Elitler Sınıfı - Cilt 17 - Bölüm 8 - Alternatif Çözümler
Bölüm 8 – Alternatif Çözümler
Ertesi gün…. sınıfta hala 3 sıra boş.
…Ve sınıftaki kaos ortamı hala sakinleşmemiş. Kökten çözümün birinci koşulu bu üçünün okula gelmesi…
“Hey. Benimle lavaboya gelir misin?”
Telefonumla uğraşıp dersi beklerken Sudo beni çağırdı. Beklenmedik bir davet.
Tuvalete gideceğini söyledi ama yüzünde ciddi bir ifade vardı. Tuvalete gitmek istemesinin sadece bir bahane olduğu ve gerçekte bunun arkasında başka bir amacı olduğu belliydi.
Kei ve Yosuke gibi, o da bir konu hakkında benim görüşümü almak istiyor galiba.
“Ah. Olur.”
Reddetmek için bir nedenim yoktu, sıramdan kalkıp onun peşinden gizlice sınıftan çıktım. Sıramın yerinin uygunluğu sağ olsun, bunu yapmak çokta sıkıntı değil derken— arkamızdan biri daha geliverdi.
“Sudo-kun, eğer müsaitsen seninle biraz konuşabilir miyiz?”
Sudo’nun koridora çıkmasını bekliyormuş gibi bir tavrı var.
“Ne oldu, Onodera?”
Beni Sudo’nun yanında görünce Onodera duraksdı.
“Ah, Ayanokoji-kun’laymışsın. sana söylemem gereken bir şey var…”
Varlığım sorun oldu galiba. Ama Sudo’nun isteği üzerine burada olduğum için, beklemedeyim.
“Lavaboya gidiyorduk. Bekleyemez misin?”
“Umm. Bilemedim şimdi.”
Dalgın bir hali var ve duymamam gereken bir şey gibi tavır takınıyor.
“Ben burda beklerim seni? Seninle olabildiğince çabuk konuşmak istiyorum, eğer sana da uygunsa…”
Onodera böyle konuşunca Sudo utanıp mahçup oldu. Sudo’nun benimle konuşması bir ya da iki dakikadan fazla sürmez ama.
“O zaman önce seni dinleyim. Ayanokoji de burada bekleyebilir.”
Ben tam daha sonra konuşacağız demek diye düşünürken, Sudo’nun beklenmedik cevabıyla afalladım.
Onodera biraz direnmek istese de, vazgeçti.
“Bu spor festivalindeki bireysel ödüller cinsiyete göre hesaplanıyor, değil mi? Sudo-kun’u erkekler arasında doğal olarak birinci olmayı hedeflediğini düşünüyorum, doğru mu?”
“Tabiki. Bu spor festivali benim parlamam için en büyük şans.”
Sudo öz güvenli bir şekilde cevapladı, spordaki başarısını göz önüne alırsak mantıklı bir tavır takınıyor.
Onodera bu öz güvenli cevabın karşısında tatmin olmuş şekilde kafasını salladı.
“Aslında, bu spor festivalinde benim de çok etkim olacak. Kızlar arasında birinci olmak, A sınıfına doğru bir adım sonuçta. İyi olduğum bir şeyde rekabet etme şansı elime fazla geçmiyor.”
Onodera başarılı bir yüzücü, üstüne geçen seneki spor festivalinde koşucu yanının da iyi olduğunu gösterdi. ÖYD’de fiziksel yetenek puanı mükemmele yakın. Genel olarak spor konusunda üstün yetenekli bir öğrenci.
Sonuç olarak Onodera’dan çeşitli müsabakalara katılıp kazanabilecek kadar iyi olması bekleniyordu.
“Ben de senin birinci olabileceğini düşünüyorum. Seni destekliyorum.”
“Teşekkürler. Ama bireysel müsabakaları kazansan bile her alanda birinciliğin bir garantisi yok, değil mi?”
“Neden olmasın, eğer hepsinde birinci olursam…”
Sudo’nun sadece birinci sırayı almanın yeterli olacağını düşünmesi yanlış değil, ama beklenmedik bir çok yolla mağlup edilebilir.
“…nedeni, takım müsabakalarının daha fazla puanının olması, doğru mudur?”
Fikrimi sundum ama… Onodera kafasını onaylar bir şekilde sallarken bana başka bir sert bakış attı.
Görünüşe göre, Onodera bana karşı kin besliyor.
Oy birliği özel sınavında, kendi arkadaş grubumdan birini attırdım. Bazı öğrencilerin böyle bir tavır sergilemelerine şaşmamalı.
“Yani, evet. Eğer tüm takım mücadelelerinde birinci olan biri çıkarsa, bizim için kötü olur. Bir takım kurmak kolay değil?… Eğer takımlar dengesiz olursa yarışlarda tutunamayıp kaybedebiliriz. Takım savaşlarında beş ya da altı kişilik takımlar olması fikrine ısınamadım.”
Eğer herkes Sudo’nun seviyesinde olsaydı, Sudo ikna olurdu. Ancak onların ayağına bağ olacak öğrenciler var. Buna bağlı olarak, yarışları kaybetme olasılıkları da.
Grup mücadelelerinde çözülmesi gereken sıkıntı da bu işte.
“Evet. Ben de fazla kişi ile grup olma fikrine karşıyım. Ama… Ya kazanması kesin olan iki kişi ile bir takım kursak? Ayrıca, sadece erkek ve kız çiftlerin katılabileceği müsabakalarda var?”
Bu noktada, Sudo da Onodera’nın onunla konuşmasının arkasındaki amacı anlamaya başladı.
“Sudo-kun, beraber iyi bir takım olabiliriz. Eğer takım olmam gerekiyorsa, olabilecek en iyi partneri seçmek isterim, sen de böyle düşünmüyor musun?”
Bu sınıfın yararına bir düşünce ve her iki birincilik dalında da birinciliğe direkt olarak oynamak fena bir fikir değil.
“Yani, senin için en iyi partner olduğumu söylüyorsun… Eh, öyleyim.”
“Anlatmak istediğim bu, evet. Tabii buna bir itirazınız yoksa. Sınıf şu anda birazcık kötü bir durumda, hani? Sakura-san okuldan atıldı, Hasebe-san ve Wang-san da okula gelmiyorlar.”
Bir anlık gözünü bana dikip hemen kafasını Sudo’ya çevirdi.
“Bu konuda sınıfa liderlik etmeliyiz.”
Sudo yetenekleri göz önüne alınarak yapılan bu istekten dolayı üzgün değildi ama pek rahat da değildi.
“Ben yeterince güçlü değil miyim?” diye sordu, Onedera.
“Hayır, sorun o değil. Bu konuda senin hakkını yiyemem.”
Onodera’nın yeteneklerine kesin bir şekilde inansa da, onu rahatsız eden başka bir şey var gibi.
“Horikita-san’dan başkasıyla çift olmam falan mı demek istiyorsun yoksa?”
“N-ne? Hayır hayır, alakası yok.”
Onodera’nın değindiği noktadan rahatsız olmuş gibi duruyordu.
Aşık olduğun kişiyle çift olmak…. Sudo için yeteneğin yanında bu da önemli bir nokta olabilir. Yüzme müsabakaları haricinde, Horikita ile Onodera arasında pek fark olmayacaktır.
“Eh, asıl mesele: Kouenji. Kabul etmekten nefret ediyor olsam da, o benden daha iyi.”
“Yetenek olarak, haklısın. Ama ben Koenji-kun’a güvenmiyorum. Hatta, ondan nefret ediyorum.”
Onodera açıkça Koenji’yi reddetti. Sudo’ya olan teklifi çok çekici ama bakalım Sudo nasıl cevap verecek?
“Eğer hayır dersem… Ne yapacaksın?”
“Sınıfta yeteneği olup yeterince güvenilir başka birini düşünürüm diyeceğim… ama sadece Hirata-kun var, ona da sormayacağım. Çünkü hiç bir şekilde yanlış anlaşılmak istemiyorum.”
Kızlar arasında son derece popüler olan Yosuke ile çift olmak bir ya da iki söylentiden daha fazlasını doğurabilirdi.
“Yani, eğer Sudo-kun hayır diyeceksen, o zaman kendi başıma ilerlemenin yoluna bakacağım.”
Sudo’ya basitçe gerçekleri belirtti.
Dönem birinciliği tehlikeye girebilir ama Onodera’nın sağlam bir puan kazanacağını düşünüyorum.
Onodera ve Horikita arasındaki karar vermek zorunda kalması Sudo’yu üzse de, Onodera’nın kararlılığı görünce soğukkanlılığını hemen tekrar kazandı. Tahminimce, bu tavrıın nedeni Onodera’nın teklifini reddetmeye çalışmasının saçma olduğunu fark etmesiydi.
“Tamam, varım be. Hadi çift olup şu yarışları kazanalım.”
“Gerçekten mi?”
“Evet. Güçlerimizi bu sınıfı üst sıralara taşımak için kullanalım.”
Bu sözleriyle birlikte, Sudo elini Onodera’ya uzattı. Onodera hemen fark edip güçlü bir şekilde onun elini sıktı.
“Tarzını sevdim, Sudo-kun. Erkek ve kız kategorilerindeki bütün yarışları birincilikle bitirelim.”
Anlaşmalarının ardından memnun bir şekilde, Onodera sınıfın yolunu tuttu.
“Bu iş beklenmedik bir hal aldı ama sıkıntı olmaz, değil mi?”
“Olmaz. Horikita ile takım olmak istedin herhalde ama Onodera ile takım olup gücünün yüzde yüzünü kullanman, kafanın başka yerlere gidip dikkatinin dağılmasından daha iyi.”
“Sen…”
Zilin çalmasına beş dakika falan kaldı ama lavaboya doğru ilerledik.
“Hey, bu arada ben…. Kanji, Shinohara ve benzeri konular hakkında konuşmak istemiştim…”
“Kushida’nın söyledikleri yüzünden?”
“Dürüst olmak gerekirse, ilişkileri şu an çok garip bir durumda.”
“İkisi ayrılsa, olaylar daha ilginç olmaz mıydı?”
“İnşallah şaka yapıyorsundur. İsterim ki, ikisi de bu olayın üstesinden gelebilsin.”
Attığım yemi yutmadı diyelim, epey endişeli bir hali var.
“Onlarla bir bağım yok sayılır. Benim yapabileceğim bir şey yok, maalesef.”
“En azından bana tavsiye versen.”
“Bu konu konuşmadan çözülecek bir şey değil. Kushida’nın söylediklerinin doğru ya da yanlış olması ayrı bir konu iken, o ikilinin gerçek düşüncelerinin de açığa çıkması lazım.”
“Ama bu kötü bir fikir değil mi? İlişkileri olduğundan daha kötü bir hal alabilir.”
“Evet. Bu yüzden, durumu kontrol edebilecek birine ihtiyaç var. Senin iki tarafı da dinleyip iletişimin akışını kesintiye uğratmadan, aralarını görmen lazım.”
“Ney?! Ben bunu yapamam……yapabilir miyim?”
“O zaman yapabilen birinden yardım istemen gerekiyor.”
Cevabı burada vermeyip Sudo’nun düşünmesini sağlıyorum.
“Böyle bir rolün üstesinden anca Kushida gelirdi… dimi?”
“Doğru, ama bu şu anda mümkün değil. Kushida’ya güvenemeyeceğimiz için, başka bir öğrenci lazım.”
Cevap bir saniye bile düşünmesini gerektirmeyecek kadar basit aslında.
“O halde, Hirata?”
Sudō’nun aklına hemen bir isim geldi. Sudo, Yosuke ile iyi anlaşamasa bile şu an bunu düşünebilecek bir durumda değil.
“Tamam o zaman, ondan yardım isteyeceğim.”
Sudo ve Yosuke arası pek yoktu ama bu olaydan sonra bu durum değişebilir.
“Teşekkürler, Ayanokoji.”
“Ben hiçbir şey yapmadım ki. Sen kendi başına düşünüp cevaba ulaştın.”
Bugünlerde olaylar böyle görünüyor…
****
Aynı gün, öğleden sonra…
Her sınıf.. hatta bütün okul diyelim, ful tempo spor festivali için çalışıyor. Geçen seneden dolayı, etkinliklerin bazıları çoktan biliniyor. Bu yüzden öğrenciler vakitlerini bahçeyi ve spor salonunu kullanarak sanki festivaldelermiş gibi pratik yapmakla geçiriyorlar. Vakitlerinin ayırabildikleri kadar çoğunu, özellikle iki kişiden daha fazla kişinin rekabet ettiği takım müsabakalarına, çalışarak geçiriyorlar.
Gözlemlemek için geldiğim spor salonu bir sürü enerjik sesle doluydu. Görünüşe göre spor salonu dikkatlice donatılmış, bu sayede bütün öğrenciler -9.sınıftan 11.sınıfa kadar olan- yeterince boş alana sahip ve adilce festivale hazırlanabiliyorlar. Bugünkü 10.sınıf öğrencileri voleybol ve masa tenisi oynuyordu.
Gözüme çarpan ilk şey sınıflardan birinin katılımcı sayısı ve onunla birlikte olan beklenmedik hevesleri. Yüksek sesle ipuçları ve taktikler hakkında tartışıyorlardı.
“A sınıfının ne kadar ciddi olduğu belli oluyor.”
“Kesinlikle.”
Yosuke ile beraberdim, sakince öğrencileri analiz edip yorumlarda bulunduk.
“Açıkçası, spor müsabakaları A sınıfının güçlü olduğu bir alan değil.”
“Evet. fiziksel yönden bir sürü ortalama öğrencileri mevcut. Ve aralarından bazıları en iyi ödülleri alabilecek güçte.”
Genel olarak dezavantajlı olduklarını bildikleri için çalışarak yeteneklerini olabildiğince hızlı arttırmaya çalışıyorlar. Tecrübe ile deneyim arttırmaya odaklanıyorlardır.
Ortalıklarda kendisini göremiyorum ama bu azimli çalışmalarının, Sakayanagi’nin ilk ve en önemli talimatı olduğunu düşünüyorum.
Ichinose’nin ve Ryūen’in sınıfından da öğrenciler var ama onların durumu farklı. Daha çok kararsız hareket ediyorlar gibi. Bir iki kişinin ortaya çıkmasını umuyordum ama ortaya çıksalar bile bu şartlar altında hiçbir şey yapmadan ancak köşede dururlar herhalde.
“Biz hala daha oy birliği sınavının etkisinden çıkabilmiş değiliz. Bu şartlar altında antrenman hiç de kolay olmayacak, değil mi?”
“Evet, hala belirsizlikler var. Yine de kasvetli bir havada değiliz.”
Yosuke’ye, Sudo ile Onodera’nın 10.sınıflarda kadınlar ve erkekler kategorisinde birincilik için takım kurmaya karar verdiklerini anlattım. Birkaç iyi haber Yosuke’nin yüzünün gülmesini sağladı bile.
“Eğer çiftli ve tekli müsabakalarda birinci olmayı arttırırsak, yeterli birinciliği alabiliriz.”
“O ikisinin kazanma şansları yüksek, değil mi?”
Epey umut verici bir takım oldular ancak sadece o ikisinin kazanması bütün sınıfın kazanmasını sağlamaz. O ikilinin takım olması acil gerçekleşmesi gereken bir iş olsa da, aynı zamanda da çok fazla açığımız var.
“Bu arada, Sudo-kun okuldan sonraki kulüp aktivitelerinden önce benimle buluşmak istedi. Bu işin arkasında senin olma olasılığın var mı?”
“Benimle ne alakası olabilir? Sudo kendi başına bir şeyler düşünüp seninle görüşmek istemiştir herhalde.”
“ Shinohara-san’la alakalı herhalde o zaman?”
“Sudo büyük ihtimal onlar için bir şeyler yapmak istiyor.”
“Ama ya Mii-chan?”
“Onunla ben ilgilenmeyi düşünüyorum.”
“Kiyotaka, bizzat sen mi ilgileneceksin!?”
Şayet Miichan’ı kendi haline bırakacağım ya da başkasına devredeceğim deseydim, Yosuke kabullenmezdi. Mii-chan’a bu kadar ağır bir şekilde takılıp kalmasının nedeni de tahminimce, diğer öğrencilerden daha fazla hissettiği ‘benim suçum’ duygusundan dolayı. Tabi ki, bu konu Yōsuke’nin suçu değil.
Sessiz kaldığım sürede, Mii-chan’ın birazcık iteklenmeye ihtiyacı olduğuna karar verdim. Yosuke’nin önemli bir rol olarak yer alamamasının nedenlerinden biri de buydu çünkü.
Çeviren: Ns