Elitler Sınıfı - Cilt 16 - Bölüm 5 - Giriş
Cilt 16 – Bölüm 5 – Giriş
Öğlen molasında Yousuke kalkıp hemen öğretmen masasına geçti.
“Öğlen molasına çıkmadan önce biraz konuşalım mı, arkadaşlar? Fikrinizi duymak isterim.”
Bu sorusunun ardından, Kushida elini kaldırıp onun sözüne devam eder gibi konuştu.
“Um, Sınavdaki önergelere karşı nasıl mücadele vermemiz gerektiğiyle ilgili değil mi?”
“Evet. Mücadelesiz özel sınav yapmazlar değil mi.”
“Bu tarz durumlara karşı, anlaşmaya varmak adına bir lidere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum? Liderin seçimine uyarsak, o zaman bu özel sınavı sorunsuz bir şekilde atlatabileceğimizi inanıyorum.”
“Evet. Kushida-san’ın fikrine katılıyorum. Ancak lider ciddi bir sorumluluk taşıyacak.”
Seçimler hakkında birçok farklı görüş ortaya çıkarsa, kendi seçimlerini destekleyen öğrenciler sırf bu yüzden onu eleştirecektir. Sınıfı ustaca yönetebilecek bir lider olmalı.
“Senin için de uygunsa… Senden bu görevi üstlenmeni isteyebilir miyim, Horikita-san?”
“Ben mi?”
“Evet. Şimdiye kadar birçok kez liderimiz olarak görev aldın. Herkesi iyi kordine edebileceğini düşünüyorum. Tabii ki, Hirata-kun’un dediği gibi bu büyük bir sorumluluk, sorun etmeyeceksen…istiyorsan yani.”
“… Haklısın. Diğer sınıflar da buna benzer stratejiler kullanabilir. Görüşlerimiz farklı olduğunda lider gerekli olacaktır. Zamanı geldiğinde talimatlarıma karşı çıkacak olanlar şimdi bana kendilerini gösterebilirler mi?”
Sorumluluğun ağır olacağını duyduktan sonra, hiçbir öğrenci kendini aday olarak öne koymadığı gibi bu duruma itiraz da etmedi. Kushida’nın önerisini sorunsuz bir şekilde kabul ettiler ve acil durumlarda Horikita’nın rehberliğine başvurulması kararlaştırıldı.
Bu anlaşmadan sonra çeşitli görüşleri tartıştılar, ancak özel sınavla ilgili herhangi bir ana unsura karar vermediler. Bir süre sonra öğle molasına geçiş yapıldı.
“Hadi, yemek yiyelim. Siz de geliyorsunuz değil mi Yukimu, Miyacchi?”
Haruka’nın arkasını dönüp sormasıyla, onlar da ayağa kalkıp hazırlandı.
Ayanokouji grubunun üyeleri…. Ben de dahil olmak üzere beş kişilik küçük bir grup.
Beşimiz toplanmaya başlarken, bir öğrenci bize doğru koştu.
Göz göze gelince konuştu.
“Kiyotaka. Beraber öğle yemeği yiyelim.”
Beklemeden ve gergin bir şekilde bana baksa da..
Kei ile bana dikkat kesilmiyorlardı ama bir anda bakışlarını bize çevirdiler.
“Kusura bakmayın, bugün Kei ile yiyeceğim.”
Etrafımızdakiler neler olduğunu anlamadan önce sıramı itip ayağa kalktım.
“… kafeye gidelim, olur mu?”
“Ne… eh…? Bir dakika ya, bekle. Neden konuşmamızı kesiyorsun, Karuizawa-san.”
“Size engel olmuyorum ki? Kiyotaka’nın hayır dediğini duydun mu?”
“Ben duymadım ama… Bu ne şimdi? Sana önceden söz mi verdi? … Bir dakika “Kei” mi?”
Haruka birbirimize ilk adlarımızla seslendiğimizi biraz geç anladı.
“Kız arkadaşı olarak öncelik benim. Haksız mıyım?”
“Ha!”
“K—kız… arkadaş…?”
Haruka ve Airi tamamen farklı tepkiler gösterip birbirleriyle fısıldaştılar.
“Kiyotaka grubunuzla görüşmek için fazla zaman bulamayabilir… güzelce geçinelim ama olur mu?”
Kei koluma girerek gidelim dedi ve sınıftan çıktık.
Koyu kırmızıya dönen yüzünden, çok utandığını anladım. Onlara böyle kırıp sınıftan çıkmamızı beklemiyordum…
Haruka, Airi ve diğer öğrenciler şaşkına dönerken, peşimizden gelemediler.
⚝⚝⚝
Kei’nin kararlı bu tavrından sonra, sadece birkaç kişi tarafından bilinen ilişkimiz hemen sınıfça bilinen bir konu haline geldi. Muhtemelen bugün tüm okula yayılır.
Eh, Kei ile olan ilişkimle kaç öğrencinin ilgilendiğini bilemiyorum.
Yaz tatilinde bir araya gelen Shinohara ve Ike çifti de düşündüğüm kadar konuşulmuyordu. Aksine onların birlikte olması bekleniyormuş.
Arkadaşları arasında kıskanacak ya da cephe alacaklar var gibiydi. Ancak çoğu onları tebrik etti. Yavaşça ilişkisini geliştiriyorlar.
Birlikte yurda dönmek, randevulara gitmek derken… Bu ikili çok daha sık görülür olmuştu.
Ve bir anda onların ilişkisi sıradan bir konu haline geldi.
Sanırım Kei ile olan ilişkim de böyle ama bu konuda bir süre daha gürültülü çıkabilir. Çünkü ilişkimizi kaç öğrencinin öğreneceği belirsiz.
Sonuç olarak, herkes elbet öğrenecek.
“Heey, Kiyopon, yurda birlikte gidelim mi?”
… Airi’nin iyiliğini düşünen yakın arkadaşı Haruka bana yaklaşıp sordu.
Kei’nin okuldan sonra onunla yurda dönmemi isteyeceğini düşünmüştüm ama etrafı hala kızlarla çevrili ve onu sorguya çekiyorlardı.
“Hmm?”
Haruka, Airi’ye yardım etmemi ve ona göz kulak olmamı isteyecek sanırım….
Ama Airi sessizce yurda gitmeye hazırlanıyordu.
“Anlıyorum durumunu. Ancak olur da yurda birlikte dönmek istemezsen anlarım.”
Bu sözlerinin ardından, Haruka’nın ifadesi bir saniyeliğine sertleşti.
“Peki.”
Onunla çıktığım gerçeği açığa çıkınca, Ayanokouji grubunun toplanması kaçınılmaz olarak azaldı.
Madem böyle olacak, o zaman onları can kulağıyla dinlemeliyim.
Sınıftan çantalarımızı alıp çıktık. Kapıya doğru ilerledik.
Yolda, Haruka ağzını açmadan yürüdü.
Zaman zaman onun tarafına bakış attım. Kızgınlık ve pişmanlık vardı yüzünde.
Ayakkabılarımızı değiştirip okuldan ayrıldıktan sonra sonunda bana döndü.
“Lafı dolandırmayacağım, doğrudan soracağım… Karuizawa-san’la çıkmaya başladığın doğru mu? Hala inanamıyorum.”
“Gördüğün gibi doğru.”
Haruka hemen kaşlarını çatıp sorunca, başımı sallayıp onayladım.
“… Doğru yani? Şok oldum. Bak, istediğin kişiyle çıkmak senin seçimin, ama onca insan arasında Karuizawa-san olacağını kim düşünürdü ki.”
Karuizawa Kei insanların gözünde çok iyi biri değildi. Popüler Yousuke ile kısa bir süre çıktıktan sonra, kendi istediği için ayrıldığını söylemişti. ‹Bencil kız› çoğu insanın ona dair ilk izlenimi denebilir.
“Demek havuzda bahsettiğin buydu. Bu küçük bir şok değil ama? O kız sınıfta çaresizce kendini tutup durdu. Öğle molasında ise ağladı.”
“Demek öyle.”
“Demesene böyle şeyler? … Bahar tatilinde çıkmaya başladığınız doğru mu, peki?”
“Bu konuda sessiz kaldığım için özür. Bir sürü şey yaşandı.”
“Bir sürü şey yaşandı demek, ha. Karuizawa-san hakkında birçok söylenti varken…anlamıyorum…”
Okula girer girmez Yousuke ile çıkmaya başlaması ya da kendi geçmişiyle ilgili abartılı konuşması gibi söylentiler… Bu konularda yapacak bir şey yoktu.
“Bu gerçek mi? Şaka falan değil?”
“Evet.”
“Ha-… Öyle mi. Off. Benim kafam karıştı… Yani, biriyle çıkmanı beklemiyordum, Airi dışında birinden hoşlandığını düşünmüştüm, yalan yok… Ama Karuizawa-san olacağını düşünmemiştim.”
Tüm beklentilerini aştığım için, şaşkındı.
“Yukimu ve Miyacchi ile de konuştum. Onlar da aynı durumda. Airi ile doğrudan konuşmadım ama Airi’nin bizden daha da şok olduğunu aşikar.”
Buna benim de şüphem yok. Ben bile nasıl hissettiğini hayal edebiliyorum.
“Peki, nasıl oldu? Onunla sık sık görüştüğünü hiç düşünmemiştim.”
Kei ile ne zaman görüşüp ne zaman onunla sevgili olduğumu anlayamaması doğal.
“Geçen yıl gemideki özel sınavda onunla aynı gruptaydım. Yousuke ile ayrılması ilişkimizi hızlandırdı.”
Bazı öğrenciler ilişkilerinin bu yıl, Şubat ayında sona erdiğini biliyorlardı.
“Yani, onunla nispeten uzun zamandır görüştüğünü mü söylüyorsun? Ama ben onunla konuştuğunu görmedim.”
“Çoğunlukla telefonda konuşuyorduk.”
“Fazla özele gireceğim ama önce kim ilk adımı attı?”
Airi’nin sözcüsü ya da avukatı olarak mı demeliyim, detayları bilmek istiyordu.
“Ben.”
“…peki. Karuizawa-san atağa geçmiş olsaydı, hala bir şansı var derdim ama.. pes ediyorum.”
Alnını hafifçe tokatlayıp teslim oldum dercesine ellerini kaldırdı.
“Off. Çok farklı duygular yaşıyorum ve neyin ne olduğunu şaşırır oldum. Markete uğrayabilir miyiz?”
Markete yaklaşırken Haruka sordu.
“Olur, seni dışarıda bekleyeceğim.”
Hafif bir özür diledikten sonra markete dalıp gözden kayboldu. O sırada cebimde titreyip duran telefonu çıkardım.
“Seni keyaki alışveriş merkezinde bekliyorum. Bu kadar çok soru sorulunca zorlandım ya~!”
Sevgilim, beni avm’ye çağırıyordu.
“Tamam. Oraya varmadan seni ararım.”
Cevap verdikten sonra telefonu cebime geri koydum. Haruka kısa bir süre sonra elinde kroketle geri döndü.
“Bu öğle molasında, Airi‘yle konuşmaktan hiç yemek yiyemedim.”
“Seni de zora sokuyorum.”
“Sorun değil.”
“Bu arada… sizi böyle bir zamanda davet etmek biraz garip gelecek ama olay şu ki, bir konuda işbirliğinize ihtiyacım var, Sen ve Airi’nin.”
“İşbirliği mi?”
“Bu bilgi henüz açıklanmadı, ancak kültür festivallerindeki stantlardan biri belirlendi.”
“Gerçekten mi?”
“Bilgi sızdırılmaması için, horikita ve etkinliği planlayanlardan başka kimse bilmiyor. Kültür festivalinde hizmetçi kafe standımız olacak.”
“Hi-… Hizmetçi kafe mi? hee~… Şaşırmadım ama bu beklenmedik oldu. Horikita-san’ın hizmetçi kafeyi onaylayacağı aklımın ucundan geçmezdi.”
“O her şeyi aynı gözle değerlendiriyor. Ön yargılı değil. İzin verdi çünkü içtenlikle bu standın bize kazandırabileceğine inanıyor.”
“Doğrudur. Peki, bana neden söylüyorsun?”
“Gerçek şu ki, bu planı öğrenirken işler biraz karıştı. Şimdi görev alacak kişileri seçiyorum.”
Bu sözlerimden sonra, Haruka anlayışla başını salladı.
“Horikita-san’ın bu işi sana devretmesi doğal.”
“Yani sen de ekipten birisi olarak Airi’ye sorabilir misin.”
Şaşırmadan Haruka’nın beni dinledi.
Konuşma tarzımdan çıkarımda bulunuyordur.
“Karuizawa-san ile yaşananlardan sonra tereddüt etmem doğal… Hatta insanların önünde cosplay yapmak da istemem ancak.. değerli grup arkadaşlarımdan birinin isteğini geri çeviremem. Tek sorun… Kötü zamanlama.”
Doğru. Yakın arkadaşının kalbinin kırıldığı gün bunu sorarak, kendimi ön plana çıkartmış oluyordum.
“Sorun şu ki, seni suçlayamıyorum. Az önce kırıcı konuşmuş olabilirim..Kiminle istersen onunla çıkmakta özgürsün, tabii. Ve senin de bize anlatamayacağın durumların olduğunu anlayabiliyorum. Seni sevmek Airi’nin seçimiydi ve onu reddetmek de senin seçimin…”
Mantığı ile duyguları farklı işliyordu. Duygusal olarak durumu kabullenemiyor galiba.
“Söz veremem. Ama biraz sakinleştikten sonra Airi ile konuşmaya çalışacağım.”
“Senin için sorun olur mu?”
“O er ya da geç gerçeği kabul etmek zorunda. Bu konuda ne düşündüğünden emin değilim ama Karuizawa-san’ı rakibi olarak görmeye başlayınca, pes eder mi bilmem. Malum, Kiyopon sen kendine aşk adamıyım desen de, o kız seni yarı yolda bırakabilir.. terk edebilir, değil mi?”
“Evet. Sanırım benden bıkma ihtimali yüksek.”
“O zaman geldiğinde, Airi’nin şansı olacak, işte. Bizim kız henüz çiçek açmamış gonca gibi… göze de çarpmıyor. İlerde senin duyguların değişebilir….”
“…Eğer Airi güzel bir kıyafet seçer, tüm gücünü ortaya çıkarırsa, diğerlerine taş çıkartır. Hatta, fiziksel olarak onları ezer.”
Eh, bu durumun misafirlerimizle pek bir ilgisi yok, ama hizmetçi kıyafetleriyle okuldaki insanları şaşırtacaktır.
Böyle bir durumda da, söylentiler hızla yayılır ve ziyaretçilerin kulaklarına kadar gider.
“İyi ama Airi’nin hiç düşüncesi değişmeyecek mi?”
Hoşlandığı çocuğun sevgilisi olduğu ortaya çıktığında, başka bir aşka yelken açmak doğal olan değil miydi…
Doğal bir olaydan bahsettiğimi sanıyordum ama bugün gördüğüm en öfkeli haliyle bana baktı.
“Airi’nin duygularını çok küçümsemiyor musun? Her ne kadar iyi anlamasam da, hep onunla birlikteyim. Başka birisini sevmeye başlayacak kadar basit bir sevgisi yok.”
Böyle bir şeyi düşünmenin mantıklı dahi olmadığını söyleyerek şiddetle reddetti.
“Karuizawa-san ile randevulaşmana bir şey diyemem ama grup toplantılarımızda yüzünü görelim. Böyle bir şey yüzünden ayrı kalalım istemiyorum.”
“Evet, anladım. Grup benim de okul hayatımın bir parçası oldu.”
Bence de böyle bir olay yüzünden onları kaybetmek küçük düşürücü.
“Oh, biraz rahatladım. Okula geri dönüyorum.”
Kroketini çabucak yedikten sonra çöpünü çantasına koyup bana dönüp vedalaştı.
Tam olarak söylemedi ama Airi ile görüşeceği çok açık.
“Yarın görüşürüz.”
“Görüşürüz.”
Dönüş yolunda koşuşunu izledim. Ben de kendi rotamı yurda değil, Keyaki Alışveriş Merkezi’ne gitmek için değiştirdim.
⚝⚝⚝⚝⚝⚝