Bilge Okuyucu - Bölüm 32 – Acil Durum Savunması (1)
Bölüm 32 – Acil Durum Savunması (1)
「 Lee Hyunsung’un nöbet tutar gibi bir hali vardı…. 」
HKY’deki tanımlara benziyordu. Hatta birkaç farklı tanım bile olabilirdi bu hali için.
「 ..Lee Hyunsung bugün başına geleceklerden habersizdi. 」
“Hyunsung..?”
“…Ah, özür…dalmışım. Dokja, dinlenebildin mi, daha iyisin değil mi?”
“Evet iyiyim sağ ol. Bu arada görevden falan bahsediyordun…”
“Eh, öyle mi?”
“2.sınıf asker gibi bir şey dedin, Lee Hyunsung…”
Lee Hyunsung’un yüzü kızardı.
“Ş-şey— askerlik zamanımdan kalma bir travma.”
“Askerlik zamanı mı? Subay değil miydin?”
“Nasıl desem…3.birliğe atandığım zaman onbaşıydım.”
“Bu tarz atamalar zor diye duymuştum. Ordu için biçilmiş kaftandın, herhalde. ”
Lee Hyunsung güldü. Orduya hizmet etmek ayrı bir işti: gönül vermek gerekirdi. Gülümsemesi çok doğaldı.
Şimdi de nokta atışı yapma vaktiydi.
“Ama.. Lee Hyunsung bizimle olduğun için çok mutluyum.’’
“efendim?”
“Ne zaman öne atılsan.. kendimi iyi hissediyorum. Beni koruyormuşsun gibi mutlu oluyorum.”
“…öyle mi hissediyorsun gerçekten?”
Lee Hyunsung gayri ihtiyarı gülümsedi. Zoraki bir gülümseme olsa da iyi hissettiği kesindi. Basit birkaç teşekkür cümlesi sonrası, yanından ayrıldım.
HKY’nin 3.seferinin orijinal hikaye akışında, Lee Hyunsung, Gumho istasyonunda insanları Cheoldoo grubundan koruyarak karakterinde büyük oranda bir gelişim yaşamıştı. Fakat bu hikayede, Jung Heewon onun yerini aldı.
Yoo Sangah, Jung Heewon ve Lee Gilyoung yanıma doğru yaklaştılar.
Gülümseyerek onlara baktım.
“Ne yaptığımı gördünüz değil mi? Aynısını yapın hadi.”
“Eh, gördük de. Neden yapacakmışız?”
Onun karakterini geliştirmek için çabalamamız gerekiyordu.
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ kendisini sorumlu hissediyor.]
Lee Hyunsung yüzünde masum bir ifadeyle kalkanını siliyordu.
Bilge Okuyucu yeteneğinin verdiği bilgiler işe yaramazdı. En azından, karakterler ilerledikçe işe yaramaz hale geliyordu.
“Hyunsung’a yardımcı olmak istiyorum. Bu aralar hep içi içini yiyor gibi. Onu biraz neşelendirip mutlu etsek fena mı olur?”
Hyungsung’un iyiliği için birkaç cümle söyledim. Masum Yoo Sangah, hemen başını sallayarak onayladı.
“’Övgüyle dans etmek gibi’ bir deyim vardı onun gibi mi?’”
“Benzeri, evet.”
“Tamamdır. Ben yapabilirim!”
Yoo Sangah’ın aksine, Jung Heewon’un kararsız bir hali vardı.
“Dokja.”
“Efendim.”
“Senin sponsorun ‘Tek gözlü falcı’ falan mı yoksa, doğruyu söyle?”
“…o nasıl bir şey ki?”
“Bilmiyor musun?”
Eh arada bir garip bir fikre kapılıyordum: Jung Heewon’un HKY’nin yazarı olabileceğine dair. Bazen hal ve tavırlarıyla, ‘Tek Gözlü Maitreya’ olarak bilinen Gung Ye ’ye benziyordu çünkü. [1]
“Şöyle söyleyim o zaman. İnsanları çok iyi anlayan bir yeteneğe sahibim.”
“…sorsam da anlamayacağım için, sormayacağım.”
“Sağ ol.”
“Peki…bu yeteneğini üzerimde kullandın mı?”
Az kalsın duygularımı belli ediyordum ki.. kendimi toparladım. Jung Heewon’un Yalan Dedektörü gibi bir yeteneğe sahip olmaması sevindirici idi. Lee Gilyoung’a bakarak konuştum:
“Sadece erkeklerde kullanıyorum.”
“Oooo.”
Yalan da değildi. Henüz Jung Heewon’un düşüncelerini okumamıştım.
“Neyse. Uzun lafın kısası, hepinizden yardım bekliyorum.Heewon, Sangah ardından da Gilyoung. Sırayla konuşun lütfen.”
“Hyunsung, ne kadar güvenilir birisin, sen var ya sen… sen birtanesin!’ gibi bir şey mi demeli, he?”
“Bu kadar abartma n’olur.”
“Off, çok sıkıcısın.”
Bu planın başarıyla tamamlanması için, Lee Hyunsung’un yeteneğinin gelişmesi gerekliydi. Yoo Jonghyuk’un böyle garip davranacağını bilseydim, daha önceden hazırlıklara başlar, önlemimi alırdım… fakat umutsuz durumda değildim. Biraz zorlamayla, bugün sonuç alabilirim diye düşünüyorum.
Güzel bir gidişat da vardı zaten.
“Hyunsung çok güvenilir birisin. Çam ağacı gibisin, güven veriyorsun.”
“Haha, sağ ol, Heewon. En sevdiğim şarkı da, yeşil çam. Güzel bir benzetme oldu.”
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ mutlu hissediyor.]
“Sormadım ama olsun, he he.”
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ huzursuz hissetmeye başladı.]
“Senin kadar dürüst birisini görmedim, Hyunsung.”
“Ah… o kadar değilimdir..Ama sağ ol, Yoo Sangah.”
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ adalet konusunda düşünmeye başladı.]
“Hyunsung abi, çok güçlü kasların var.”
“Sağ olun, arkadaşlar.”
[Karakter ‘Lee Hyunsung’un özgüveni arttı.]
Lee Hyunsung’un basitçe gaza gelebilen, kolay mutlu olabilen birisi olması avantajımıza oldu. Onun olumlu yanlarının sohbeti devam ettirmesi de, mesajlardaki pozitif duygu değişimlerini arttırdı.
[Karakter ‘Lee Hyunsung’un özel yeteneği, ortaya çıkmak için bekliyor.]
Güzel, iyi gidiyorduk.
Yoo Sangah endişeli bir ses tonuyla sordu : “Sanki Hyunsung kendisini sorumlu hissediyor gibi…nasıl desem rahatlamak yerine yük oldu sözlerimiz..”
Yoo Sangah çok nazik biriydi. Böyle bir durumda bile başkasını düşünebiliyordu. Ben de böyle bir yetenek yoktu tabii.
“Haklı olabilirsin. Ama bazı insanlar kendilerini sorumlu hissettikçe daha da güçlenirler. Olumlu düşün.”
“Ah, öyle diyorsan…”
“Endişelenme. Peki…Gilyoung, dediğimi yaptın mı?”
“Evet, abi.”
Yoo Sangah’ın yanında duran Gilyoung cevap verdi.
Kafasında bir çift hamamböceği vardı, anten görevi gören.
“O abla, şuan B1’de.”
“Tamamdır, sağ ol.”
Lee Hyunsung’un durumu iyiydi. Şimdi başkalarının gücünü çalmaya geldi sıra.
Merdivenlerden tek başıma çıktım. Ben ilerledikçe ittifaktan insanlar beni selamlayıp durdular.
-
- “Haha, kimler gelmiş? Yasa dışı kiracımız değil mi?”
“…”
-
- “Sapa sağlamsın da. Dün odasız kaldığın doğru mu? YoksaYoo Jonghyuk yardım mı etti?”
Onların konuşmalarını görmezden gelip ilerlemeye devam ettim. Büyük ihtimalle korktuğumu düşünüyorlardı, hatta belki de yardım dilenmek için geldiğimi sanıyor olabilirlerdi.
-
- “Yoo Jonghyukile yaşamak zor değil mi? Bizim ittifaka katıl. Pildu, seni alacağını söyledi.”
Söylenenleri umursamadan katlardaki kalan yeşil alanları saymaya çalıştım.
1,2,3….planın başarılı olması için, hiçbir detayı atlamamam gerekiyordu.
-
- “Tabii ki, o iki kadını da yanında getirmen koşuluyla alacak, he he.”
Kalan 11 yeşil alan vardı.. Dün akşamdan sonra sayıda azalma vardı. Planı gerçekleştirmek için yeterli sayılabilecek miktarda idi.
-
- “Hey, duydun mu dediği mi?”
“Duydum, duydum. Ona teklifini düşüneceğimi söyle.”
İttifak üyeleri önce birbirlerine baktılar ardından kıs kıs güldüler.
Bir iki merdiven kalmışken bir bıçak boynuma dayandı. Aslında böyle bir şey olacağını hissetmedim değil. Kurdun inine gitmek gibi bir şeydi yaptığım.
Bu harekete kalkışan da tabii ki…
[Hayalet Yürüyüşü]
“Tam bir hayal kırıklığısın, Ahjussi.”
Harika savaş yeteneklerine sahip gururlu kız, Lee Jihye.
Savaş ve Sadakat Dük’ü tarafından boşa seçilmemişti.
“Ahjussi, onlarla anlaşma yaparsan, o kadınlara ne olacağını bilmiyor musun gerçekten?”
“Biliyorum.”
“O zaman bu neyin kafası? Dün, ölmeyi tercih etmiyor muydun sen?”
Omuz silktim.
“Bıçağını kaldır da konuşalım.”
“Konuşalım mı? Buraya benimle konuşmak için mi geldin?”
“Evet.”
Lee Jihye bıçağını geri çekip ilerlemeye başladı. Ben de onu takip ettim.
B1’den geçip girişteki bilet satış noktasına kadar ilerleyip durdu.
“Konuş hadi?”
“Niye burada dikeliyorsun?”
“Usta burayı korumamı söyledi.”
“…Koruma derken?”
“İleri geçmene izin veremem yani.”
Lee Jihye bilet satış platformuna dokunduktan sonra elini boyuna götürdü.
Arka tarafa göz attım. Etrafta diğer bölgelere giden tabelalar vardı, çoğu yer altına gidiyordu… diye düşünürken birden içimde kötü bir his doğdu.
…Yoo Jonghyuk o yolu kullanmamıştır herhalde?
YJH’nin bu bölgeyi korumak istemesinin tek bir nedeni olabilirdi..
Senaryo devam ederken Chungmuro’daki ‘gizli zindan’a saldırmayı planlıyordu gizlice demek. Kötü fikir değildi: böylece kendisini geliştirip güçlenebilirdi.
Sorun, HKY’de… YJH’nin 3.seferinin bitirmesine yakın bu saldırıyı tamamlamasıydı.
Olayların akışına bakılırsa, hızlanmam gerekiyordu.
“Yardımına ihtiyacım var.”
“Ne?”
“Bugün, Gong Pildu’nun ekibini yıkacağım.”
“…ciddi misin?”
Lee Jihye ne kadar ciddi olduğumu anlamak için beni gözleriyle baştan aşağı süzdü.
[Karakter ‘Lee Jihye’e olan bilginiz arttı.]
“Ahjussi o kadar güçlü değilsin. Başaramazsın.”
“Senin yardımınla da mı başaramam?’
Lee Jihye sözlerimle sarsıldı.
Lee Jihye, istasyona ilk geldiği gün Gong Pildu’ya karşı çıkmış ardından da ağzının payını alıp kaçmıştı. YJH tam o sırada ortaya çıkıp onu kurtarmıştı. Kaçışı bile YJH’nin sayesinde başarılı olmuştu, yani.
“Bir planım var. Yardım edersen, başarı garantili.”
“…Usta burdan ayrılma dedi.”
“Yardım etmezsen, çok insan ölecek.”
“Er ya da geç ölecekler, hayatın kuralı bu.”
“Ustan mı dedi sana bunu?”
Lee Jihye bakakaldı birden.
“Dün bize eşlik eden çocuk öldü. Farkındasın değil mi?”
“…evet.”
“Belki yaşayabilirdi. Hatta bugün bile peşimizde koşup Yoo Jonghyuk’un kahramanlıklarından bahsediyor olabilirdi.”
“ev-…”
“Yoo Jonghyuk onu öldürdü. Kurtarma şansı varken umursamadı.”
Bu sözleri söylerken karışık duygular içerisindeydim. Çünkü, benimde YJH’den farkım yoktu.
Metrodaki ve Gumho istasyonundaki insanları kurtarabilirdim. Sırf hayatım tehlikeye girebilir diye kurtarmamayı seçmiştim.
Fakat..iki yüzlü insanlar, kişinin kalbine dokunacak kelimeleri kullanıp insanları rahat kandırabilirdi.
“Metrodayken senin ilk senaryonu yayınladılar….”
Lee Jihye’nin omuzları titremeye başladı.
“……Hayatta kalmak için en yakın arkadaşını öldürdüğün videoyu.”
“…Yeter.”
“Onu öldürmek istemediğini ikimiz de biliyoruz.”
[Karakter ‘Lee Jihye’ rahatsız oldu.]
“Ne biliyorsun ki hakkımda böyle zırvalıyorsun?”
“Evet, bir şey bildiğim yok. Sadece kendi kendime konuşuyorum, ne yapayım….”
“…”
“……Malum kendi kendime konuşuyorum. Söylemek istediğim şeyler var: bugün bana sırt çevirirsen, hayatının sonuna kadar pişmanlık duyacaksın. Bunun garantisini veriyorum.”
[Karakter ‘Lee Jihye’ huzursuz hissediyor.]
Lee Jihye’yi insan olarak tanımıyordum fakat Karakter olarak Lee Jihye’yi tanıyordum.
Yoo Jonghyuk’un sadık yoldaşı olacaktı. Fakat bu ‘sadakat’ şimdi değil ileride gerçekleşecekti. Yoo Jonghyuk’un güçlü olmasına hayrandı fakat YJH’den farklı bir karakteri vardı.
Lee Jihye biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı.
“Yardım edersem, herkes yaşayacak mı yani?”
“Herkes değil ama yaşayanlar daha çok olacak.”
“…ne yapmam gerekiyor?”
“Bu akşam saat 7’de başlayacağım.”
Planı uygulamaya koymak için, Lee Jihye’nin bilmesi gerektiği kadarını anlattım.
Lee Jihye boş gözlerle bakıp sordu:
“Aklın başında mı? Gerçekten böyle mi yapacaksın?”
“Evet.”
“…Açıkçası, işe yarayacağını sanmıyorum. Yardımcı olacağımı da sanmıyorum.”
“Tercih senin.”
Böyle söyledi fakat Lee Jihye kesinlikle harekete geçecektir.
Sadakat ve Savaş Dük’ü tarafından seçilen birisiydi, beni şaşırtmayacağını biliyorum.
[Takımyıldızı Gizli Entrikacı, yüzsüz tavırlarınızı beğendi.]
[100 ile ödüllendirildiniz.]
[Lee Jihye’nin sponsoru sizi beğeniyor.]
[100 ile ödüllendirildiniz.]
İşte şimdi hazırlıklar tamamdı.
*******
[1]: Gung Ye, Kore’nin Shilla kraliyet ailesinden birisi. Detaylı bilgi için tık.
DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞLERİNİZİ YORUM YAPARAK ÇEVİRMEN VE EDİTÖR ARKADAŞLARIMIZI CESARETLENDİRİNİZ 🙂