Elitler Sınıfı - Cilt 11 - Bölüm 23 - Yan Etki
Cilt 11 – Bölüm 23 – Yan Etki
Katsuragi bize önemli bilgiler verdi vermesine ama C sınıfı, sınavda 1-0 önde sayılmıyor.
Horikita A sınıfına karşı şansımız az olduğu için, herkesi sakinleştirmeye çalışıyordu. Hem de güzel bir sıralama ile.
“Bir saniye bekler misin, Hirata-kun.”
Okul çıkışı Horikita, sınıftan çıkmak üzere olan Hirata’ya seslendi. Sınıf oylaması sınavından beri ilk defa ona sesleniyor bu arada. Ya da iletişim kurmaya çalışıyor mu demeli?
Hirata arkasını bile dönmeden olduğu yerde durdu sadece.
“Benimle şuan konuşmak istemediğini biliyorum ama bu sınav için senden cevap bekliyorum. Sınıfın seçtiğin etkinliklerin antrenmanlarına katılmak zorunda değilsin, sınav günü seni sınava dahil etmeye de zorlamayacağım. Fakat bazı konularda, bizim elimiz kolumuz bağlı, sende az çok anlamışsındır. Sakayanagi-san, durumunun farkında ve seni birkaç etkinliğe dahil etmek için uğraşabilir.”
C sınıfı Hirata’nın açığını kapatmak için ne kadar çalışırsa çalışsın, herkesin bir kez katılma zorunluluğu olduğu için, bazı konularda gerçekten elimiz kolumuz bağlı.
“Böyle bir durumda ne yapacaksın? Bizi yarı yolda mı bırakacaksın, yoksa zoraki katılım mı sağlayacaksın? Bana en azından cevap vermen gerektiğinin bilincinde olduğunu düşünüyorum?”
Hirata cevap vermedi tabii. Sınıfı garip bir sessizlik kapladı; çok geçmeden Hirata arkasına bile bakmadan sınıftan çıkıp gitti.
“Demek cevap bile vermiyor?”
Hirata’nın bu halinden sıkılmaya başlayan Horikita, gözlerini devirip arkasını döndü.
“…Hey, belki… kazanamayız. Hirata-kun bile böyle davranıyorken… endişeliyim.”
Bazı kızların gerilip endişelerini paylaştıklarını duydum.
Erkekler de farksız değillerdir. Sınıfın lideri olan arkadaşımız, az önce cevap vermeye bile tenezzül etmeden çekip gitti.
Arada bir onun yokluğu, sınıfın modunu düşürüyor; tüm sınıfa korku salıyordu.
Horikita bana dönüp:
“Onu düzeltmenin yolu, topluca çaba harcamak demiştin. Bak hiç değişiklik göstermiyor.”
“Emin değilim ben.”
“Ne…?”
Horikita şaşırıp bana baktı ama benim dikkatim başka yerde.
“Hirata-kun! Dur!”
Mii-chan’ın onun arkasından bağırışlarını duymaya çok alıştık artık. Hemen çantasını kapıp sınıftan bir hışımla çıkıverdi.
“Mii-chan hala vazgeçmedi.”
“Hala bu tavırlarını sürdürüyor.”
“Sen kendi işine odaklan, Horikita. Sınıfta birlik sağlayarak kazanma şansımızı arttır.”
Horikita, şuan sınıfta bu birliği sağlayacak tek insan.
Mii-chan’ın peşine düşmek için ben de sınıftan çıktım.
Yurda giden yolda ikisine rastladım. Fakat aralarındaki atmosferden, kötü bir çıkma teklifi havası izlenimi veriyordu; başarısız olunmuş bir teklif gibi.
Mii-chan, Hirata tekrar kendine gelsin diye tüm şansını zorluyordu.
“Lütfen, Hirata-kun. Herkesin senin yardımınına ihtiyacı var, lütfen bizi─”
“Mii-chan, yeter artık. Beni bırak kendi halime işte, yeter…?”
Hirata bu konuyu daha fazla dillendirmek istemediğini, bıktığını belirterek onun sözünü kesti.
Bu ağır sözleriyle, Mii-chan’ı içten içe çok üzdüğüne eminim. Fakat bakışlarındaki kararlılık hiç değişmiyor. Kız çok istekli ona yardım etmeye. Pes etmek nedir bilmiyor.
“S-seni nasıl kendi haline bırakayım…. hele ki sen bu haldeyken, Hirata-kun, isteme benden böyle şeyler!”
“Peki, ne yaparsam pes edeceksin? Söyle.”
“Uuhm, eski haline dönersen—”
“Eski halime mi? Imkansız.”
Sözleri ok misaliydi. Sert bir tavırla konuşan Hirata, Mii-chan’ın sözlerini tamamlamasına izin dahi vermedi.
“Hayır… ben inanıyorum, sana yardımcı olabileceğime!”
“Ben de sana imkansız diyorum. Kendini kandırma artık.”
“Ben sana güvenmekten hiç vazgeçmedim!”
Hirata elini yumruk yaptı. Bu halinden her an sertleşebileceği hissiyatını veriyordu.
“O zaman Yamauchi-kun’u geri getir.”
“Eh…?”
“Anca böyle her şey eski haline döner.”
Yamauchi okuldan atıldığı için, c sınıfına eski haliyle dönemeyeceğini söylemeye çalıştı.
Hirata’nın, Mii-chan’a söylemeye çalıştığı gerçek buydu. Hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı gerçeği.
“Ama…”
“Artık benimle konuşmadan önce ne yapman gerektiğini öğrendin.”
Hirata arkasını dönüp yürümeye devam etti. Mii-chan’dan hiç tereddüt etmeden arkasından gitti.
Çekip gitmesine engel olmak için sağ kolundan tuttu.
Galiba bu sözlerinden sonra yurda dönerse, hiçbir şekilde onunla iletişim kuramayacağını düşünmüştür. Sözleri çok net ve kesindi çünkü.
“Bırak kolumu.”
“H-hayır, bırakmam!”
Hirata’nın sert tavırlarına rağmen, Mii-chan devam etti.
Vazgeçmediği sürece, ona yardımcı olabileceğini düşünüyordur.
Onlardan uzak bir mesafede kalarak, izlemeye devam ettim. Onlara yaklaşıp Mii-chan’ın dikkatini dağıtmak istemedim.
Fakat Hirata öfkeyle derin bir of çekti. Ardından kolunu havaya kaldırıp hızlıca silkeleyerek kızın elini itti.
“Kyaaa!”
Hirata böyle şeyleri yapmazdı normalde. O yüzden şaşırmış olmalı.
Bu ani güçlü ve zoraki silkeleniş Mii-chan’ın dengesini kaybedip düşmesine sebep oldu.
“…Beni rahatsız etmeyi kes artık… yoksa ben…”
Mii-chan yerde, Hirata’ya bakışlarını çevirdi. Hirata’nın sert ve öfke dolu bakışları Mii-chan’ı yine derinden etkilemiştir. Kız darbe üstüne darbe yiyor.
“Benim kaybedecek bir şeyim yok, peşimden gelme artık…”
Hirata, son vurucu darbesini Mii-chan’a salladı.
Tam ben bundan sonra ne olacak acaba derken, yanımdan bir çocuk geçip yanlarına doğru gitti.
Kolonya kokulu sarı saçları rüzgarda savrulan bir çocuk.. tahmin ettiniz değil mi kim?
“Aman aman. Bugün de formundasın bakıyorum, hmm? Yüzündeki ifadeden herkes korkar bu ne hal.”
Kōenji, Hirata’yı iğneleyici laflarıyla kışkırttı.
Okul-yurt-okul kulübüne üye olan Kōenji’nin, bir anda yurt yolunda belirmesine şaşırmamalı.
“Oh, bana takılma canım ya. Ben sadece izlemeye geldim. Devam edin siz, hadi.”
Hirata, kendisiyle böyle dalga geçilirken az önceki sert rüzgarların estiği ‘sohbetlerine(!) devam edecek kadar salak değildi.
“Benden… bir şey mi istiyorsun, derdin ne?”
“Bir şey istemek mi? Ben ve istemek…? Ha ha. Ben zaten her şeye sahibim, aslanım.”
Bu sözlerinden sonra Kōenji hınzırca gülüp ikilinin arasından geçmek için ilerledi ki–
“Benim için sen bir şeyler yapabilirsin ama…”
Kōenji’nin yurda dönerken denk geldiği bir sahneydi bu. Onun için hiçbir anlam ifade etmeyen, rastgele gelişen bir olay.
Hirata’nın duyguları onun için mantıksızdı da. Anlam veremiyordu.
“Göze batıp duruyorsun; sıktın ama. Madem bu okulda kalmak istemiyorsun, burası seni mutsuz ediyor, çek git.”
Tam ona yaraşır sözler… Hirata’ya debelenip durmak yerine okuldan ayrıl dedi ya.
“…Kes sesini. Ne durumda olduğumu bile bilmiyorsun…”
“Evet, bilmiyorum ve umrumda değil. Ama dur bir tahminde bulunayım. Sırf sınıf arkadaşlarına sorun olacak diye okuldan ayrılma cesaretini gösteremiyorsun değil mi? Saçmalığın daniskası da bu zaten.”
“De-deme öyle, Kōenji-kun! Hirata-kun yanlış bir şey yapmadı!”
Yerden kalkan Mii-chan, Kōenji’nin kalp kırıcı sözlerine engel olmak istedi.
“Uuuups. Demek pot kırdık. Özür dileyeyim bari.”
Yüzündeki gülümsemesi değişmeyen Kōenj, Mii-chan’a az da olsa saygı gösterdi.
“Hirata’cığı ne kadar çabuk unutursan o kadar iyi olur senin için. Bu çocuğun pili bitmiş, ondan hayır gelmez sana.”
Dolup taşan Hirata, bakışlarını Kōenji’ye kitleyerek onun yanına hızlıca gitti.
“H-hayır, Hirata-kun!”
Mii-chan, Hirata’nın bu garip atikliğinden şüphelenip aralarına girmek istese de, Hirata onu hemen büyük bir güçle itti. Kıza dönüp bakmadı bile. Mii-chan ikinci kez yere düşmüş oldu bu arada.
Hirata, Kōenji’nin tam önüne geçip yakasına yapıştı. Kōenji ise sol elinin bileğinden tutup hafif ters çevirerek onun derin acı çekmesini sağlayıp hareketini engelledi.
“Kuh!”
“Üzerime yürüyeceksen hazırlıklı gelmelisin, dostum. Ben kimseye acımam. Eh, bir de gül yüzüm zarar görsün istemem.”
Hirata’nın yüzünde acı ve öfke dolu bakışlar vardı. Kōenji bileğini iyi sıkıyor herhalde.
“Çok can sıkıcısın, Kōenji…!”
“Ne istersen yap, umrumda değil. Hele ki bir kızı ağlatan çocuğun sözlerine itimat edecek hiç değilim.”
Kōenji, Hirata’nın bileğini bırakıp tekrar yere düşen Mii-chan’a baktı.
“Onu yere düşüren sensin, en azından kaldır kızı?”
“…beni ilgilendirmez.”
“Demek seni ilgilendirmez? Ne acımasız çıktın sende ha.”
Mii-chan ise bakışlarını çeviriyor, Hirata’ya bakamıyordu artık.
“Peki, madem. Ne bok yersen ye, Hirata’cık.”
Kōenji, Mii-chan’ın yanına gelip onu yerden kucaklayarak kaldırdı.
“Eh, ne, haa!?”
“Madem üzerine düşen görevi yerine getirmiyorsun, bu şeref benimdir.”
Söylediklerini anlayan sınıfta 3-5 kişi var dersek, beklentilerimizin aksine bir tavırda bulundu. Mii-chan ile Hirata ise, olayın şokunu yaşıyor.
“Hem kalbin kırıldı hem de fiziksel darbe aldın. Ne dersin, seni iyileştirmek bana düşer mi?”
“N-nneeeee!? Uhm, aa!? Ben iyiiyiim, sağ ol!!!”
“Eh, endişelenme canım. Böyle sert göründüğüme bakma, çok nazik ve kibarımdır.”
Kōenji’nin yardım teklifinden neden ben… revire götürmek gibi bir yardımdansa, ruhsal bir çare bulmaktan bahsettiğini sanıyorum?
Yani, kalp kırıklığı falan dedi ya.. öyle yani. İçim mi fesat nedir.
Kōenji, Hirata’nın yanından uzaklaşarak ikili arasına mesafe açmaya başladı.
“Uhm, uh, beni yere indirir misin!”
“Hahaha! Olmaz, olmaz! Seni yerden kaldırmak benim görevimdi zaten!”
“Eeeeeh!?”
Hirata, Kōenji’nin arkasından bakakaldı.
Kōenji bir anlığına duraksayıp Hirata’nın sert bakışlarına cevap verdi.
“Ne oldu, şikayetin mi var?”
Açıkçası, Kōenji’nin burada arkasına bile bakmamasını yeğlerdim.
“Bana işkence yapmaktan vazgeçmeyeceksin demi?”
“O ne demek yahu? Etrafındakilere işkence yapan sensin. Ben yerinde olsaydım, bana tüm içtenliğiyle yaklaşan bir kızın kalbini asla kırmazdım.”
Kōenji son golü attıktan sonra Mii-chan’ın şikayetlerine rağmen durmadan ilerledi.
Hirata, Koenji’nin yurda doğru ilerlediğini görünce, yön değiştirdi. O ikilinin yanında olmak istemiyor galiba.
Kimin peşinden gitsem şaşırdım bende. Kısa bir düşünceden sonra önceliği Kōenji’ye verdim.
Mii-chan’ın çantası hala yerdeydi, elime alıp peşlerine düştüm.
Yurdun lobisine geldiklerinde Kōenji, yavaşça Mii-chan’ı yere indirdi.
“K-Kouenji-kun, neden…?”
“Fufufu. Çok güzel bir soru… sence neden, hmm?”
Mii-chan’a cevap vermek yerine Kōenji hafifçe gülümsedi.
“Bugünlük Hirata-cığın peşini bırak gitsin.”
Mii-chan’a çantasını uzattım.
“Teşekkürler, Ayanokōji-kun… sen ne zaman geldin?”
Varlığımı gizlemede ustayım, görmemen normal diyemedim tabii.
Kōenji: “Asansöre binene kadar buradayım, seni gözleyeceğim, tamam mı?”
“…T-tamam.”
Hirata’nın peşinden gitmeye kalksa da, nereye gittiğini bilmiyordur. Şimdilik vazgeçmesi en mantıklısı. Kōenji’den uzaklaşmak için de asansöre binmek ideal, tabii.
Arkaya geçip Kōenji’nin lobideki kanepeye oturmasını izledim.
“Eee… derdin nedir, Ayanokōji çocuk?”
“Hirata ile konuşmana şaşırdım. Ateşe körükle mi gidiyorsun, sınıfa katkı sağlamaya mı çalışıyorsun belli değil?”
“Hala beni anlayamamışsın, hmmm? Cık cık cık.”
Elini kaldırıp hafifçe havada salladı.
“Sınıf için kılımı kıpırdatmam ben. Ne istersem onu yaparım. Eylemlerimin sınıfa artısı ya da eksisi olursa şayet…. bu ancak yan etkisidir.”
Demek yan etki, ha..
Kōenji’nin istediğini yaptığı doğru. Harekete geçtiği tek zaman, okuldan atılma ihtimali olduğu zaman diyebiliriz.
“Bir sinekten farkı yok. Fazlasıyla can sıkıyor.”
Galiba bu sebeple Hirata’ya sataştı?
“İstediğin her şeyi yapmakta özgürsün. Ama sınıf oylaması gibi bir sınav daha olursa, ne yapacaksın? Açıkçası, şuan herkesten çok bir ayağı çukurda olan sensin.”
“Fufufu. Ben kendime yeterim, kardeşim. Benim üstesinden gelemeyeceğim iş, aşamayacağım engel, yoktur.”
Mii-chan’ın bindiği asansörün kapısı kapanınca Kōenji ayağa kalktı.
“Ah, aklıma ne geldi. Bu sınavdaki kumandan sendin değil mi?”
“Evet.”
“Bu sınava bir türlü motive olamadım, canım kardeşim. Beni sınava dahil etmeyiver.”
“Bu karar bana ait değil, Horikita’ya ait.”
“Hayır, sende. Kumandan olarak kararı verecek kişi sensin, o değil. ”
Kuralları biliyormuş.. ama onu ikna edebileceğimi sanmıyorum.
“Doğru bir karar vereceğine eminim, görüşürüz.”
Bu sözlerinden sonra, asansöre binip gitti.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩