Elitler Sınıfı - Cilt 17 - Bölüm 9 - Alınan Kararlar
Cilt 17 – Bölüm 9 – Alınan Kararlar
Geçen hafta, özel sınavın olduğu gündü. Ben, Suzune Horikita, Kushida-san’ı en son o gün gördüm. Aradan bir hafta geçti, cuma günü okulun son günü olmasına rağmen, hala kendisini göremedim.
Sadece bu kadarla da bitmiyor. Wang-san ile Hasebe-san da okula gelmediler. Pazartesiden cumaya, beş gün boyunca onlarsız okula gidip geldik.
Spor festivali için ön hazırlıklar ve araştırma süreçleri, öğrenci konseyi işleri ve düzenli ders çalışmalarım…
O kadar yorucu günler geçiriyorum ki, dizlerimin bağı çözülüp duruyor. Ancak burada bayılamam. Onu geri getireceğimi ilan etmişim herkese, henüz hiçbir şey başaramamışken aylaklık edemem.
Ayanokōji-kun’u defalarca arama isteğim oldu ve hepsinde de kendimi tuttum. Aradığım cevabı verme ihtimali yüksek olsa da, bu konuyu kendi başıma halletmeliyim.
“ Rehberlik dersimiz burada bitmiştir.”
Chabashira-sensei’nin dersi biter bitmez, sınıftan çıkarak peşine düştüm.
“Sensei, sizinle konuşabilir miyim?”
“Olur, yürüyerek konuşalım.”
Koridor gelen geçen öğrencilerle dolu olduğu için, Chabashira- sensei söyleyeceklerimi hareket halinde dinlemeyi teklif etti.
“Kushida-san, Wang-san ve Hasebe-san okula gelmeyeli epey oldu.”
“Ah, evet. Hasebe ile Wang hastalar. Ama hastaneden bilgilendirme gelmedi. Kushida ise, okula gelmeyeceğini söyleyip açıklama yapmadı.”
Onların devamsızlığı, sınıfımızın eksi puan almasına sebep olabilir.
“Peki, bu devamsızlıkların bize pahalıya mal olacağı bir duruma geldik mi?”
Net bir cevap alır mıyım bilemiyorum ama sorayım.
“Bu konuda endişelenmene gerek yok. Onur öğrencileri olan Wang ile Kushida, için ekstra zaman tanınıyor. Hasebe içinse, sorunlu bir öğrenci olmadığı sürece, şimdilik bir zarar verdiği yok. Bu durum sadece kötü bir davranışı olmayan ya da sicili temiz öğrencilere tanınıyor, haberin olsun.”
“Günlük durum dikkate alınıyor diyorsunuz?”
“Evet. Bazı öğrenciler vardır ki, kuralları çiğnemeye bayılırlar. Bazıları da vardır ki, bir sebepten ötürü kendilerini kötü hisseder ve devamsızlık yaparlar. Şuan farkı söylemek zor tabii ama okul öğrencilerin performanslarına ve tavırlarına bakarak değerlendiriyor.”
Bu açıklaması içime biraz su serpti.
“Ayrıca, okul katı kurallara sahip değil ki. Rahatsız olunan durumlarda, zorlama yapılmıyor. Kısacası, o devamsızlık yapan 3 öğrencinin sicili temiz: daha önce derslere geç kalmadılar, sorunlu öğrenciler değiller. Onlara özel hak tanınması normal.”
Chabashira-sensei nazik bir ses tonuyla durumun olağan karşılandığını açıkladı.
Normal halinden farklı bir tavrı vardı. Özel sınavdan sonra onda da bir şeyler değişmiş galiba.
“Ayrıca, okul titizlikle özel sınav için hazırlanıyor.”
Etrafta kimse olmadığından emin olan Chabashira-sensei, duraksayıp:
“Ancak onlara tanınan ek süre bitmez üzere. Önümüzdeki hafta da okula gelmezlerse, kazandığınız 100 puanın bir anlamı kalmayacak.”
Sensei kısacası bu hafta bu işi hallet diyordu. Ancak bu isteğini yerine getirebilir miyim bilemiyorum. Ona da danışmak istiyordum ki… kendimi tuttum. Zayıflık belirtisi göstermemeliyim.
“Çok teşekkürler, sensei.”
“Bir dakika, Horikita. Söyleyeceklerin bu kadar mıydı?”
“Evet. Sizi daha fazla rahatsız etmek istemem, sensei.”
“Sormadan rahatsız edip etmeyeceğini bilemezsin. Hala zaman varken, içini birine dökmek istemez misin?”
Chabashira-sensei demek içimi okumuş. Tereddütlü değilim desem yalan olurdu. En iyisi duygularımı açığa vurmak.
“Sakura-san’ı okuldan attırarak puan elde ettik. Sizce, doğru mu yaptık?”
“Kararından pişman mısın?”
“O an için doğru karar olduğunu düşünmüştüm. Ama …. şuan aynı şeyi söyleyemiyorum, sensei.”
“Keşke sana cevabı gösterebilsem ama bu konuda yardımcı olamam. ”
“Anlıyorum. Öğretmen olarak yol gösteremiyorsunuz, değil mi?”
“Yanılıyorsun. Şu anki duruma bakarak, kararın doğru olup olmadığını kestiremiyorum. Diktatör gibi ve bencilce bir karar verdiğin doğru ve birçok arkadaşın da aynı düşüncede. Onların bu yargısından dolayı yanlış bir karar verdiğin fikrine kapılıp üzülüyorsun.”
Duyduğuma üzüldüğüm ama ağzımı açıp tek kelime edemediğim sözleri söyledi.
“Ama ne fark eder? Kimse mükemmel değil ki. Herkes hata yapar, hatalarımızdan ders çıkarırız ve önümüze bakarız. Ben de bir sürü hatalar yaparak yaşıyorum.”
“Hatalar derken, sensei…?”
“Evet. Ben de bu özel sınava girdiğim zaman, süre aşımına sebep oldum. Bence doğru olanı yaptınız. Deneyim yaşamadan o 100 puanı kazanan kimse yok. Özel sınavda lider olarak sana verilen otoriteyi kullandın. Sen de, Kushida’yı koruyup başkasını gözden çıkarttın. Şuan yapman gereken doğru karar verdiğine onları ikna etmek.”
Sensei, tam kendisine yakışır sözler sarf etti. Biraz kafam karışık.. haliyle böyle şeyler sık yaşanmıyor.
“O aşamada 100 puan almak için iki seçeneğin vardı; ÖYD’denin son sırasındaki öğrenciyi gözden çıkartmak ya da doğru olduğunu düşündüğün şeyi yapmak. Ortaya çıkan sonucu kabul etmek zorundasınız.”
“Haklısınız…”
Haklı olduğunu biliyorum… biliyorum işte. Ama kafam karmakarışık.
“Ama…. sanki o an kulaklarımı dış dünyaya tıkamışım, kimseyi duymamışım gibi geliyor. Belki arkadaşlarıma kulak verseydim, doğru cevabı bulabilirdim diye hayıflanıp duruyorum.”
“Bazen kalp gözünün kapanıp etrafını göremediğin zamanlar olur. O anlarda verdiğin kararların doğru olup olmadığını düşünür durursun.”
Böyle bir tecrübem daha önce olmamıştı. O kadar sinirliydim ki, yumruklarımı sıkıyordum.
“Avantajlı olduğunu düşündüğün ya da zor durumlarda basit görünen kararlar aldın değil mi? Bunlar doğal şeyler. Herkesin kendi farklı ideolojileri var, ilk kez fikir soruyorsun.”
“Evet..”
Hala doğru cevabı alabilmiş değilim. Bu halim Chabashira-sensei’ye kötü gözükmüş olacak ki, bana kibarca durumu özetliyordu.
“Okulun size sunduğu kurallar çerçevesinde savaş verdiniz, değil mi?”
“Evet. Ve sözümü tutmayıp sorumlu kişiyi okuldan attırmadım.”
“Kushida’yı başından beri korumayı düşünüp kabul oyu verdirilsin diye mi yalan söyledin peki?”
“Hayır! O ana kadar, sözümde duracaktım. Bu kadarı kesin, sensei.”
“O zaman, sorun yok demektir. Sözünü tutmak önemli. Ama gel gör ki, yetişkinler bile verdikleri sözleri bazen tutamazlar. Kushida’nın okuldan atılması fikrini idrak edince, doğru olmadığını düşünerek kararını değiştirdiğini biliyorum. Senin hakkında kötü düşünenleri unut gitsin şimdi. Bazıları seni destekleyecektir, bazıları desteklemeyecektir. Nerdeyse 40 kişilik bir sınıfı yönetiyorsun, kolay iş değil. Ryūen, Ichinose ve Sakayanagi için de aynı şeyler geçerli. Sözde onları destekleyen öğrencilerin içlerinden ne geçtiğini asla bilemezsin.”
Chabashira-sensei bu sözleriyle beraber elini nazikçe omzuma dokundurdu.
“Hata yapmaktan korkma. Bir çocuğun hatalarını görüp affedemeyecek bir yetişkin değilim ben.”
“Henüz hata yapmadım, sensei.”
“Evet. Yapacağın seçimleri dört gözle bekliyorum.”
Endişeli bir bakışın ardından sensei, gözlerimin içine tekrar baktı. Nazik ve bir o kadar da sıcak kanlı tavırları yutkunmama sebep olacaktı nerdeyse.
“Değişmişsiniz, Chabashira-sensei.”
Bir anda ağzımdan çıkan sözlere kendim de şaşırdım.
“Sonunda bir öğretmen gibi davranmam şaşırttı mı? Yoksa çok mu soğuk davranıyordum?”
“Biraz şaşırtıcı ama garip gelmiyor.”
“Eh, güzel.”
Chabashira-sensei çok konuştuğunu düşünmüş olacak ki, boğazını temizleyip konuyu değiştirdi.
“Ayanokōji, Kushida konusunda ne diyor peki?”
“Ayanokōji-kun mu…? onun hakkında bir şey dediği yok. Sanırım benim hareketlerimi izlemek istiyor.”
“Anladım. Yani, senin kendi başına çözmen gereken bir konu olarak düşünüyor?”
“Belki de bu bencil kararımın sonuçlarına katlanmak istemiyordur.”
“Bilemiyorum. Ayanokōji, Kushida konusunda epey çaba sarfetmişti. Sen ona güvenmesen dahi, onun seni bu konuda yalnız bırakacağını sanmam.”
“Ayanokōji-kun konusunda çok dikkatlisiniz. Ayanokōji-kun’un en sorunlu öğrenci olduğunu söylediğinizi hatırlıyorum.”
“Eski sözlerimi neden aklına getiriyorsun?”
“ÖYD’deki istatistiklerden daha iyi olduğuna adım gibi eminim.”
“Onunla ilgili değerlendirmen büyük ölçüde artmış.”
“Kişiliği biraz zor ama herkeste var bu tarz şeyler. Hala en sorunludan kastınızın ne olduğunu anlayamıyorum mesela.”
Başarılı, sakin ve benden daha iyi olduğu kesinken, neden ona böyle bir söz söylediğine anlam veremiyorum.
“Her söylediğimi ciddiye almana gerek yok. Onunla benden çok vakit geçiren sensin, değil mi?”
“Yine de neden öyle dediğinizi duymak isterim.”
“O konudaki düşüncem değişmedi. Hatta o sözüme olan inancım arttı.”
Chabashira-sensei, Ayanokōji-kun’un sorunlu birisi olduğunu söylüyordu. Bize gösterdiği ve yaptığı onca şeye rağmen…
“O konuyu boş ver. Şuan çözmen gereken daha önemli konular var.”
“Haklısınız…”
Meraklı olduğum doğru olsa da, şuan acelesi olan bir konu değildi. Kushida-san, Wang-san ve Hasebe-san’ın okula dönmesini sağlamam gerek hem de acilen.
“Kushida, uzatacağın yardım edilin tutar mı dersin?”
“Böyle bir şeyi hayal dahi edemiyorum, sensei. Kapısına kaç kere gittiysem, açmadı.”
“Kötü olmuş.”
Temel ihtiyaçlarını gidermek için, benim okulda olduğum zamanlarda dışarı çıkmak için defalarca fırsatı olmuştur.
Telefonla ulaşmaya da çalıştım ancak açmıyor, nafile.
“Kapının diğer ucunda olduğumu biliyor gibi hareket ediyor sanki.”
“Hmm. O zaman acele etmezsen, işler karışacak.”
“Evet…”
“Tek başına halledemediğin işlerde, insanlardan yardım isteyebilirsin.”
“Kushida-san’ı ikna etmek için çaba harcamaya istekli tek bir kişi varsa, o da Hirata-kun’dur. Onun da buna zamanı var mı bilemiyorum.”
Hirata-kun, Wang-san ile Shinohara-san ile ilgileniyor şuan.
“Evet, Hirata önemli bir rol oynayabilecek birisi. Ancak Kushida üzerinde ne kadar etkisi olur emin değilim.Hassas, duygusal ve adaletten yana birini yanına alıp kapısına dayanırsan, kapıyı açar mı bilmem.”
Ne demek istediğini anladım. Hirata-kun, Kushida-san iyi hissetsin diye yalan söylemek zorunda kalaca kve Kushida bunu anlayacak…
“Şuan aklıma uygun birisi gelmiyor. Ancak sınıf arkadaşların dışında birini de düşünebilirsin.”
“Kushida-san ile yüzleşirken sınıfta yaşanan olaylar ve onun gerçek düşünceleriyle beraber savaşıyorum. Bir yabancıya bu durumu anlatmak zor duruma sokar bizi.”
“Avantaj ve dezavantajlar konusunda dengeyi bulman gerek. Nasıl desem… saklamak zorunda da değilsin. Bazı öğretmenler, Kushida’nın geçmişini biliyor mesela. İstersek söyleriz. Sır diye bir şey yok desem daha doğru olur.”
Sır diye bir şey yok desem derken…? belki… Kushida-san’ı harekete geçirecek birisi vardır. Hayır, harekete geçiremese dahi, onun için bir adım attıracak birisi olabilir. Ziyaretine gitsem iyi olacak.
“Gitmem lazım. Son olarak bir şey söylemek istiyorum. Araya girmek de pek hoşuma gitmiyor ama—Kushida’yı hangi yöne çekmek istediğini iyi düşün.”
…Kushida-san’da değiştirmek istediğim yanlar….?
“Çok teşekkürler, Sensei. Sayenizde daha hazırlıklı hissediyorum.”
Hala aradığım cevabı bulamamış olsam da, enerjim var artık.
“Ne demek… öğretmenlik görevim.”
Chabashira-sensei bu sözlerinin ardından öğretmenler odasına doğru yol aldı.
Bense onun merdivenlere doğru yürüyüşünü izledim… (Ç.N: Ayano gözlem mod açmış bu kız da)