Bilge Okuyucu - Bölüm 44 – Yaklaşan Savaş (3)
Bölüm 44 – Yaklaşan Savaş (3)
…senaryo başlayalı çok olmamıştı ama nasıl…?
Orijinal hikayeyi hatırlamaya çalıştım ama bu kadar erken bir saldırı aklıma gelmiyordu. Bununsa tek bir anlamı var : değişkenlikler baş gösteriyor.
Karanlığın içinden süzülen motorun ışıkları söndü ve insanların konuşmaları duyuldu.
“Ah, sonunda Chungmuro’ya geldik.”
“Gerçekten ya. Senaryoyu bozmak zaman aldı.”
“Hey, sessiz olun. Bizi duyacaklar. Istasyonlar arası senaryoların farklı olduğunu bilmiyor musunuz?”
Silahlarıyla bize doğru gelen insanları izledim. Bir savaşta, liderliği kimin yaptığı çok önemlidir.
Öne birkaç adım attım. Arkamda : Lee Hyunsung, Jung Heewon, ve Yoo Sangah geldi.
Lee Gilyoung ise hala uyuyordu.
Kaç saniye geçti acaba? 4 kadın ve erken karanlığın içinden çıkıp bize doğru geldiler. Söze girdim.
“Orada durun.”
“Ha? Vay vay vay.”
Işaret ettiğim kılıcı görünce durdular. Yanlarında beyaz bisikletler vardı. Tam bu sırada silahların çekildiğini duydum ama bir adamın sesi, diğerlerini bastırdı.
“Durun. Sakin olun. Korkudan konuşamıyorum.”
“Silahlarınızı yere bırakıp yavaşça buraya gelin.”
Silahını bırakan adam iki elini havaya kaldırarak yaklaştı. Işığın olduğu yere geçince,
Adamın verdiği izlenim kötü gelmedi. Hatta mantıken fazla iyi bir izlenimi vardı. Ince gözlerini, nazikçe açıp kapadı.
“Korkmanıza gerek yok. Kavga çıkarmaya gelmedik.”
“O zaman niye geldiniz?”
“Önce kendimizi tanıtalım. Ben, Kang Ilhunç Dongdaemun grubunun yardımcısıyım.”
Kang Ilhun mu…? bu adı duyunca aklıma hiçbir şey gelmedi. Dahası….Dongdaemun’nun temsilcisi…
Işler garipleşmeye başlamıştı.
[Özel yetenek Karakter Listesi, aktif.]
Malum bu yeteneğim çalıştığına göre, romandan bir karakter olduğu kesindi.
[Karakter Bilgisi]
Adı: Kang Ilhun
Yaş: 31
Sponsor Takımyıldızı: Utanmaz Dedikoducu
Özel Yetenek: Dedikodu Uzmanı (Genel)
Yetenekler: Silahlı Eğitim Lv. 2, İletişim Sanatı Lv. 3, Dedikodu Yayma Yeteneği Lv. 1.
Mühür: Kargaşa Çıkarma Lv. 1.
Genel İstatistikler: Dayanıklılık Lv. 12, Güç Lv. 13, Çeviklik Lv. 13, Büyü Gücü Lv. 10.
Genel Değerlendirme: Yanlış sponsor seçiminden dolayı karakter gelişimi başarılı değil. Kullanılabilecek güzel yeteneklere sahip birisidir. Gerçek ile yalanı birbirine karıştırıp dedikodu çıkarma yeteneğine sahiptir. Dikkatli olun.
Dedikodu uzmanı, ha.
Demek bu çocuğun sahneye çıkma zamanı gelmiş.. Kang Ilhun, bana sabırsız bakışlar atıyordu.
“Adınız…?”
“Kim Dokja.”
“Ah, Kim Dokja…?”
Kang Ilhun adımı duyar duymaz, surat ifadesi değişti. Meraklandı. Ama çok sürmedi.
“Tanıştığıma memnun oldum, Dokja-ssi. Bayrak sizde olduğuna göre, temsilci siz misiniz?’’
“Evet.”
Bayrağın rengine dikkatli baktıktan sonra etrafımdaki insanlara baktı. Bizim istasyonun gücünden emin olmaya çalışıyordu. Keskin bakışları vardı; kurnaz biriydi. Ama yanlış adamı seçti.
“Yeterince baktıysan, sadede gel.”
“Hahat. Anlamadım? Biz de güvenliğimizden endişe ediyoruz haliyle.”
Kang Ilhun paniklemeden konuşmaya devam etti.
“Tekrar söylüyorum. Buraya kavga çıkartmaya gelmedik. Güzel bir önerimiz var diyelim?”
Kang Ilhun’un ekibini inceledim, hiçbirinde bayrak yoktu.
“Size neden güveneyim?”
“Hmm, kuralları kontrol edersen anlarsın aslında? Eğer kavga çıkartmaya gelmiş olsaydık, yanımızda temsilcimiz olurdu. Sadece temsilciler, bayrak deliğini kullanabilir, kural bu.”
Haklıydı. Doğruyu söylüyordu.
“Peki, teklifiniz nedir?”
“İttifak teklifi sunmaya geldik.”
Bu sözlerin ardından, Chungmuro’da uğultular oldu. Kang Ilhun şaşırdı.
“Ah, Chungmuro yeni açıldığı için haberiniz yok tabii. Aslında 4. ana senaryo başlayalı 2 gün oluyor.”
“…2 gün mü?”
Yoo Sangah refleks olarak mırıldandı. Kang Ilhun başını sallayarak onayladı.
“Evet, 3. senaryo içerik ve süre bakımından istasyonlar arasında farklılık gösteriyor.. belki de haberiniz yoktu?”
“Ah…”
Senaryo 3’ün yeni bittiğinden bundan haberim vardı. Orjinal hikayede, Chungmuro, diğer istasyonlara göre senaryo akışlarından geride kalıyordu. Yani, bilgi konusunda eksik başlamıştık denebilir.
Bu açıdan bakınca da, Kang Ilhun’un ittifak teklifi geçici bir teklifti.
Bilgi edinmek şarttı ama bizim gücümüzü aşıyordu. Ama asıl soru, karşı tarafın ne kazandığı idi?
“Kabul etmesi zor bir teklif. Art niyetinizin olup olmadığını bilmiyorum.”
“Hrmm, Dokja, çok haklısın. Ittifak teklifini bilmediğin için normal. Sana şimdi bu ittifak sayesinde bizim ne kazanacağımızı söyleyeceğim. Ama kısacası, Chungmuro bizim hedef istasyonumuz değil.”
“Nasıl güvenebilirim sözlerinize?”
“İmanıp inanmamak sana kalmış. Ama lütfen biraz düşünün. Chungmuro, hedef istasyonumuz olsaydı, tüm gücümüzle kapınıza dayanmıştık. Açıkçası, yeni açılan istasyonların bayrak deliklerine çökmek çok daha kolay oluyor.”
Ikna edici değildi konuşmaları.
“Peki, bizim hedef istasyonumuz, Dongdaemun ise ne yapacaksınız?”
“Haha, bu konuda endişelenmenize gerek yok. Biz çoktan bizi hedef alan istasyonu biliyoruz. Buraya boş yere gelmedik.”
“Anlıyorum. Yani, hedeflerimiz farklı diye, birbirimize yardımcı olalım… diyorsunuz?”
“Aynen öyle. Birbirimize yardımcı olmak kötü fikir değil.”
Kang Ilhun gülümseyip başını salladı. Ben sessiz kaldım ama Yoo Sangah söze girdi.
“Size bir sorum var.”
Kang Ilhun, Yoo Sangah’i duyunca sırıttı.
“Evet, söyle bakalım güzel kız, sorun nedir?”
“Neden Chungmuro’ya geldiniz? Dongdaemun’dan geliyorsanız eğer, o taraftaki diğer istasyonlarla ittifak kurabilirdiniz.”
Keskin ve beklenmedik bir soruydu. Kang Ilhun şaşkın şaşkın baktı.
“Oh, şey… size söylediğim gibi, Chungmuro’nun kapıları yeni açıldı. Yani… um, diğer istasyonlar çoktan ittifak kurdular. Chungmuro’nun ittifak kurmadığını düşündüm… haha, sormam gerekiyor sanırım. Chungmuro çoktan ittifak kurdu mu yoksa?”
Hrmm…
“Hayır, kurmadık.”
Kang Ilhun sözlerimi duyunca gülümsedi.
“O zaman bizimle ittifak olun, pişman olmayacaksınız. Her şeyden önce, bu senaryo için zafer garantili bir çözümümüz var.”
“Zafer çözümü derken?”
“Evet. Şöyle söyleyim, bizim grup senaryonun gizli sırlarını biliyor.”
Kang Ilhun sırıttı ve son kozunu oynadı.
“Bizimle ittifak kurmaya karar verirseniz, detayları açıklayacağız.”
* * *
Bir süreliğine, Yoo Sangah, Lee Hyunsung ve Jung Heewon ile oturup fikir alışverişi yaptık.
Yoo Sangah : “Ne yapacağız? İttifak kuracak mıyız?”
Jung Heewon: “Ben hayır diyorum. Onlara güvenmiyorum, içim rahat değil.”
Lee Hyunsung: “ Bize bilgi verseler fena olmaz ama Heewon’un dediği gibi onlara güvenemeyiz.…”
Ardından bana baktılar. Bense omzumu silktim.
“O zaman şimdilik…”
Kararımızı verdikten sonra, Kang Ilhun ve ekibini yanımıza çağırdık.
“Temsilcinizle görüştükten sonra, kararımı vereceğim.”
“Oh, öyle mi?”
“Temsilciniz nerde?”
“Dongdaemun’da. İsterseniz size eşlik ederim…”
“Tabii, olur.”
Buraya geldikleri beyaz bisikletlerin arka koltuklarına oturduk. Yanıma: Lee Hyunsung, Yoo Sangah ve Jung Heewon’u aldım. Lee Gilyoung’u Gong Pildu ile arkada bıraktım.
Yeteneğini yoğun kullanımından dolayı henüz uyanamamıştı. Tabii ki, Gong Pildu’ya onu koruması için emir vermeyi de unutmadım.
“Hadi gidelim.”
Bisikletlerin motor sesleri işitildi, aradan 20 saniye geçti geçmedi konuşmaya başladım.
“Kang Ilhun.”
“Efendim?”
“O insnalar, sana bizim istasyon hakkında bilgi verdi mi?”
“Efendim? Neyi kast ediyorsun…”
“Mesela, buraya geldiğinizde Yoo Jonghyuk adında korkutucu bir insanın olduğuyla ilgili…”
“Haha, ne demek istiyorsun…”
Ekibime sinyal vermemle hep beraber oturduğumuz yerden zıpladık.
“Yoo Sangah!”
Yoo Sangah, gizemli ipini kullanıp dört bisikleti birbirine bağladı. Ardından ipi çekti.
Kwaaaang!
“Aaaagh!”
Dongdaemun üyeleri, kendilerini yerde bulurken çığlıklar attılar.
Çok şükür, Yoo Sangah’ın ipi sayesinde hepimiz havada salınıyorduk, güvendeydik. Sanki vücudumuzu emniyet kemeri bağlıydı. Yoo Sangah, Spiderman’e dönüşüverdi gözümde.
Kang Ilhun yüzü gözü toz içinde yerde yatarken bağırdı.
“N-ne yapıyorsun?”
“Ne mi yapıyorum? Benim size sormam lazım bunu.”
Karanlık tünele bakarak devam ettim.
“Bizi pusuya düşürmek için, gizlilik seviyeni yükseltmen gerekirdi.”
- Hissim olmadan da onun yalan söylediğini anlayabilecek kapasitedeydim.
Kang Ilhun evdeki hesabın çarşıya uymadığını fark edince, bağırdı.
“Saldırın!”
Nerdeyse aynı anda, tünelde saklanan insanlar ortaya çıktı. Biliyordum, amaçları bendeki bayraktı.
[Karakter ‘Jung Heewon’ özel yeteneği ‘Hesap Zamanını’ aktive etti.]
[Mutlak İyilik Takımyıldızları, yeteneği kullanmayı onaylıyor.]
[Hesap Zamanı aktif.]
“Eh? Aktif edemem sanıyordum…. bu neydi şimdi?”
Jung Heewon şaşkınlıkla güldü.
“Kötü adam bulmak zormuş.”
Jung Heewon soğuk bir ses tonuyla konuştu. Kılıcı, karanlık tünelin içinde dans etmeye başladı. Gözleri kızarıverdi, İBlis Avcısı yeteneğini de aktive etmiş belli.
Etraf kana bulandıkça, tünelin içine gelen hafif ışıklar kırmızıya çalıyordu.
“N-ne?”
“Bu deli kadın…! Aaaagh!”
Seokeok! Seokekeok!
10 kişilerdi ama Jung Heewon hepsini hakladı.
Zindandan sonra istatistiklerinin ne kadar yükseldiğini kanıtlayan bir sahneydi diyebilirim.
Ben de Saf Ak Yıldız Enerjisi yeteneğini kullanarak, Kang Ilhun’u durdurdum.
Birkaç saat önce YJH ile aşık atıyordum. Bu çocuk, bir hiçti.
“Dokja, Chungmuro…!”
Lee Hyunsung’un çığlıyla kafamı o tarafa çevirdim. Biz Chungmuro’dan çıkar çıkmaz, pusu kurulmuştu.
Kang Ilhun’u bağlamayı Yoo Sangah’a bırakıp Chungmuro’ya doğru koştum.
Platformda çoktan insanlar birbirine girmişti. Ama bir kenarda izlemeyi tercih ettim. Önce edinmem gereken bir bilgi vardı.
“Bu pisliklerden nerden çıktı!”
Myeongdong istikametinden gelen onlarca insan Chungmuro’dakilere silahla saldırıyordu. Bu arada, taşıdıkları silahlar tanıdıktı.
“O, Kim’in silahı!”
Bizim istasyonu terk edenler çoktan Myeongdong ekibi tarafından alt edilmişti. Başı boş gezen grupsuz insanları yem olarak görürlerdi…
Içlerindeki en dikkat çeken eleman, kafasında kırmızı bayrağı bandana olarak bağlamış kişiydi.
“Kontrolü sonra elde ederiz! Bayrağı koyduktan sonra gerisi gelir!”
Evet, işte o, temsilciydi.