Bilge Okuyucu - Bölüm 15 – İkiyüzlülüğün Sonu (1)
Bölüm 15 – İkiyüzlülüğün Sonu (1)
Yıldızlı geceyi süsleyen bir meteor yağmuru başlamıştı.
Herkesin hayran kalacağı bir manzaraydı, < Yoo Jonghyuk hariç > herkesin.
「 İşte başlıyor. 」
Meteor yağmuru, 3.ana senaryonun habercisiydi. Bu senaryoya göre, Seul, yıkımın merkezine dönecekti.
Yoo Jonghyuk başını eğip Han Nehrine bakmadan önce kafasını gökyüzüne çevirdi.
Dongho Köprüsünün etrafı ıssızdı, ihtiyozorlar akıntıyı takip edip köprüyü boşaltmışlardı çoktan.
「 Niye heveslendiysem. 」
Kim Dokja denen kişinin, Han Nehrinin derin sularına dalmasından bu yana 3 gün geçmişti. Daha ilk senaryoyu tamamlamış acemi birinin, ihtiyozoru alt etmesini beklemek….. akıl kârı değildi.
「İhtiyozoru 3 gün içinde imha etmek benim için bile zor. 」
Fakar bu kadarını bile başaramayacaksa, onu yanına almanın ne anlamı vardı ki?
Yoo Jonghyuk’a sadece yük olur, işleri zorlaştırırdı.
「 Kahin diye kendimi kandırdım belki de. 」
Yoo Jonghyuk hayal kırıklığıyla gözlerini kapattı. Yine tek tabancaydı.
Partneri yoktu, yalnızdı.
Şimdiye kadar hep yalnızdı. Bu sönen umudu, hiçbir şeyi değiştirmedi.
「 Bu sefer, muhakkak değiştireceğim. 」
Yoo Jonghyuk arkasını döndü.
Çok erken döndüğünün bile farkında değildi.
☆☆☆☆
“Durrr…!”
[N-ne?]
Birkaç defa gözlerimi kırptım. Tek görebildiğim gri-beyaz renklerin hakim olduğu bir hücreydi. Hala ihtiyoruzun içindeydim. Kafamı çevirdim, bana şaşkın şaşkın bakan Bihyung ile göz göze geldim.
“…Rüya gördüm.”
[Vayy, herkes meraklansın diye mi bu çaban? Fena değil bence?]
Böyle bir niyetim yoktu ama yanlış anlaşılma da işime gelirdi.
[Bazı takımyıldızları yer değiştirmenizi talep ediyor.]
‘Ellain Ormanının Yaşam Gücü’ adında bir ürüne 500 puan bayılıp uyumuştum.
Vücudum çok yorgun düştüğü için, uyuyup yola koyulmak en mantıklı seçenekti.
‘Ellain Ormanının Yaşam Gücü’, 2 saatlik uykuyla vücuttaki tüm yorgunluğu geçiriyor, yaraları iyileştiriyordu.
Kısacası, lüks bir üründü…
“…dışarı çıkmak istiyorum artık.”
Vücudumu esnetip gerindim. Gördüğüm rüya gerçek gibiydi. Belki rüya bile değildi?…emin olamıyordum.
Kwajijijik!
Dışardan bir elektrik çarpma sesi duyuldu, ardından Bihyung tek kelime etmeden kayboldu. İşinin başına gitti herhalde.
Güzel bir oh çektim. Bunu, rahatlamayı, hak etmiştim.
Dokkaebi ile yayın anlaşması imzalamayı başarmıştım.
Bihyung’u HKY’den tanımıyor olsaydım, hayatta böyle bir kumara girmezdim.
Fakat aksine kumarı oynamış hem de olağanüstü bir sakinlikle başarılı olmuştum.
‘Kendi hayatımda’ hiç bir anlaşmada başarılı olamayan ben… bir anlaşma imzalamayı başarabilmiştim.
[Özel Yetenek, ‘Dört Duvar’ kullanımda.]
…Bu dünya… gerçekti.
Sağ elime güç verip dikeni tuttum.
Bu dünya gerçekti, hayal ya da rüya değildi.
[Bazı takımyıldızları harekete geçmenizi istiyor.]
Eh, endişelenecek vakit yoktu. Bir diken alıp elastikliğini çoktan kaybeden mide duvarına doğru tüm gücümle saplayıp geri çektim. Ardından bir çöküntü oluştu ve içeriye nehrin suları akmaya başladı. Ben de nehrin suyuna kendimi bıraktım.
“Puah!”
Çok şükür etrafta ihtiyozor yoktu, birkaç farklı deniz canlısı vardı ancak onlar da sadece merakla etrafımda dönüyorlar, saldırmıyorlardı.
Her canlı, insanlara saldırmıyordu.
Dongho Köprüsü tam üstümdeydi.
İhtiyozorun vücudundan bir parça koparıp nehrin üzerinde kayık olarak kullanmaya karar verdim. Böylece karaya daha rahat ulaşabileceğim.
Vücudum soğuk sudan dolayı donuyordu. Fakat endişelenecek pozisyonda değildim. Karaya ulaşmam 30 dakika civarı sürdü.
[Bazı takımyıldızları sizi izlerken geriliyor.]
Normalde böyle bir mesajın ardından kötü bir şeyler yaşanırdı..? Bakalım ne olacak.
[Takımyıldızı ‘Abisal Siyah Ateş Ejderhası’ kıs kıs gülüyor.]
Burdaki tehlikeleri bildiğim için, kötü bir şeyin başıma gelmeyecekti.
Boşa heyecanlanıyorlar.
[2.Ana senaryonun bölgesine girdiniz.]
[Senaryo arazisi çok kirli.]
[Nefes alırken dikkatli olunuz. Derhal yeraltına ilerleyiniz.]
Bu mesaj böyle bildiriliyor ama bu senaryo başladığında benim dışarıda olmamam gerekiyordu zaten. Şuan derimin mahvolması, buna kanıttı.
[Zehirli sise maruz kaldınız.]
Mor sisin değdiği deri, siyaha çalıyordu.
Kyahh!
Sisin kaynağını takip ettiğimde, bir canavarın bağrışlarını işittim.
30 metreden büyük devasa bir canavardı. Bu sis, 7.seviye ‘dev zehirli gergedandan’ geliyordu. Sisin içinde gergedan, tahminimce haşere kralı bir canavarla karşı karşıya gelmiş, ona meydan okuyordu.
Kuaaaah…
Bu yeni dünyadaki mücadele sadece insanlar arasında yaşanmıyor, canavarlar da yuvaları için mücadele veriyordu.
Nefesimi tutarak olabildiğince hareket etmeye çalıştım.
İhtiyozor gibi 7.seviye canavarlardı. Ancak onlarla savaşmam mümkün değildi. Deniz komutanını öldürdüm çünkü hazırlıklıydım.
[Ellain Maymunu Akciğerlerini kullanıyorsunuz.]
Önceden satın aldığım ‘Maymunun akciğerleri’, 20 dakika boyunca hava filtresi yerine kullanılabilecek bir eşyaydı.
[Bazı takımyıldızları, atik tavırlarınızı beğeniyor!]
Oksu İstasyonunun üstü mahvolmuştu, her yer yıkık döküktü.
En yakın yeraltı istasyonu Gumho İstasyonuydu. Burdakiler de belki oraya gitmiştir diye düşünmeye başladım.
Cesetlerin üzerindeki küçük canlıları görmezden gelip hızlıca hareket etmek zorundaydım. Sadece 20 dakikam vardı, bu süre içerisinde olabildiğince hızla yiyecek & kıyafet bulup hem de güvenli bölgeye gitmek zorundayım.
Acil olan ilk temel ihtiyacım, kıyafetti. Üstüme giyecek bir şeye ihtiyacım vardı, kıyafetim ihtiyozorun mide asidiyle erimişti. Etrafta kıyafet olarak sadece…. insanların üzerindekiler vardı. Huzursuz oldum.
…Etraftaki cesetlerden kıyafet almaktan başka çarem yoktu.. bana olabilecek birkaç kıyafeti almak zorunda kaldım. Ardından hemen bir süpermarkete yöneldim.
3-4 plastik poşet alıp içine rastgele yiyeceklerle doldurdum. Yeraltında yiyecek azsa, takas yapabilirdim.
Poşetleri doldurduktan sonra, maymun akciğerlerinin siyaha çaldığını fark ettim. Fazla vaktim kalmamış anlaşılan.
“İm…imdat.”
Yaşayan birisi mi var? Köşede yerde yatan bir kadın vardı. Zehir derisine işlemiş ama içine tam işlememiş gibiydi. İyi bir maske takıyor herhalde ondan olsa gerek.
Ceketinin yarısı çıkartılmış, eteği yırtıktı.
“İyi misiniz? Ayağa kalkabilir misiniz?”
“Uhhh…”
HKY’de böyle ekstra birisi var mıydı!? Biraz etrafı inceleyip düşünmek isterdim ama vakit yoktu. Kadını sırtıma alıp Gumho istasyonuna doğru koşmaya başladım.
Marketten çıktıktan sonra yan tarafta bir sokak vardı. Gumho İstasyonu 100 metre ileride kalıyordu. Derin bir nefes alıp tüm gücümle koştum. 3 Numaralı Çıkış kapısını uzaktan görebiliyordum.
….Kapalıydı. Ya arkası…?
Acil durumlarda kullanılmak için her çıkışta bir yangın söndürme tüpü yerleştirilirdi. Kepenkleri dikenle kırabilirdim, ancak yanlış yaparsam içerideki insanlar zarar görebilirdi..
“ 4- 4. çı-kış ka…”
Taşıdığım kadının yardımcı olacağını düşünmemiştim. Onun sözleriyle, 4.çıkışa yöneldim. Yerde yuvarlanan bir yangın söndürme tüpü buldum. Kapıyı kapatmaya çalışıyorlardı, hemen dikeni araya sıkıştırdım. Hemen bağırdılar.
“N’oluyor be?”
“Kapıyı açın.”
“H-hayır! İçeri giremezsiniz! Gidin burdan!”
“Arkadaşım yaralı.”
“Ağzına kadar dolu burası! Daha fazla insana ihtiyacımız yok!”
Dolu mu? Böyle bir gelişme olması mümkün müydü? Garip.
“Bundan bana ne.”
Kepengi yukarı kaldırmak için dikeni, kaldıraç olarak tüm gücümle kullandım. Puanlarımla güç istatistiğimi arttırmak için kullanmanın verdiği meyveleri topluyordum. Şuan bir düzine erkeğin gücüne sahiptim.
“Uwaaaaack!”
Kepenkten korkunç bir ses geldi, kepengin arkasındaki insanlar gerildikleri belli oluyordu.
“K-kaçın!”
Korkan adamlar, yeraltındaki karanlık bölgelere doğru koştular. Kepengi açıp kadını içeri zemine bıraktım.
[Güvenli bölgeye giriş yaptınız.]
Zehirli sis buraya, yeraltına, gelmiyordu. Tabii ki mantıklı bir bilimsel açıklaması yoktu. Senaryo gereği böyleydi.
“Bunu ağzınızda tutun.”
Kadının kullandığı maskeyi çekip aldım, eline de maymun ciğerlerini verdim.
İyileştirmezdi ama en azından etkisini azaltırdı.
“Umm…”
Kadından hafif bir inilti sesi işitildi.
Bu kadının orada kaderine terk edildiği belliydi..
Bilgilerini merak eder oldum. Ya bu kadın da ilk senaryoda ölmesi gereken birisiyse?
Karakter listesine bakmak üzereyken bir ses duydum.
“İşte orada!”
Karanlık taraftan el fenerinden yansıyan bir ışık belirdi
Ellerinde metal boruları taşıyan erkekleri görünce gözlerimi kısıp baktım.
[Takımyıldızı ‘Altın Taç Esiri’, davetsiz insanlardan rahatsız oldu.]
Otrtalarındaki iri yarı bir adam konuştu. Vücuduna bakılırsa, güçlü birine benziyordu.
“Sen neyin nesisin lan?”
Bir anda ne diyeceğimi bilemedim, salaklaştım. Böyle bir durumda ne demeliydim ki?
Aklıma Yoo Jonghyuk geldi, onun gibi bir tavır takındım.
“Kim Dokja.”
“…Kim Dokja mı? Adın mı bu, senin?”
“Evet.”
“Sana adını soran mı oldu? Burada ne arıyorsun!?”
Bu daha zor bir soruydu..
Adamlarından birisi yanımda uzanan baygın kadını fark edip feneri ona doğru yönelttiler.
“Şey..! Bu kadın…”
“N’oluyor burda? Bu kadın dışlanan grupta değil miydi? Sizinle dönmesi gerekiyordu, ne oldu?”
“Şey… o …”
Feneri tutan adam, kadına yaklaşıp vücuduna ışığı tuttu, kıyafetlerindeki yırtıkları fark etti.
“…Ha, demek biraz eğlenmek istediniz.. Hyung-nim’in izni olmadan niye böyle işlere kalkışırsınız, bilmem?” [1]
“Hehe. Özür, özür.”
“Tabii ki, Cheolsoo hyung-nim bizden önce hehe, niyetimiz önce hyungnimdi.”,diye devam etti.
Cheolsoo mu…?
Cheolsoo. Böyle bir karakter var mıydı? Hatırlayamıyorum şuan.
Çok önemli bir karakter olmadığı için de hatırlamıyor olabilirim.
“Hey, o kadını bize ver…ha? Ne bu?”
Yere koyduğum market poşetlerine doğru çevirdi feneri.
Küçük bir krizi atlatmıştım ama bu işin gidişatı daha kötüye sarıyordu sanki.
“Bu poşetlerde bizim artık. Sen defolup gidebilirsin, canın senin olsun.”
Demek istediğim, benim için değil… bu adamlar için gidişat daha kötü oluyordu.
[Takımyıldızı ‘Altın Taç Esiri’, bu insanlardan rahatsız olduğunu belirtiyor.]
[Takımyıldızı ‘Şeytani Ateş Yargıcı’, yaşanan adaletsizlikten rahatsız.]
[Takımyıldızlarının isteği üzerine ödüllü senaryo gerçekleştiriliyor!]
+
[Ödüllü Senaryo – Rahatsız Edici İnsanlardan Kurtulma]
Kategori: Alt
Zorluk Derecesi: F
Görevler: Takımyıldızları, sizin hızlı hareket etmenize engel olan insanlardan rahatsız olduğu için, onları verilen süre içerisinde etkisiz hale getirmenizi talep ediyor.
Süre : 5 dakika.
Ödül: ???
Ceza: ???
+
Böyle olacağını tahmin etmiştim. Sizi pislikler.
Dikeni tutarak ayağa kalktım.
Takımyıldızları arasında reşit olmayan yoktur herhalde.
Umudum bu yöndeydi.
Şuandan itibaren bu yayın, +18 içerik içerecek malum.
★ ☆ ✮★ ☆ ✮★ ☆ ✮★ ☆ ✮★ ☆ ✮
[1] Hyung: abi demek. Hyung-nim: patron / yetkili kişi / mafya babası gibi bir anlama geliyor.
[2] Diken, Dokja’nın uzvu haline gelir — 😅 —
KEYİFLİ OKUMALAR