okul başladığından beri seni inceliyorum ve başlardaki sen ile şimdiki sen çok farklı..
Şuan yaydığın auran ve sarf ettiğin sözler.. Normal halinden farklı.”  Diye açıkladı, Hirata.

Hirata’nın etrafındaki insanların tavır ve davranışlarını analiz etme gibi bir yeteneği var ve asla şaşmıyor. Bendeki farklılığı sezmesi kaçınılmazdı.

 “Dedim ya? Horikita’nın fikirlerini alıyorum. Gruptaki olan biteni ona anlatıyorum. Bana ne derse onu yapıyorum. Her şey onun sayesinde.  Adadaki olay da aynıydı. Horikita doğru kararlar alıp D sınıfını başarıya ulaştırdı.  Böylece sınıf güzel puanlar elde etti. Ben de bundan kazanç sağlıyorum haliyle.  Bildiğin üzere onun iletişim problemleri var.. Ben de senin söylediklerine inanıp ona anlatıyorum. O da bana ne yapmam gerektiğini söylüyor. ”  diye açıkladım,  Hirata’ya.

Horikita ile çok vakit geçirdiğim için bu sözlerimi duysa benden şüphelenmez bile.

“Horikita-san eminim, Kariuzawa’yı kurtarmanın sınıfa avantaj kazandıracağını düşünür.” Dedi.

 “Evet.”

 “Ama yine de harika birisi olduğunu düşünüyorum,  Ayanokouji-kun. Ike-kun veya Yamauchi-kun gibi değilsin, farklısın. ” diye beni övdü.

 “Onlardan daha kötüyüm aslında.”  Diye cevapladım.

“Horikita-san’ın söylediklerini yapsan dahi, benimle konuşan sensin. Sohbetimizdeki tüm deytaylar, onun emirleri dahilinde gerçekleşmiyor.  Sohbetin akışını sağlayan senin mantıklı düşüncelerin.  Bu kadar objektif ve doğru bakış açısına bir anda sahip olmak mümkün değil.” Dedi, Hirata.

“…….”.

Görünüşe göre, Hirata beklediğimden daha iyi durumda. Onu kurtarma arzusuna rağmen hala yüksek kabiliyetlerini kullanmayı sürdürebiliyor.

“Senin de dediğin gibi, Karuizawa-san’ın çıkma teklifini kabul etmemin sebebi onun ‘kendini korumasına’ yardım etmekti.  Bu onun isteği idi. Onu kurtarmamı istedi. İnanman zor olabilir ancak, ilkokul ve ortaokul yıllarında.. 9 yıl boyunca zorbalığa uğramış.’’

Dedi, Hirata.

“Senden şüphem yok, fakat bu hikâye gerçek değil mi ?”

Doğrulamak için sordum.

Demek Karuizawa’nın az önceki derin derin soluması geçmişini hatırladığı içinmiş.. Bizzat kendim halini gördüğüm için, geçmişten gelen bir travması olduğuna inanmadan edemiyorum, ya.

 “Tabi ki ben Karuizawa-san ile bu okula başladıktan sonra tanıştık..  Fakat anlıyorum…. Zorbalığın kurbanı olan birinin nasıl göründüğünü, nasıl koktuğunu ve nasıl hissettirdiğini biliyorum. Bu yüzden onunla çıkmayı kabul ettim. Kız arkadaşım olarak zorbalık geçmişinden kurtulabilirdi. Bence şu anda, bu tutumla gerçek Karuizawa-san değil. Umutsuzca sert davranmaya çalışıyor, değil mi?’’

Dedi Hirata.

Bence normalde de duygularını o kadar iyi kontrol edemiyor.

Zorbalık kurbanlarının genellikle sakura çiçeği gibi kişilikleri vardır: Sade, itaatkar ve güçsüzdürler.

 Ayrıca madalyonun diğer yüzüyse, Karuizawa gibi güçlü kişiliklere sahip insanlar zorbalığa maruz kalmaya eğilimlidir. Yani kısaca, Karuizawa’nın şu an ki kişiliği sahte. Bu yüzden Hirata veya Machida gibi arkasında duracak birine ihtiyacı var. Onun için çevreyi yönetebilecek biri. Böylece , bu şekilde etkisini tekrar kazanabiliyor.

“Az çok anladım. Ama peki senin bundan çıkarın ne?’’ Diye Hirata’ya sordum.

Bu belki çok genel bir söylem, ancak öğrenciler için aşk gençliğin bir parçasıdır. Hirata kızlar arasında oldukça popüler. O zaman Karuizawa ile sevgili gibi davranarak, gerçek aşktan vazgeçmiş oluyor.

“Çıkar? Karuizawa-san’ın lise hayatını zorbalığa uğramadan yaşaması. Tek sebebi, bu.”

Dedi Hirata.

Sadece bunu söyledi. Bu ikiyüzlülük veya sevgi değil, kendisi için de değil.

“Eğer sebebim sadece buysa bana inanmayacak mısın ?” Diye sordu.

“Sana güvenmediğimden değil, ama bunun arkasında daha derin bir anlam var değil mi ?” Diye sordum.

Hirata bir arkadaşı kurtarmak için tereddüt etmeyen birisi.  Manabe ve arkadaşlarını da kabul ediyor. Başkalarını böyle aşırı derecede önemsemesini, hastalık olarak tanımlasam yeridir.

Bana bu kadar çok bilgi vermesini, anlatma ihtiyacı duyduğu için herhalde.
Otomattan 2 kutu içecek alıp birini bana attı. Minnetle kabul ettim.

“Orta 2.sınıfa kadar, dürüstçe söylemek gerekirse dikkat çekmeyen sıradan biriydim” dedi.

“Hirata… Böyle bir şeyi hayal dahi edemiyorum”

 dedim.Bu imaj, sürekli üstün liderlik gösteren bir adamdan çok farklıydı.

“Çok dikkat çekmiyordum ama görünmez de değildim. Ayrıca arkadaşlarımda böyleydi. Ben gerçekten sıradandım. Çocukluğumdan beri adı Sugimura-kun olan çok iyi anlaştığım bir arkadaşım vardı. İlkokulda 6 yıl boyunca beraber aynı sınıftaydık. Komşu olduğumuz için her zaman okula birlikte gider gelirdik. “

Hirata nostalji dolu bir sesle konuştu .Daha sonra geçmişini anmaya başladı.

“Ortaokula başladığımızda, ilk defa ayrı sınıflardaydık. Başlarda okula beraber gidip geliyorduk. Ama gün geçtikçe beraber gidip gelmelerimiz azaldı ve ben de sınıfımdaki çocuklarla takılmaya başladım. Bu her yerde duyabileceğin normal bir hikaye.”

Dedi ve devam etti. Yeni bir çevrede doğal olarak birinin yeni arkadaşlar edinmesi kaçınılmazdır. Bunda hiçbir gariplik yoktu.

“Ama görüyorsun ki ben arkadaşlarımla takılmakla meşgulken arka planda Sugimura-kun zorbalığa maruz kalıyormuş.”

Hirata elindeki kutuyu sıkarken konuşmaya devam etti. Bir yabancı bile ne olduğunu anlayabilirdi.

“Sugimura-kun çoğu kez benden yardım istedi. Çoğu zaman da eli yüzü yara bere içinde olurdu. Ama ben arkadaşlarımla takılmaya devam ettim ve onu ciddiye almadım. Sugimura-kun aslında dik başlı biriydi, her zaman kavga çıkarırdı bu yüzden durumu hakkında derinlemesine düşünmemiştim. Fakat ikimizde 2.sınıfa başladığımızda tekrar birleştik.  Ve o zamana kadar Sugimura-kun’un kalbi kırılmıştı. Parlak, neşeli imajı artık yoktu. Yumruklar ve tekmelerin bıraktığı izler vardı. Tuvalete gitmesine bile izin verilmedi ve sınıfın ortasında yapmaya zorlanırdı… Bu tip şeyler rutin hale geldi…” Dedi Hirata.

“Yani sen de gördün ve …”.

“Evet . Tam anladığın gibi. Fakat bir şey yapamadım. Bir şey yapamazdım. Yeni hedef ben olursam diye çok korkmuştum. Zevkli hayatım bu şekilde yok edilir diye korkmuştum…Ve benimle hep birlikte olmuş olan Sugimura-kun’u görmemiş gibi davranmaya devam ettim. Bir gün zorbaların ondan sıkılacağına inanıyordum. Bir gün Sugimura-kun okula gelmeyi bırakacak ve zorbalık duracak ya da başkasının girip onu kurtaracak. Ben sadece kendi vicdanımı rahatlatacak şeyler düşünmeye devam ettim. ” diye açıklamaya devam etti.

“Peki sonra, Sugimura denen çocuk… ne oldu ona sonunda?” Diye sordum Hirata’ya.

“Şimdi bile o günün anısı aklımda canlanıyor. Sabah futbol antrenmanından sonra, sınıfıma geri dönmüştüm. Ve orada Sugimura-kun’u gördüm, o içeri girene kadar beklemeye karar verdim. Dürüst olmak gerekirse o zaman kendimi çok rahatsız hissettim. Çocukluğumdan beri beraber olduğum bir arkadaşım olmasına rağmen o sırada bir yabancı gibi hissettirdi. Yardım edemedim ancak onunla birlikte olursam zorbalığa uğrarım gibi acımasız düşünceler geçti aklımdan. Belki Sugimura-kun da benim kirli kalbimi gördü, fakat hiçbir şey demedi. Belki de bir yardım yakarışıydı bu tavrı… o gün tüm sınıfın ortasında pencereden atladı.” Dedi Hirata.

“Aşağı mı atladı? Öldü mü ?”

Diye sordum.

“Beyin ölümü gerçekleşmiş. Ama şu anda bile, ailesi hala Sugimura-kun’un uyanmasını ve iyileşmesini umut ediyor. Fakat şu anda ölü veya diri mi, bilmiyorum. O gün yaşananlar gerçek değil gibi. Hala merak ediyorum bir rüya mıydı, veya bir halüsinasyon muydu… Bu derece olağanüstüydü. Çünkü Sugimura-kun atlandığında, aklıma tam anlamıyla hakim oldum. Kendime değer vererek değerli dostumu ölümüne ben ittim. “

dedi. Ve böylece şuanki  Hirata Yousuke doğmuş oldu demek.

 “Bunun Sugimura-kun’un kurtuluşuna yol açacağını sanmıyorum, ama en azından tövbe etmek istiyorum. Bunu yapmak için tek yolun onun gibi birini kurtarmak olduğunu düşünmüştüm.” Dedi Hirata ve devam etti.

“Nasıl hissettiğini bilmediğimden değil fakat dünya o kadar da basit değil, değil mi? Şu anda bile, birileri bir yerde zorbalığa uğruyor. Ve bahsettiğin Sugimura-kun gibi, canlarına kıymaya çalışıyorlar. Bu tür insanları durduramazsın, durdurabilir misin? “ Dedim.

“Tabi ki bu dediğini anlıyorum. Adaletin kahramanı değilim. Fakat gördüğüm insanları kurtarmak isterim. Onları kurtarmalıyım. Bu günahı taşıdığım için benim sorumluluğum.” Dedi Hirata.

“Peki bu davada nasıl karar vereceksin? Hem Karuizawa hem de Manabe’yi kurtarmak istiyorsun ? Ama bu imkansız bir görev.” Dedim.

“Bunun çelişkili bir durum olduğunu biliyorum, bu yüzden şu anda buradasın”. Dedi.

Anlıyorum. Görünen o ki kendi dengesizliğini kendi de fark ediyor, anlaşılan Hirata  tanıdığı insanları kurtarmadan edemiyor…

“Bu anıyı başka birine anlatacağım günün geleceğini hiç sanmıyordum. Kimse bilmiyor ve bu okulu seçmemin bir nedeni de bu olaydı.” Dedi.

İçeceğini bitirdikten sonra, çöp kutusuna doğru fırlattı.

“Peki, Horikita-san’ın sır saklayacağı konusunda ona güvenebilir miyim?”

Diye sordu.

“Eğer yarı yolda bizi bırakmayacağına söz verirsen, eminim Horikita bir şeyler ayarlayacaktır.”  dedim.

“Size inanıyorum. Çünkü bu benim için de ideal.” Dedi Hirata.

Görünen o ki, 4imdilik Hirata, Karuizawa meselesine katılmayacak.
Ve şu andan itibaren, Hirata’nın başı dertte olduğunda, muhtemelen bana güvenecek.
Ayrıca, aynı zamanda Hirata’nın işbirliğini güvence altına almayı başardığım anlamına da geliyor. Bu kendi adıma,  kazandığım büyük bir güç.
 Doğal olarak o da kendi karşılığını alıyor..

“Hirata. Çevren geniş olduğu için senden bir ricada bulunacağım, olur mu?”

Dedim.

Bunu söylerken Hirata’ya bir kağıt parçası uzattım.  Okuduktan sonra, Hirata yüzünü buruşturmadan benim ricamı kabul etti.

“Ve ayrıca Ayanokouji-kun. Sınav başladığından beri senden sakladığım bir şey daha var. D sınıfı öğrencileri arasındaki son ‘hedefin’ kim olduğunu biliyorum…” Dedi.

Çeviren Fatoshisme & Lola Dina

KEYİFLİ OKUMALAR


Bugün acıklı hayat hikayeleri okuyoruz ….

Farklı bir toplum, farklı bir kültür… Anlaması çok zor.. Hele ki, insanların neden müdehale etmediğine anlam veremeyince.. Çok hassas bir konu aslında. Türkiye’de psikolojik versiyonu olduğunu düşünüyorum. ister şiddet içersin, ister içermesin her türlü insanda yara olarak kalıyor, bu da ayrı bir gerçek.

Bu konu hakkındaki düşüncelerinizi, bilgi ve görüşlerini varsa bizi aydınlatmanızı rica ediyorum^^