Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 28 - Batan Gemi
Cilt 14 – Bölüm 28 – Batan Gemi
Issız adada geçirdiğim beşinci günde, yalnız bir 9.sınıf öğrencisiyle karşılaştım.
Bir öğrenciyle karşılaşmak alışılmadık bir olay değildi. Bu kadar büyük bir adada herkes istediği gibi gezinse dahi, sınıf arkadaşları ya da başka sınıflardan öğrencilerle yolları kesişirdi. Bu tür karşılaşmaların çoğu tesadüften ibaretti.
Ancak, bu özel karşılaşmada durum karışıktı. Gizlice bana verilen bir telsiz sayesinde bu öğrenciyle önceden buluşmak için sözleşmiştik.
Zaten şartlar beni, bu görüşmeye zorlamıştı; başka seçeneğim yoktu.
Beni gülümseyerek karşıladı. Yaklaştıkça, ona ben de gülümsedim. Çevrede kimsenin olmadığından emin olduktan sonra, sessizliğimi bozdum.
“Bu sabah telsizden raporunu aldım. Ne olduğunu açıklayacaksın, değil mi?”
Cevapsız kalınca, 9. sınıf öğrencisine adıyla seslendim.
“Yagami-kun.”
9/B’nin fiili lideri: Yagami Takuya.
“Bu kadar kısa sürede buraya geldiğin için çok teşekkür ederim.”
“Formaliteleri geç. Senden açıklama bekliyorum.”
Acil cevap beklerken Yagami, hoşnut değilmiş gibi bakışlarını kaçırdı.
Kısa bir süre sonra, kafasını çevirip benimle göz göze geldi.
“İşler bazen beklenmedik bir yola sapar, Kushida-senpai.”
Sanki başkasının sorunuymuş gibi konuşuyor. Beni çileden çıkarıyor. Maskemin arkasına saklanmaya devam ederek bu işi çözemeyeceğim galiba.
“Beklenmedik ne demek? 9.sınıfların geçmişimi öğrenmesi senin suçun, değil mi?”
Yagami bu sabah benimle iletişime geçtiğinde, 9/A’dan Takahashi Osamu, 9/C’den Tsubaki Sakurako ve Utomiya Riku ve 9/D’den Hōsen Kazuomi’nin benimle ilgili bildiklerini itiraf etmesi için ona baskı yaptığını söyledi.
İddiasına göre, dördü başından beri ilişkimizden şüpheleniyormuş ve Yagami’nin onların baskısından kurtulacak durumda değilmiş.
Bu konu, bana verdiği yarım yamalak cevaplarla halının altına süpürülebilecek sorunlardan değildi.
“İzninle, önce özür dileyeyim.”
“Cidden mi? Özür dilesen ne değişecek söyler misin?”
Sırrımı bilen dört kişi daha var artık.
Artık tek başıma üstesinden gelebileceğim bir durum da değil.
“Tsubaki-san‘gil beklentimden çok daha fazla bilgi sahibiydiler. Benim için de sürpriz oldu.”
“Sürpriz mi? Bu aptallık.”
“Lütfen. Sakin ol, Kushida-senpai. Tsubaki-san ve diğer 9.sınıflar şu an önemli değil.”
“Ne?”
“Amaçları Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak. Geçmişinin nasıl olduğuyla pek ilgilendiklerini sanmam, Kushida-senpai.”
İlgilenip ilgilenmemeleri kimin umurunda ki.
Hassas noktamı bilen insanlarla aynı çatı altında yaşamaya katlanamıyorum ben zaten.
Neden kimse bunu anlayamıyor?
“Ayrıca, bu dördü 9. sınıf öğrencisi. Senin gibi bir 10. sınıf öğrencisiyle bağları yok, Kushida-senpai.”
“Hah! Güldürme beni… Şu anda lanet olası bir adada birbirimizle yarıştığımızın sen de farkındasındır? Onlarla karşı karşıya geldiğim ilk anda, başımı ezecek bilgileri var!”
Bu durum, beni dezavantajlı duruma sokar.
Bana her şeyi ifşa etme tehdidiyle şantaj yaparlarsa, hangi dönemden olurlarsa olsunlar sonuç değişmez ki. Onların her talebine cevap vermek zorunda kalırım.
“Evet, galiba haklısın. Senpai’nin bakış açısından, bu son derece önemli olmalı.”
Yagami benim için ne anlam ifade ettiğini anladığını belli etti.
“Bu dördünü şu anda okuldan attırmak imkansız değil mi?”
“Beni aşağılıyor musun? Kendini fazla kaptırmasan iyi olur.”
“… Özür. Ama yine de o anda en doğru seçimi yaptığımı düşünüyorum.”
İznim olmadan sırlarımı söylemek nasıl “en doğru seçim” olabilir?
Bu çocuk böyle konuşurken bir tane burnuna patlatasım geliyor!
“Yolcu gemisinde sana ne dediğimi hatırlıyor musun? Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak için nasıl bir strateji planladığımı?”
Tabii ki hatırlıyorum.
Yagami, Ayanokōji’yi okuldan almak için adada gerçekleştireceği gizli bir plan yapmıştı.
O zaman bana sadece bir telsiz vermiş, tam olarak planının detaylarını anlatmamıştı.
“Senin iyiliğin için Kushida-senpai, stratejime birkaç şey ekleyeceğim.”
“Eklemek mi?”
“Ayanokōji-senpai‘nin işi bittikten sonra, bu dördüne… istenmeyen misafirlere de çıkışı göstereceğim. Bu sorununu, çözer değil mi?”
Yagami, sesinde suçluluk duygusuna yer vermeden konuştu.
“Şimdilik, durumu bir gözden geçirelim. Şu anda, Ayanokōji-senpai’nin okuldan attırılması sorunsuz geçse bile, bu başarının çoğu 9/C‘den Tsubaki-san’a gidecek. Sen ve ben 20 milyondan çok büyük bir pay alamayız.”
“Puanlar umurumda değil.”
“Haklısın ama elinin altında yüklü miktar puan olması, kendini güvende hissetmeni sağlar.”
Yagami’nin tüm fikirlerini gönülsüz de olsam dinledim.
Zaten içinde bulunduğum durum yüzünden başka çarem de yok.
Bu batan gemide daha fazla eli kolu bağlı oturamam.
“Seninle işim bitti. Yanlış kişiye bel bağladığım gün gibi ortada.”
Bugün buraya kadar Yagami bana böyle emir versin diye gelmedim.
Aksine, aramıza bir çizgi çizip mesafe koymak için geldim.
“Hala bu işten kurtulabilirsin.”
“Artık çok geç.”
“Hayır, çok geç değil. Bu, senin için bir şans hatta.”
“Ne…?”
“Şu anda, Ayanokōji-senpai‘yi Nanase-san meşgul ediyor.”
“Nanase mi? 9/D sınıfındaki kız değil mi o? Yoksa—“
“Lütfen endişelenme. Nanase-san, hiçbir şey bilmiyor, senpai.”
“Artık söylediğin hiçbir şeye güvenemeyeceğimi biliyorsun, değil mi?”
“Güvenine ihanet ettiğim için gerçekten özür dilerim. Ama lütfen, beni bi dinle.”
Bir süredir ne kadar sinirli olduğumu açıkça belirtmeme rağmen, Yagami konuşmaya devam etti.
“Hōsen-kun ile birlikte Ayanokōji-senpai’yi okuldan attırmak için ilk denemelerinden bahsetmiştim, hatırlıyorsun değil mi? Bu sefer de stratejilerinin ne olduğuna dair bir fikrim var.”
“… Eee? Neymiş? Konuş.”
“Hōsen-kun’un fikri olduğunu düşünürsek, bu işe şiddet karışacağına eminim.”
“Şiddet mi? Müdür Vekili, öğrenciler arasında ortaya çıkan küçük anlaşmazlıklara göz yumacağını söyledi ama okuldan atılmayı garantilemez ki.”
“Eğer hafif bir kavga ise evet, dediğin doğru. Ama ya ürkütücü ve kan içeren bir kavga olursa, o zaman ne olur?”
“Hōsen böyle bir şey yapacak kadar acımasız. Ama Ayanokōji kendi paçasını kurtarırsa, okuldan atılan tek kişi kendisi olur?”
Ayanokōji sakatlık nedeniyle sınavdan diskalifiye edilebilir. Ama bu sebepten okuldan atılacağına inanmak zor.
“Bu sefer, Ayanokōji-senpai ile kavga eden Hōsen-kun olmayacaktır. Dediğin gibi, Hōsen-kun’un zaten kötü bir namı var, kavga çıkarsa okul ilk ondan şüphelenir.”
“Eğer böyle diyorsan, o zaman…”
“Evet. Ayanokōji-senpai ile Nanase-san arasında olacak. Nanase‘nin ona el kaldırmasına hemen karşılık vermez belki. Ama Nanase bu işi kafasına koyarsa, elinden geleni yapacaktır. Belki de ona el kaldırtır? Ya da onun üstüne çıkıp onu yere serer? Aralarında çekişmeli ve çirkin şeyler yaşanacağı kesin.”
Dediği gibi, bu ikili arasında bir düello çıkarsa… ciddi bir olay olur.
“Yani… Planları, Nanase’nin okula Ayanokōji’nin onu dövdüğünü söylemesi, öyle mi..?”
“Evet. Bu yüzden onlara göz kulak olmalıyız. Harekete geçtiğinde, hamlemizi yapmalıyız.”
“Tüm bu tahminlerin doğru olsa da, ne zaman dövüşeceklerini bilmiyoruz değil mi? 7/24 onların etrafında dolaşamayız.”
“O işi çoktan hallettim. Biri bana hangi gün olacağını söyledi.”
“Biri mi…?”
“Kimliğini açıklayamam ama güvenilir birisi. Her neyse, Nanase-san sınavın yedinci gününde hamlesini yapacakmış. Kesin zaman belirsiz, yeterince uzak bir yere vardıklarında…”
..Sonra işler çirkinleşecekti.
“Peki, senin planın tam olarak ne? Diğer 9.sınıflara ayak uydurmak mı?”
“Tabletlerde video kaydetme özelliği var, değil mi? Eğer kavgalarını kaydedersek, video kanıtlarımız olur.”
Kavgalarının video kanıdıyla okula teslim edersek, okuldan atılma riskiyle karşı karşıya kalır.
“Ama tek bir video okuldan atılmasını garantilemeyebilir.”
“En azından tehdit olarak kullanabiliriz. Hatta kendi isteğiyle okulu bırakabilir.”
Yagami’nin bana anlatmaya çalıştığını anladım.
Eğer gerçekten söylediği gibi sonuçlanırsa, kanıt bize üstünlük sağlayacaktır.
“Videoyu kaydetme işini sana bırakıyorum, Kushida-senpai.”
“Huh? Neden ben..? Kendin yapamaz mısın?”
“Bana kıyasla ona yaklaşan sen olursan, doğal gelir.”
“Böyle düşünen sadece sensin. Ayanokōji bana karşı dikkat kesiliyor hep.”
“Bir erkek olarak gözümün önümde bir kavga çıkarsa, öne atılıp müdahale etmem beklenir. Orada video çekmem değil. Doğrudan müdahale edecek kadar cesur olmamasına rağmen, tabletini açıp olanları kaydetmeyi başaran ürkek kız olarak anılırsın. Fail sınıf arkadaşın olduğu halde, haksızlık karşısında korkmadan gerçekleri ortaya çıkartan, haklının yanında olan kişi olacaksın.”
“Haklının yanında olmak iyi güzel de, sınıf arkadaşlarım içimizden birini sattığım için beni küçümseyebilir.”
“O zaman, videoyu bana verebilirsin. Anonim bir kaynaktan aldığımı söylerim.”
Yagami beni ikna etmek için elinden geleni yapıyordu. Oysa benim için, Nanase’nin ya da başka birinin, Ayanokōji’yi devre dışı bırakması yeter de artardı.
Tabii, başarı oranını % 1 oranında bile artırmak, çabama değerdi.
“Artık batan bir gemide olmak istemiyorum.”
“Tabii.”
“… Peki senin rolün ne? Bu işi bana kitleyip uzaktan seyirci kalmayacaksın herhalde?”
“Tabii ki hayır. O gün, telsizden sana destek sağlayacağım. ‘GPS Arama’ özelliği yarın kullanıma sunulduğunda, Ayanokōji-senpai’nin konumunu istediğin zaman sana aktarabilirim. Onları takip ederken mesafeni koruyabileceksin. Ayrıca…”
“Ayrıca ne?”
“Tsubaki-san da tuzak kurabilir. Bizimle aynı anda bir şeyler yapmaya çalışabilir. Onların da neyin peşinde olduklarını öğrenmek için etraftı kolaçan edeceğim.”
“Peki ya grubundaki Utomiya denen çocuk?”
“O, Tsubaki-san’ın piyonlarından biri. Onun bir şeyler yapacağını sanmam.”
Yagami’nin söylediklerine inanmamak ama aynı zamanda da kulak asmak önemliydi.
Ama şu an, kendime bir çıkar yol bulamadığım için mecburdum.
“Benim için yapacaksın, değil mi Kushida-senpai?”
“… Başka seçeneğim yok.”
Artık benim için bir çıkış yolu yoktu.
Bu okuldaki konumumu korumak adına… sosyal statüm için.. Daha fazla hataya yer yoktu.
✩ ✩ ✩