Elitler Sınıfı - Cilt 12 - Bölüm 5 - Safları Belirlemek
Cilt 12 – Bölüm 5 – Safları Belirlemek
Teneffüs girer girmez, herkes Yōsuke’nin etrafında toplanmaya başladı. Bu kalabalığı fark eden Horikita da yerinden kalkıp onlara katıldı.
Ben de sohbetlerini dinlemeye karar verdim.
“N-n-n-ne yapacağız, Hirata!? Akademik başarım E…! bittim ben olum!”
Ellerini kafasına koyarak Ike, Yōsuke’ye yalvardı.
Yōsuke, Ike’ı sakinleştirmekle uğraşırken, herkesle göz göze gelmeye çalışıp durumu kontrol altında tutmaya çabaladı.
“Önce biraz sakinleşelim. Sonra sırayla çözüm buluruz.”
Horikita: “Evet, endişeye gerek yok.”
“A-ama!!”
Horikita : “Kolay bir sınav olmayacağı kesin. 10.sınıftan akademik başarısı E olan bir öğrencinin, 500 puan barajını aşabilmesi için 9’lardan akademik başarısı B olan biriyle eşleşmesi gerek. Fakat kendileri gibi B olan birileriyle eşleştikleri sürece, risksiz sınava girmiş olurlar.”
Bu sınavı geçmenin yolunu kolaylaştırıp, karmaşık değilmiş gibi göstermeye çalıştı.
Horikita : “Zaten geçen yıl benzeri bir sınavdan geçtik. Yine gruplaşır sınava çalışırsak, sizin 250 veya 300 puan almanızı rahatlıkla sağlayabiliriz.”
“Evet, Horikita-san haklı. Beraber çalışarak, bu sınavdan da alnımızın akıyla çıkabiliriz.”
Yōsuke, Horikita’nın vurguladığı noktaya dikkat çekerek, sınıfa güven verdi.
“Şuan en önemli konu; etraflıca düşünmeden 9’lardan biriyle partner olmamak. Hızlı hareket etmemiz gerekse de, akademik başarısı en az B olmayan birisiyle partner olmak için çırpınmamalıyız.”
Alelacele hareket edip arkasını düşünmeden biriyle partner olmak demek, başınız ağrıyabilir demekti.
Partnerinizle beraber 500 barajını geçebileceğinizden emin olmanız şart.
“Akademik başarısı B+ olanların, sınava objektif yaklaşmasını istiyorum. Aramızdan birkaç kişiyi geri planda tutarak tüm sınıfa katkı sağlayabilir; herkesi kurtarabiliriz. Şuan başarılı öğrencilerden olun ya da olmayın, aklınıza bir şey takılıyorsa ya bana ya da Hirata-kun’a danışın.”
Horikita küçük bir çabada bulunmalarını rica etti: acil kararlar vermemek.
Onur öğrencilerimiz, Keisei ve Mii-chan durumu hemen kabullenerek başını salladı.
Horikita tüm sınıf için ayarlama yapmayı seçebilirdi ama bu da işlerin akışını zorlaştırıp kötü etkileyecektir. Her partner adayı için çok fazla rekabet olacağı gibi, her an da önemli artık.
“Ben futbol kulübündeki 9’lar ile görüşeceğim. Bazıları başarılı gözüküyor, onlardan birkaçını partnerliğe ikna edebiliriz belki.”
Horikita cümlesini tamamladıktan sonra, Yōsuke kendi fikrini ona söyledi. Daha fazla kişinin duruma el atması iyi olur.
“O zaman senden haber bekliyoruz? Yardımın çok makbule geçer.”
Kulüpler, Horikita’nın bilgisi dışında bir alandı. Yōsuke nazikçe gülümseyerek başını salladı.
“Ayrıca, akademik başarısız C- olanların da fikrini alalım, bakalım neler düşünüyorlarmış.”
“Harika fikir. Hep beraber sınıfımızın geleceği için çalışalım.”
Sınav için yapılacak hamlenin sınıfa erkenden açıklanması fark yaratır.
Bu taktikle, yardım bekleyen öğrencilere el uzatmakla kalmazsınız, aynı zamanda da onların bu sınavda yalnız bırakılmadığını hissettirmiş olursunuz.
“Horikita-san, Bir konu daha var, bazı─”
“C altı akademik başarısı olan arkadaşlarımız iletişim kurmakta pek iyi değil. Akademik başarısı düşük olmasına karşın başka sebeplerden dolayı partner bulamayanları da takip edeceğim.”
Aynı frekanstan konuştukları için, tartışmaya dahi gerek duymadan fikirleri uyuşuyordu.
İkisi arasındaki ritmi korumak için birkaç söz yeterliydi.
“Sağ ol, çok iyi olur.”
Horikita ile Yōsuke sorun yaşamadan sohbetlerine devam ettiler. İkisinin de hoşnut olduğu şekilde ilerleyen bir sohbet sürüyor.
Eskiden çakışıp sorun yaşasalar da, şimdi aralarından su sızmıyor; ahenk içinde çalışıyorlar.
Horikita’nın arkadaş canlısı birine dönüşmesinin yanında, Yōsuke’nin uyum sağlayan bakış açısı da etkiliydi bu uyumlu çalışmaya.
“Ya sen, Sudō-kun? Basketbol kulübünden bize iş çıkar mı? 9’lardan katılanlar oldu mu?”
Horikita, kendisini kulübe adayan Sudō’ya yöneldi.
Sudō nedense bu konudan pek haz etmedi ve bakışlarını kaçırdı.
“E-evet ama…”
“Ama derken?”
“Kulüp etkinlikleri birkaç gün önce başladı, başlamasına da…. biz, biraz onları köşeye sıkıştırdık…. off, nasıl diyeyim ki bunu yani? Çocukları zorluyoruz biraz işte.. anlarsın ya?”
“Onları korkutuyor musunuz?”
“Eh, öyle denebilir. Basketbol sert oyunlardan ya, hani…?”
Konuşma tarzından çömezlerin ondan nefret ettiğini anlayabiliyordunuz.
Tabii, aynı zamanda basketbola ne kadar değer verdiği de belli oluyor.
Antrenmanlarda kendilerini zora sokan, yoran kişilere karşı tavır almalarına şaşmamak lazım.
“Peki. Sen derslerine odaklan. Gerisine takılma.”
“P-peki.”
Sudō kendi başına işe kalkıp eline yüzüne bulaştırmasın diye, Horikita onu sertçe uyararak ilgisini ders çalışmaya vermesini söyledi.
✩ ✩ ✩ ✩
Öğle molasında yemeğimi yedikten sonra, Horikita beni koridora çağırdı.
“Sınıfta uygun olmayacak bir konuyu konuşmak istedim. Burda konuşursak biri bizi gözetliyor mu fark ederiz. ”
“Peki, konu özel sınav mı?”
“Evet. Chabashira-sensei, bu özel sınavın zor olacağını söyledi. Akademik başarısı kötü olanlar için de zor olacaktır. Fakat ikimizin yarışı için ideal bir sınav.”
Önce bizim meselemizi netleştirmek istiyor galiba.
Bahar tatilinde Horikita ile onun belirlediği bir yazılı sınavda kapışacağımıza dair söz vermiştim. Ben kazanırsam, Horikita öğrenci konseyine katılacak. O kazanırsa, sınıfımız için tüm potansiyelimi ortaya koyacağım.
Akademik başarısı A olan öğrencilerin bile, her dersten 90+ almasının zor olduğu belirtilince, ikimizin de tam puan alıp berabere bitmesi gibi bir durum söz konusu olmayacaktır.
“İtirazın yok sanırım?”
Bu sınavda kapışmamıza onay vermemi istedi.
“Evet, yok.”
Uzatmanın manası olmadığı için, hemen onayımı verdim.
“Harika. O zaman diğer konumuza geçelim.”
Yarışımızı sözlü olarak tekrar dile getirince sevindi. Sonra cebinden telefonunu çıkartıp ÖYD programını açtı.
“9’larda Akademik başarısı B ve üzeri olanlara göz attım. A sınıfında 17, B’de 13, C’de 13, D sınıfında 11 kişi var.”
Toplamda 54. mantıklı bir oran.
“Akademik başarısı E olan 4 kişi var sınıfımızda. D olanları da eklersek, 12. 9’larda onların eksiklerini kapatacak güç olduğunu düşünüyorum.”
“Asıl soru, 9’lardan başarılı kaç öğrenciyi kendi safımıza çekebileceğimiz… değil mi?”
Hem 54 kişi arasında hem de diğer başarısı düşük öğrenciler arasında ciddi bir savaş olacağı kesin. Küçük bir açık bile, bizden başarılı 9’ları uzaklaştırabilir.
“Evet. Bu 54 kişiden kim ne kadar çok kişi yanına çekerse, o sınıf avantajlı olacak. Diğer yandan da, D+ ve altı notları olanlardan dolu bir sınıfın da dezavantajı o kadar çok olacak.”
Bize sunulan uygulamada çok kullanışlı bilgiler mevcut.
Bu uygulamadan mükemmel bir şekilde yararlanan sınıf, avantajı elinde bulundurmuş olacak.
“Sakayanagi-san, Ryūen-kun ve Ichinose-san. Bugün harekete geçebilirler.”
Bu liderler arasında, A sınıfından Sakayanagi direkt saldırabilecek kişilerden birisi.
Sınıfında akademik başarısı düşük olan az kişi olduğundan, tek yapması gereken zeki 9’ları yanına çekmek olacaktır.
Uygulamadan A sınıfının genel durumuna bakınca, yeni gelen öğrencilerle beraber güzelce çalıştılar mı, ödülleri kazanabilirler.
Fakat, bu opsiyona biz sahip değiliz.
“Bizim asıl önceliğimiz, akademik başarısı D veya E olanları, başarılı öğrencilerle partner yapmak. ”
Horikita kafasını hafifçe sallayarak hak verdi.
“Mükemmel bir plan olduğunu söyleyemem ama… öncelikli arkadaşlarımız için bir liste yaptım. Fakat önce Sudō-kun’un işini halletmemiz gerek.”
“Bir dakika. Sudō’nun akademik başarısı E yazıyor ama gerçekten buna güvenebilir miyiz?”
Sudō’nun akademik başarısı okul başladığında çok kötüydü. Bir yıl boyuncaki çabası sayesinde E yazılmış.
Fakat, 2.dönemin ortasında yükselişe geçti ve başarısı arttı.
Yani, demek istediğim okul genel bir değerlendirme yaptı; tüm 1 yılı düşünerek. Onun başarısı E’den fazladır diye düşünüyorum.
“Evet…. İlk zamanlarından çok farklı, kendisini geliştirdi. Bahar tatilinde bile kaçırdığı derslere çalışmış.”
“Ona ders mi verdin?”
“Yok, hayır. Ona sürekli zaman ayıramam. Kendi başına ders çalışmayı öğrendi. Arada bir ilerlemesini kontrol edip çalışmasıyla ilgili yönlendirmeler yapıyorum o kadar.”
“Hoh…?”
Sudō’nun Horikita’nın etkisiyle ders çalıştığını sanıyordum. Meğer kendisi de çalışabiliyormuş.
“Açıkçası, Sudō-kun sınıfta başarısını yükseltti…. bizim sınıfta başarı olarak geçtiği öğrenciler bile olacaktır. Başarısına D ya da D+ diyebiliriz.”
Olumlu bir değerlendirme.
Sudō’nun geliştiğine eminiz, olgunlaştı. Buna lafım yok.
“Yanılmıyorsam, Sudō özel sınavları duyunca panikliyor; etekleri tutuşuyordu. Bu sefer sınavı duyunca, sert tepki vermedi, paniklemedi. Gayet sakin karşıladı.”
Eh, aklıma topluluk katkısı kategorisinde Kōenji’ye yükselişi geldi. Manidar oldu bu anımsamam.
“Akademik başarısının D ve üzeri olduğunu düşündüğün halde önceliği ona mı veriyorsun?”
“Kişiliği ve görünüşünden dolayı. Basketbol kulübünde çömezlerle sorun yaşıyorum da dedi ya. Yüzü falan asıldı. Bunlara dayanarak ona öncelik vermekten yanayım.”
Demek Sudō’ya torpil geçmiyor. Tüm faktörleri değerlendirerek bu sonuca varmış.
“10.sınıfları tanımayan bir 9.sınıf öğrencisi olsaydın…. Ike-kun veya Sudō-kun’dan hangisini seçerdin? İkisinin de aynı başarıya sahip olduğunu düşün.”
“Eh, Ike derdim.”
Sudō’nun kırmızı saçı, sert ses tonu…. insanda kötü bir izlenim bırakıyor.
Aynı akademik başarıda birisiyle partner olmak zorunda kalırsam şayet, anlaşması daha kolay olacağını düşündüğüm için Ike’ı seçerdim.
“Onun açığını kapatacak partneri bulmayı geçiyorum, onunla partner olmaya istekli birini bulmak bile zor olabilir.”
Tam da bu sebepten ona öncelik veriyor.
“Peki. Onu akademik başarısı B- ve üzeri olanlarla eşleştirmeliyiz değil mi?”
“Evet. Anca böyle paçayı kesin kurtarabilir. Hemen harekete geçmek istiyorum, yardım edecek misin?”
“Yardım mı? Benim yapabileceğim ne var ki?”
“Yanımda durup fikrini söyle. Yanımda güvenebileceğim birine ihtiyacım var.”
“Bana güvendiğini mi söylüyorsun?”
“Bağımsız takılan sınıf arkadaşlarımız arasında en çok sana güveniyorum.”
Cümleyi kuruşundan bana çok mu, az mı güveniyor anlayamadım.
“Yoksa, yarışımızdan dolayı bana vakit ayırmaktan yana değil misin, kaybetme korkusu mu sardı seni?”
Kışkırtması ters tepki yapar ama..
Bu bahaneyi bana hatırlatarak kullanmaya yönlendiriyor, ha.
“Derslerden yana end─”
Tam bu konudan yararlanayım diye ağzımı açmıştım ki, telefonum titredi.
10/B sınıfından Ichinose Honami, okulun bize sağladığı uygulamadan genel bir mesaj göndermiş. İçeri ise şöyle─
[Bugün 16.00 – 17.00 arasında jimnastik salonunda 9 ve 10.sınıflar kaynaşabilsin diye tanışma toplantı düzenleme izni aldım. Zamanınız varsa, bize katılın!]
9’larla nasıl iletişime geçeceğini düşünenler için, hayat kurtaran bir mesaj.
“Ichinose-san’dan beklendiği gibi. Sadece sınıfını düşünerek değil, herkesi düşünerek hareket ediyor. ”
Kaç kişi katılır bilemeyiz ama merak edip gelenler olacaktır.
Hatta bugün partnerlik kuranlar bile çıkacaktır.
Fakat, Horikita’nın yüzünde neşeden çok öfke vardı. Belki de benzer bir strateji düşünüyordu.
“Ne oldu? Sınav daha yeni başladı.”
“Evet, haklısın. İşimizin ilk adımı bizim dışımızda gelişti ve belirlendi. ”
Galiba, bu siteminde okuldan sonraki buluşmayı kast etti.
Bu arada ben farkında dahi olmadan ona yardım etmeye zorlandım. Konu böylece kapanmış oldu. Tabii, sadece yanında duracaksam; sorun yok.
“Peki, bana müsaade.”
Horikita ne düşündüğümü bilerek gözlerimin içine baktı.
“Oh? Yardım edeceksin demek? Ben de son günlerde görmezden gelindiğimi düşünüyordum….. meğer iş birliği yapmaya dünden hazırmışsın?”
Yüzüme vurarak onu görmezden geldiğimi ortaya çıkardı.
“Nasıl bir strateji kuracağını görmek adına yakından bakabilirim.”
“Peki. Yardımcı olacağını düşünerek aptallık etmişim.”
Horikita durumu kabullenmesiyle, ben de rahatladım. Böyle bir sınavda bu okulda kalmak için elimden geleni yapmak zorundayım. Horikita’nın yanında durarak, işlerimi kolaylaştıracağım bir nevi.
“O zaman birazdan söyleyeceklerimi kendi kendime konuşuyormuşum gibi düşün. Önceliğimiz Sudō-kun ile Ike-kun’u bu sınavda geçirmeye odaklanmak olsa da, sınıfça da bu sınavda savaşacağız. Ryūen-kun ile Sakayanagi-san’ın stratejileri önemli… onların nasıl bir plan kuracağını öğrenmeliyiz.”
Eski Horikita olsaydı, bu kadar ilerisini düşünemezdi.
Sudō’gile odaklanır; sınıfın sınavı geçmesini öncelik edinir. Rakiplerimize dikkat kesilmezdi.
Bu sefer, işi başından sıkı tutmaya odaklanmış.
“Şuan o ikilinin ne yapacağını kestirmek zor. Kişisel puanların, bu sınavda önemli payı olacağını düşünüyorum.”
Kişisel puanlar = para demekti.
Hani, para her kapıyı açar derler ya. Horikita bunun puanlar için de geçerli olduğunu savunuyordu.
9 ile 10’lar arasında hiçbir bağ yok. Iki taraf da birbirlerini tanımıyor. Kişisel puanlarla, bu işin kolayca ilerleyeceğini düşünebiliriz.
“A ile C sınıfının şuan ne kadar puanı var bilemiyorum. Başarılı öğrenciler üzerine bir savaş başlarsa, puanlarla onları kandırabilirler.”
“Evet. Kişisel puanlar 9’larla başa çıkmak için en kolay yol olacaktır.”
Kişisel puanları kullanarak başarılı öğrencilerin desteğini almayı, herkes düşünebilir.
Fakat, dikkat edilmesi gereken noktalar var: pervasızca kişisel puanlarınızı bu işe harcarsanız, puanlarınızdan olursunuz.
Bunu özellikle D sınıfı öğrencileri olarak biz biliyoruz; yaşadık. Puanımız bir süre çok azaldı, diğer sınıflardan daha müşkül duruma düştük.
“Normal şartlar altında, bazı öğrenciler için ortak puan yatırımı yapmamız lazım. ”
Bunu söyleme sebebim, ‘dişe diş kana kan’ atasözüne dayanıyor. Puan karşı, puanla savaş verebiliriz. Maalesef, açık arttırma yapar gibi, kim daha çok ödeyebilir’e geliyor konu.
Horikita’nın, Ichinose’in mesajına öfkelenmesinin sebebi ise…
“Önce bu tanışma toplantısını gözlemlemekle başlayalım. Şansımız olursa da kullanırım. Fakat aceleye getirme niyetinde değilim…?”
Daha fazla cümle kurmamasından, ilerisini düşünmediğini anladım.
“Bu arada, Ayanokōji-kun. Kendi başına partner bulabileceğini varsayıyorum?”
“Senden rica etsem, bulur musun bana birini?”
“Akademik başarın C olduğu için, kiminle eşleşsen halledersin diye düşünüyorum. Fakat istersen, yardımcı olabilirim.”
“Sağ ol. Lazım olursa, haber ederim.”
9’lardan Horikita ya da Yōsuke ile birileri partner olursa, onların beyaz odadan olma ihtimali sıfırlanacak.
Onlar partnerliği netleştirmeden, yer değiştirme şansım var. Bir de, rakibim bu ihtimali düşünerek erken davranabilir.. yaşanabilecek her ihtimali düşünmek zorunda olduğumdan, biraz zorlanacağım.
Dahası, Horikita ya da Yōsuke ile eşleşmeye karar veren öğrencilerin, bir anda benimle yer değiştirmeye gönüllü olacaklarından da emin değilim. Fikirlerini değiştirmek zor olacak.
“Zaman ayır bence. %5’lik ceza epey ağır. ”
“Haklısın.”
Uzun zaman harcama niyetinde değilim. Tek derdim, beyaz oda öğrencisinin kim olduğunu bulmak.
O kişinin, 9’lar arasına girip onlardan birine dönüştüğüne eminim; hiç şüphem yok.
★ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ★