Elitler Sınıfı - Cilt 17 - Bölüm 1 - Zaferin Bedeli
Cilt 17 – Bölüm 1 – Zaferin Bedeli
Oy birliği sınavından sonra, hafta 20 eylül ile kapandı. Saat 6.30 civarında uyanıp televizyonu açtıktan sonra kahvaltımı hazırlamaya koyuldum.
Bugün yepyeni bir gün; geçen haftadan da çok farklı başlayacak. Nedenini söylememe gerek yok ama söyleyeyim; İki önemli faktör var bugünü özel kılan.
Kushida’nın sınıftakilerin bilgilerini yaymasıyla, insanlarn ilişkilerinde sorunlar patlak verdi. Horikita’nın sınıfı birini attırmaya iten öğrenciyi korumaya alması, Horikita’nın sınıftaki güvenilirliğini sarstı.
Okuldan biri atılsın mı sorusuna, hainin atılacağı sözünü verip sınıftan birini arttırmaya ortak oy verdirttim.
Elimdeki tüm bilgileri kullanarak Kushida’yı köşeye de sıkıştırdım. Onun hain olduğunu da ortaya çıkartıp okuldan attıracaktım.
Ona hala inanmak isteyen ya da sevenlerinin onu korumasına rağmen, kendisine yenik düşüp gerçek yüzünü ortaya çıkartarak herkesin güvenini kaybetti. Tam okuldan atılmaya bir adım kalmışken, garip bir olaylar silsilesi yaşandı.
Her şeyin farkında olan Suzune Horikita, Kushida’nın sınıf için önemli biri olduğu fikrini dile getirdi. Hatta bunun üzerine, Kushida’yı okuldan attırma oyu vermeyeceğinin de altını çizdi.
Haini okuldan attıracağı sözünü veren bendim, Horikita sessiz kalmıştı. Yine de Kushida’yı koruma fikrine şaşırıp kalmadım değil… zaman daraldığı için, ya Kushida’yı okulda tutup cezaya katlanacaktık ya da birini gönderip sınavı başarıyla tamamlayacaktık..
Horikita’nın son andaki politika değişimi— beni zor duruma düşürüp başka birini okuldan attırmaya itmesiyle, sınıftakilerin bana olan bakış açısını da değişti, güveni de. İdeallerim, bazılarını rahatsız etti ister istemez. Bazıları ise benden önceki dedikodulardan dolayı zaten şüpheleniyordu falan.
… arkadaşlarını kaybedip bana kin tutanlar var.
Bu liste durumun ciddiyetine göre uzayıp gidiyor işte. Bu olayın etkileri panik gerektirecek şeyler değil, evet. Kushida’nın ipini çekmek için gerekli ve kaçınılmaz sonuçlardı.
Kimisi bu durumu dezavantaj olarak görebilir ama ben farklı düşünüyorum.
Bu açıdan bakarsanız, deneyim kazanamazsınız çünkü. Kendi dönemimizden birini okuldan attıran tek sınıf biziz. Öğrenciler üzgün osla da, sınıf puanı kazandık.
Büyük resim de bu kadarla bitmiyor.
Duruma olan bakış açınızı değiştirdiğinizde büyük resmi de görebiliyorsunuz. Üzülüp olduğunuz yerde saymak yerine, geleceğe odaklanmak. Şuan, sınıftaki bağları güçlendirmek için bir fırsat geçti elimize.
Böylece, Horikita’nın sınıfı daha güçlü olabilir. Kaç öğrenci bu durumun farkında bilmiyorum ama karşılaştığımız sorundan kaçınmayıp birlik olarak atlatmalıyız.
Yine özel sınavlar olacak. 100 sınıf puanının ağırlığı ve özelliğinin bilincinde olmalılar. Geriye dönüp bu puanı kazanmak için yaşananları gözden geçirip sevinmeleri gerekiyor.
Tabii, bu durumun çok uzun sürmemesi lazım ki, düzen bozulmasın. Duruma el atmazsam, yaralar derinleşebilir.
Kahvaltımı bitirdikten sonra bi elimde telefon bir elimde diş fırçasıyla son hazırlıklarımı yapıyorum. Geceki görüşmemizden sonra yeni bir bildirim gelmemiş..
“Henüz yok diyelim…”
Planımda olmayan bir son ile özel sınavı bitirdiğimiz için hala şaşkınım. Objektif, mantık ve tutarlılık adına elimizdeki en iyi seçenek sınıfı kaosa sürükleyen Kushida’yı okuldan attırmaktı. Onu sınıftan attırarak zararını en aza indirgeyecek, doğruca spor festivale odaklanmamız için çabalayacaktım.
Horikita’nın onu okuldan attırmama kararı; mantıksız, sebepsiz ve hatta bir hata idi. Bunun bilincinde olarak Horikita’nın kararını destekleyip Airi’yi okuldan attırma yönelimine destek verdim. Başka bir deyişle, bu mantığı olmayan kararına kendim ön ayak oldum.
En azından, bu okula gelmeden önce asla vermeyeceğim bir karardı… peki neden şimdi böyle bir seçim yaptım?
Suzune Horikita’nın Kushida’ya sağlam duygularla yaklaştığını sezdim. Nasıl desem… onu yakın arkadaşı gibi görüyor? Belki biraz abartı olacak ama onun için özel birisi olduğu apaçıktı.
Tabii, değer verdiği birisini korumaya çalışması anlaşılır olsa da, sırf bu duygularına dayanarak karar verdiyse, haksızlık. Hem de lider olarak kendisini kabul ettirme yolunda emin adımlar atmışken.
Mesele kendisine özel birisini okuldan attırmamaksa şayet; Airi’nin biricik dostu Haruka’nın bakış açısından bu konuyu ele alınca, daha anlamlı olurdu.
Haruka’nın bakış açısından ilerleyelim; sınıfta sürekli kabul oyu vererek sınıfı zor duruma sokan Kushida’nın atılması gerekiyordu. Horikita ile o kişiyi okuldan attıracağımız ön koşulu ile, onun kabul oyu vermesini sağlamıştık. Ancak bu olaylar, Horikita’nın Kushida’yı tercih etmesiyle, onun en yakın arkadaşını kaybetmesine neden oldu.
Bu olaydan sonra, ilerde yardımcı olacağı meçhul mesela. Horikita’nı seçiminin de kolay bir şey olmadığı da aşikar. Böyle bir özel sınavda, zor bir seçim yaptı. Hatta, kendisini de öne sürerek Kushida’yı kaderine terk etmeyeceğinin de altını çizdi. Sıradan bir öğrencinin verebileceği zor bir karar değildi. Horikita parmakla gösterilmeyi göze aldı. Kushida’nın kalmasının, sınıf için yararlı olacağını dile getirmekten de çekinmedi.
“Tabii, şuanki değerlendirmeye göre, doğru yolda olduğumuzu söylememiz zor. ”
Böyle bir şey söylemişti.. oylama sınavından önce, Kushida, Airi’den daha değerliydi sınıf için. Kushida’nın maskesi düşmesine rağmen yine üstünlüğünü koruyordu, farkı epey kapatmıştı sadece.
Sıkıntılı nokta… Kushida’nın kendisini değiştirmeyip sınıfa bir faydasının dokunmayacağını belli etmesiydi. Şuan için, onu sınıfta tutmanın bize sağlayacağı bir yararı yok yani. Horikita’nın idealinin hiç gerçekleşmeme ihtimalinden bahsediyorum, doğal olarak.
Yine de, Horikita’ya destek olmamın tek bir sebebi vardı: Horikita’nın gelişimini, ilerleyişini ve seçimlerinin sonuçlarını görmek istemem. Ayanokōji Kiyotaka’nın önermediği kararının sonucu nasıl olacak?
Kushida’yı sınıfta tutmasıyla beraber ortaya çıkacak sonuçları merakla bekliyorum.
A sınıfına hızlıca yaklaşabilecek miyiz, bu verdiği kararın sonucunda? Sınıfı parçalayacak ve kararlarının sonuçlarını mı idrak edecek? Yoksa hiç beklenmedik sonuçlar mı doğuracak?
Tahminimce, negatif olaylar silsilesi ile karşı karşıya kalacağız… ÖYD uygulamasını açtığımda, Airi’nin adının sınıf listesinden çoktan silindiğini gördüm. Sanki hiç var olmamış gibiydi. Formamın cebine telefonumu koyup çantamı alarak kapıya doğru yöneldim.
Bizim sınıfta olan gelişmeler dışında, diğer sınıflarda da kayda değer olaylar yaşanıyormuş.
Ryūen ile Sakayanagi, final özel sınavında kapışmak istiyordu. Ryūen, A sınıfı ile arayı kapatmak için puan kapmakla meşguldü. Bu yüzden kararını mantıklı buluyorum. Ya Sakayanagi? Onun için, D sınıfıyla kapışmanın bir avantajı yoktur. Ichinose ile arasını iyi tutmasından mı yoksa, Ryūen ile kapışmayı önemsemiyor olmasından mı bilemiyorum.
Sakayanagi ile Ryūen’in ıssız adada bahsettikleri o ‘söz’ lafının bu konuyla bağlantısı var mı, onu da merak etmiyor değilim.
Bu gelişmelere kulak kabartsam iyi olacak. Her iki durumda da, sınıfımızın durumu gayet iyi.
Her zamanki saatimde odamdan çıkıp asansöre yöneldim.
Asansörden indiğimde, lobide oturmuş Horikita’nın birini beklediğini gördüm. Beni görünce, kafasını kaldırıp baktı. Ancak hareket etmedi.
Etrafta kimse olmadığını görünce, yavaşça ayağa kalkıp bana yaklaştı.
“Kushida’yı mı bekliyorsun?”
Konuşmasına izin vermeden soruverdim. Şaşırıp geç cevap verdi.
“Belli oluyor demek… Evet. Hafta sonu odasına birkaç kez gittim de.”
Psikolojik olarak destek sağlamak istemiş ama iletişime bile geçememiş sanırım. Kushida şuan daha önce hiç yaşamadığı kadar utanç verici bir deneyim yaşıyor. Horikita ile hemen iletişime geçecek durumda olmaması normal.
Horikita, onu erkenden gelmiş bekliyordu. Beni rahatsız edense, Horikita’nın gözlerinden anlaşılan uykusuzluğu idi.
“Kushida canını sıkıyor galiba.”
“Huh? Yok. Uykusuzluk ayrı. Bu olay ayrı. Bir kez bile olsun odasından çıkmadı. Ne kadar kapısına gitsem de, hiç cevap vermedi. Resmen odasını kuşattım… her saat gidip görüşmeye de çalışıyorum. ”
“Odasının kapısında mı bekledin yani…?”
Haftasonu olsa da, sabahtan akşama kadar kapısında beklemesi ciddi bir mesele.
“Sürekli ziline basıp beklememe rağmen, en ufak bir ses bile duyamadım.”
Birkaç günlük yetecek yemeği vardı büyük ihtimalle.
“Neyse.. etrafa dikkat etmeliyiz, değil mi? Sınıfın, Kushida’nın kendisini izole ettiğini bilmesi bize bir şey kazandırmaz.”
Gergin bir şekilde onun gelmesini beklemesi… özel bir çaba harcadığının göstergesiydi. Sıradan herhangi bir öğrenci, Horikita’nın bu azminden etkilenirdi. Ancak söz konusu olan kişi Kushida olduğu için, sempati bile beslemiyordur ona.
“Geçen gün olanlardan sonra, eskisi gibi olmasını bekleyemeyiz. ”
“Kushida’yı koruma kararı alan sensin, bu kararının hakkını vermek zaten yapman gereken şey.”
Horikita azimle başını sallasa da, tereddüt ettiği zamanlar olmuştur..
“Ayanokōji-kun, peki ya senin haftasonun… nasıl geçti?”
Ayanokōji grubunu ima ediyordu. Airi’yi de okuldan attırdığımız için, Horikita’nın tek derdi Kushida sorunu değildi.
“Keisei ve Akito ile sohbetim oldu ama o kadar.”
O sohbette de Airi’nin adı bile geçmiyordu. Onun hakkında konuşmadık diyemiyorum.. ne konuşacağımızı bilemedik. Haruka’nın “okundu” bilgisini de göremedim. Bu uygulamalar nasıl çalışıyor bilemiyorum ama gruptan ayrılmadan beni engellemiş olabilir.
“Haruka ile hiç konuşmadın mı?”
“Hasebe-san ile iletişime geçecek cesaretimi toplayamadım.”
Özür dilercesine bağını eğdi, Horikita.
Horikita ile Haruka’nın birbirleriyle görüşüp içlerini dökmeleri imkansız sayılırdı. Onların aralarını düzeltmesindense, akışına bırakmaları daha iyi olabilir. Kısacası, gözlemde kalması daha iyi olur.
Haruka kin beslese dahi, ilerde işe yarayacaktır. Böyle bir durum sınıf için de kolay olacak. Ama aksi durum için de hazırlıklı olmalıyız.
Bana, Horikita’ya ve hatta sınıfa karşı kin gütmesi durumunda, kişisel çıkarları için sınıfa zarar verebilir.
Onun özellikleri sınıfa pek lazım değil. Ancak bir parçayı eksik tutarak sınıfın ful potansiyelini geride bırakmamıza sebep olacak.
Buna binaen… bir takım olaylar dizisi de gerçekleşebilir; Akito ile Keisei’nin güçten düşmesi gibi.
“Şuan ne desem, o seni dinlemez. En iyisi, bekleyip görmek. ”
Öncelikle, bu konuyu konuşmak için uygun bir yer değildi. Durumun farkında olan Horikita, sessizce yutkundu.
“Kushida-san’ı korumak adına arkadaşlarınla ilişkini bozmaya zorladım.”
Airi’yi o duruma düşüren bendim. En azından onun gidişi benim sorumluluğumdu.
“Aynı şey için 2.kez özür dilemene gerek yok. Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yaptıysak, sorun yok.”
“Ama bana arka çıktın.. hem bu kadarıyla da bitmiyor ki…”
Yavaşça sözlerini seçerek konuşuyor, kafasında düşüncelerini toparlıyordu.
“Sakura-san’ı okuldan attırmaya yönlendiren ben olsaydım, Haruka-san sonuna kadar direnirdi. Bir nevi, süreden ceza yememiz kaçınılmaz olurdu.”
Haftasonunun verdiği dinlenme ve düşünme süreciyle, durumun farkına varmış: Birini okuldan attırmaya itmek ile verilen kararı sorun çıkmadan uygulamaya koyabilme farkını görmüş. Zamana karşı yarış, tahmin ettiğinden daha zor. En kötü senaryonun başına gelmediğinden dolayı rahatlasa da hala gergindi.
Zaman sorunu yaşamamızın rahatsız etmeye başlaması ve kimsenin okuldan atılmaması…
39 kişinin de hala kaldığı bir sınıfta, Horikita gerçeği kabullenmek istememişti. İçini yiyen o düşünceyle boğuşup durmuştu.
“O sınavda… sanki olacakları baştan görmüş gibiydin.”
“Geleceği görmüş falan değildim. Sadece olabilecek her senaryoyu düşündüm.”
“İşte harika olan da bu. Kafanda birkaç resim oluşabilir ama her şeyi tam olarak göremezsin ya. Burda da devreye giren, diğer kişilere istediğini yaptırabilme yeteneği. Bu da hesaplamaların içinde oluyor.”
Zamanla….. gözlemlediğim dünya ile düşündüğüm dünya arasındaki farkları sezer oldum.
“Olanları düşünüp analiz etmek güzel ama önce sınıftaki problemi çözmemiz gerekiyor ,haksız mıyım?”
“Evet, evet. Doğru..”
“Geçen günkü gibi bir ortama girmeyi hayal etmiyorsundur herhalde. ”
“Evet, hazırlıklıyım da. Hasebe-san bana kin güdüyordur, Yukimura-kun ile Miyake-kun’un da farklı olacağını sanmıyorum. Kushida-san’ı tutmakla doğru bir hamle yapmadığımı düşünenler de var ayrıca.”
Hazırlıklı olduğunu söylüyor ama durumun ciddiyetinin farkında mı acaba? Ne kadar süre verdiği kararlarının etkilerine karşı sakin kalabilecek acaba?
Az da olsa pozitif bir etkisi olan bir karar vermiş olsaydı, iyiydi. Ama bu tam tersine negatif etkiye sahip. O, sınıfın puan kazanmasına katkı sağlayacak birisi olarak görülmeyecek.
“Sen okula gitsen iyi olacak.”
Horikita, Kushida ile uğraşmaya çalışırken sohbeti uzatmanın manası yoktu.
Horikita’nın sınıf arkadaşlarına ait bir yurt da değildi burası, diğer sınıflardan düşmanlarımızın olduğu öğrenciler de vardı. Kushida olayını ne kadar üstü kapalı ilerletebiliriz bilemiyorum ama açık vermeye niyetimiz de yok.
Bu sınıf çok puan kazandı. Sınıfın ilerleyişine göre bedeliyle yüzleşip yüzleşemeyeceğimizi göreceğiz artık.
Ancak bundan önce, sınıfın karşı karşıya kalacağı problemlerle nasıl baş edeceğini merak ediyorum.