Bilge Okuyucu - Bölüm 11 – Anlaşma (1)
Bölüm 11 – Anlaşma (1)
☆☆☆☆☆☆
Akciğerlerime kadar suyun girdiğini hissettiğimde vücudum ağırlaşıverdi.
Vücudumun isteği dışında hareket ettiğini, bir yere çekildiğini hissediyordum.
Doğru bir zamanlamada düşmeyi başardığım için vücudum darbe almadı. Ancak bilincimi yitirmemem gerekiyor.
Uyanık kalmak zorundaydım.
Kıvrılıp nefesimi tutmayı başardım. 10 saniye, 20 saniye, 30 saniye …
Karanlıkta elim duvar gibi sert bir nesneye çarptığnda zar zor nefes alıyordum.
“U-Uwek.”
Defalarca nehrin suyunu öksürerek çıkarttığımdan nefes alışlarımı düzenlemem çok zor oldu. Dayanıklığımın Lv 10 olması sayesinde ölmekten kurtulmuştum. Fakat irili ufaklı yaralar, çizikler canımı yakıyordu.
Paniklememek için nefesimi kontrol ettim, ardından telefonuma baktım.
Çoktan kırılmış olduğunu düşünüyordum ki hala sağlamdı.
Su geçirmez bir akıllı telefon için çok fazla para harcamıştım. Kim derdi ki bir gün işe yarayacak…
Pahat.
Feneri açıp etrafa bakındım. İçerisi, yüzen devasa duvarlar, beton parçalarıyla doluydu. İhtiyozor midesi… düşündüğümden daha iğrençti.
“Kahretsin ya.”
Yoo Jonghyuk’un elini bırakıp beni terk edişi hala aklımdaydı.
Beklediğim bir sonuç olmasına rağmen şoku atlatamamıştım.
…Onun partneri olmak için önce yaşamam gerekiyordu.
Farkındaydım..
Partner.
Yoo Jonghyuk için ağır bir kelimeydi. Regresyona başladığından beri hiç ‘gerçek bir partneri’ olmadı.
Bir regresörün gelişimini takip etmek insanlar için zordu.
Her şeyi tek başına çözmek ve atlatmak zorunda kaldığı için yalnızdı.
Yoo Jonghyuk için, ‘insanlar’ ya düşmanıydı ya da kölesi.
Dahası, bu da bir testti. Eğer onunla partner olacaksam, bu kadarını da kendim üstesinden gelmek zorundaydım.
…Tabii bu düşüncelerim, Yoo Jonghyuk’un bakış açısından baktığımda elde edebildiğim bilgilerdi.
“Senin gibi bir partnere….anca çılgın psikopat denir.”
Yüzen bir straforu yakalayıp üzerine çıkmayı başardım. Midenin içi sıcaktı.. Üşümüyordum… en azından deyip geçiştirdim.
Asıl sorun bundan sonrasıydı, maalesef.
Gözlerimi kapatıp duyduğum mesaja odaklandım.
[Senaryoyu tamamlayamadınız.]
[Ücretli servis birazdan başlayacak.]
[100 puan, kanal ücreti hesabınızdan düşüldü.]
[Takımyıldızı ‘Altın Taç Esiri’ sözlerinizden etkilendi.]
[100 puan ile ödüllendirildiniz.]
[Takımyıldızı ‘Şeytani Ateş Yargıcı’ kararınızdan etkilendi.]
[100 puan ile ödüllendirildiniz.]
[Takımyıldızı ‘Gizli Entrikacı’ sözlerinizden rahatsız oldu.]
Birkaç ekstra mesaj vardı. Bazı tanıdık takımyıldızları da puan desteğinden bulunmuş. Büyük ihtimalle Yoo Jonghyuk ile sohbetimiz onları meraklandırmıştır.
Mesajları okurken biraz kötü hissetmedim değil. Onlardan birisini seçseydim, şuan burada olmazdım.
Fakat kararımdan pişman değildim.
Yoo Jonghyuk ile yüz yüze karşılaştıktan sonra, emin oldum.
Bilge Adam sponsorluğu çok şey vaat ediyordu, fena da değildi ama yetersizdi.
Yoo Jonghyuk ile savaşmak için ‘sponsordan’ daha fazlasına ihtiyacım vardı.
Ve buradan beklediğimi almayı planlıyorum.
Mide duvarları hırıldıyor, içeride dalgalanmalar oluyordu. Deniz komutanı hareket ediyor sanırım.
Telefonumu açıp hesap yapmaya çalıştım.
HKY’de, ihtiyozor yemeğini sindirdikten 3 saat sonra mide asidi geçirirdi.
Çok fazla vaktim kalmadı, evet…
[Haha, demek buraya düştün, ha. İlginç.]
Dokkaebinin sesinden önce bir ses efekti duyuldu..
“…Dokkaebi?”
[ Evet. Hiç paniklemiyorsun, hayırdır?]
“Geleceğini biliyordum.”
[Hrmm. Demek beni bekliyordun?]
“Evet, seni bekliyordum.”
Ardından etraf aydınlandı, dokkaebi belirdi.
Prodüksiyon, bu geliş, bu konuşmalar… her şey ne kadar zevk aldığını gösteriyordu.
Özellikle sakin bir ses tonuyla konuştum.
Buraya itilmiş olmam, kolay lokma olduğum anlamına gelmezdi.
“Benden puan alacaksın, değil mi?”
[…Puan mı?]
“Senaryoyu tamamlayamadığım için ceza olarak puan almak zorundasın.”
[Hmm, canını almayacağımı nereden biliyorsun?]
“Eğer canımı alacak olsaydın, ceza kısmına ‘ölüm’ yazar, 3 soru işareti yazmazdı ki bu da anlaşmaya açık olduğunu gösterir?”
[…Hahaha. İlginç.]
Aslında sözlerimde bir açık nokta vardı. Ceza kısmında 3 soru işaretinin olması demek, cezanın bilinmediği anlamına geliyordu. Bense puana yoruyordum.
Düşüncemde haklıydım…
“Haksız mıyım?”
…Senaryonun ilerleyişini biliyordum çünkü.
Dokkaebi başıyla onaylamadan önce biraz tereddüt etti.
[Haklısın..Yakaladığın ipucuyla bunu keşfedebilmen güzel. Takımyıldızlarının dikkatini çekmene şaşmamalı.]
Dokkaebinin ses tonundan samimi olduğu hissediliyordu.
[Dediğin gibi, bu senaryoyu puan ödeyerek geçebilirsin.]
“Ne kadar?”
[5,100 puan öde, canını almayayım.]
Ne kadar puanım olduğuna baktım.
[Toplam Puan: 5,100 ]
Gülmeden edemedim, bu pislik benimle dalga geçiyor be.
“Çok istiyorsun.”
[Haha, O zaman ölmek mi istiyorsun? Seçim senin.]
“Peki..öldür beni.”
[…Ha?]
“Öldür diyorum.”
[······.]
“Öldüremezsin, değil mi?”
Dokkaebi hareket etmedi.
Doğal bir tepkiydi. Benimle gayet iyi eğleniyordu. Neden öldürsün ki?
Ayrıca öldürecek olsaydı, buraya kadar gelmesine gerek yoktu.
Dokkaebi için, ya buradan kurtulacaktım ya da öyle bi ölecektim ki seyircileri tatmin olsun.
[Haha. Beni sinirlendiriyorsun, farkındasın değil mi…]
Dokkaebi kaşlarını çattı.
Sataşmayı bırakıp anlaşma yapmanın zamanı gelmiş anlaşılan.
“Acemi dokkaebi, Bihyung. Yayın işi nasıl gidiyor, anlat bakalım?”
Dokkaebi Bihyung ilk defa şaşkınlık içindeydi. Yüzünün aldığı ifade görülmeye değerdi.
[A-adımı nasıl biliyorsun?]
“Yayın işi seni de boğuyor değil mi? Çünkü takımyıldızları çok cimri.”
[S-sen de kimsin? Nasıl bir insan bunları bi…]
Bihyung’ın boynuzları salladı. Normalde insanlar ‘ Yıldız Akış Sistemini’ bilmezlerdi. Ama ben sıradan bir insan değildim.
[Bazı takımyıldızları kimliğinizden şüphe ediyor.]
[Takımyıldızı ‘Gizli Entrikacı’ planınızı beğendi.]
Bundan sonrası, takımyıldızlarına özel bir sohbet olmayacaktı.
Bihyung’a mırı, “Kanalı kapat da öyle konuşalım, ne dersin?”
Bihyung endişelenip kanalı kapattı.
[#BI-7623 kanalı kapatıldı.]
Takımyıldızları kanaldan çıkınca, Bihyung rengini belli etti.
[Çekinmeden konuş. Sen.. bir insan nasıl olur da Yıldız Akış Yayın sistemin bilir..?]
“Sence bu önemli mi? Değil.”
[Ha?]
“Bihyung, ‘Dokkaebilerin kralı’ olmaya ne dersin?”
[Bu neydi şimd―]
“ Dokgak ile Gildal’ı geçip en iyi yayıncı olmak istemiyor musun, yani?”
Bihyung şaşkınlığı değişiyordu.
“Dokkaebi Bihyung, seninle bir anlaşma yapalım. Ben seni dokkaebilerin kralı yapayım.”
☆☆☆☆☆☆