Elitler Sınıfı - Cilt 10 - Bölüm 21 - D Sınıfı: Aranan Kan
Cilt 10 – Bölüm 21 – D Sınıfı: Aranan Kan
Başından beri, D sınıfındaki genel hava hiç değişmedi. Ek özel sınav açıklanır açıklanmaz, öğrencilerin %90’ının kafasında tek bir isim belirdi.
Cuma günü, oylamadan bir gün önceye kadar da bu fikir değişmedi.
Ryūen Kakeru’yu okuldan attırmak.
Sınıfın çoğunluğu, konuşmaya, tartışmaya, dahi gerek duymadan bu fikre sahipti. Ryūen, sınıfını diktatör olarak yöneterek sınıfı başarıdan çok çukura sürüklemişti.
C sınıfından D ye düşmelerinin asıl sebebi o’ydu. Sınıfa gözdağı veriyor, şiddetle korkutuyordu. Zayıf insanları kullanarak, isteklerinin sorgulanmasına dahi izin vermiyor, insanları manipüle ediyordu. Kötülüğün kaynağı o idi.
B sınıfına yükselme ihtimallerini sıfır görenler olsa da, Ryūen liderlik etmeseydi D’ye düşeceklerine ihtimal vermiyorlardı.
Cuma günü, bir grup D sınıfında ortak karar aldı. Herkesten bir oy Ryūen’e vermesini, kalan 2 oyu karışık dağıtmasını söylediler. Her şey, Ryūen’in okuldan atılmasını garantilemek içindi.
Ishizaki, Ryūen’in okuldan atılmasına razı gelmese de, onu döven kişi olarak Ryūen’e karşı oy verenlerin başını çekmek zorundaydı.
Sınav açıklandığında ise, Ryūen hemen başına gelecekleri fark etti. Ishizaki’nin de halini anlıyordu. Bu sınavda okuldan atılırsa, direnmemeye karar verdi.
Kalan zamanını güzelce değerlendirip eğlenmeye adamak istedi.
Okuldan ayrıldıktan sonra, neler yapacağını düşünmesi için az bir zamanı vardı. Ders bittikten sonra, boşa vaktini harcamamak için sınıftan çıktı.
Ibuki onun gidişini izledi. Eskiden, Ryūen ona eşlik etmesini isterdi. Son zamanlarda konuşmuyorlardı bile.
Arkasından bir kız yaklaştı Ibuki’ye, Ryūen’in çıkışını izledi o da.
“Eh, çok mahsun bakıyorsun. Ryuuen okuldan atılacak diye kalbin dayanmıyor herhalde?”
“Haa… Yine mi sen? Benimle kavga çıkartmak için can atıyorsun değil mi?”
“Yok yahu. Senin için endişelenerek yanına geldim. Ryūen-kun statüsünü kaybedince, senin etkin de epey azaldı. Haksız mıyım?”
Bu kışkırtıcı sözleri söyleyen kişi Ibuki’nin sınıf arkadaşı, D sınıfında kızların merkezinde yer alan, Shiho Manabe idi.
Bu ikisi okul başladığından beri hiç anlaşamadılar. Manabe, birkaç kez Ibuki’ye kafa tutmuş, ama Ryūen arkasında olduğu için, Manabe ağzını açıp tek kelime edememişti.
Bu durumdan hiç hoşnut olmayan Manabe ise, hep sinirini, öfkesini içine atmıştı. Şuanki kışkırtması, içine attığı öfkeyi kusmaktan ibaretti.
“Bana şikayet oyu kullanacaksın değil mi, Ibuki-san?”
“Bilmem.”
“Kullan, gitsin. Ben de sana kullanacağım.”
“…Huh, peki.”
Manabe, Ibuki’nin ilgisiz cevabından dolayı sinirlendi. Onun sinirlenip öfkelenmesini bekliyordu.
“En azından atılan kişi sen olmayacaksın, Ibuki-san? Ryūen-kun’a sadık hizmetkarları övgü oyu verse de, 30 oyla falan sonuncu olur. Hadi yine iyisin.”
Manabe’nin bu tavrının bir diğer sebebi de, Ryūen’in şuan sınıfta olmamasıydı. Dahası, bu düşünceye sahip çok öğrenci de hala sınıftaydı.
Ishizaki yerinden kalktı.
Ek sınav yarın gerçekleşeceği için, şuan elinden hiçbir şey gelmiyordu.
“Peşimden gel, Ibuki.”
Ishizaki iki kızın yanına yaklaşarak dik dik baktı.
“…aman be.”
Net cevap vermemesine rağmen Ibuki, Ishizaki’nin isteğini geri çevirmeyip peşinden giderek sınıftan çıktı.
“Ryūen-kun okuldan atıldıktan sonra, sıra sana geliyorum, canım. Bu bilgi kulağına küpe olsun. Görüşürüz! ”
Sınıfın yeni ağası gibi davranıp Ibuki’yi uğurlamak adına onu kışkırtan bir cümle kurdu, Manabe.
Ibuki için Manabe’den uzaklaştığı sürece, ne yaptığının önemi yoktu. Sınıftan çıkmak onun için güzel bir bahane oluverdi.
“Nereye gidiyoruz?”
Ibuki sınıftan çıkıp Manabe’nin gözden kaybolduğunu görünce sordu.
“Bir yere gittiğimiz yok. Sınıftan uzaklaşarak sana soru sormak istedim. Ryūen-san’ın kişisel puanları vardı ya.. n’oldu onlara?”
“Ryūen-san’ın kişisel puanlarına bir şey olmadı, hala onda.”
“Niye almadın? Yarın sınavdan sonra, puanlar da kaybolup gidecek.”
“Peki, puanları almak istemeyen kimdi?”
“O zamanlar… pek umurumda değildi…”
“Madem istiyorsun puanları, git al?”
“Asla yapamam.”
Ibuki cevabını bildiği için sert konuşuyordu.
“Ryūen’in küçük düşürülmesinde senin de parmağın var. Onunla iletişim halinde olduğunu öğrenirlerse, olan sana olur. Hatta sadakatini sorgulamaya başlarlar..”
Ishizaki için, arkadaşlarının onu sorgulaması pek önemli değildi. Şuan en çok istediği Ryūen’in okuldan atılmasını önlemekti.
Fakat, bu durum ona pahalıya mal olabilirdi: Ryūen yerine okuldan atılmak gibi.
Ishizaki’nin Ryūen’e verdiği sözde güç savaşını kazanması da sorgulanır; gerçekler ortaya çıkardı. Bu yüzden Ishizaki, onunla bizzat iletişime geçemiyordu.
Hem kendisini koruma arzusu, hem de Ryūen’i kurtarma çabası içerisindeydi.
Ibuki ise, bunu bilerek yarasına tuz basmaktan çekinmedi.
“Ben… ne yapacağım allah kahretsin ya…?”
“Bırak Ryūen okuldan atılsın. Sen de bunun yapılacak en doğru iş olduğunu biliyorsun.”
“Emin misin? Ryūen-san olmadan ilerde başarılı olacağımızı düşünüyor musun?”
“Bizden her şeyi beklerken, kendisi hiçbir bok yapmadı. Hamlelerini anlamak imkansızdı ve salakça tavırlar takındı hep.”
“Çok risk aldı çünkü. O olmadan A sınıfına asla çıkamayız.”
Ryūen’in bile A sınıfının Sakayanagi liderliğindeki gücünden çekinmesi,
B’nin sarsılmaz birliği ile Ichinose önderliğindeki stabil ilerleyişi,
C sınıfından Ryuen’i ezip geçen bilgi ve güce sahip Ayanokōji’si.
Sınıflar arasındaki güç farkı maalesef çok belirgindi. Bu bilgilerin bilinciyle, Ishizaki gelecekte yaşanacaklardan korkuyordu.
D sınıfının bu canavarlara karşı savaş verebilmesi için, aralarından birinin canavar olması gerekiyordu.
Ryūen Kakeru’nun onlar için aranan kan, içlerindeki canavar, okuldan atılmaması gereken bir varlık olduğunun bilincindeydi.
“Eh, Ryūen’in sıradan olmadığını biliyorum buna itirazım yok.”
Ibuki’nin de kendince sebepleri ve düşünceleri vardı. Ryūen’in, Ayanokōji’ye yenilmesine rağmen, ona olan inancı değişmemişti.
Ryūen, Sakayanagi ve Ichinose’in sahip olmadığı bir güce sahipti. O güç, belki ilerde Ayanokōji’yi bile geçer diye düşünüyordu.
En azından fikri bu yöndeydi.
“Kahretsin…”
Ishizaki’nin öfkesini çıkartmasını ters ter izleyen Ibuki, bu sınav için elinden bir şeyler gelip gelmeyeceğini düşünmeye koyuldu.
Ishizaki sinir bozucu, öfkeli bir karakter olsa da, elinden geleni yapıyordu.
Tabii, yine vardığı sonuç : sessiz kalarak Ryūen’in okuldan atılmasına seyirci kalmak oldu.
Ibuki, Ishizaki gibi değildi. Sınıfının kendisini sevmediğinin farkındaydı. Ryūen okuldan atıldıktan sonraki hedef kendisi olacağını adı gibi biliyordu.
Manabe’nin sözlerindeki gerçeklik payının farkındaydı. Sessiz kalarak bu fırtınayı atlatacağını düşünüyordu. Ilk hedef o değildi çünkü.
Akışına bırakırsa, ilerde bir çıkış bulabileceğine inanıyordu. Harekete geçmemesinin ana sebebi buydu.
O çocuğun dedikleri aklına geldi.
『Bu sınavda sırf birini korumak istiyorsunuz diye koruyamazsınız.』
Ibuki’nin düşüncesini, kafasının içinde neler döndüğünü görmüştü çoktan. Bu duruma ciddiyetle bakamamasının bir nedeni de buydu.
“Hey, Ishizaki.”
“Ne…?”
“Ryūen’in okuldan atılmasını istemiyorsun değil mi?”
“…evet, bu konuda şaka bile yapamıyorum, sen ne diyorsun.”
“Anladım.”
Ryūen’den daha fazla şikayet oyu alacak tek bir kişi bile yoktu.
“Dile getirmek üzse de, ben de farkındayım…Ryūen giderse, sıradaki kişi benim. Beni hedef alıp okuldan atmaya çalışacaklarını biliyorum..”
Gerçeği açığa vurdu.
“Akşam Ryūen ile görüşüp puanlarını alırım. Bana verir puanları.”
O puanlar, D sınıfının geleceği için birikiyordu. Ryūen’in kurban edilmesiyle, ilerde güç olarak kullanılabilirdi.
“Demek başka çaremiz yok…”
“Elimizden gelen bu.”
Ibuki kararını verdi. Ryūen Kakeru’nun elindeki tüm puanları toplayacaktı.
D sınıfının tekrar şaha kalkması için, o puanlara muhtaçlardı.