Bilge Okuyucu - Bölüm 41 – Güneş Balığı (6)
Bölüm 41 – Güneş Balığı (6)
“Ne?”
「 nesin sen…? 」
Düşüncelerindeki ani değişimden dolayı şaştım kaldım. Sözlerimi duyunca mı kendine geldi? Bu mümkün müydü?
Kafam karıştı. Böyle bir beklentiyle bu işe başlamamıştım.
[Tiyatro Ustasının yeteneği, ‘Simulakrum’ zayıfladı.]
[Tiyatro Ustası, Karakter ‘Yoo Jonghyuk’ üzerindeki baskısını güçlendirdi.]
“Kuaaak…!”
Yoo Jonghyuk’un gözleri tekrar bulanıklaştı.
Tabii.. şaşırılacak bir durum yoktu: kendi kendine uyanmasını beklemek benim hatam, boş umudumdu. O bir güneş balığıydı, intihar etmediğine şükretmem gerekirdi.
Yoo Jonghyuk’un kılıcındaki eter titredi.
[Karakter ‘Yoo Jonghyuk’un Bölünen Gökyüzü Enerjisi ’ gelişim gösteriyor!]
Bu sırada transmisyon yeteneği sayesinde elde ettiği yetenekler gelişiyor, büyüyordu hızla. İşte başrol olmanın verdiği güç buydu işte.
Ben çırpındıkça saf ak yıldız enerjisi sönüyordu. Yetenek kullanım sınırını mı aştı yoksa 2 yetenek arasındaki seviye farkından mı kaynaklanıyor..hiçbir fikrim yoktu.
Lee Gilyoung’a göz attım ne halde diye. Lee Gilyoung’un burnundan kan akmaya başlamıştı. Zamanı gelmişti.
“Jonghyuk.”
Belki de bugünden sonra, Yoo Jonghyuk tahmin edemeyeceğim kadar güçlenecekti.
Kılıcını olabildiğimce hızlıca ittim.
“Sana daha önce sorduğum bir soru vardı. Sana vurabilir miyim diye, hatırladın mı?”
YJH doğuştan yetenekliydi. Birkaç yıla benimle kıyaslanamayacak kadar güçlü olacaktı hatta. Ben basit bir okuyucuydum, o başroldü.
Ama şuan böyle bir durum söz konusu değildi. Şuan için değildi.
“Sen de vurabilirsen vur demiştin. Hatırladın mı?”
[İnanç Kılıcı aktif!]
[Özel opsiyon Kesintisiz İnanç aktif.]
[Eter özelliği, ‘ateş’ ile değiştirildi.]
Bu çocuğu, ezebilirdim şimdi.
Eter Kılıcı. Ateş eteri boşlukta belirdi.
Hwaruruk!
Yoo Jonghyuk ani saldırıma karşı şaşırıp geri çekildi. Içten içe bu seferki saldırının farklı olduğunu hissetmiş olmalıydı. Fakat artık çok geçti.
[Mühür ‘Kılıcın Şarkısı’ kullanıldı.]
Kılıcın Şarkısı.
Sadakat ve Savaş Komutanının böbürlenerek anlattığı en güçlü savaş taktiklerinden biriydi..
[Kılıcınız, Sadakat ve Savaş Komutanın bıraktığı sözlerle dolu.]
Hangi mısraların okunduğuna bağlı olarak, saldırı gücü genişliyordu. Ancak şuan elimde olan en güzel yeteneklerden birisiydi.
「 Yağmuru ve başkomutanları korumak gibidir, ok atmak.
Memleketi korumak gibidir, savaşta ön cephede yer almak. 」
Nanjung Ilgi’nin eseriydi, çok şükür.[1]
Efsanevi bir büyü gücünü içine çekmesiyle alev alev yanan eter birleşti. Kılıcımı, Yoo Jonghyuk’a doğru salladım.
「 Kaos, fırtına gibidir. 」
Ateş eteri, ok şeklini alarak bombardımana geçti. Uzun süre kullanamayacağım bir yetenekti, malum büyü gücüm azdı. Fakat yeter diye düşünüyordum.
Dudududududu!
“Kuooh!”
Yoo Jonghyuk’un vücudunu yaraların kaplamasıyla, kan akmaya başladı her yerinde.
Puanın her şey olduğu, takımyıldızlarının bu dünyanın geleceğini belirlediği bu lanet dünyada, bu çocuğa ihtiyacım vardı.
Işte bu yüzden, bugün onu koruyacağım.
Hwaruruk!
Etraf alev alırken Yoo Jonghyuk durdu. Ateşe dayanıklılığı güçlüydü ancak onun hareketlerini kısıtlamaya da yetiyordu.
Bahçenin bir köşesinde oturan tiyatro ustasına baktım.
[‘Tiyatro Ustası’nın yeteneği Simulakrum’ size karşı alarm halinde.]
Şuan belki tek şansım olabilirdi. Koşmaya başladım. Ona saldırabilirdim.
O sırada…
[Karakter ‘Yoo Jonghyuk’ İyileşme Yeteneği Lv. 2 aktif!]
Kahretsin be, Yoo Jonghyuk arkamdan gelmeye başladı bile.
İyileşme
Günde bir kez ağır bir saldırıdan sonra hemen iyileşmesini sağlayan özel bir yetenekti. Transmisyon sayesinde kazandı kesin, off.
Kırmızı Anka Kuşu Shunpo’su kullanan YJH’ye karşı, dört nala da koşsam kaçamazdım.
Zidanın ustasını görmezden gelip YJH’nin kılıcına saldırdım. Tek çarem, son kartıma güvenmekti.
Tüm gücümle bağırdım.
“Gilyoung!”
Kukukung!
Gökyüzü bahçesindeki kubbenin tavanından büyük bir çatlama sesi yankılandı.
Çatısı kırılmak üzereydi. YJH bana koşmaya devam ediyordu. Tiyatro Ustası çökmeye başlayan tavana şaşırarak baktı.
Gizli senaryonun korunaklı alanının yıkılması nerdeyse imkansızdı. Tabii, ‘olağan dışı ‘ varlıklar olmadığı sürece.
Uzaktan, Lee Gilyoung’un burnundan akan kanı silerken ağladığını fark ettim.
“Uooo… oooooogr…!”
Şartlar eşit olmalıydı : Bir canavarın işini bitirmek istiyorsanız, başka bir canavara ihtiyacınız vardı.
Kuoooooh!
Dev bir böcek, kubbenin çatlaklarının içine daldı.
Vız vızzzzz!
Zayıf çimler gibi, kubbe yıkıldı ve çatı katı ikiye bölündü. Şaşıran tiyatro ustası çığlık attı. Gizli bir senaryonun korumalı alanını yok edebilecek bir canavar. Aynı peygamber devesi gibi büyük olan, dev böcekler kıralı.
[6.seviye böcek kralı, Titanoptera ortaya çıktı!]
Tüyleri diken diken eden bir karşılaşmaydı. Zehirli sise karşı mücadele veren canavar karşımdaydı. Gilyoung’un özel iletişim yeteneğine cevap vererek buraya gelmişti. Gilyoung güldü.
“He, hehe… Titano…”
Titano mu? Yoksa…?
Benzerlikler vardı ancak aynı böcek değildi ki?
Kuoooooh!
Tiyatro Ustasına doğru böcek uçtu. Yoo Jonghyuk engellemeye çalıştı.
[Karakter, Yoo Jonghyuk, ‘Güçlü Kişisel Koruma Lv. 4’ aktive etti.]
Kwaaaaang!
Bir sürü korkunç sesten sonra Yoo Jonghyuk’un vücudunun başka bir yere uçtuğunu gördüm. Ama hala ayakta durabiliyordu.
Ku ku ku ku!
…ne güçlü bir canavarmış.. 6.derece canlılarla, şuanki haliyle kendini savunabiliyordu? Hatta saldırıya bile geçiyordu.
Kyaooooh!
Titanoptera tüm gücüyle kükredi.
Yoo Jonghyuk ile dev böcek kralının güçlerinin eşit olduğunu fark ettim. Belki de benimle mücadele ederken gördüğü bir şeydi.. emin olamadım.
Tiyatro Ustası’nın yüzünün rengi eski haline dönüyordu. Yoo Jonghyuk güçlüydü, beklenmedik bir olaydan dolayı şaşırmışlık vardı sanki sadece. Tiyatro Ustası kazanacağını düşünüyordu.
Ama unuttuğu bir şey vardı : ben.
Tiyatro ustasına doğru koştum. Lee Gilyoung’un yeteneğini kullanma süresi kısıtlıydı onun emeklerini boşa çıkaramazdım.
[İnanç Kılıcı aktif!]
Tiyatro Ustası beni geç fark etti ve can havliyle bağırdı.
Tiyatro Ustası’nın simulakrumu.
HKY’ye göre, bir takımyıldızının ruhu ve kalbiyle ona patron adı verilmişti. Zaman akıp geçti ve bu süreç içerisinde gizli bir senaryonun patronu olmaya kadar düştü, gücü önemli ölçüde azaldı.… Yine de Yoo Jonghyuk’un Mental Bariyerine nüfuz edebildi.
Bir takımyıldızının kutsal korumasını giren birisi, asla kolay lokma olmamıştı.
[‘Tiyatro Ustası’nın Simulakrumu, Simulacra’yı akive etti]
Simulacra
Huzur Evinin hayalet taşlarından daha yüksek çılgınlık seviyesine sahipti, bu yeteneği.
Etraf cızırtılarla beraber değişmeye, pek çok ilüzyonlarla dolmaya başladı.
Beliren canavarlar, ilüzyondan daha çok gerçeği yansıtıyor gibiydi.
Fareler, troller, zehirli sis, tiranozor… şimdiye kadar karşılaştığım canavarların hepsi şimdi bana doğru koşuyordu.
Canavarların diş gıcırdatmaları, kükreyişleri, kulaklarımı deliyor sandım. Ama korkmadım, bana engel olmalarına da izin vermedim, devam ettim.
Hepsi sahteydi, gerçek değillerdi. Hepsi romanın bir parçasıydı.
Inanç kılıcı, boynuna değdiğinde tepki verdi.
[Tiyatro Ustası’nın Simulakrumu, ‘Mental Erozyonu’ aktive etti.]
Mental Erozyon.
Yoo Jonghyuk’un kullandığı gelişmiş bilişsel manipülasyon yeteneğiydi. Dört duvara güveniyordum.
Ama bir anda Tiyatro ustasının kafama girmesiyle, garip bir şey yaşandı.
[‘Tiyatro Ustası’nın Simulakrum’u zayıflıyor.]
Benliğin uçurumu
Kafamda deli düşünceler dolaşırken HKY’nin sayfaları dönmeye başladı.
T.Ustası: –B-bu? Ama bu…!
Okuduğum bölümler hafif bir ışığa dönüşüyor, karanlığın içinde kaybolmaya başlıyordu.
[Özel Yetenek, ‘Dört Duvar’ aktif!]
Tiyatro Ustası’nın ten rengi kafamın içine girdiğinde değişti. Etrafındaki iplere baktı ve yüzü beyazladı.
T.Ustası: –Hayır… yoksa…olamaz!
Son sözleri bunlar oldu. Bana huşu içinde bakakaldı.
Inanç kılıcı tenine değdiğinde, vücudundan hafif bir ışık yayıldı.
Sanki bir hayaletin, kutsal bir ışığa dokunması gibiydi.
Küçücük bir iz bile kalmadan yok oldu.
Kafamı eğip ellerime baktım, başım döndü.
…az önce ne oldu ki?
[‘Tiyatro Ustası’nın Simulacra yeteneği ilk defa alt edildi.]
[Ödül olarak, 9,000 puan kazandınız.]
[Gizli senaryoyu tamamladınız!]
[Ödül olarak, 4,000 puan kazandınız.]
Mesajlar yığılmaya başladı. Hemen Yoo Jonghyuk’a baktım, Tiyatro ustasının kontrolünden çıkar çıkmaz olduğu yere yığılıp bayıldı.
Neyseki ölmedi. Lee Gilyoung da ondan farklı değildi. O da fazla yetenek kullanımından bitkin düştü olduğu yere.
“Abi…”
Koşup Lee Gilyoung’a sarıldım. Lee Gilyoung gücünü kaybedip kollarımda bayıldı.
[Tiyatro zindanının etrafındaki bariyer kaldırıldı.]
Tavanı kaplayan bariyerin yok olmasıyla böcek kralına baktım. Arkasını dönüp uçtu… çok şükür.
Derin bir oh çektim. Sonunda bitti.
“…iyi misiniz?”
Jung Heewon ve Lee Jihye kendine gelip ayağa kalktı.
“Ben iyiyim, Heewon sen?”
“Ben de iyiyim. Jihye de iyi.”
Lee Jihye, Ustası, Yoo Jonghyuk’tan, bir güzel dayak yediği için konuşacak halde değildi. Dudağı patlamıştı.
[3.Ana Senaryonun süresi bitmek üzere!]
Belki de bitme zamanı gelmişti.
Çatıya baktım, güneş dolmak üzereydi. Seher vaktindeydik sanırım. Lee Hyunsung burda olsaydı, manzaraya karşı, ‘memleket özlemi’ni okurdu bize.
Jung Heewon derin bir iç çekerek:
“Ah… Seul.”
Harap olan şehir, şafak ışıklarıyla renklendi. Uzaklardan aralıklı patlama sesleri işitiliyordu. Artık zehirli sis yoktu. Zehirli gergedanlar yıkılan binaların altında ezilmişti büyük ihtimalle.
İnsanların kendi aralarında kavga ettiklerini görebiliyordum. Muhtemelen bizden önce senaryoyu sona erdiren bir gruptu. Bütün bu manzara, kocaman bir kubbenin içine hapsolmuştu.
Yıkılmak üzere olan büyük bir bariyerdi.
Şu anda Seul şeffaf bir kubbede izole haldeydi.
Jung Heewon: “Gerçekten…bitiyor.”
Tekrar tekrar emin olmamız gereken bir sahneydi.
Yıkılıp harap olmuş binalara baktım, Mino Soft oralarda bir yerlerdeydi.
Yoo Sangah görse üzülürdü kesin. Çok çalışmıştı işi için..
Lee Gilyoung kollarını, kollarıma doladı.
“Bilincin yerine geldi mi?”
Lee Gilyoung kafasını sallayıp gökyüzünü işaret etti.
Uzaktan, meteor yağmuru görülüyordu.
Meteor yağmuru, ana senaryonun habercisiydi. Ama beklediğimden daha fazla meteor yağmuru vardı.
Bu da ‘koridorun’ açılacağı anlamına geliyordu.
Meteor yağmuru dünyanın her yerinden görülebiliyordu büyük ihtimalle..
Jung Heewon hayran kaldı manzaraya.
“Harika…”
Jung Heewon gördüğü güzel şeylerin başına neler açabileceğini henüz anlayamamıştı anlaşılan…
Hele ki bu meteor yağmurları, uzaktan harika görünen bu meteor yağmurları, insanların üzerine düştüğünde hayatlarını kabusa çevirecekti.
Şimdi kötü günler bitti, daha kötü günler bizi bekliyordu.
Lee Gilyoung iki elini birleştirip bir şeyler mırıldandı. Jung Heewon ile Lee Jihye da sessizleşti. Herhalde onlar da dua ediyordu.
Ironikti bu sahne. Şuan kabuslarından, dilek diliyor, medet umuyorlardı.
Bir süre sonra, Lee Gilyoung gözlerini açıp bana baktı.
“Abi, sen dilek tutmuyor musun?”
Ben de ona bakarak cevap verdim.
“Çoktan tuttum bile.”
“Ne diledin?”
“Gilyoung, sorulmaz ki dilekler.” Jung Heewon onu azarladı.
Jung Heewon, Yoo Jonghyuk ve yıkılan şehir Seul’e tekrar tekrar baktım.
“Romanın son bölümünü görmeyi diledim.”
Lee Gilyoung bana kafası karışık bir halde baktı.
Sessizce gökyüzünü izlemeye devam ettim.
Seul’un üzerindeki gökyüzünde hafif çatlaklar vardı.
Güneş doğduğunda, dokkaebiler, cehenneme yeni bir kapı açacaklardı anlaşılan.
***** ***** ****
[1 ]Nanjung İlgi: Amiran Yi-Sun-Shin’in donanma notlarına verilen ad. Detaylı bilgi içintıklayınız.
+ 2.satır tamamen çevirmenimizin uydurmasıdır.
- YORUM YAPMAYI UNUTMAYALIM.