Sıradanlığın Kıyısında - Bölüm-5
Kitabımı okurken bir yandan da sınıfı gözlemliyordum.
Okula her sene 48 kız ve 48 erkek alınıyordu,bunlar da 4 şubeye her sınıfta 12 kız 12 erkek olacak şekilde paylaştırılıyordu.
Okulumuzun farklı sınav, müfredat yapısı olduğunu varsayarsak bu sayılar yüksek ihtimalle fazla bölen sayısı olması ve 2,3,4,6,8… sayılı gruplara olanak tanımasaydı.
İlerde bizden grup halinde bir sınav olmamız istenebilirdi.
Bu okul ülkeye üst düzey insanlar kazandırmayı hedefliyordu.
Siyasetçiler, sporcular, sanatçılar, profesörler, bilim insanları…
Bu nedenle yüksek ihtimalle gelecekte akademik sınavlardan çok ilerde bu mevkilere geldiğimizde ihtiyaç duyacağımız nitelikler açısından sınava tutulacaktık.
Bir nevi modern aristokratlar yetiştiriliyordu.
Görgü kuralları, sofra adabı, para yönetimi, hızlı düşünme gibi birtakım müfredatta olmayan dersler görecektik.
Bunun yanında tabii ki orta-ileri seviye akademik dersler de görüyorduk ve bunların da yüksek ihtimalle sınavı olacaktı.
Sınıf içindeki duruma göz atmak gerekirse insanlar yavaş yavaş konuşmaya başlamıştı.
Küçük küçük de olsa hayalim olan sosyallik ve arkadaşlık tablosu önümde oluşuyordu.
Her ne kadar tabloları incelemek sizi bir süre gerçeklerden alıp götürse de bir süre sonra asla tablonun içinde yaşayamayacağınız gerçeği sizi hüzün sarmaşığında yavaş yavaş boğmaya başlıyordu.
Bir yandan da gözüme biri çarpıyordu.
Bir kız sıra sıra dolaşıyor, gülümseyerek herkesle tokalaşıyor ve tanışıyordu.
Ama göz bebeğindeki hareketsizlik ve yüz hatlarındaki değişimden bu gülümseyişinin zoraki, yapmacık olduğunu anlayabiliyordum.
Erkekler zaten bu duruma dünden razıydı.
Sevimli denebilecek bir kız bir gülümseyle yanlarına geliyor ve tanışmak istiyordu,buna erkekleri geçtim kimse hayır diyemezdi.
Yüksek ihtimalle sınıfın güvenini kazanmaya çalışıyordu.
İlerde sınıfa liderlik edecek biri gerektiğinde ortaya çıkacaktı ve kontrolü ele alacaktı.
Bunu kötü niyetle yapmadığı sürece burnumu sokmamak en iyisi olacaktı.
Bu durumu da zaman gösterecekti.
Ama ne olur ne olmaz diye şimdiden sınıf yönetiminin zirvesinde olmasam bile bir şekilde sınıf yönetimine girmem de fena olmazdı, bunu yapabilirsem illa ki kritik bir durum olduğunda kontrolü elime alabilirdim.
Bunun en temiz yolu şuan için bu kızla konuşup ortak olmaktı.
Bunu yapmanın birden fazla yolu bulunuyordu.
İlki kızın sahte gülümsemesine sahte bir gülümseme ve tavırla karşılık verip arkadaş olmaktı, bu garanti bir yoldu.
İkincisi daha riskli bir yoldu ama daha sağlam bir güven ilişkisi açağa çıkarabilirdi.
Bu nedenle ikinci yolu seçecektim.
Ben bunları düşünürken kız yanıma gelmişti bile.
“Adım Haruka Sato, beraber okuyacağımız için herkesle tanışmam gerektiğini düşündüm. Aaa ne okuyorsun öyle?”
Sahte ilgisi ve gülümsemesinin arkasında kötü bir niyet görememiştim.
Bu işi yüksek ihtimalle kötü bir amaçla yapmıyordu sadece biraz gergin olduğundan gülüşü ve tavırları sahteydi.
” Memnun oldum Haruka-san. Ben Kurogawa Renji. Umarım iyi geçiniriz.”
Eğilip Önümdeki kitaba baktı.
” Montaigne’den ‘Denemeler’ demek ha. Seninle iyi anlaşacağız gibi” dedi elimi sıkarken.
Bunu derkenki gülüşü daha sıcak, daha samimiydi.
Kitapları sevdiğini anlamak zor değildi.
“İletişim bilgilerini alabilir miyim sınıfımız için bir grup kuruyorum da?”
İletişim bilgilerimizi paylaştıktan sonra bir ara kitap hakkında konuşmamız gerektiğini söyleyip sonraki sıraya geçti.
Aslında onunla hemen şimdi burada konuşmak isterdim ama planımın geri tepme ihtimali olduğundan bunu başka bir zamana ertelemem gerektiğini düşündüm.
Ve ilk dersimiz olan “Para Yönetimi ve Ekonomi” öğretmenimiz geldi…