Bilge Okuyucu - Bölüm 23 – Hesap Zamanı (1)
Bölüm 23 – Hesap Zamanı (1)
****
Sınırlı sayıdaki ürünler kutusu.
HKY’ye göre, eski bir senaryoda sınırlı sayıda satılan puan ürünlerinden biriydi.
[Yok artık! Bunun burada ne işi var?]
Telaşlanan Biryu heyecanla bağırdı.
[Sa–Satışa çıkar çıkmaz yasaklandı bu ürün!]
HKY’ye göre, bu ürünün sistemi gayet karışıktı.
8612 Planet senaryoları, başlamadan önce satışa sunulmuştu. Çok geçmeden de Yıldız Yayın Yönetim Bürosu tarafından yasaklanmıştı da.
Eğer içine alt ürünlerden koyarsanız, ‘koşulsuz şartsız’ size yüksek kaliteli üst bir ürün çıkartırdı. Bu kutunun özelliği buydu.
Özellikle senaryoların dengesini sarsacak bir kutu olduğu için, satın alması da epey pahalı bir kutuydu. Bu tarz bir kutunun fiyatı, ortalama bir milyon puan civarı idi. Evet, o kadar yüksekti.
Bir kutunun bu kadar pahalı olması, takımyıldızlarının icat eden aptal dokkaebi’yi şikayet etmesiyle sonuçlandı haliyle. Yönetim de onu işten çıkardı.
[Ta-takımyıldızları… Şimdi ne diyeceğimi bilemiyorum…. bu ürün nerden nasıl çıktı anlayamadım…H-Hihihit! Yayın bitmiştir!]
[#BI-7623 kanalı geçici bir süre kapatılmıştır.]
Çılgına dönen Biryu kanalı alelacele kapatınca takımyıldızlarının sesleri de kayboldu. Tepkilerini çok merak ediyordum, off çok güzel bir şansı kaçırdım şuan.
Dudududu.
Titreyen kutuya baktım. Rastgele ürün çekilişi başlamak üzereydi.
[İçerisine kılıç eklediğiniz için benzer bir ürünle ödüllendirileceksiniz!]
[Rastgele çekiliş başlıyor!]
Sınırlı sayıdaki rastgele ürün kutusu, içine koyduğunuz üründen daha kaliteli ürünler sunardı size. C dereceli ya da SSS dereceli bir ürün çıkma ihtimali çok yüksekti. Şuan her şey şansıma bağlı.
[Sunulan ürünün, belirli bir takımyıldızına ait olduğu belirlendi!]
[Bu takımyıldızına ait bir ürünün, çıkma ihtimal yüksek görünmektedir.]
…Eh, ne?
Beklenmedik bir mesajdı. Fakat dezavantaj olacağını sanmıyorum. Ellerim titremeye başladı heyecandan. Sanal bir oyunda aldığım şans kutusunu incelerken bu kadar heyecanlanmamıştım, ya. Umarım A derece bir ürün çıkar!
[Yüksek dereceli bir ürün belirdi!]
[Rastgele ürün kutusundaki hazır ürün sayısı: 0.]
Kutunun titreşimi durdu ve hafif bir ışık saçılmaya başladı.
Meraklı gözlerle bakan Yoo Sangah ile Lee Gilyoung’a baktım.
“Açalım mı?”
“Evet!”
Kutuyu açtık.
“V-vaaaaay be!”
Lee Gilyoung merakını gizleyemeyip bağırdı.Bu tepkisine değerdi de. Gümüş bir kalkan ile beyaz bir kılıç çıktı içinden.
Kılıç, bozuk inancı andırmıyor değil..
Ürün bilgisini hemen kontrol etme ihtiyacı duydum.
+
[Ürün Bilgisi]
Adı : Kesintisiz İnanç
Derecesi: Yıldız hatırası
Tanımı: Dev İblis Çağında, kahraman ‘Kaizenix’ın Grusiad’ı yönetirken kullandığı kılıçtır. Karanlık, ateş ve kutsal gücü barındıran İnanç Kılıcını ortaya çıkartacak güçlü etere sahiptir.
Ayrıca, güç ve dayanıklılığı 2 lv arttırır.
+
Nutkum tutuldu… gerçek miydi şimdi bu? Alfabeden bir harf ile değil de yıldız eseri ile mi derecelendirilmiş bir ürün?
“D-Dokja! Bayağı büyük bir ürüne benzemiyor mu?”
Hayır…efsane bir üründü!
HKY’de, ‘yıldız hatıraları’ derece listesinde yer almazdı. Güçlü performans sağladıklarından değil de çok özel ürünler oldukları içindi. Herkese nasip olmayacak ürünlerdi.
Her yıldız hatırası ile derecelendirlen ürün, yaşayan bir takımyıldızının gücünü taşırdı.
Performanstaki farkı, takımyıldızın belirli bir dünyanın kahramanı olup olmadığına ve ne kadar farkındalığa sahip olduğuna bağlı olarak değişirdi. Ancak, bir takımyıldızın gücünü içerdikleri için, ‘bu hatıralar’ muazzam bir değere sahipti.
Buna ek olarak, güç ve dayanıklılık seviyesini 2 lv artış veriyordu.
A derece bir üründe, istatistiklerde genel olarak 1 artış yaptığını dikkate alırsak, en az S derece bir ürün olması gerekirdi….
Yoo Jonghyuk böyle bir ürüne sahip değildi henüz.
Yoo Sangah ile Lee Gilyoung’a bakındım.
“…bu benim olabilir mi?”
“Tabii ki. Zaten senin, Dokja.”
Yoo Sangah tereddütsüz cevap verdi. Lee Gilyoung da sevinerek başını salladı.
Yemeğe odaklanmış Han Myungoh’a baktığımda yüzünde salakça bir ifade olduğunu fark ettim.. kendi kendine mırıldanması cabasıydı.
Ürünü isteyeceğini düşünüyordum… garip.
[Yıldız hatırası bir ürüne sahipsiniz.]
[Yıldız hatırasının sahibi sizi merak ediyor.]
Bu mesaja göre, bu takımyıldızı hala bir yerlerde demekti..
Sonra romanı açıp kontrol etmeye karar verdim.
“Hadi geri dönelim. Etrafa fareler doluşmadan gitmemiz gerek. Büyülü ocak işimizi görür artık.”
“Bu arada nasıl geri döneceğiz?”
“Gilyoung’un gücüyle zorlanmayız. Türler arası iletişim yeteneğini kullansın..…”
Fakat, Lee Gilyoung’un hali pek yoktu.
“Abi, ben…”
“Efendim?”
“Yakınlarda hiç böcek yok.”
Karanlık muhafızı gelmeden önce hatta büyük ihtimalle onunla mücadele verirken tüm böcekler uzaklaşıp gitmiştir ya da korkudan ölmüşlerdir.. bu problemi daha önce düşünmeliydim aslında.
“Hiç mi yok etrafta? Az da olsa hayatta olanlar vardır diye düşünüyorum.. şöyle yapalım. Biraz ilerleyelim, sonra tekrar denersin yeteneğini…”
Bu dünyada çok fazla böcek çeşidi vardı yaşayıp yaşamadıklarını benim umursamadığım.
Fakat Lee Gilyoung için bu böcekler önemliydi, ifadesi ciddileşti.
“Eh, aslında birisini çağırabilirim…” Lee Gilyoung gözlerini ileri odaklayıp konsantre olmaya başladı.
“Dokja, garip bir hale bürünmedi mi sence de?”
Lee Gilyoung’un gözleri odağını kaybetmeye başlamış, burnundan hafif kan akıyordu.
“Gilyoung?”
Aniden yüksek bir titreşim sesi işitildi. Üstümüze yukarıdan toz dökülmeye başladı. Titreşimler artarak yerden geliyordu.
Bir anda tüm tüylerim diken diken oldu.
Kuuong!
“Gilyoung! Lee Gilyoung! Uyan!”
“Efen-…abi?”
Lee Gilyoung’un gözleri normale döndü.
“Gilyoung, dur! Gücünü kullanmayı kes çabuk! Çabuk!”
Şaşıran Gilyoung yeteneğini kullanmayı bıraktı, ardından da titreşimler azalmaya başladı. Derin bir oh çekebilirdim artık.
Yerin altından gelen seslerin kime ait olduğunu biliyordum.
Yüksek dereceli bir sürü canavara aitti, 7.seviye gergedan da dahil olmak üzere içlerinde böcekler kralı da vardı. Korkunç bir durumla karşı karşıya kalacaktık az kalsın.
“Sen nasıl…”
Elimi başına koyup bir şey söylememeye karar verdim. Yer altından böcekler kralını çağırıyordu….?!… adı Fabre’dı galiba? Emin değilim adından. Emin olduğum tek şeyse, nalları dikmemize az kalmış olduğuydu.
“Şimdilik gücünü kullanmak yok. Sana kullan demedikçe kullanmayacaksın. Anlaşıldı mı?”
“Tamam…”
Lee Gilyoung üzülerek cevap verdi. Artık beklemekten başka çaremiz kalmadı.
“Karanlıkta hareket edersek kayboluruz. Biraz daha bekleyip böceklerin ortaya çıkmasını bekleyelim.”
Çok tehlikeli bir bölge olmasına rağmen aksine girişi çok kolaydı.
Basit bir hatayla birkaç gün burada tıkılı kalmanız, kaybolmanız çok kolaydı:labirent gibiydi.
Yoo Sangah elini kaldırdı.
“Eğer tek yapmamız gereken geri dönmekse, Gilyoung’un yerini ben alabilirim.”
“…Nasıl olacak o?”
Karanlık bölgeyle iletişim kurup kuramayacağını sormayı düşünüyordum ki iğneleyici olur diye vazgeçtim. Ardından tereddütle cevap verdi.
“Benzer bir gücüm var diyelim.”
Sözleri üzerine, özel yeteneğini ve sponsorunu bilmediğim aklıma geldi.
“Nasıl bir yetenek?”
“Nasıl desem, biraz çözmesi karışık bir yetenek…”
Çözmek derken.. neyi kast ediyordu acaba?
“…Özel yeteneğinin ne olduğunu sormam da sakınca var mı, Yoo Sangah?”
Yoo Sangah romanda olan bir karakter olmadığı için, özel yeteneğini bilmiyordum.
Lee Gilyoung ile Han Myungoh için de aynı durum geçerliydi tabii.
“Hmmm, şey…”
Yoo Sangah tereddüt ediyor, cevap vermek istemiyordu.
Karakter listesinde olsaydı, sormama gerek bile kalmazdı.. Test etmek için tekrar denedim.
[Karakter Listesi Aktive Edildi.]
[Bu kişi, Karakter Listesinde yer almamaktadır.]
Aynen beklediğim gibiydi…. fakat ardından bir mesaj daha belirdi.
[Muhatap karaktere dair bilgiler toplanmaktadır.]
…Eh, ne?
Daha önce hiç görmediğim bir mesajdı?
Aklıma, Yoo Sangah’ın ‘Tercüme’ yeteneği kullandığı zamanki mesaj geldi.
Daha önce böyle bir mesaj duymamıştım ona dair..
Karakter Listesinde güncelleme yapılıyor olması mümkün müydü acaba? Belki de öyledir?!
Kafam daha çok soruyla dolup taşarken şimdilik Yoo Sangah’a soru sormamaya karar verdim.
“Sormadım say. Bu arada doğru bir karar. Özel yeteneğini insanlara söyleme ilerde de.”
“Öyle değil! Sana güveniyorum, Dojka…!”
Eh, Yoo Sangah’ın tavırları tam tersini söylüyordu nedense… bu sırada aklıma başka bir fikir geldi.
“Yoo Sangah, peki sponsoruna dair bilgi verebilir misin?”
Yoo Sangah bağını öne eğdi.
“Özür dilerim ama söyleyemem.”
Dudakları titreyerek söyledi bu sözleri. Sponsoruyla bir gizlilik anlaşması yapmış olma ihtimali çok yüksekti. Belki de sponsorunu açığa verirse, hayatı tehlikeye girebilirdi, dudaklarının seğirmesinin sebebi, bu olabilir diye düşündüm.
Fakat öte yandan da takımyıldızının, Yoo Sangah’dan yüksek beklentileri olduğu belliydi.
“Sorun değil.”
“Sağ ol, anlayışın için…”
Teşekkür etmesine gerek yoktu aslında. Sponsorunun adını söylememesi beni hem heyecanlandırdı hem de üzdü. Bir okuyucu olarak boşlukları doldurmak istiyordum ben de haliyle.
“Hadi kullan yeteneğini.”
Çok geçmeden Yoo Sangah’ın parmaklarını oynatmasıyla, hafif bir ışık saçan ip beliriverdi.
“Kaçırılacağımızı fark edince ‘ ip’ bağladım aslında.”
İpin bir kısmını bana bağlamış meğer. İplik daha görünür hale gelince anladım.
Diğer ucuysa dışarı doğruydu, ya Lee Hyunsung ya da Jung Heewon’a bağlıdır diye düşünüyorum.
“Hadi gidelim.”
Yoo Sangah’ın kendisinden gelen böyle bir yeteneğinin olması imkansızdı.
Sponsoru tarafından sağlanan ‘mührü’dür kesin.
Bu arada labirentten kaçmak için kullanılan bir ‘ipten’ bahsedince…. Hmmm,, sanki hangi takımyıldızına ait olduğunu biliyor gibiyim.
[#BI-7623 kanalı yayına açıldı.]
Takımyıldızlarından mesajlar gelmeye başladı yine.
[Bazı takımyıldızları, kanalın çalışma sisteminde bir sorun olduğunu iddia ediyor!]
[Takımyıldızı ‘Abisal Siyah Ateş Ejderhası’ kutudan çıkan ürünü merak ediyor.]
Ah, görmemişler mi yani? Üzdü, he he.
[Kahretsin ya! Kanalımı mahvetmiş…hahahat! Neyse, n’aptın ben yokken?]
Ve güzel bir ses. Hem de tanıdık. Bihyung geri dönmüş demek.
* * *
[…Ben yokken bayağı iş görmüşsün, öyle mi?]
‘Benim yüzümden mi ceza aldın?’
[…hem evet hem hayır. Yönetim Bürosu, uzun reklamlardan dolayı ceza verdi.]
Bihyung’un sesini kafamın içinden hissediyordum. ‘dokkaebi iletişimi’ adı verilen bu özel yeteneği sadece dokkaebi’ler kullanabiliyordu. Tabii, benim kullanmama izin vermesi de ayrıca yasaktı.
[Küçük önemsiz şeyleri takmamaya karar verdim. Yönetim bürosuna gidip hakkımı da arayabilirdim ama hiç uğraşmadım… Bu arada ‘Rastgele Kutusunu’ nerden öğrendin?]
‘Şans eseri denk geldim.’
[Kahretsin! Karanlık tarihin kalıntıları hala duruyormuş demek! Nerden çıktı bu kutu anlamıyorum…]
‘Karanlık tarih mi?’
[······.]
‘…Nasıl yani? Yoksa o puan ürününü sen mi hazırladın?’
HKY okuyucusu olarak bilmediğim bir şeydi bu.
[Kahretsin ya! O zamanalar fazla hırslıydım…]
“Vay be, tadı harika. Çok şaşkınım şuan.”
Bihyung’un söylenmeleri, Jung Heewon’un sevinerek bağırmasıyla kesildi.
10 dakika içinde diğerlerinin yanına Yoo Sangah’ın rehberliğinde geldik.
Bu arada Jung Heewon ile Lee Hyunsung biz gelene kadar nöbet tutmaya devam etmişler.
“Yemek yedikten sonra kendine gelirsin.”
“Eh, yedikçe daha iyi hissettirdiği kesin, ha.”
Jung Heewon gerilerek yemeye devam etti. Yeraltı canlılarının vücutları, detoks içeren vitaminleri barındırdığı için, doğal bir tepkiydi.
“Neler buldunuz başka? Büyülü ocak dışında….?”
“Birkaç şey buldum ben.”
Lee Hyunsung’a bakarak söyledim.
Lee Hyunsung, eski kalkanı giyip çıkardı defalarca. Üzerinde de epey cilalayıp durdu. Yeni araba alan birisine benziyordu aynı.
.
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ size karşı hafif bir sadakat duyuyor.]
Jung Heewon durumu imrenip bana doğru döndü.
“Kullanabileceğim bir şey var mı?”
“Hayır.”
“O kılıç ne peki?”
“Kılıç, benim.”
“…Yiyeceği insanlarla paylaşacak mısın?”
“Puanları varsa, evet.”
“Ama…ne kadar değişiksin, Kim Dokja.”
“Hayatta kalmak için fazlasıyla azimliyim diyelim istersen.”
Etrafta yatan yer farelerini geçtikten sonra tünel sona erdi.
Etraf daha aydınlık bir hal alırken insanlar belirmeye başladı. Fakat atmosfer değişikli.. acil bir durum mu vardı anlayamadım?
[Ücretli servise geçiş için kalan süre : 20 dakika.]
[Yaşam ücretini hazırlayınız.]
Mesajlar gelince saati algılar oldum. Vakit gelmiş demek ki.
İnsanlara, ’ücretli’ kelimesi hiç bu kadar korkunç gelmemiştir kesin.
-
- “Puan, lütfen puan verin!”
-
- “Yeterince puanım yok! Lütfen az bir puana ihtiyacım var…”
Senaryoya katılsalardı, 100 puan gibi bir sorunları kalmayacaktı. Ama tabii öyle insanlar azdı.
“Puan verene 1 milyon TL vereceğim! Hayır, 10 milyon! 100 puan satmak isteyen yok mu?”
Puanın önemi artarken fiyatı da artıyordu. İlk senaryonun başlamasıyla hiçbir değeri kalmayan parayı öne sürüp durmaları.. komikti.
Ve uzaktan gülerek izleyen bir kesim vardı, yeterince puanı olup puan derdi olmayan insanlar: Cheon Inho ve yandaşlarıydı.
Grubun önüne birkaç kadın koşarak gidip bağırmaya başladılar.
-
- “B-bana 100 puan vereceğini söylemiştinnn!”
-
- “Hrmm, öyle mi demişim? Hiç hatırlamıyorum.”
-
- “NE…?”
-
- “Tekrar aynı şeyleri yaşarsak, hatırlayabilirim. Ne dersin?”
Jung Heewon kılıcını çıkartıp olanları sinirlenerek izlemeye başladı.
“Bu pislikleri ben…”
[Karakter ‘Jung Heewon’un özel yeteneği ortaya çıkmak üzere.]
Jung Heewon’un parlama zamanı gelmiş anlaşılan.
Şuan ortaya çıkması fena değildi… fakat ondan beklediğim ‘yeteneğe’ sahip olabilmesi için daha fazla sabırlı olmaya ihtiyacı vardı.
Ardından sistem mesajı geldi.
[Kısa bir süre sonra, yaşam ücreti alınacaktır.]
“İm-imdat! Kurtarın beni!”
İnsanların yüz ifadeleri bir anda değişti. Lee Hyunsung başını öne eğerken,
kılıcını sıkıca tutan Jung Heewon dudaklarını ısırıyordu.
‘ücretli servis’ tabirinin ne olduğunu bilmeyen yoktu bu istasyonda, herkes şahit olmuştu belki de defalarca.
“…Dokja.”
Ardından Yoo Sangah ile göz göze geldik.
“Efendim.”
Bu dünyada, puan güç demekti. Ne kadar çok puanın varsa, o kadar iyi istatistiklere sahip olabilir, güzel ürünler satın alabilirsiniz. Kısacası, puan her şey demekti.
[Senaryo önerileri sayesinde, kanala yeni takımyıldızları abone oldu.]
[Takımyıldızı Gizli Entrikacı, seçiminizi merak ediyor.]
[Takımyıldızı Altın Taç Esiri, seçiminizi merak ediyor.]
[Takımyıldızı Şeytani Ateş Yargıcı, seçiminizi merak ediyor.]
Ve şuan bu istasyondaki en çok puana sahip olan kişi, bendim.
*********

DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞLERİNİZİ YORUM YAPARAK ÇEVİRMEN VE EDİTÖR ARKADAŞLARIMIZI CESARETLENDİRİNİZ 🙂