Elitler Sınıfı - Cilt 11.5 - Bölüm 18 - Güçlü Olmak
Cilt 11.5 – Bölüm 18 – Güçlü Olmak
Manabu gitmesine rağmen, bir süre kafamızı girişten alamadık.
Ortamdaki hüzünlü hava kolayca gidecek gibi değildi. Ben de Horikita’yı rahatlatmak için konuşmaya karar verdin.
“Daha çok yalnız hissedeceğiz.”
“…evet.”
Son kez görüşmeyeceklerdi. Sadece araya 2 yıllık bir süre girecek, sesini duyamayacak, yüzünü göremeyecekti.
Horikita’nın yüzü gerildi ve ciddileşti.
“Sağ ol, Ayanokouji-san… bugün yardımın çok dokundu.”
“Gerçekten mi? Aksine aranıza giriyor gibi hissediyordum ben de.”
“Hiçte bile. Sen abimle konuşmasaydın, ona yetişemezdim ben. Çok sağ ol.”
Normalde burda olmamam gerekirken, Horikita bana minnettar olduğunu belirtti.
Fakat bana bakmıyor, bakışları başka yerdeydi.
“Bugün abim bu okuldaki uzun yolculuğunun sonundaydı. Kimse uğurlamaya gelmeseydi, üzücü olurdu…”
Abisinin kararı böyle olsa da, dediği gibi üzücü olurdu.
Normalde onu uğurlamaya gelen daha fazla kişi olması lazımdı.
Büyük ihtimalle kız kardeşiyle rahatça görüşmek için, kimseyi çağırmamıştır.
Horikita’nın rahatça gelip abisiyle kimse olmadan konuşmasını istemiştir. Manabu, bunu bile düşünmüş desek daha doğru olur.
“Abinle aramızda bir bağ vardı. Vedalaşmak istedim.”
Başta onunla samimi olmasam da, onunla keşke daha çok konuşabilseydim diyorum.
Beraber yurda doğru yürümeye başladık.
“Saçlarını kestirmişsin, ha.”
Dünkü sakin tavırları, bugünkü gecikmesi derken, böyle bir karar almasını beklemiyordum. Herhalde son dakika karar vermiştir.
“Hep kısa saç sevmişimdir ama şuan biraz garip hissettiriyor.”
Yine de dikkatli olmalıydı. Abisini görmeyi kaçırabilirdi.
Onu güzelce uğurlamak istemesi doğal ama geç kalmasına sebep oldu.
Neyse ki, çabası işe yaradı.
“Benimle konuşsaydın ya? Abini görememekten korktuysan, zaman kazanmak için beni kullanabilirdin.”
Geleceğini bildiğim sürece, ona yardım ederdim.
Zaman kazanmak için abisiyle konuşmaksa mesele…
“Yardımını isteseydim, eder miydin?”
“Bugün için, yardım ederdim.”
“Emin değildim ama….yine de yardım istemeyi düşünüyordum.”
Horikita böyle cevap verdi ama telefonumda hiçbir mesaj-arama yoktu.
“Çok gergindim. Saçlarımı kestirmeye giderken, telefonumu yurtta unutmuşum. Kuaförde saçlarım kesilirken fark ettim. Çok geç fark edince….”
Çaresiz kalınca, saçları kesilir kesilmez buraya koşmuş galiba.
“Off, çok salağım.”
Horikita kendi kendine söylenip güldü.
“Sabahki kararlılığının etkisini de belli ediyor aynı zamanda, Horikita.”
Kuaföre koşuşunu bir an hayal ettim de bayağı komik geldi.
Horikita her zaman planlı hareket ettiği için, bu tarz aksaklıklar onu sarsmıştır.
“Saçlarımı keserek kendimi farklı kılmak istedim.”
“Abinin ne sevdiğini mi düşündün?”
“Evet. Kendi halime dönmek isteğimle abime yetişme isteğim birbiriyle çakıştı. Neyse, kısacası böylece duygularımı daha iyi ifade edebildim.”
Demek planı, tesadüfi gelişti.
Onun uzun saçlı haline alıştığım için, bu değişimden epey etkilenmiştim.
“Kendi haline dönmek nasıl duygu?”
“Ne desem bilemiyorum ki. Çocukken kısa saçı seviyordum, evet. Ama uzun saça da epey alışmıştım. Açıkçası, kafam öyle karışık ki.”
Sevdiği kısa saç ile, uzun zamandır alıştığı uzun saç.
Eski ve yeni hali. İkisi de Horikita Suzune.
“Şuan kendimi her halimle kabul ediyorum.”
Horikita bu sözlerini söylerken, sağ eliyle saçına dokundu.
“Yeniden düşünmek istiyorum. Şuanki ben, eskisinden farklı şeyler görmeli, farklı şeylere sahip olmalı. Gelecek 2 yılda, saçlarımı uzatsam mı bilemiyorum? Zaten 2 yıla anca uzar…. mezuniyete eski uzun saçlarımla katılabilirim.”
Horikita iki saç tipini de benimsiyordu.
“Şuan anladığım kadarıyla, uzun saçımın hiçbir önemi yok. Abimle yüzleşebilecek güce sahibim.”
Kısa saçlı Horikita’nın gelişimini merak ediyorum.
Horikita Manabu bu okuldaki son dakikalarında, kız kardeşine çok şey bıraktı.
Hep Horikita’yı gelişsin diye yardımcı olacağımı düşünmüştüm ama yanlış karar vermişim.
“İyi misin?”
“Açıkçası, bana bir saat versen- hayır, bir gün bile versen, ne istediğimi söyleyemem. Söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki… söylememediklerim falan derken… dağlar kadar laf olur. ”
“Bu konuda yapacak bir şey yok.”
Horikita kafasını sallayarak kabullendi.
“Hem abimle aramdaki duvar kalktı. Önümüzdeki 2 yılı tamamladıktan sonra, onunla istediğim kadar konuşabilirim zaten değil mi?”
“Evet. Zaten mezun olunca seni beklediğini söyledi. ”
Mezuniyetten sonra istediği gibi abisiyle görüşebilir dışarda. Görüşüp rahatça konuşabilir.
“Bugün hediye gibi bir gün oldu. Çok abartmayalım. Başımıza bela olmasın.”
Hemen tavrını değiştirdi.
Görünüşte bir değişim yaşamış gibiydi.
Kafasında, sakin kalabilmek, o duruma gelebilmek için, elinden geleni yapıyordur.
Fakat hızlıca tavır değiştirebilmek kolay değildir.
“Ama– bundan da zarar gelmez.”
Horikita durup arkasına bakmadan olduğu yerde kaldı.
Yüzü, bana bakmıyordu. Hatta, yüzüme bakamıyor desem daha doğru olur.
“Ne oldu?”
Anlasam da, yine de sordum.
Eski sakin ve ciddi Horikita, salağa yattığımı anlamıştır.
Fakat şuanki Horikita, numaramı anlamadı.
“Ben… biraz tur atıp öyle yurda gideceğim.”
Bensiz takılmak istediğini, yalnız kalmak istediğini belirtiyordu.
“Tur mu atacaksın?”
Nereye gitmek istediğini sordum.
“Yani, etrafta biraz yürüyeceğim işte..”
Öylesine bir cevap verdi ama sesi titredi.
“Sana eşlik edeyim mi?”
“Gerek yok.”
Horikita bu sözünden sonra yanımdan uzaklaştı.
Keyaki AVM ya da markete doğru gitmedi. Etrafına bakınıp yalnız kalacağı bir yer arıyordu.
Yurda beraber gitsek, yalnız kalması için geç kalabilirdi.
Horikita’yı hemen arkadan yakaladım.
“Niye…beni takip ediyorsun?”
Horikita arkasına bakmadan fısıldayarak sordu.
“Ben de bilmiyorum.”
“Sebebin yoksa, bırak peşimi.”
Kestirip atsa da, peşinden ayrılmadım.
Bir yıl boyunca, bana pek hoş olmadığım şeyler yapmıştı zaten.
“O zaman şöyle diyeyim: seninle biraz dalga geçmek istiyorum.”
“…ne diyorsun? Anlamıyorum.”
“Oh, açıklayayım.”
“Gerek yok.”
“Israr ediyorum.”
Yavaşça ağzımı açtım ki savunmasını kırabilsin diye.
“Üzgünsen, üzül. Kendini tutma. Ağlamak seni rahatlatır belki?”
Küçük bir tavsiyede bulundum.
“…sen… ne dediğimi duymadın mı?”
“Duydum. Abinle aran düzeldiği için mutlu değil misin?”
“Evet. Memnunum işte. Üzüldüğümü nerden çıkartıyorsun?”
“Memnun olma ihtimalin yok ki. Abinle 2 yıl sonra rahatça konuşabileceksin, evet. Ama insanlar bu kadar kolay tatmin olmazlar. ”
O günün hayalini kuran bu kız, 2 yıl daha bekleyecek.
Mutlu olduğuna da eminim ama sadece bu duyguyu yaşamıyordur.
“Mem….nunum, mutluyum.”
“Peki, o zaman yüzüme bak?”
Horikita hala arkasını dönüyordu. Isteğimi yerine getirmeyip kafasını sağa sola salladı.
“Hayır. Niye yüzüne bakayım?”
“Evet. Niye bakasın değil mi.”
Horikita, hızlı yürüyerek kaçmaya çalıştı ama arkasından seslendim.
“Ağlamak istiyorsan ağla, rahatlarsın.”
Iki yıl sonra abisiyle görüşüp reddedildi.
ıssız adada tek başına hasta haliyle savaş verdi.
Sınıf oylamasında bazı kötü düşüncelere maruz kaldı.
Bu zor zamanlarında dahi, hiç ağlamadı.
“Ben…ben…”
Duraksadı.
Uzun çabalarından sonra sonunda abisiyle iletişim kurabilmişti.
Yarın o burada olsaydı, abisiyle rahatça gülüşerek konuşuyor olurlardı.
Fakat, Manabu yeni bir yolculuğa başladı. Yaklaşık 2 yıl sonra görüşebilecekler.
“Gitme, dur.”
Horikita’nın sesi titremeye başladı.
Horikita iki yıl boyunca, bu okulda savaş verecek.
“Başka yolu yok mu…!”
Horikita artık içinde tutamıyordu duygularını.
Abisinin gidişini düşünüyordur.
“Ama——!”
“Ben… daha yeni fark ettim hatalarımı…!”
Horikita yere, dizlerinin üstüne çöküverdi.
Gözlerinden akan yaşı tutmaya çalışarak elleriyle yüzünü kapattı.
“Yine abimle ayrıldık…!”
Mümkün olsaydı, abisiyle o kapıdan birlikte çıkardı.
“Çok yalnızım.”
“…abi…!”
Hıçkıra hıçkıra ağlayan Horikita, bir çocuktan farksızdı.
Gözlerinden akan yaşlara engel olmamaya başladı, Horikita.
Okul olmasaydı, abisinin peşinden kesin gider, istedikleri gibi konuşur, görüşürlerdi.
“İstediğin kadar ağla. Sonra abine ne kadar çok güçlendiğini büyüdüğünü göstermek için düşünürsün. Artık senin gelişmene engel olan hiçbir şey yok.”
Endişelenecek hiçbir durum yok artık. Daha kendisini geliştirebileceği koca bir 2 yıl var.
Abisi de o günü bekliyordur.
“Değil mi, Manabu?”
Sesim ona ulaşmasa da, bu bahar havasında gökyüzüne ulaştı.