Bilge Okuyucu - Bölüm 43 – Yaklaşan Savaş (2)
Bölüm 43 – Yaklaşan Savaş (2)
Bayrağı elime alır almaz, tüm vücudum enerjiyle doldu.
Aslında 3.seferinde olan Yoo Jonghyuk’un alması gereken bayrak, hissetmesi gereken duyguydu bu… ama umursamadım.
Zaten yeterince güçlenmedi mi?
[‘Kim Dokja’ beyaz bayrağı aldı.]
[Beyaz bayrağı beş dakika içerisinde başkası almadığı sürece, Chungmuro onun kontrolünde olacak.]
[Eğer bayrağı başkası elin geçirirse, süre sıfırlanacaktır.]
Bu mesajların ardından havada süre belirdi.
[5:00]
Gong Pildu yüzü solgun bir halde bana baktı.
“Bayrağı alın ondan! Hadi, 5 dakikanız var!”
Üyeler bu sözleri üzerine bana doğru koşmaya başladılar… Oho, işler bu raddeye kadar geldi mi yani?
Lee Hyunsung :“Dokja!”
“Hyunsung!”
Aynı anda birbirimize bağırdık. Herkül’un Kalkanını, ona doğru fırlattım.
“B-bu?”
“Senin için aldığım ödül. Elindekini at gitsin, bu sana yeter.’’
Lee Hyunsung’un yüzünde güller açtı resmen.
[Karakter ‘Lee Hyunsung’ özel yeteneği Geniş Alan Savunmasını aktive etti!]
Herkül kalkanının transparan bir bariyer kapladıktan sonra bizim ekibin etrafını sardı. İşte, tam beklediğim yetenekti, A dereceli bir ürüne yakışırdı.
“Vay be, bu ne?”
Kalkana denk gelenler bağırmaya başladılar. Koruyucu bariyeri, eski küskü silahlarıyla yıkmaya çalıştılar ama ellerindeki ürünlerin derecesi ya E ildi ya da F. baktılar olmuyor, onların sığınacak tek limana doğru koştular.
“Pildu!”
“Çekilin yoldan!”
Silahlı Alanın leveli iyi derecede artmıştı. Hatta ayağının altında çok küçük bir silahlı alan vardı. Zaman kazanmak için alanı daha da küçülttü.
Hmm, aklını kullanmaya başlamış demek.
Eh, ben de devreye gireyim artık.
“Pildu, sana ayağa kalk dedim mi ben?”
“Ha?”
Gong Pildu şaşırmaya bile vakti olmadan kendini yerde buldu.
[Anlaşma şartlarına göre, ‘Emir Hakları’ aktif!]
“Sana kafanı kaldır diyene kadar yerden kalkmayacaksın.”
Şaşkına dönen ittifak üyeleri, Gong Pildu’ya bakıp seslendiler.
“P-Pildu?”
“B-beni ayağa kaldırın! Hadi!”
Ittifak üyeleri yardım etmeye çalıştılar ama çok ağır olduğu için başarılı olamadılar.
“Ve… canımı sıkıyorsun var ya.. kapat şu kulelerini.”
[Karakter, Gong Pildu, Silahlı Alan Lv. 6 kapatıldı!]
“S-seni pislik…!”
“Kapa çeneni. 30 dakika sana konuşmak yasak.”
[Anlaşma şartlarına göre, ‘Emir Hakları’ aktif!]
“Oof oof oof!”
İttifak üyeleri, Gong Pildu’nun karşılık dahi veremeden bu derece güçsüzleşmesine şaşıp kaldı.. üstüne üstlük sadece birkaç söz etmiştim. Güç dahi kullanmamıştım.
Tabii benim ekibim de şaşkına döndü.
Gülümseyerek konuşmaya başladım
“Herkes durumu anladığına göre, sizinle konuşmam lazım.…”
Insanların korkup geri çekildiğini gördüm.
Ortalama 29 kişi falan vardı. 20’si, ittifak üyelerindendi. 9 kişi de ekstra idi, tabii ben ve ekibim dahil.
Çok değildik ama tahminimden de iyi bir sayıydı. Zaten fazla olması kontrolü de zorlaştırırdı.
Herkesi tek tek inceledikten sonra konuştum.
“…..Şuan önünüzde 2 seçenek var..”
Sıra, kimin tarafında olacaklarını seçmeye gelmişti.
“Birincisi, Chungmuro’dan ayrılıp başka bir istasyona gidebilirsiniz. İkincisi, benimle kalırsınız..”
“B-bu ne demek şimdi.. aniden….?”
“Sadece cevap verin. Burada mı kalacaksınız yoksa çekip gidecek misiniz? Ana senaryo başlamadan önce karar vermeniz gerek. Aksi halde hayatınız tehlikede.”
Insanlar birbirine, etrafına bakınmaya başladı. Bazıları bana baktı, bazıları Pildu’ya. Kiminin gözleri, tünellere kaydı, diğer istasyonlara gitmek için.
“Gitmek isteyeni durdurmayacağım. Ama kalanlar da benim kontrolüm altında olacak. Bunu unutmayın.”
“Kontrol derekn…?”
“İttifak birliği gibi bir şey artık kabul edilmeyecek. Ne gruplara ne de zorbalığa izin vermeyeceğim.”
Beni izleyen bir avuç insan yanımda durmaya başladı. İttifakta onlara kötü davranıldığı tavırlarından belliydi, benimle olmak onlara daha mantıklı geliyordu. Birkaç üye bağırdı.
“Yani, bize sen mi liderlik yapacaksın!”
“Öyle olacak, evet. Ama sizden vergi ya da yaşam ücreti almayacağım.”
“Ya sağ kalacağımızın garantisini veriyor musun?”
Malum kiracıları sürekli tehdit edip zorbalık ettiklerinden, endişelenmesi normaldi..
“Dışardan gelecek her türlü zararı engelleyeceğimin garantisini veriyorum. Ama içeriye karışmayacağım. Aranızdaki sorunları kendiniz halledin. ”
“A-ama…”
“Bir dakika veriyorum. Düşünün.”
Zaten bir dakika beklemeye bile gerek yoktu. Kararını herkes çoktan vermişti. Boyunları büküp yaklaşan bazı üyeler vardı. Çoğu gençti.
“Teşekkürler. Geçmişte yanlış yaptım.. affettiğin için teşekkür ederim.”
“Ne demek. Af dilemenize gerek yok.”
[Bazı üyeler, size güvenmeye başladı.]
Fakat birkaç kişi ayrılmaya karar vermişti. Yerden kalkamayan Gong Pildu’ya yardım etmeye çalıştılar.
Onları kısa bir süre izledikten sonra: “Ah, Gong Pildu burada kalıyor. O, benim.”
“Ne?”
“Kararınızı verdiyseniz, çekin gidin hadi.”
Beş ittifak üyesi kaşlarını çatarak geri çekildiler.
“Kang! Gelsene bizimle? Bu çocuğun kontrolünde olmaktan iyidir!”
“Hadi gidelim beraber! Ona mı hizmet edeceksin? Gördün nasıl birisi!”
Ama daha fazla etkilenip giden olmadı.
Bu beş adam, Myeongdong’a giden tünele doğru hareket ederken gelmeyenlerin arkalarından sövmeye başladı. Başka bir yerde arazi sahibi olmak istiyorlardı… bu açıktı.
Ama planları başlarına patlayacak. Yeni senaryoda, ‘etrafta gezinenler’ avcılara, av olacaktı.
Beş dakika dolunca sistem mesajları yığıldı.
[Alt senaryo tamamlandı.]
[Ödül olarak 1,000 puan kazandınız.]
[Beyaz bayrağın gerçek etkisi, Chungmuro temsilcisine gösterilecek.]
[Grup: 24 kişi.]
[İtibarınız, kral adını kazanabilmeniz için çok düşük.]
Kral adı ha…
Tabii, bayrağı aldık diye kral adını da alacağım anlamına gelmiyordu. Kral yolundan gidebilmek için, bayrağın renginin değişmesi şarttı. Beyaz bayrak, otoriteyi simgeliyordu sadece.
[Chungmuro Grubunun kontrolünü beyaz bayrak sayesinde kazandınız.]
[Size karşı gelen üyeleri cezalandırabilirsiniz.]
[Gruptan ayrılan 5 kişi var.]
Gruptan ayrılanları cezalandırabilirdim ama boş verdim.
Terör, insanları kontrol etmede etkiliydi. Ama benlik değildi.
“Eh, sağ olun.”
Herkesin gözlerinin içine bakarak söyledim.
Lee Hyunsung bana saygı dolu gözlerle bakıyordu. Yoo Sangah ile Jung Heewon ise kafalarını salladılar. Geriye kalanlarda benzer bakışlar atıyordu.
Onlar, ayak takımı sayılırdı ama kötü bir başlangıç değildi.
Çok geçmeden Bihyung havada belirdi.
[Ohu, demek temsilcinizi seçtiniz. Hadi oyun başlasın!]
[Ana Senaryo 4 aktif!]
+
[Ana Senaryo #4 – Bayrak Mücadelesi]
Kategori: Ana
Zorluk : C
Görevler: (Çok fazla yarışmacı olduğu için gizlendi)
Süre: 12 gün.
Ödül: 2,000 puan.
Ceza: ???
+
Görevler kısmına bastım. Bir sürü mesaj açıldı.
+
[Görevler]
Madde 1: Her istasyonun ‘ bayrağı’ ile ‘bayrak deliği’ ele geçirilebilir.
* Bayrağı sadece istasyonun ‘temsilcisi’ taşımak zorundadır.
Madde 2: Diğer istasyonlardan bayrağınızı korumakla yükümlüsünüz. Eğer bayrağınızı başka bir gruba kaptırırsanız, o gruba boyun eğmek zorunda kalacaksınız.
Madde 3: Diğer istasyonların bayrak deliğine ‘bayrak’ yerleştirebilirsiniz. Bayrağın yetkisi sadece, her istasyonun kendi temsilcisine aittir. Temsilci öldüğü taktirde, ilk bayrağı alan kişi yeni temsilci olur..Başka bir istasyonun bayrağını alırsanız, o gruba ne olacağına siz karar verebilirsiniz.
Madde 4: Hedef istasyonun bayrak deliğini ele geçirmek zorundasınız. Verilen süre içerisinde başarılı olmadığınız taktirde, grup üyelerinizin yaşamına son verilecektir.
- Hedef istasyonunuz, Changsin İstasyonu.
+
Jung Heewon söylenmeden önce biraz düşündü.
“…Şimdi hem kendi bayrağımızı ve bayrak deliğini korurken, diğerlerinin bayrak deliğini ele geçirmemiz gerekiyor… öyle mi?”
Lee Hyunsung : “Benim anladığım da bu. Changsin istasyonunu ele geçirmemiz lazım.”
Ardından lafa girdim, “Evet, doğru anlamışsınız.”
Jung Heewon sözlerimi duyunca gözlerini kıstı. Bilmiyormuş gibi yaptığımı anlamıştı. Şimdi geleceği bildiğimin farkında olduğu için, sürekli bana bakacak, ha..
Jung Heewon’a doğru dönüp sırıttım.
Yoo Sangah omzuna dokunarak konuştu.
“Tekrar… insanlara karşı savaşmak zorunda mı kalıyoruz yani?”
Lee Hyunsung cevap vermeden önce biraz düşündü.
“Bayrak deliğini ele geçirdiğimiz grubun akıbetine biz karar verebilecekmişiz…. inşaallah garip durumlar ortaya çıkmaz sonrasında.”
“Hmm, anladım. Yani diyorsun ki istasyonu ele geçirirsek öldürmek zorunda kalmayabiliriz? Yani… o grubu aramıza katarsak, ……”
“Evet, kimse zarar görmeden bitebilir senaryo.”
Lee Hyunsung gülümseyerek cevap verdi. Ama nedense içim hiç rahat değildi.
Yoo Sangah ile Lee Hyunsung’un bu dünyayı toz pembe gözlüklerle baktığını görebiliyordum.
Kimsenin ölmediği senaryo yaşanmadı daha.. hatta bu senaryoda kim bilir neler olacaktı…
Durumumu fark eden Jung Heewon konuyu değiştirdi.
“Changsin İstasyonu hangi hatta? Önceliğimiz bu olmalı bence.”
Lee Hyunsung metro haritasına bakarak emin oldu.
“Hat 6. tünelden gidersek, geçiş yolunu kullanabiliriz…”
“O zaman grubu bölmemiz lazım. 5 kişi buraya göz kulak olurken diğerleri ava çıksın?”
Benim müdahale olmadan gayet fikir alışverişi yaptılar.. hoşuma gitti. Cevap vermeme bile gerek yoktu. Güzel.
[Senaryonun aktivasyonu için, Chungmuro İstasyonunun güvenlik duvarları kaldırıldı.]
[Diğer istasyonlara geçiş yapabilirsiniz.]
Aralarında konuşmaya başlamıştı herkes. Ben de Gong Pildu’nun yanına gittim.
“Gong Pildu, konuşabilirsin.”
Emir yerine geldi ancak ağzını açıp konuşması kolay olmadı.
“Beni sevmediğini biliyorum ama alışman lazım. Arazi sahibi olduğun günler geride kaldı.”
“…”
“Arazi diye çılgına döndüğünü de biliyorum. Ama abartma artık. Yaşamak istiyorsan tabii. Yapman gereken bir şey yok mu sence?”
Gong Pildu’nun gözleri titredi. Ben de konuşmaya devam ettim.
“Burayı korumak senin görevin.”
Senaryo 3’te olduğu gibi, bu senaryoda da gerekli insanlardan birisiydi, o.
Gong Pildu burayı koruduğu sürece, Chungmuro güvendeydi.
Yoo Jonghyuk kadar güçlü birisi gelmediği sürece, sorun yoktu.
“Seninle neden konuşayım…?”
“Bu sefer seni emir vererek zorlamayacağım. Ricamı kabul edersen, ödül kazanacaksın..”
“…”
“İyi düşün. Aileni de düşün.”
Gong Pildu’nun gözleri kocaman açıldı son sözlerimi duyunca.
“Sen, nasıl..!”
O sırada, tünelden sesler yükseldi.
Baang~!
Yüksek bir korna sesi geldi ve hat 4’ün demir yolunda farlar parladı. Motorsiklet sesiyle egzoz sesi duyuldu. Chungmuro’ya doğru bir şeyler geliyordu.
***