Elitler Sınıfı - Cilt 12 - Bölüm 10 - Heyo
Cilt 12 – Bölüm 10 – Heyo
Horikita herkesin çekindiği 9/D ile bu işi halletmek istiyordu.
“39 kişinin de Hōsen-kun’un sınıfını seçmesi tehlikeli olabilir. Fakat o riski de azaltmak için elimizden geleni yapmalıyız.”
Biz anlaşmayı başaramazsak, düşük başarısı olan öğrencilerin başı belada olacak.
“Sınav daha yeni başladı. Bazı öğrencilerin manasız istekleri olacaktır, partnerlik için.”
“EH, evet umarım… benim gibi birisi için iyi bir partner vardır.”
“İyi bir partner bulabilmek için, toplu gruplarla iletişime geçmeliyiz.”
“Heyo~ İyi bir partner arıyorsanız, işte tam burada sizi bekliyor.”
Merdivenlerden yukarı çıkarken, arkamızdan biri seslendi. Arkamızı döndüğümüzde ilk katta bize 32 diş sırıtan bir kızla göz göze geldik. Hemen yukarı yanımıza çıktı.
Horikita, yüzünde şüpheli bir bakışla kızı sorgulayan kişi oldu.
“Bizi mi dinliyordun?”
“Öyle demesen, Senpai. Sizi duyduğum için size seslendim zaten! Uhm…”
Sudō ile bana bakmadan, gözlerini hep Horikita’ya odaklamıştı, tüm dikkati başından beri ondaydı.
“Senpai, adını ve akademik başarını öğrenebilir miyim?”
“…10/D’den Horikita. Akademik başarım A-. neden sordun?”
“Cidden mi? Çok zekiymişsin.”
“Peki sen..?”
“9/A’dan Amasawa Ichika. Akademik başarım A, senin gibi, Horikita-senpai.”
Gyaru tarzına rağmen, zeki bir öğrenciydi.
Horikita uygulamadan emin olmak adına 2 kez kontrol etti.
“Ödülü hedeflemek istersen, partner olabiliriz, senpai?”
Amasawa, Horikita’nın durumunu irdelemeden sordu.
Akademik başarısı A ve A- olan 2 kişinin eşleşmesi demek, birinciliğe oynamaları demekti.
Horikita’nın özellikle Sudō için bir sınavdan düşük alıp ortalamasını düşürdüğünü de hesaba katarsak, akademik başarısına A diyebiliriz.
Bu beklenmedik gelişmede, Horikita ya kendine ya Sudō’ya ya da sınıftan birine partner bulabilir.
Tesadüfi de olsa, akademik başarısı yüksek bir öğrenci ayağımıza kadar geldi. Bu şansı değerlendirmek isteyebilir.
Horikita belki Sudou gibi birisini öne sürerek Amasawa’yı korkutmak istemez.
“Teklifin için teşekkür ederim. Şuan kendime partner aramıyorum. Benim yerime, Sudou ile partner olur musun…?”
Horikita ise çekinmeden Sudō’yu öne sürdü.
Sudō şaşırıp bozuntuya vermeden hafifçe başını eğerek onu selamladı.
“Bir bakayım, Sudō-senpai’nin akademik başarı neymiş?”
“E+. Tahminlerimin yanına yaklaşmıyor bile.”
Çocuk, sondan birinciliğe oynuyor, tabii.
Amasawa, uygulama sayesinde bir şeyleri çoktan anlamıştır.
“Peki~ Okuldan atılmasın diye ona partner arayışı içindesiniz yani, anladım.”
Durumu çakan Amasawa, Sudō’yu baştan aşağı süzdü.
“E+ ha? Birinci olmayı geçtim, birbirimizin ayağını kaydırır, ortalamanın altına düşeriz.”
“Evet. Senin çıkarın olacak bir iş değil.”
Tam şimdi, Amasawa’nın kişisel puanlar konusunu açacağını düşünüyorum.
“Eh, madem isteklisiniz, size yardımcı olabilirim belki.”
Az önceki üçlünün cevabına göre, olumlu bir gidişat söz konusu.
Bakışlarını Horikita’dan çekip bana baktı.
“Peki bu senpai? Partnere ihtiyacı yok mu?”
“Akademik başarısı C, şuan acil değil onun durumu. Sudō-kun’u beğenmezsen, onunla partner olmana da sevinirim.”
“Hayır, ben─”
Horikita elinden geleni yaptı ama buna bir dur demem gerek. Düşünmeden partner seçme lüksüm yok malum.
“Bu öğrenciyi beğenmedin mi?”
“Yok ondan değil de─”
“Hey, hey. Bir dakika. Ben ikisinden biriyle partner olurum demedim ki?”
Kendi rızası olmadan sohbetin ilerlediğini fark eden Amasawa, son noktayı koydu.
“Peki, ikisinden biriyle partner olmak için özel bir şartın var mı?”
“Şart, şartlar… Evet, şart düşünmeliyim eğil mi? Güzel, evet.”
Horikita, konuya yön vererek Amasawa’nın isteklerini belirtmesini istedi.
Hedefi bağlı kalacaktır, puan isterse kolayca ortaya atılıp halledelim demez. Fakat Amasawa düşük bir fiyat talep ederse, değerlendirecektir.
Şuan yapabileceğimiz tek şey, absürt bir fiyat istememesi için dua etmek.
“Güçlü kuvvetli çocukları severim… kapiş?”
Amasawa hınzırca gülümseyip özel sınavla alakası olmayan bir konudan bahsetti.
“Bu da ne demek?”
Horikita kaşlarını çatıp, şaşırdı. Konunun akademik başarıdan, kişisel puanlara geçmesini bekliyordu.
“Nasıl desem… bu sınav için kafa patlatıp duruyorum. Senin gibi başarılı birini seçip ödüllere mi odaklansam… yoksa hiç endişe etmeden ilgimi çeken birisiyle partner olup sınavı kafama takmasam mı diye düşünüp duruyorum?”
Sevmediğiniz ya da nefret ettiğiniz biriyle partner olmaktansa, doğru bir seçim.
“Ben de diyorum ki… güçlü kuvvetli çocuklara ilgim var işte.”
Az önce söylediğini tekrarladı.
Horikita ise bu kız ne demek istiyor diye kafasının içinde düşünüp duruyor.
“Yani…. Sudō-kun’un güçlü olup olmadığını mı merak ediyorsun?”
“Evvet. Zihinsel zekasndan bahsetmiyorum tabii ki, fiziksel güç dediğim. Eh, fiziğinden sporla ilgilendiği belli oluyor. Hatta az çok bir fikre bile sahibim, nasıl bu vücudu geliştirdiğine dair.”
Amasawa, akademik başarı ile alakası olmayan bir öğrenci olarak Sudō’yu gösterdi.
Sudō biraz utansa da, hafiften kendisine güvendiğini gerilerek belli etti.
“Benimle partner olmak ister misin?”
Amasawa sağ elini uzatarak Sudō’nun yanağını okşadı.
“E–eh, akademik başarım A olsaydı keşke… emin misin benimle partner olmak istediğine?”
“Dedikleri kadar güçlüysen, evet.”
İşaret parmağını Sudō’nın göğsüne dokunarak, onu etkilemeye çalıştı.
“G-güçlüyüm evet.”
“Kendine güveniyorsun demek? Harika.”
“Güçlü kuvvetliden kastın ne peki?”
Sudō’yu eğiten kişi olarak Horikita, Amasawa’nın sözlerinin ardındaki gizemi aralamaya çalıştı.
“Ne dediysem, o. Dövüşte iyi olan güçlü erkekleri severim.Bu yüzden güçlü ve iyi biriyle partner olmak istiyorum.”
“O zaman, Sudō-kun beklentilerini karşılayacaktır. Fiziksel yeteneklerine, ben kefilim.”
“Beni sözlü vaatlerle kandıramazsınız ama~ Gözlerimle görmem lazım.”
“…Şahit olmak mı istiyorsun?”
“Yani diyorum ki, 10.sınıflar arasında güçlüleri buraya toplayalım, dövüşsünler; kim güçlüymüş görelim. Kim kazanırsa onunla partner olurum.”
“Şaka mı yapıyorsun canım? Öyle bir şey yapamayız.”
“Niye yapamayalım? Ben hep ciddiydim, şaka yapmıyorum.”
“Gidelim, Suzune. Boşa zaman kaybediyoruz.”
Sudō, Amasawa’nin ciddiyetine inanmamış olacak ki kestirip attı.
Amasawa’nın baştan çıkarıcı tavırlarından uzaklaşmak istercesine konuyu kapatmaya çalıştı gibi geldi bana da. Neyse.
“Bu konuyu kapatmak isteyen sizsiniz, ben ne yapayım.”
Onun için önemsiz bir konuymuş gibi dile getirdi.
Akademik başarısı E+ olan bir öğrenci için yalvaracak pozisyonda değildi.
Sınıfı ve başarısıyla, elini sallasa ellisi. Hatta ona ödeme yapacak birilerini de bulur.
Hatta biz şanslı konumdaydık. Kabul edersek teklifini, Sudō’ya başarılı bir partner elde etmiş olacağız.
İkna edemedik diyelim, zararlı da çıkmayacağız. Kaybedeceğimiz bir şey yok yani.
“Bizimle dalga geçmiyorsun? Ciddisin değil mi?”
Bu sözleri soran Horikita’nın gözlerinden ciddiyet akıyordu.
“Tabii ki.”
“Peki. O zaman istediğini dikkate alacağız.”
“O-oi Suzune?”
“Harika~ Harikaaa~ Güçlü kuvvetli biriyle partner olmak isterim.”
“Güzel. Sudō-kun, teklifi kabul et.”
“N-ne diyorsun, Suzune? Okulda nasıl kavga edeceğiz? Hemen olaylar büyür. Geçen yılı unuttun mu? Ya da daha bugün öğlen Hōsen denen çocuğun yaptıklarını unuttun mu? Ne oluyor?”
Geçen yıl, Sudō ile Ryūen’in sınıfı kavga etmişti de, olay büyümüştü ya. Onu kast ediyor.
Daha bugün de Hōsen, bizim sınıfa baskın yapmıştı falan.
“Kavga etmek, pek tercih edilmiyor, evet. Fakat iki tarafında gönlü razı gelirse, kimse bir şey demez. Değil mi, Ayanokōji-kun?”
Horikita’nın bu cümlesinden niyetini anlamak için biraz düşündüm. Sorun olur mu diye soruyorsa, cevap evet idi.
Kazanmak ya da kaybetmek önemsenmeyip kavga edilse dahi, okul öğrenciler arası yaşanan böyle bir düelloya eyvallah demeyecektir.
Ancak… Horikita’nın cümle kuruşundan, bunu onaylatma ihtiyacı duyduğunu hissettim.
“Haklısın. Okul, asla kavgaya tölerans göstermez. Fakat öğrenciler anlaşmışsa, önemsemezler.”
Hiç sorun çıkmayacağını belirttim.
“O-oi, Ayanokōji!”
“Ayrıca, bizim dönemden Sudō-kun’a kafa tutacak kimse de yoktur.”
“Evet.”
Sudō niyetimizi hala anlayamamışken, Horikita ile ben, sohbetin yönünü değiştirip durduk.
Niyetimiz, dövüş yaptırmak değildi.
Dövüşseler dahi, Sudo’nun herkesi yeneceğini karşı tarafa hissettirmek; Sudō’nun yenilmez birisi olduğunu göstermekti.
“Ne yalan söyleyeyim; Sudō-kun, bu iş tam sana göre. A+ bir öğrenciyle eşleşmen imkansızken, fırsat ayağına kadar geldi. Amasawa-san hem istekli olduğunu da söylüyor. Tek yapman gereken ona dövüşerek gücünü, herkesten daha güçlü kuvvetli olduğunu kanıtlamak. Hiç çekinmeden kabul et, bu fırsat kaçmaz.”
- sınıflardan bu okulun kurallarını bilen herkes, dövüşe yanaşmaz zaten.
Dövüşecekleri kişi de malumunuz Sudō olunca, sonuç zaten belli.
Kısacası, bu dövüş teklifini biz kabul etsek dahi, gerçekleşme olasılığı yok. Oldu ki birisi dövüşmeyi kabul etti, Sudō üstesinden rahatlıkla gelir.
“Harikulade! Bayıldııım! Çoook heyecanlandım!”
Amasawa okula yeni gelmiş birisi olarak bu durumdan haberdar değildi.
Buranın, diğer ortaokul ve liselerden farklı olduğunu henüz bilmiyordu.
“Ama önce bir konuda anlaşalım? Sudō-kun dışında dövüşe kimse gelmezse, onunla partner olacaksın.”
Horikita konuyu netleştirmek için bir adım attı. Eğer Amasawa kabul etmezse, bu tartışma ilerlemez, burada biter.
“Olur, söz. Kimse gelmezse, onu yenmiş kabul edeceğim.”
Amasawa’nın söz vermesiyle, Horikita derin bir nefes aldı.
“Sen ne diyorsun, Sudō-kun?”
“Ah, olur. Suzune tamam diyorsa, benim için de sorun yok demektir.”
Sudō ellerini yumruk yapıp sertçe birbirine tokuşturdu.
Horikita için, Amasawa’nın teklifi paha biçilemez bir şanstı.
“Eh, okulun sohbet uygulamasından duyuru atıyorum. Bugün gün bitmeden kendine güvenenlerin benimle iletişime geçmesini yazacağım.”
“Heh. İstekli olanlar kıçına tekmeyi yiyecek!”
Sudō hala Horikita’nın niyetini anlamamış olacak ki dövüş yapacağını hayal ediyor; olayın akışına kendisini kaptırıyordu.
“Mekanı ben seçebilir miyim? Okulun dikkatini çeksin istemiyorum.”
“Olur. Senpailer, bu okulu benden daha iyi biliyorsunuz. Tabii ki~”
Amasawa yazıyı bitirmiş olacak ki son olarak bize telefonunun ekranını gösterip onay istedi.
“Oldu. Bunu kadarı yeterli olur herhalde. Tamamdır değil mi?”
Horikita hafifçe başını sallayınca, Amasawa üçümüzü de süzdü.
Ardından telefonunun ekranını kapatıp cebine koydu.
“Ah, boş~ verelim gitsin.”
Başta ani bir karar değişikliği gibi geldi ama… pek öyle algılayamadım tavırlarından.
Yüz ifadesine bakılırsa, bizi test etmekle meşgul.
Horikita ile Sudō, Amasawa’nın bu ani blöfüne kanıp garipsediler.
“Ne oldu?”
“Duyuruyu atsam bile, gelen olacağına şüpheliyim. Sudō-senpai’nin vücuduna, Horikita-senpai ve Ayanokōji-senpai’nin tavırlarına bakılırsa, Sudou-senpai’nin 10.sınıflar arasında güç konusunda eline kimsenin su dökemeyeceğini anladım. ”
Onuncu sınıflar arasında dövüşle mücadeleye gerek kalmadığı sonucuna ulaşmış.
Horikita ile uğraştığımız blöf ile Sudō’nun doğal tepkileri, tahmin ettiğimizde de fazla etki yapmış demek ki.
Duyuruyu paylaştıktan sonra fark etseydi, Horikita bu işin peşini asla bırakmazdı.
Amasawa’nın şovumuzu anlamaması adına, Horikita yüzünü ekşitip sordu.
“Bizimle dalga mı geçiyorsun?”
“Aman aman, asla! Kimsenin gelmeyeceğini bile bile böyle bir işe kalkışmanın ne anlamı var ki? Benim tek istediğim, en güçlünün o olduğuna şahit olmak. Bana sinirlenmene gerek yok, senpai.”
Amasawa işaret parmağını dudağına bastırıp bir süre düşündü.
“Size bir şans daha vereyim.”
Horikita kontrolü sağlamak istese de, Amasawa’nın benzersiz düşünce tarzına kapılıp gitti.
Bu tarz insanlara pek ayak uydurup üstesinden gelemiyor gibi.
“Güçlü kuvvetli erkekler dışında… yemek pişirebilenleri de severim desem?”
“Yemek mi?”
Amasawa’nın yeni isteği, yine sınavla alakasızdı.
“Sudō-senpai idi değil mi? Ev yapımı yemek istiyorum, en lezzetli olanından?”
“Ev yapımı mıı!?”
Az önce elini yumruk yapacak kadar kendini gösteren Sudō’nun özgüvenin yerini yeller aldı.
“Şahane bir tadı olmalı ve istediğim bir yemeği yapabilmelisin.”
“E–eh, hayatımda hiç yemek yapmadı─”
“Öyle mi? O zaman teklifimi geri çekmek mecburiyetinde kalıyorum ama?”
Horikita bu duruma engel olmak için lafa girdi.
“Sudō-kun’un yerine yedek birini bulsam nasıl olur?”
“Olmaz. Az önce dedim ya? Yemek yapabilen bir erkekle partner olmak istiyorum. Yemek yapamayan biriyle partner olacaksam, bu şartın ne anlamı kalıyor ki?”
Yani, kimin yemeği pişirdiği önemliydi. Kızları dikkate almıyordu.
“Sudō-senpai yapamıyorsa, o zaman sınıfınızdan başka birini düşün? Ah, anladım! Gidip birini hemen buldun diyelim, Sudō-senpai ile partner olmayacağım diye mi böylesin?”
Amasawa sinsice sırıttı.
“İstersen Sudō-senpai’yi usta bir aşçıya dönüştür? Ama zamanın yetmez ki. Ben de popüler biriyim malum. Her an partnerime karar verebilirim.”
Tehdit sayılmazdı. Yakında partnerine karar vereceğini dile getiriyordu.
- sınıflar arasında Horikita’dan başarılı öğrenciler var. Sudō gibi biriyle partner olmak için uğraşmasına gerek yoktu.
Kısacası: Amasawa adlı kızın, eğlenmekten zevk alarak bir hevesle kalkıştığı işti. Her an fikrini değiştirebilir, hevesi kaçabilirdi.
Onun isteği olan yemek pişirmede başarılı bir erkek ile, bizim istediğimiz akademik başarısı düşük birisi… aklıma kimse gelmiyor.
Amasawa’nın isteği, 10/D’yi çıkmaza sürüklüyor desem yeridir.
Vazgeçip başka öğrencilerle görüşmeye çalışırsak zaman kazanmış oluruz.
Ona cevap veremeyince, Amasawa lafa girdi:
“Peki, peki. Size bir güzellik yapayım. Normalde iyi bir aşçıyla partner olmak isterdim ama… eğer damak tadıma uygun yemek yaparsanız, sırf Sudō-senpai güçlü kuvvetli diye, ona bir kıyak geçip partner olabilirim.”
Böylece, Amasawa teklifinde küçük bir değişiklik yaptı.
Amasawa güçlü kuvvetli bir dövüşçü ya da başarılı bir aşçıyla partner olmak istiyordu.
Damak tadını uygun bir yemek sunduğumuz sürece, onun partnerliğini kapmış olacağız.
“Böylece, hem iyi bir aşçıyla hem de güçlü bir dövüşçüyle partnerliği tatmış olacağım.”
Damak tadını tutturan olursa, Sudō’ya partner hazır demekti.
Horikita, bu kızı tatmin etmek için nasıl cevaplar verecek merak ediyorum.
Bu alanda öne sürebileceğimiz tek bir erkek ismi bile aklıma gelmiyor da…
Birisini yetiştirecek zaman da yok yani. Çıkmazdayız resmen.
“Ayanokōji-kun. Yanlış hatırlamıyorsam, ne kadar iyi aşçı olduğundan yana övünüp duruyordun bana.”
Horikita böyle bir soruyu bana nasıl sorar ya?
Ona böyle bir şeyi övünmeyi geçtim, bahsetmedim bile.
Hemen inkar etmek isterdim ama… burada ayak uydurmam gerektiğini düşünüyorum.
Bu fırsatı kaçırırsak, Sudō’yu eşleştirecek akademik başarısı yüksek birini bulmamız çok zor, hatta imkansız.
“İyi yemek yaparım desem abartı olmaz herhalde.”
“Demi, demi? Amasawa-san izin verirsen, Ayanokōji-kun yapsın yemeği?”
“Erkek olduğu sürece, sorun yok. Ama iyi aşçı olduğuna emin misin, senpai? Sen kendini istediğin kadar öv, ben sert eleştireceğim haberin olsun?”
“Tabii ki, üstesinden gelir o. değil mi?”
“Eh, evet.”
Ben onay verince, Amasawa alkış tuttu.
“Harikulade! Kendini kanıtlamak için sana fırsat! Hadi gidelim.”
Bu ani hareketlenme fazla hızlı oldu. Amasawa füze atsaydın, böyle ölmem…
Az da olsa bana öğrenmem için fırsat bile vermiyor. Gerçekten bahsedildiği kadar, iyi bir aşçı mıyım öğrenmeye çalışıyordu.
İşler bu raddeye gelince, Horikita mecbur bana destek çıkacak. Bu kadar yalan söyledik, boşa gitmesine izin vermez.
Başarılı bir ahçı olsaydım, tabii zamanın hiç önemi olmazdı. Hatta sert eleştirse dahi, onun bizi reddetmesine izin vermezdim.
“Çok isterdik ama bizim zamana ihtiyacımız var? Ayanokōji-kun ile sınıfımız için partner arayışı içindeyiz. Sudō-kun hariç, sınıfımızda yardıma ihtiyacı olan arkadaşlarımız çok. Sınıfımızın geriye düşmesini istemiyoruz. Şuanda bile, rakiplerimiz partner arayışı içinde. Zaman kaybetme lüksümüz yok.”
Horikita, Amasawa’nın anlayacağı şekilde konuyu açıkladı.
“Mümkünse, cuma okul çıkışına alalım bu isteğini.”
Bu son darbesiyle, Horikita bu kızın bugünkü ev yapımı yemek yeme isteğini sertçe reddetmiş oldu.
Dahası, günü de birkaç gün sonraya, okul çıkışı cuma gününe itelemeye çalıştı.
Hatta hafta sonuna zaman ayırabileceğimizi bile düşündürmüş oldu.
“Anladım. Sizin zamanınızı almak istemem ben de.”
Amasawa ardından garip bir teklif sundu.
“Bu akşam da olur. Siz ne dersiniz?”
“Özellikle de görüşme yeri, bir erkeğin yurt odası olunca, bir 9.sınıf kız öğrencisinin, 10.sınıftan bir erkeğin odasına gitmesi yakışık almaz, hoş karşılanmaz.”
“Peki~ ama ben haftasonuna kadar beklemek istemiyorum? Başka bir senpai ile partner olma şansım da varken hem de… anlıyorsunuz değil mi?”
Tam beklendiği gibi, Horikita’nın haftasonuna kadar bekleyelim fikri, kabul görmedi.
Bu sefer, Amasawa kendi isteklerini yerine getirmemiz için diretti.
“Madem kader bizi karşılaştırdı, size bir güncük vereyim. Yarın okuldan sonra ev yapımı yemek yiyemezsem, bu sohbet hiç yaşanmamış kabul ediyoruz. Tamam mıdır?”
Amasawa’nın razı geldiği en iyi teklif buydu.
Aç gözlülük edip talebini değiştirmeye çalışırsak, Amasawa’nın hemen sözünden cayacağını düşünüyorum.
Şayet Horikita ne demeye getirdiğini anlayamaz da bu işin tadını kaçırırsa…
“Olur. Senin zora düştüğünü biliyorum. Dahası, bize de pratik yapma şansı vermek istemiyorsun. Değil mi?”
“Oh, yok. O konuyu hiç düşümemiştim bile.”
“…Peki. Bu şartlara sadık kalacağına dair söz verebilir misin?”
Hazırlanmak için 1 günümüz var. Amasawa’ya ayak uydurmasaydık, bu şansımız da olmayacaktı.
Horikita çaresiz kaldı ama şartları yine de kabul etti.
“Olur, anlaştık~”
Amasawa istediği gibi yarın okuldan sonra görüşeceğimize dair söz verip onayladı, durumdan hoşnuttu.
“Az önceki gibi fikrini değiştirmek yok. Burada oyun oynamıyoruz, haberin olsun.”
“Peki~ Söz. Yaptığı yemek güzel olursa, Sudō-senpai benim partnerim olacak.”
Sadece sözlü bir anlaşma olsa da, Amasawa başını sallayarak tavırlarıyla da onayladı.
“Yalvarırım, Ayanokōji! Lütfen, ahçılık yeteneğini göster, partnerimi garantile, n’olurr!”
Şartlara bağlı olarak tamam dedim ama böyle olacağını nerden bilebilirdim ki.
“Güzel! O zaman yarın 16.30 gibi Keyaki avm önünde buluşmaya ne dersin, Ayanokōji-senpai?”
“Keyaki AVM mi? Yurtta görüşmeyecek miyiz?”
“Sana yaptıracağım yemek şimdilik bir sır olacak. Doğal olarak malzemelerini almak zorundayız…kapiş?”
Şimdi anladım. Alacağımız her yemeklik, değerlendirmesinde rol oynayacakmış.
“Ben de size katılabilir miyim?”
Horikita yalanımız ortaya çıkmasın diye, yanımda olmak istedi. Fakat bu kızın kolay kolay kabul edeceğini sanmam.
“Asla olmaz~ gizlice yardım edersin falan, mazallah. Değerlendirmemin net olmasından yanayım ben~”
Yani, yarın kendi başımın çaresine kendim bakacağım.
“Halledersin, değil mi Ayanokōji-senpai?”
“Evet, hallederim.”
Şimdilik elimden geleni yapacağım. Gerisine bakacağız artık.
“Tamamdır o zaman. Yarın görüşürüz~”
Hoşnut bir yüz ifadesiyle Amasawa merdivenlerden aşağı inerek aramızdan ayrıldı.
“Horikita, bildiğini varsayarak söylüyorum ama─”
“Sessiz ol. Bir şeyler düşüneceğim.”
Bir şeyler düşüneceğim diyor ama süremiz kısıtlı. Sadece 24 saatciğimiz var.
Benim bu yemek yapmaktaki azıcık bilgimle, ne yapabilirim acaba?
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★