Elitler Sınıfı - Cilt 15.5 - Bölüm 26 - İz Peşinde
Cilt 15.5 – Bölüm 26 – İz Peşinde
Öğretmenlerin sitem ettiği gün…. Öğretmenlerinin dertleri hakkında hiçbir şey bilmeyen öğrenciler, lüks yolcu gemisinde kaldıkları süre boyunca güzel anılar biriktirmek adına eğleniyorlardı.
Ama ben, Horikita Suzune, bu tatilden geriye kalan zamanımı tamamen farklı bir amaç için kullanacağım.
Özel havuz girişinin önünde resepsiyonistler için bir masa kurulmuştu. Havuzu kullanmak isteyenler burada ön kayıt yaptırıp ödeme yapıyorlardı. Özel havuzun öğrenciler arasında çok popüler olduğunu duydum, büyük ihtimalle doludur. Zaten aradığım şey de bu doluluk.
“Affedersiniz, özel havuz için rezervasyon yaptırmayı düşünüyorum da ne yapmam gerekiyor?”
Resepsiyondaki görevliyle konuştum. Çalışan, her öğrenciye aynı açıklamayı yapmış olacak ki, ezberden konuştu.
“Bu formu tercih ettiğin zaman aralığını belirterek doldurman gerekiyor. Eğer istediğin saatler doluysa, arka sayfada bekleme listesi var. Oraya yazıyorsun.”
Bu sözlerin ardından çalışan, bana formun olduğu bir liste uzattı. Buraya özel havuzun tadını çıkarmak için gelmemiştim. Elimde tuttuğum liste için, buradaydım.
“Doldurup geliyorum.”
Kafe gibi yerlerde rezervasyon için tabletler ya da uygulamalar kullanılıyordu. Ancak özel havuzları bir saat süre ile günler öncesinden rezerve edebiliyordunuz. Ve kağıt üzerinden rezervasyon yapılıyordu.
Rezervasyon yaptırmak için tarih bakıyormuşum gibi yaparak herkesin el yazısına göz attım.
Özel havuzu gruplar halinde kullanabiliyordunuz ama formu grubun temsilcisi olan kişi dolduruyordu.
Aslında, geçen günkü hazine avı oyunuyla bu işi halletme niyetindeydim. Okulun öğrencilerinin yarısı katılmıştı. Ancak 9.sınıf öğrencileri katılım oranı % 66 civarı idi. Oyun bitmeden önce, katılan tüm 9.sınıf öğrencilerinin isimlerini ve el yazılarını kontrol ettim, ancak hatırladığım el yazısıyla eşleşen tek bir aday yoktu.
Bana o notu bırakan kişi kalan %34’ün arasındaydı? Belki de isimlerini el yazılarıyla eşleştirmemi istemedikleri için katılmadılar..
Sebebi ne olursa olsun, kalan öğrencileri yazılarını kontrol etmeye devam edeceğim.
Şuan, beni en çok etkileyen özel havuzun rezervasyon oranıydı. Son gün de dahil olmak üzere neredeyse tüm zaman aralıkları doldurulmuş. Rezervasyonu bir gün öncesinden iptal etmek, kişiyi zarara sokmuyordu. Bu yüzden son ana kadar iptal etmeyip her ihtimale karşı dolduranlar olabilirdi.
Temsilcinin adını ve katılımcı sayısını yazabileceğiniz bir alan vardı, ancak hangi dönemde olduğunuzu yazmanıza gerek yoktu.
O kağıttaki el yazısı gerçekten çok güzeldi. Sayfaları inceledim, herkesin el yazısını kontrol ettim. Aynı seviyede bir yazı bulamadım. Kolay olmayacağına dair içimde bir his vardı. Ne yazık ki tam da korktuğum başıma geldi.
Her gün öğrencilerin adını ve el yazısını görme fırsatım olmuyordu. Madem göz atarak bulamadım, şimdi işi zorlaştırmam gerekiyor. Her isme ÖYD’den bakarak kafamda bir fikir oluşturmalı, isimleri eşleştirmeliyim.
Listede yüzlerce rezervasyon olmamasına rağmen, kontrol sürecim uzun zaman alacaktır. Kötü el yazısıyla yazılan öğrencileri atlamak gerekse de, kimi gözden çıkardığımın bilincinde olmalıyım.
9/B’den Kibayashi-kun, 9/D’den Mochizuki-san’ı geçiyorum… Etou-san’ın el yazısını… dün hazine avı oyununda kontrol ettim. Resepsiyonistin bir çok işi vardır.. acele etmeliyim. Elimde telefon listeye bakarken bana dikkat etmediği için şanslıyım zaten.
Emin olmak adına 10. ve 11.sınıfların hazine avı katılımcı listelerini bile kontrol ettim, ama eşleşen kimse yoktu.
O notu yazan kişi nerede…?
Dokuzuncu kişiye bakmaya başladığımda, kaç dakika geçtiğini bile bilmiyordum. Resepsiyonist benden şüphelenmeye başlamasın diye, yavaşça ona arkadan yaklaştım. Yakınlarında durdum.
“Hey… Daha uzun sürecek mi?”
“Eh?! Ah, evet, evet. Özür dilerim. Bize hangi zaman uygun bulmakta biraz zorlanıyorum.”
Resepsiyoniste o kadar odaklanmıştım ki arkamda duran öğrenciyi fark edemedim. Öğrencilerin rezervasyon yaptırmaya gelmeyeceğini düşünmüştüm, yoksa takip mi edildim…?
Araştırmamın dışında tutulacak öğrencilerin bir listesini yapmak adına onu bekletmeyeyim. Önce çocuğun rezervasyon yaptırmasına izin vermek daha iyi olacak. Üst sınıflardan birine de benzemiyordu; Muhtemelen 9’lardan biri.
“Karar vermem biraz zaman alacak gibi, sen hallet işini.”
“Öyle mi dersin? O zaman, izninle senpai.”
Bu sözlerinin ardından, erkek öğrenci listeleri benden aldı. Uzun boylu birisi. Sudou-kun’la aynı boydaydı, ya da belki biraz daha kısadır. Telefonumdan devam ederken, bir arkadaşıma mesaj atıyormuş gibi davranarak rezervasyon formunu doldurmasını bekledim.
Rezervasyon için sınırlı sayıda boş zaman aralığı olduğundan, beklediğimden daha erken seçim yapıp formu geri uzattı. Bana bakarak:
“Çok teşekkür ederim..”
Formu elime alır almaz, onun doldurduğu kısma baktım.
“… Not edeyim.”
Temsilci adı: Ishigami Kyo. Kullanıcı sayısı: 5.
Hazine avı oyununa katılmadığı için, adını ilk kez görüyordum.
Zaten açık olan ÖYD uygulamasında adını araştırarak, 9/A’dan olduğunu öğrendim. El yazısı çok zarifti ve uzun yıllardır el yazısını geliştirdiği belli oluyordu.
Ancak, el yazısı alışkanlıklara çok yatkındır.. Issız adada gördüğüm daktilo tipli el yazısıyla aynı hissi vermiyordu.Tabii, şimdiye kadar gördüğüm en yakın el yazısı bu…
Elimde kağıt olsaydı, kontrol edebilirdim, ama Amasawa-san yırtıp attığı için, bu da mümkün değildi. Hafızamdaki harflerle Ishigami-kun’un yazdıklarının farklı olup olmadığından emin olamıyorum.
Kelimelere bakmaktan okuduğum kelimeler tüm anlamlarını yitiriyor gibi geldi… Birkaç gündür insanların el yazısına bakıp duruyorum. Kendime çok yüklendim.
“Affedersin; Biraz bekler misin?”
Arkasını dönmüş uzaklaşan Ishigami-kun’a hızlıca seslendim.
Bana merakla bakınca, şöyle devam ettim; “Şimdi arkadaşlarımla konuştum, bizimkilerin istediği zaman ile senin yazdığın zaman aralığı çakışıyor.. azıcık konuşabilir miyiz?”
Herhangi bir konu açıp, Ayanokouji-kun’un atılacağını ima eden notu bırakanın o olup olmadığına dair bir ipucu istiyorum.
“Olur ama arkadaşlarıma yer ayırttığımı söyledim.”
Telefonu ters çevirerek yüzüme doğru kaldırdım. Şimdilik dikkatini çekmeyi başardım. Eğer bu çocuk notu ıssız adada yazan kişiyse, beni tanıyordur. Çadırıma bizzat notu teslim ettiğini düşünürsek…
“Listeyi tekrar görebilir miyim?”
“Tabii ki, kusura bakma.”
“Hayır, ne demek, Horikita-senpai.”
Adımla seslenince kalp atışlarım daha hızlı atmaya başladı.
“… Demek adımı biliyorsun. Seninle daha önce konuştuğumu hatırlamıyorum.”
“Akademik başarısı yüksek 10.sınıf öğrencilerinin isimlerinin ve yüzlerinin çoğunu okula girdikten hemen sonra düzenlenen ilk özel sınav için öğrenmiştim.”
ÖYD uygulaması öğrencilerin birbirini tanımasına yardımcı oluyordu.
“İyi bir hafızan varmış. Ben de akademik başarısı yüksek bazı öğrencilerin adını ezberlemeye niyetlenmiştim ama seni hatırlayamadım, Ishigami-kun.”
“Çünkü ben pek göze çarpan biri değilim.”
Herhangi bir çatışma olmadan ve benden şüphelenilmeden ilerliyorum. Kesin bir şey bulamadım ama yine de el yazısında bir farklılık hissettim. Onu daha fazla tutmayayım, gitmesine izin vereyim.
“Sana bir şey sorabilir miyim, Horikita-senpai?”
Bu sefer Ishigami-kun konuşmaya başladı.
“Beni durdurduğunda, akademik başarısı yüksek öğrencilerin adlarını ezberlemeye niyetlendim ama seni hatırlayamadım dedin değil mi?”
“Evet, ne oldu?”
Garip bir şey söylediğimi hatırlamıyorum, ama…
“Gerçekten beni hatırlamıyor musun?” Onay beklercesine sordu.
“Evet, hatırlamıyorum..”
Ishigami-kun’u hatırlamadığım bir gerçekti.
“O zaman, akademik başarımın yüksek olduğunu ne zaman öğrendin? Rezervasyon için arkadaşlarınla konuştuğunu söyledin ama ÖYD‘yi açıp bakman da uzun zaman alır.”
Nokta atışı yapmıştı… Hemen cevap veremedim. Listede adını bulmanın garip bir yanı yoktu. Tıpkı Ishigami-kun’un dediği gibi, onun yüksek akademik başarısını bilmem garipti.
Bu soruyu daha erken de sorabilirdi ama sona saklamış. Tam da muhabbet sorunsuz gittiği için rahatlamışken, beni faka bastırdı.
“ÖYD zaten arka planda çalışıyordu. Adın arkadaşlarımla belirlediğim zaman aralığında görünce, sen olup olmadığından emin olmak için aceleyle fotoğrafını kontrol ettim.”
Bu sözlerimin ardından, arkadaşlarıyla telefonda görüştükten sonra, Ishigami-kun rezervasyon saatini değiştirdi.
“Peki. Senden şüphelendiğim için özür dilerim.”
“Önemli değil. Şaşırttım galiba seni, bu yüzden şüphelenmen doğal.”
“O zaman, izninle ben gideyim.”
“Ah… sağ ol, Ishigami-kun, rezervasyon değişikliği için teşekkür ederim.”
“Önemli değil, ama───”
Bir şeyler demek üzereydi ki, biraz tereddüt etti.
“Buyur?”
“Yok, önemli bir şey değil. Sonra görüşürüz, senpai.”
“Tamam. Görüşürüz.”
Düşündüğüm gibi olmadı ve Ishigami-kun arkasını dönüp uzaklaştı. El yazısından suçlu olduğu hissine sahip değildim ama nedense kişiliğini merak ettim.
Şimdilik, onu potansiyel suçlu olarak düşüneceğim. Onu ne beyaz listeye alabiliyorum ne de kara listeye. Gri renkle adını çizmişim gibi düşüneceğim.
Figürü kaybolana kadar onu izledikten sonra, resepsiyona dönüp listeyi verdim. Malum, az önce rezervasyonumu yapmış oldum.
Az biraz zaman geçsin, rezervasyonu iptal edeceğim. Zaten, bir ipucu bulamadığım için bir sonraki hamlemi düşünmek zorundayım.
“Yüzünde çok ciddi bir ifade var~ Horikita-san.”
Hoshinomiya-sensei beliriverdi. Sınıfından Kanzaki-kun’la birlikte gelmiş, göz göze geldik.
“Öyle mi diyorsunuz? Normalden farklı değilim aslında.”
“Gerçekten mi, emin olamadım şimdi.”
Beni endişelendiren, Hoshinomiya-sensei’nin elinin duvara dayalı olmasıydı.
“Ummm, iyi misiniz?”
“Oh~ duruşuma mı takıldın? Sorun yok, yetişkinlerin hastalıklarından biri işte.”
Yetişkinlere özgü bir hastalık mı? Acaba hangi hastalık…
“Her neyse, az önceki şu havalı çocuk… Umm, kimdi ya? Daha önce bir yerde gördüm ama çıkaramadım.”
Hoshinomiya’nın az önce gördüğü kişi Ishigami-kun olabilir.
” 9/A’dan Ishigami’ydi.”
Cevap vermeme fırsat vermeden yanında duran Kanzaki-kun cevapladı.
“Eh? 9‘lardan mı? Yani… 10 ve 11‘lerden birilerini tanımanız doğal ama…”
Nedense Hoshinomiya-sensei kafasını eğdi.
“Bir sorun mu var? Onunla ilgili bir bildiğiniz mi var?”
Bilgi edinmeyi umarak sordum.
“Evet, sanırım onu okulda görmüştüm, ama… yanlış görmüş olabilirim. Kusura bakma, Horikita-san, ama artık dayanabileceğimi sanmıyorum!”
Bacakları titreyerek Hoshinomiya-sensei güverteye koştu. Ne olduğunu anlayamadığım için, merakla onu takip ettim.
“Ağ, ugghh, eek!”
Acılı bir sesle dışarı koştu… Sonra, yüksek bir gürleme ile, ağzının açılmasını engellemeye çalışıp güvertenin korkuluğunu tuttu.
“Öğğğ!!”
Güçlü deniz meltemi…. kustuklarını uçurup götürdü. .
Onu kanzaki-kun’la birlikte izledim.
Ama sorun bi bakalım… ben ne izledim..
“Sensei… Az önce yaptığınız sorun teşkil ediyor.”
Hijyen ve ahlaki yönden yani, dikkat çekmeye çalıştım.
“Akşamdan kalmayım, bir de deniz tuttu. Halim kalmadı, Horikita-sa— Bluurrgghh!”
En azından okyanusta, açık denizdeydik.. Şükretmeliyim.
“Kusura bakmayın, odama geri dönüp uyumam gerekiyor… Özür, Kanzaki-kun… Sohbetimiz de bölündü.”
“Önemli değil, sensei. Sizi başka bir zaman tekrar çağırırım.”
“Ve bu halimi gösterdiğim için üzgünüm, Horikita-san… ugh!”
Elini çırparak salladıktan sonra çabucak ağzını kapatarak geminin içine döndü.
“… Meşgul birine benziyor.”
“Görmeye alışık değilsen, garipsemişsindir.“
“Defalarca gördün mü bu hallerini?”
“Sabahki rehberlik derslerinde üç kez falan denk geldik.”
Yani… Ne diyebilirim ki? Geçmiş olsun diyeyim en iyisi..
Hoshinomiya-sensei gözden kaybolduktan sonra, Kanzaki-kun’a hafifçe eğilip veda ederek arkamı döndüm.
“Ishigami‘yi nerden tanıyorsun, Horikita?”
Bana seslenip, duymayı beklemediğim bir şey hakkında konuşmaya başladı.
“Anlayamadım?”
Sözlerinin arkasındaki gerçek anlamı bilmediğim için, böyle belirsiz bir cevap verdim.
“Onunla konuşuyordun, değil mi?”
“Konuşma şeklini gördüm, onu tanıyor gibiydin. Adını da biliyordun.”
“10.sınıf olduktan hemen sonra gerçekleşen özel sınav nedeniyle, 9‘larla iletişim kurma fırsatım çok oldu.”
En iyi öğrencilerin çoğunu Sakayanagi-san ve Ryuuen-kun sınıfları kapmıştı.Kanzaki-kun’un bu süreçte Ishigami-kun’u tanıması şaşırtıcı değil, ancak… Genelde benimle konuşmayan Kanzaki-kun’un ilgisini çektiğime şaşırdım.
“Özel havuz rezervasyonu konusunda konuştuk.”
Durumu basitçe açıkladım, ama Kanzaki-kun ikna olmamış gibiydi.
“Bu arada, onu güvenilir birisi olarak görüyor musun?”
Gri listemde olduğu için, ne kadar doğru ipuçlarını takip ettiğimi bilmiyorum. Bu yüzden mümkün olduğunca çok bilgi almak istiyorum.
“Akademik başarısına diyecek yok. ÖYD‘den belli oluyor zaten.”
“Evet. A notuna sahip.”
Buna karşılık, fiziksel becerileri D- ile pek iyi değildi.
“Ama derslerinde başarılı olmak ile güvenilir olmak 2 farklı konu.”
“Ishigami’ye güvenip güvenemeyeceğini neden merak ediyorsun? Rezervasyonla pek ilgisi yok, hani.”
Şu anda, özel sınavların olmadığı bir yaz tatilinin ortasındaydık. Bu konuyu merak etmesi doğaldı. Kanzaki-kun’a ilgili olduğu için, sordum. Şimdi de burada keseceğim bu konuyu.
“Boş ver. Öylesine sordum.”
El yazısı hakkında bilgi vermemek adına konuyu kesip attım. Ancak, bana arkasını dönmediği gibi konuşmaya devam etti.
“O çocuğa güvenip güvenemeyeceğine dair bilgim yok değil.”
Garip bir şekilde ifade etti.. Kanzaki-kun’un, Ishigami-kun hakkında bir bildiği var demek.
“Sorularıma cevap verirsen, sana Ishigami’den bahsederim seve seve.”
Masum olduğunu düşünmeye başlayınca, bu konuyu irdelemeyecektim ama Kanzaki-kun’un normalden farklı davranıyor.
“Sorular derken? Merak ettiğin bir şey mi var?”
“Bir süredir sınıfın hakkında düşünüyordum, Horikita.”
“… Benim sınıfım?”
“Sınıf arkadaşların arasında, özellikle… Ayanokouji’nin gerçek yeteneğini bilmek istiyorum.”
“Bana böyle bir soru sorman manasız. Doğrudan ona sor?”
Burada Ayanokouji-kun’un adının geçmesine içten içe şaşırırken, konuyu saptırdım.
“Sorulduğunda düzgün bir cevap verecek biri olduğunu düşünmüyorum.”
“Olabilir. Ama benim ağzımdan çıkan sözlere güvenecek de değilsin, haksız mıyım?”
“Faydası dokunacak birkaç bilgi bana yeter de artar.”
“Birbirimizi bir süredir tanıyoruz, ama onun hakkında hiç bilgim yok.”
“Hiçbir şey bilmediğini söylemen mantıklı değil. Sınıfın lideri olarak, sınıf arkadaşlarının durumu hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olman gerek.”
“Henüz tüm sınıf arkadaşlarımın güvenini kazanamadım. Buna Ayanokouji-kun da dahil.”
Henüz gururla kendime lider diyecek niteliklere sahip değildim. En azından Sakayanagi-san, Ichinose-san ya da Ryuuen-kun seviyesinde değilim, bunun bilincindeyim.
“Bu yüzden bana açıkça cevap veremiyorsun. Demek sınıfınız için değerli birisi.”
“Seni bu şekilde uyarıyor olmam, sana onun değerini bir dereceye kadar hissettirecektir.”
Ayanokouji-kun’un tüm yeteneğini kullanıp kullanmadığını düşünüyorsa, fikirlerini memnuniyetle dinlerim.
“Bana sormak istediğin başka bir şey var mı?”
“Hayır, şu anda tek endişem bu.”
Eğer durum buysa, bana Ishigami-kun hakkında hiçbir şey söylemeyecek demektir.. Karşılık beklememeliyim diye düşünüyordum ki…
“Ishigami mükemmel, tutkulu ve iş bitiriciliği ile biliniyor. A sınıfının lideri olarak tanınmaya başlanmış, sınıf arkadaşları ona güveniyor. Ichinose ve Sakayanagi’nin en iyi yönlerinin bir öğrencide toplandığı birisi olarak söylesem abartmış olmam.”
“O zaman bu kişiliği, onu sınıf arkadaşları için güvenilir birisi yapıyordur.”
“Ancak, bu tavrı sadece arkadaşları içindir. Rakipleri için değildir.”
Bana yumuşak huylu bir öğrenci gibi göründüğü için şimdiye kadar sahip olduğum bilgilerle bu sözleriyle onu hayal etmek zordu.
“Peki ne dost ne de düşman olan birine karşı nasıl davranır?”
“Eğer ne dost ne de düşman olan biriyse, o zaman kayıtsız kalır.”
“Kayıtsız mı?”
Tam önümde konuşan Kanzaki-kun birden duraksadı.
“… Evet. Onun için önemli olmayan insanlara karşı, eminim umursamaz davranır.”
“Bana ‹görüşürüz’ dedi. Bu da tekrar görüşeceğimiz anlamına mı geliyor bilemiyorum?”
“Ishigami öyle mi dedi? Hayır, böyle şeyleri kolay söyleyen bir çocuk değil. Bunu gerçekten söyledi mi?”
“Onu yanlış duymadığımı düşünüyorum. Onun hakkında epey bilgi sahibisin.”
Kanzaki-kun ve Ishigami-kun arasında, ilgilendiğim konu dışında, bir şey olup olmadığını merak ettim.
“Detaylı bilgi sahibi değilim. Beni hiç ciddiye almadı.”
Kendi kendine mırıldandıktan sonra devam etti.
“O çocuk sadece dost ya da düşman edindiği kişilerle ilgilenir.Yani, Ishigami seni bu iki kategoriden birine koymuş, Horikita.”
“Böyle diyorsan ama ben anlam veremiyorum…”
Bugün ishigami-kun ile ilk kez konuşmuştum. Ondan önce hiç yüz yüze görüşmemiştik, hatta selamlaşmamıştık. Doğal olarak, ne dost ne de düşmanı konumundayım.
” Genelde bilgimiz dışında bağlarımız olur insanlarla.”
“Yani ben dolaylı olarak onu etkiliyorum, böyle mi diyorsun?”
“Bu olasılığı göz ardı edemeyiz.”
Kanzaki-kun’un söyledikleriyle ilgili anlayamadığım bir şey vardı.
Kanzaki-kun bir süre düşündükten sonra sessizce mırıldandı.
“Sana bir tavsiyede bulunayım. Ishigami’ye daha fazla bulaşma.”
“Zaten bulaşma niyetinde değilim de…. Bana tavsiye veriyorsun madem.. dikkat etmem gereken başka 9.sınıf öğrencisi var mı?”
“Diğer 9‘ları mı diyorsun?”
Şu ana kadar şüpheli olarak tanımlanabilecek tek bir kişi yoktu. İpucu istiyorum…
Amasawa-san veya başka isimleri anarsa, söyledikleri derin bir anlam kazanacak. En azından ben böyle düşünüyordum ki…
Kanzaki-kun, dönüp uzaklaşmadan önce;
“9‘lar arasında endişelenmen gereken tek kişi Ishigami.” diye yanıtladı.
….Aynı yönde gittiğimiz için Kanzaki-kun, bana doğru bakan Ibuki-san’ın yanından geçti, ama onunla göz teması bile kurmadı.
“Kanzaki ile yakın mısınız?”
“Hayır, hem de hiç. Bugün konuşacak ortak bir noktamız vardı sadece. Sorun mu var?”
“Onun da senin gibi zeki bir yüzü olması hoşuma gitmiyor.”
Bir de ciddi bir şeyler söyleyecek diye dinledim ben…
“Onunla ortak noktanız ney?”
“Ishigami-kun adında bir 9.sınıf öğrencisi. El yazısı biraz aradığımız kişiye benziyor.”
Ishigami-kun’un ÖYD’deki profilini gösterdim.
9/A Sınıfından Ishigami Kyo:
Akademik Başarı: A (92)
Fiziksel Becerileri: D- (25)
Uyum : B+ (77)
Toplumsal Katkı: D (31)
Genel Değerlendirme: B- (61)
“Dahası, konuşma ve davranışları, tuhaf geldi..Biraz rahatsız ediciydi.”
“Hmm? Bu sana karşı şüpheci olduğu anlamına mı geliyor?”
“Emin değilim. Bana daha çok masum geliyor, ama… Eğer bu fiziksel becerileri onun gerçek başarısı değilse, o zaman bir anda şüphelenebilirim.”
Şu anda bundan emin olmanın bir yolu yoktu.
“Bu Ishigami masum.” Ibuki-san araya girdi.
“Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?”
“Önceki gün, havuzda oynayan insanları izliyordum.”
“Yalnız mıydın? Çok üzüldüm.”
“Ha? Konuşmayım istersen?”
“Şaka yapıyorum, devam et.”
“Aman ya… Uzun boylu olduğu için, göze çarpıyor o çocuk. Vücudu normaldi, kaslı falan değildi. Spor yaptığı yok yani. Aradığın kişi Amasawa veya Ayanokouji gibi bir güce sahip olmalı, değil mi?”
“Havuza gitmenin nedeni bu olabilir mi… spor yapanları bulmak falan?”
Omuzlarını silkerek sanki <şimdi mi fark ettin?> der gibi devam etti.
“Güç ve vücut her zaman orantılı olur. Güçlü birisinin kaslı vücudu olur.”
Eğer bir amatör olsaydı, yanlış yönlendirmiş olurdu. Ibuki-san dövüş sanatlarıyla ilgileniyordu. Ishigami-kun’un üstü çıplak gördüyse, verdiği bilgi güvenilirdi.
“Senin için, gayet başarılı bir gözlem.”
Eğer Ibuki-san’ın bilgileri doğruysa, bu fiziksel yeteneğinin D- olduğu anlamına geliyordu. Tabii ki, suçlu tahminime göre potansiyel olarak güçlü bir insan olmayabilir, ancak… Masum olduğunu varsayabilirim.
“Tatil bitmek üzere, devam etmek için ikinci dönemin başlamasını beklememiz gerekecek.”
“Bu iş ne kadar sürer dersin?”
Neden merak ettiğini anlıyorum ama şu anda kesin bir kanıt yok ortada. Bir süre daha devam etmeliyiz.
Çeviren & editleyen: fatoshisme
- ••••✰✰✰✰✰✰✰✰•••••