Elitler Sınıfı - Cilt 14 - Bölüm 5 - Fark
Cilt 14 – Bölüm 5 – Fark
“Yoo~hoo~ Ayanokōji-kun!”
Yaklaşık 40 dakikalık bir yürüyüşten sonra C6 görev bölgesine vardım. 10/C’nin sınıf öğretmeni Hoshinomiya-sensei’yi, güneşin kavurucu sıcağından kaçınmak adına bir çadırın içinde beklerken buldum.
Ayrıca, çevrede üç okul döneminden yaklaşık 20 öğrenci vardı.
“Buraya kadar gelmişsin ama ne yazık ki, kayıt yaklaşık beş dakika önce kapandı.”
Hoshinomiya-sensei dışında, toplanan öğrencilere görevde yardımcı olan daha önce hiç görmediğim bir yetişkin daha vardı.
“Demek öyle.”
Madem kayıt bitti, o zaman burada daha fazla kalmanın bir anlamı yok.
Tam bu öğretmenle daha fazla yan yana kalmayayım diye geri dönmek için arkamı dönmüşken Hoshinomiya-sensei, beni kolumdan tuttu.
“Acele etmesene! Arkanı yaslanıp bir süre izle burayı~”
“Bir öğretmenin kendi keyfi için, öğrencilerin vaktini çalmasının yanlış olduğunu düşünmüyor musunuz?”
“Ayy, abartmasan! Bu iş bittikten sonra da çok vaktin olacak.”
Bir öğretmen olarak, bu sınavın gerçekliğinin farkında olmalıydı.
Burada ayırdığım gereksiz bir saniye bile, zaferle yenilgiyi belirleyecek kadar önemliydi.
…ama bu kadın peşimi bırakacak gibi durmuyor.
“Geldiğim alan D7’ydi. Bir sonraki bölgemin burası, C6 bölgesi, olması mümkün. Erkenci bonusumu kaybetmeme sebep olursanız sorumluluğu üstlenecek misiniz?”
O an, Hoshinomiya-sensei alelacele kolumu serbest bırakıp birkaç adım geriye attı.
“S-seni zalim! Ayıp ama, Ayanokōji-kun. Dalga geçme benimle. A-ayıp~ Tek istediğim birazcık sohbet etmekti, hepsi bu. Son zamanlarda kendimi çok huysuz hissediyorum. Biraz oturup beni dinlesen, olmaz mı?”
Kolumu bırakmasına rağmen, sohbetimizin bitmesini istemiyor gibiydi.
İstemeden de olsa ona eşlik edip onu dinlemeye karar verdim, en azından bir süreliğine…
“Dönem sonu sınavından beri, ha? Baş başa böyle konuşmamız, yani.”
“Evet.”
O sıralar ön sıradan yarışmama tanık olduğu gibi, matematikten de tam puan almıştım. Bana karşı her zamankinden daha temkinli olduğunu varsayıyorum.
“Son zamanlarda çok dikkat çekiyorsun, farkında mısın? Göze batmayı sevmediğini sanıyordum.”
“Sevmiyorum.”
“O zaman neden matematikte tam puan aldın? Yani, birden tüm soruları cevaplayabilmene şaşırdım. Hatta benim bile çözemediğim bir soru vardı.”
Kendini potansiyel olarak Chabashira’nın rakibi olarak gören birinin bakış açısından, işlerin gidişatından hoşnut olmaması doğaldı. Ama nedense bu hırsını, benden çıkarıyormuş gibi hissediyorum.
“Emin misiniz? Bu tür soruları çözebilecek pek çok öğrenci olduğunu düşünüyorum.”
“Çözebilecek öğrenci var mıdır ki? Hmm… Tahmini bir cevap veriyorsun sanki? En azından A ya da B sınıfı öğrencilerinden bu performansı beklerdim. Ama sen hangi sınıftasın, Ayanokōji-kun? A… B… C… değil, evet D sınıfı. Tekrar ediyorum: ‘D Sınıfı’. Kabalık yaptığımı düşünebilirsin ama sorunlu çocuklarla dolu, arızalılar sınıfı olarak tabir edebileceğimiz bir sınıfta, senin gibi iddialı öğrencilerin olduğunu mu söylüyorsun?”
“Kendimden emin değilim ama 10/D sınıfında seçkin öğrenci çok. Dahası, 9/D’de de aynı durum söz konusu. Haksız mıyım?”
Özellikle 11. sınıf öğrencileri hakkında bilgi sahibi olmadığım için, onlar hakkında hiçbir şey söylemedim.
“Ah… doğru diyorsun ama… Okulun politikaları geçen yıldan bu yana biraz değişti?”
Bana bunu soruyor sormasına da, cevabını bilmemin imkanı yoktu.
Anlamsız konuşmamızın ortasında, Kavrama Gücü Ölçüm Görevi başladı. Oshio adında 11. sınıf öğrencisi ilk sırada yer alıyordu. Görev için kayıt yaptırdıkları sırayla başladılar galiba. Ve katılımcılar arasında sınıf arkadaşım Sudō’yu gördüm. Grup üyeleri; Ike ve Hondō, etrafta görünmüyordu. Onlardan ayrılıp görevde yer almak için buraya koşmuş galiba.
“Olağanüstü D sınıfı öğrencileri olduğuna katılıyorum, elbette. Ama sınıflarını bir arada tutacak kadar iyi olduklarını düşünmüyorum. Sense, çevreni etkiliyorsun. Bendeki izlenimin bu.”
Çevremi etkiliyorum, öyle mi? Böyle bir izlenime sahip olmamalıydı, en azından bir yabancının bakış açısı böyle olmamalıydı.
Tavrından, benim şartlarıma çok aşina bir izlenim çiziyordu.
Benim hakkımda bilgi topladığını varsaymam daha doğru olacaktır.
“Her neyse, burada soğukkanlılığımı kaybettim biraz. İlk defa sınıfım C sınıfına bu şekilde düştü. Tam olarak ne diyeceğimi de bilemiyorum. Yani, eskiden hep bir düzende ilerlerdi her şey. A ile B kapışırken, D ile C yarışırdı falan. Anlatabiliyor muyum~?”
Eğer söyledikleri doğruysa, o zaman bu ‘düzen’ geçmişte kalmış.
“Bu sınıfın A sınıfına ulaşacağını düşünmüştüm, ama… eh…”
Sınıf 10/C’nin mevcut durumundan duyduğu memnuniyetsizliği açıkça dile getirdi.
“Bu konuda bir şeyler yapmak, sınıf öğretmeni olarak sizin göreviniz değil mi?”
“Ne kadar kırıcı konuşuyorsun!”
Kulaklarını elleriyle kapatıp daha fazla duymaya istekli olmadığını belli etti.
Henüz gelişimi tamamlanmamış bir yetişkin gibi. Daha doğrusu, öğrencilik yıllarından uzaklaşamamış, hala mezun olamamış koca bir kadın.
“Ah ben, ah ben! Bu sensei’nin senin için devrim etkisinde güzel bir fikri var! Katsuragi-kun’un 10/B’ye geçmesi gibi, sen de benim sınıfıma transfer olabilirsin, Ayanokōji-kun! Nasıl fikir?”
Devrim etkisindeymiş, peh. Ishizaki gibilerin bile aklına gelebilecek türden bir fikir bu.
“Ben de ne diyeceğinizi merak ediyordum. Gerçekten tuhaf bir konudan bahsettiniz?”
“Bizimle birlikte A sınıfı hedefleyeceksin, değil mi? Değil mi?”
Konuşurken yine koluma uzandı. Hareketleri, karşı cinsle fiziksel teması kendi kişisel silahı olarak gören bir kadının hareketlerindendi. Ancak bileğime dokunmadan hemen önce, bocaladı.
Az önceki uyarımı hatırlamış olacak ki kendisini kontrol altında tutmak için elini geri çekip başını birkaç kez salladı.
“Mezuniyete kadar para biriktirsem bile 20 milyon puan toplayamam. Hem şu anda olduğu gibi, puanım olsa dahi, hangi sınıfın A Sınıfı olacağının garantisi yok. Son ana kadar bekleyip neler döndüğünü izlemek daha mantıklı değil mi?”
Daha yeni C sınıfına düşen sınıfına transfer olmak isteyen öğrenci bulması da zor.
“Bu kadar tarafsız konuşmak zorunda değildin…”
Sınıf değiştirecek maddi güce ulaşırsanız, mezuniyetinizin garanti olduğuna emin olduktan sonra o puanları kullanırsınız.
Tabii Katsuragi gibi bir sınıf tarafından bedavaya avlanmadıysanız…
Başarılı bir öğrencinin alt sınıflardan birine inme teklifini kabul etmesi imkansızdır. Birinin buna razı gelip kabul etme ihtimali olsa bile, tek kişiyle sınıfı, A sınıfına kadar yükseltme meselesi, başlı başına farklı bir tartışma konusuydu.
Birden bire, önümüze çıkan öğrenci grupları, iyi sonuç alan biri belirince heyecanlandılar.
Oshio ikinci sıraya düşmüş olacak ki, yüzünde memnuniyetsiz olduğunu belli eden bir ifade vardı.
“Sudō-kun çok değişti, demi? Bunu sağlayan kim acaba, merak ediyorum.”
“Bilginiz olsun diye söylüyorum, ben değilim.”
Önemli bir rol oynamış olsam da, Sudō’nun gelişmesinde ağırlıklı olarak Horikita’nın payı vardı.
Kısa bir süre sonra, herkesin ölçümü bitti. Ama kimse, Sudō’nun birincilik puanını geçemedi.
Ve böylece, Sudō’nun grubu 5 puan aldı. Toplamda da 8 puanları vardır. Aynı süre içerisinde benim kazandığım bir puanla karşılaştırıldığında, fark dünyalar kadar.
Görev sona erer ermez, öğrenciler dağılmaya başladı; Tıpkı göçmen kuş sürüsü gibi, bu görevden başka bir göreve yöneldiler.
“O zaman, bana müsaade.”
Beni burada tutmak için bahanesini kalmadığına göre, Hoshinomiya gitmeme izin verdi.
“Sınavın bitmesine iki hafta var. Adanın etrafında çok sık görev alacağım, belki tekrar görüşürüz~”
Mümkünse onu bir daha görmek istemem. Kafamda bunu düşünürken, görev bölgesinden uzaklaştım.
✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩ ✩