Elitler Sınıfı - Cilt 16 - Bölüm 8 - Gizemli İşbirliği
Cilt 16 – Bölüm 9 – Gizemli İş birliği
“Hoş geldin, Kushida-senpai.”
Okul bittikten birkaç saat sonra, Kushida 9.sınıfların yurduna, Takuya’nın odasına girdi.
Akşam güneşinin ışıkları perdeden içeriye giriyor, etrafı aydınlatıyordu.
Masaya bir bardak çay koydu, Takuya.
Kushida elini uzatıp almadı bile.
“İçine ne ilaç attım ne de uyuşturucu koydum, senpai?”
“Sence umrumda mı? Konuş artık.”
Öfkesini saklamayan Kushida, sert bir ifadeyle cebinden telefonunu çıkarttı.
“Peki. O zaman, konuya geçelim.”
Telefonundan bir tuşa basmasıyla, Chabashira’nın bu sabah bahsettiği oylama sınavının açıklaması duyuldu.
Kaydın başladığı yerden sonuna kadar dinleyen Yagami, telefonu Kushida’ya uzattı.
“Kushida-senpai, Horikita Suzune ile Ayanokouji Kiyotaka’yı ezmek istiyorsun. Değil mi?”
Cevap vermeye gerek duymayan Kushida sessizliğini sürdürdü.
“Daha önce bir senpaiden duymuştum. Çok basit bir sınavmış. Birkaç seçenek sunuluyor, oy birliğine varılıyor. 5 önergeye 5 saat süre veriliyor. Duyar duymaz ne düşündün?”
“…kolay… değil mi.”
“Evet. Özel sınav denmesine rağmen, aşırı kolay bir sınav. Tek sorun, zaman kısıtlaması olması. Okul, süre sonuna yaklaşırken öğrencilerin oy birliğine zorlanacağını planlamıştır. Kimse önergeyi kabul etmese dahi, oy birliğine varmaya çabalayacaklardır. Sırf cezadan kaçınmak için.”
Yagami, Kushida’nın önüne koyduğu bir bardak çayı uzanıp aldı.
“Şimdi ana konuya geçelim. 10.sınıflar okulu yarıladılar. O ikisini okuldan atmak istesen de, şimdiye kadar güzel bir fırsat yakalayamadın.”
“Bunda senin payın olduğunu düşünsem de, pek önemi kalmadı artık.”
Yagami’ye karşı öfkelenmesinin ona bir faydası olmadığını bilen Kushida, direniyordu.
“Horikita-senpai ile konuştun mu?”
“Evet… onun lider olma meselesini diyorsun değil mi? Sayılır. Eh, zaten ben bir şey yapmasam bile o yapardı.”
“Belirsizlikler iyi değil, senpai. Horikita-senpai’nin o rolü üstlenmesi senin için önemli.”
“Nasıl yani? Onları okuldan attırabilecek miyim bu sınavda?”
Bu sözlerinin üzerine, Yagami hafifçe gülümsedikten sonra çay bardağına üfleyip bir yudum aldı.
“Aynen öyle. Yanlış anlamalar ya da kaçırdığımız yerler olmasın diye ses kaydı almanı istedim. Bu özel sınavda… mümkün böyle bir şey.”
“…bunu nerden çıkardın peki? Okuldan atılmanın tek yolu, oylama süresini aşmak. Horikita’nın böyle bir hata yapacağını mı düşünüyorsun yani? Horikita’yı geçtim, kimse böyle bir şey yaşansın istemez ki.”
“Tabii ki, kimse böyle bir duruma izin vermez. Ama bunun dışında da okuldan atılmaya sebep olan şeyler olduğunu okudum.”
“Haa?”
“Horikita-senpai ya da duruma göre Ayanokouji-senpai’yi okuldan attırman mümkün. Kimi ezmek istediğine bağlı her şey. Zamanı geldiğinde, sohbetin yönünü o kişiye çevir yeter.”
Yagami, sınavda karşılaşabileceği bir önergeyi ona anlattı.
“-—-Doğru mu söylüyorsun?”
“Evet. Birebir aynısı çıkmasa da buna benzer bir önerge çıkma olasılığı çok yüksek.”
Yagami, bu özel sınavı Tsukishiro’dan duymamıştı ancak öğretmenin açıklamasından böyle bir önerge çıkacağını seziyordu.
“Böyle bir önerge çıktığında, Kushida-senpai senin yapabileceğin tek bir şey var.”
Ve ona Horikita ve Ayanokouji’yi nasıl köşeye sıkıştıracağını anlattı.
“Ne dersin? Böylece okuldan atılma gelir mi? Sınıfta olay çıkar, tabii. Ancak senin için önemsiz bir mesele olacak. Haksız mıyım?”
“Sence… başarabilir miyim?”
“Böyle bir güce sahip olduğunu düşünüyordum… yanılıyor muyum yoksa?”
“Benden beklentilerin çok yüksekmiş.”
“İlk karşılaşmamızda seni test ettiğimi unuttun herhalde.”
“…ne?”
“『Benim, hatırladın mı?』。 hatırlamıyor musun?”
“Tabii, gerilmiştim o gün. Ee?”
“Ee mi? Biz daha önce hiç tanışmamıştık. Birbirimize tamamen yabancı insanlardık. Buna rağmen, hemen ayak uydurmaya çalıştın. Böylece, senin bu kadar yetenekli biri olduğundan emin oldum. ”
“Unutuyorsun ama ya sana kimsin diye sorsaydım. O zaman ne olacaktı?”
“Nerede tanıştığımızı hatırlamadığın sürece, aynı okuldan mezun olma ihtimalimizi göz ardı edemezdin. Geçmişini bildiğim ihtimalini de. Ağzımdan çıkan, 『olayı biliyorum.』 sözlüyle, yaşananları ağzımdan kaçırabilirdim.”
Bu duruma karşı gelmek adına, Kushida hemen söylediklerine adapte olmuştu.
“Aynı okuldan olmasak dahi, aynı mahalleden olabilirdik, ya da ortak tanıdıklarımız olabilirdi. Böylece geçmişini bilme ihtimalim artardı. Aynı okuldan olup olmadığımdan emin olmak istedin değil mi, önceliğin buydu? Bana kim olduğumu sormadın çünkü eski okulundan birkaç hatırayı hatırlatırım diye çekindin. Bu yüzden konuyu hemencecik değiştirdin.”
Çayı bitirdikten sonra, bardağı masaya bıraktı.
“Sen kimsin? Aynı okula gitmediğimiz halde beni nasıl tanıyorsun…”
“Endişeni anlıyorum ancak beni özel bir görevi olan misafir olarak düşün. Benim amacım, Ayanokouji-senpai ile eğlenmek.”
“Ha? Onunla eğlenmek derken?”
“Evet. Eh, beni tanıdığını sanmıyorum. Beni fark etmeden etrafında dolaşıyorum şuan.”
“Peki, ya tanıştığımız gün gerginlikten beklediğin cevabı veremeseydim ne olacaktı?”
O zaman ne olacaktı… Kushida merakla sordu.
“İlginç bir soru. Ayanokouji, bende bir gariplik olduğunu anlar, şüpheyle bakardı. Hatta, tahminimden önce beni araştırmaya koyulurdu.”
“…Yoksa, Ayanokouji ile aynı okuldan mı geliyorsun?”
“Bu küçük detayı boş ver, Kushida-senpai. Yarınki sınava odaklanalım.”
“Peki. Tahmin ettiğin önerge çıkarsa….. çıkınca, elimden geleni yapacağım.”
“Elinden geleni yapacaksın demek… deme böyle deme. Çok güçsüzsün.”
“…Güçsüz mü? Kime güçsüz diyorsun sen?”
Yagami oturduğu yerden ayağa kalkıp Kushida’nın omuzlarından aniden tutuverdi. Refleksle kaçmaya çalışsa da nafileydi.
“Hey, ne yaptığını sanıyorsun!?”
Sertçe tutan ellerinden kurtulmaya çalışsa da, Yagami’nin gücü tahmin ettiğinden çok daha fazla olduğu için, kımıldayamadı.
“Dikkatli dinle, senpai. Tahmin ettiğinden çok daha fazla dikkatli olman gereken bir durumdasın. Sadece Ayanokouji-senpai ile Horikita-senpai’yle bağın yok, aynı amanda Amasawa-san ve benimle de bağın var.…okul hayatını tehlikeye sokan insanlarla çevrilisin, haksız mıyım?”
“Evet… haklısın…”
Yagami onun gözlerinin içine bakarak konuşuyordu. Kushida ise bakışlarını kaçırıyordu.
“Dostun olması gereken sınıf arkadaşlarını okuldan attırmak kolay değil. Farkındayım. Onları okuldan attırmak için çaba harcamıyorum mu sanıyorsun. Böyle bir özel sınavda önüme şans çıkarsa, tabii ki değerlendireceğim.……”
“………Ama çok ileri gidersem bu sefer de… kendimi tehlikeye sokarım diye endişeliyim.”
“O zaman kendini hazırla. Ya onları okuldan attırırsın ya da-“
Ikisinden biriyle savaşırsın. Kushida’ya söylediği en büyük baskı buydu.
“Karar senin, Kushida-senpai. Şuan sana『ya Ayanokouji-senpai ya da Horikita-senpai’yi okuldan attır yoksa geçmişin pençesi seni bırakmaz』 derim burada, ama bu sefer de kurallara aykırı davranmış olurum, değil mi.”
“Beni tehdit mi ediyorsun…?”
“Kusura bakmayacaksın artık. Amacım seni tehdit etmek değildi. Sadece yeterince azimli ve kararlı olduğunu düşünmüyorum, Kushida-senpai. Ne pahasına olursa olsun, onlardan kurtul. Bu kadarını yapacak isteğin ve gücün yoksa, kaç kez fırsat gelirse gelsin, başarısız olursun.”
Ellerini hafifçe çektikten sonra, Yagami yerine geçip oturdu.
“Şimdi tekrar soruyorum. Onları okuldan attırmak istiyor musun, istemiyor musun?”
Yagami’nin bakışlarına karşılık, Kushida öfke ve hoşnutsuzlukla dolu baktı.
Bu konuyu tekrar sormasına gerek bile yoktu. Bir yıldır en büyük dileği, onların bu okuldan gitmesiydi.
“…evet. Horikita ve Ayanokouji’yi okuldan attırmak istiyorum. Onları muhakkak okuldan attıracağım…!”
“Harika. Azminden emin oldum, Kushida-senpai.”
Kushida kesin kararlıydı. Daha fazla yara almak istemiyordu. Horikita ile Ayanokouji’den bir an önce kurtulacaktı. Ardından da, tam önünde aklına eseni söyleyen bu çocuğa gelecekti sıra.
⚝⚝⚝⚝⚝