Elitler Sınıfı - Cilt 18 - Bölüm 3 - Festival Hazırlıkları
Cilt 18 – Bölüm 3 – Festival Hazırlıkları
Aynı gün dersler bittikten sonra…
Grubun ana üyeleri sınıfta toplandı. Bunlar Sato, Matsushita, Mii-chan ve Maezono. Toplanma sebepleri ‘Hizmetçi Kafesi’nin planlayıcıları olmalarıydı.
Ben ve Horikita’yıda sayarsak toplamda altı kişiydik. Kendimizi tanıtmamızın ardından, çoğunlukla cep telefonundan konuşarak ‘Hizmetçi Kafe’ ile ilgili fikir alışverişini yaptık.
‘Hizmetçi Kafesi’nin konseptini ve ölçeğini göz önüne aldığımızda, açık hava etkinliği direkt olarak elenmişti. Başka bir deyişle kafenin yeri bir sınıf olacaktı. Buna baştan karar verdik fakat kafenin konumunu nereye seçeceğimizden henüz emin değiliz.
Diğer yıllar ve sınıflardan öğrenciler, günbegün tezgahlarını açabilecek potansiyel yerleri araştırıyorlardı. Bizde kendi etkinliğimiz için en iyi yeri bulmaya çalışıyorduk.
Erkeklerden de Yosuke gibileri bu toplantıya dahil etmek çok verimli olabilirdi fakat, maalesef ki onlar kulüp aktiviteleri ile meşguldüler.
Toplantının sonuna gelip kalkmaya hazırlanırken Matsushita bana ve Horikita’ya bakıp bir soru sordu.
“Hasebe-san ve Miyake-kun hakkında ne yapacaksınız?”
“ ‘Ne yapacaksınız’ derken ne demek istedin?”
“Her gün okula geliyorlar fakat sınıftan hiç kimse ile konuşmuyorlar, bunun anlamı bizi karşılarına almaya devam edecekler, ve hatta bütün sınıfı.”
“Böyle olduğunu biliyorum. Sanırım temel olarak bana karşılar.”
En iyi arkadaşi Airi sınıftan atılınca Haruka sınıfla arasına bir duvar ördü. Okula gelmesine rağmen bu duvarı hiç indirmeye çalışmadı.
“Hasebe-san gelecekte sınıfa karşı bir şeyler yapmaya çalışabilir.”
Haruka’nın Matsushita’ya direkt olarak ya da birisinin aracılığıyla bunu söylediğini sanmıyorum. Ama şimdi Haruka’daki havaya bakınca Matsushita’nın bunu söyleyebilmesi normal.
“Öyle olabilir, bu doğru olsa bile, ben şimdiye kadar problem çıkaracak davranışını göremedim. Festival için olan toplantılara bile katılıyor.”
Haruka ‘Hizmetçi Kafe’ açılacağını biliyordu çünkü bu fikiri öne atan oydu. Onu etkinlik toplantılarına almamak için bir sebep yoktu.
“İntikama göz yumacağını mı söylüyorsun?”
“Elbette hayır, bize sinirli olmasını anlayabiliyorum. Ama bu sınıfa sorun çıkarmasını umuramayacağım anlamına gelmiyor.”
Bu tarz zorunlu özel sınavlarda mazeret olmadan yapılan ve sınıfı zor durumda bırakacak şeylere şeytan işiymiş gibi bakılır.
Horikita ve benim Haruka’nın bir öfke haline kapılıp sınıfa zarar vermemesini ummaktan başka bir çaremiz yok.
“Evet, ama böyle bir mantığın işlemediği bir durumdayız. Kendine gelmesi çok uzun sürmemeli.”
Matsushita bakışlarını tekrar tekrar bana dikti, lider olarak benden söz almaya çalışıyor gibi. Yine de ben kendi fikrimi söyleyemezdim ve kalan zaman sessiz bir şekilde geçti. En iyi arkadaşı kurban edildiğini için Haruka’nın intikam almaya çalışacağı barizdi. Ama şuan da normal bir şekilde okula geliyor sınavlara giriyor ve sınıfta problem olabilecek küçük herhangi bir şey bile yapmıyordu.
İlerde neler olacağını bilmiyor olsak dahi, şu durumda ona ne yapacağını soramazdık.
Horikita boşluğa bakıp, “Aslında atabileceğimiz küçük bir adım var.” dedi.
“Onları sinirlerini yatıştırmak için intikamlarından vazgeçirmeye ikna etmek. Sadece…”
“Sadece ne?”
“Eğer gerçekten intikam almak için bir fırsat arıyorsa, kesinlikle aylar boyunca bunu uygulayamayacak.”
Buna bende katılıyorum. Önümüzdeki altı ay – bir sene boyunca okul hayatına sakin bir şekilde devam etmesini düşünmek zordu. Bir diğer deyişle, fırsat beklediği en kritik zaman…
“Festival sırasında bir şeyler yapabileceğini inkar edemem.”
Matsushita sessizce başını sallayıp onayladı, muhtemelen duymak istediği bunlardı.
“Ayanokoji-kun’dan duyduğum kadarıyla Hasebe-san hizmetçi olarak görev almak istemiyormuş. O yuzden Hasebe-san ve Miyake-kun a daha genel, etkinlik sırasında neler olduğunu bilecekleri bir görev verdim. Eğer ondan bilgi saklayıp gruptan ayrı tutarsak açıkça ondan şüphe ettiğimizi göstermiş oluruz.”
Küçük bir ihtimal olsada, eğer Horikita veya diğerleri Haruka’yı hor görürse, Haruka intikam amacı olmasa bile intikam arzusunu tekrar harekete geçirmiş oluruz.
“Öyleyse belli kişileri yanınızda tutup, onlara önemli roller vermekten kaçınacaksın.”
“Evet, duruma göre yapmam gereken bir şey.”
Elbette Haruka kültür festivali sırasında olayların kontrolden çıkıp çıkmadığına net bir şekilde dikkat göstermeyecektir. O yüzden, lider olarak, aksiliklerin önüne geçmem gerekecek.
Festivale gelen birçok konuk olacak, Eğer Horikita’nın sınıfı konuklar arasında kötü bir itibar sahibi olursa, cezalandırılmamız hiç sürpriz olmaz.
“Biliyorum Haruka ve diğerleri için endişelisin ama sınıfa varmak üzereyiz.”
Matsushita konuşmaya o kadar dalmıştı ki, araştırmamız için geldiğimiz sınıfa yaklaştığımızı bile farkedememiş. Sınıfların çoğu konseptleri için hala nereleri seçebileceklerini araştırıyorlar.
Önemli bilgilerin nerde ne zaman duyulacağını asla anlayamazsn.
Özel binada sergi açılabilecek, üç kata dağıtılmış sekiz sınıf vardı. Biz şuanda bu binanın üçüncü katında merdivenlere yakın olan tezgah açılabilecek en pahalı yerdeyiz. Üçüncü kat ana girişe en uzak ve en uygun maliyete sahip olma avantajına sahipti. Üçüncü kattan 1.000-13.000 puan karşılığında yer ayırtabilerken ilk kattan yer ayırtma bedeline düz hesap 50.000 puan diyebilirdik. Yaklaşık 40.000 puanla yiyecek ve diğer gerekli eşyaları almak için yeterliydi. Sınıflara sınırlı bir puan verilmişti ve tezgah bedeline ne kadarlık puan ayrılacağı ve geri dönüşünün nasıl olacağı hakkında endişelenmemeleri kaçınılmazdı.
“Bu, benim tahmin ettiğimden de fazla.”
Mii-chan’ın önceliği hâlâ serginin uzaklığıydı. Bunda hepimiz hem fikirdik diye düşünüyorum.
“Sato-san, sen ne düşünüyorsun?”
Mii-chan, bugün şimdiye kadar hiç konuşmamış olan Sato’ya sordu, ama bir cevap alamadı.
“Sato-san?”
Tekrar sorunca Sato bize dönerek aceleyle cevapladı.
“Ah, bende biraz uzakta olduğumuzu düşünüyordum.”
“Buna değecek bir şey yapmazsak, buna hem fikir olunacağını sanmıyorum.”
Daha ucuz olan üçüncü kat üzerinde daha fazla kalmadık. Muhtemelen konukların hepsi birbirine benzer profilde olacaklar, o yüzden ikinci kata indik.
“Sanırım üçüncü katta daha iyi. Daha fazla puanımız olsa ilk kat daha ideal olabilirdi.”
Maezono pencereden dışarıyı izlerken mırıldandı.
“Evet bu doğru, fakat birinci kat ödeme konusunda çok zorluk çıkarır.”
Mii-chan suratına bakıp yüzünü ekşitti.
“O halde ne kadar erken karar verirsek o kadar iyi, çünkü burası oldukça dolu.”
Matsushita Mii-chan’ın telefonuna göz atıp, “Doğru, baktığımız beş sınıftan üçü çoktan alınmış. Yinede hâlâ birinci ve üçüncü kat arasında göz gezdirebileceğimiz yerler var.”
Kolaya kaçıp daha fazla puan karşılığında daha yakın bir sınıf mı, yoksa zorluğa göğüs gerip daha az puanlı bir sınıf mı ayırtacağız?
“Ben hâlâ ilk katta olmasını düşünüyorum. Diğer sergilerle ilgilenen insanları ikinci kata çekemezsek daha büyük dezavantaj olacak.”
“İnsanlar ziyaret etmek istiyorsa ikinci ya da üçüncü katta olduğunun bir fark oluşturacağını düşünmüyorum.”
Maezono, Mii-chan ve Matsushita hangi katın seçilmesine dair görüşlerini bildirdiler. Konuya hakim olmasa ile sürekli konuşan ve yüksek enerjiye sahip Sato bugün sessiz kalmaya karar vermiş. Arkadaşları ara sıra endişeli olup olmadığına baktılar ama sanırım aklı başka bir yerdeymiş gibi.
“Sato-san son zamanlarda böyle.”
Matsushita endişemi farkedip bana fısıldadı.
Düşününce Sato son bir kaç gündür hiç enerjik değil.
“Ayanokoji-kun’un bir şeyler bildiğini düşünüyordum fakat sanırım senin de neden olduğuna dair bir fikrin yok.”
Matsushita beni bir tür Sato klavuzu olarak mı görüyor merak ediyorum. Ya da Kei’nin bir şeyler bildiğini düşünüyordur fakat iki türlüde hiçbir fikrim yok.
“Kötü bir ruh halinde değil, canını sıkan bir şey var mı diye sorsamda bir şey demedi.”
“Bazen insanların tek istediği yalnız kalmaktır, değil mi?”
“Evet sanırım öyle, fakat tam olarak nasıl söyleyebilirim bilmiyorum…bence bu sefer sessizliğinin sebebi yalnız kalmak istemesi değil.”
“Nasıl yani?”
Matsushita alt dudağını hafifçe ısırıp sohbeti bırakmadan devam etti.
“Konuşmak istiyor fakat konuşamıyor, sıkıntılarını kendi içinde yaşayan biri.”
Bir buçuk yıllık arkadaşlıktan sonra, bunu nasıl söyleyebildiğini merak ediyorum.
“Bir sıkıntın varsa bunu içinde tutmazsın değil mi?”
“Şey… aslında bir şey olduğunda genelde benimle konuşur.”
“O zaman biraz daha bekleyip ne olacağını beklemek zorundayız. Eğer isterse, bir noktadan sonra yardımını istemek için yanına geleceğinden eminim.”
“Belki de haklısın.”
Matsushita’nın kafası hâlâ biraz karışıktı. Sato etraftayken onun hakkında uzun bir konuşma yapmak mümkün olmadığından sustu. Seçeneğimizin çok olması da sıkıntı.
Ama şimdilik önceliğimiz etkinliği nerede yapacağımıza karar vermekti.
Sonraki mekana geçme vaktiydi. Tam ikinci kattaki incelemeyi bitirip son kata geçmek üzereyken başka bir grupla karşılaştık.
“Yo, Ayanokoji, Sizde mi festivalde tezgahınızı açmak için yer bakıyorsunuz?”
9-A sınıfından Hashimato’ydu. Ardından, Sakayanagi ve Kamura çıkageldi. Üçü beraber geziyorsa kısa bir gezinti için bir araya gelmemişlerdir.
“Belki çoktan karar vermişlerdir, belki de tezgahlarını okulun içine mi yoksa dışına mı açacaklarına bile karar verememişlerdir.”
“Karar verememişler midir? Öyleyse bariz bir yalan olur. Horikita ile hiçbir sebep olmadan özel binayı dolaştığını sanmıyorum. Hadi, ne tür bir sergi açacağınızı söyleyin.”
Sakayanagi sohbete katılmadı, yüzünde bir gülümsemeyle yetindi.
“Ne soruyorsun, sınıfta herşeyi bilecek bir konumda değil.”
“O zaman hareminin zevkini çıkardığını mı söylüyorsun?”
Altı kişilik gruptaki tek erkek olduğuma değinerek Kamuro’ya katılıp katılmadığını sordu.
Sessizce dinlemeye dayanamayan Horikita araya girdi.
“Sende benzer bir durumdasın Hoshimoto, Sakayanagi-san ve Kamuro-san, daha az kişi olsanız bile tek erkek sensin. Acaba bunun farkında olduğundan mı böyle garip şeyler söylüyorsun?”
Horikita sakin bir şekilde aynı seviyeden cevap verdi. Bu onun hakkından gelme yoluydu fakat Hoshimoto’ya karşı bir şey ifade etmedi. Aksine sanki bu konuşma hiç yaşanmamış gibi konuyu değiştirdi.
“Sato, Matsushita, Wang ve Maezono gibi kişilerle çok zaman geçiriyorsun.”
Hashimoto dikkatini ‘Hizmetçi Kafe’nin dört fikir sahibine yöneltti.
Üçü kendilerini savunmaya çekmişken Matsushita bir adım ileriye çıktı, her zamanki gibi davranıyor.
“Bizden birşey koparmaya çalışma.”
“Umarım şimdi anlamışsınızdır.”
Matsushita Horikita’nın bakışlarına katıldı.
“Öyle demek istmemiştim, sadece…”
Diğerleri Hoshimoto’nun sözlerinin ima ettiklerinden rahatsız olmaya başladılar.
“Oops, bundan fazlasını söylemek gereksiz mi olur?”
Sırıtan Hoshimoto, geldiklerinden beri ilk defa Sakayanagi’ye “Konuşmamı umursamazsın değil mi?” der gibi baktı.
“Bir şey söylemek istiyor gibisin, Hoshimoto-kun.”
Üç kızın önünde durup onları korumaya çalışan Matsushita, hafif sinirli bir şekilde sordu.
Bu soruyu beklermişçesine, konuşma tarzı daha bir hareketlendi.
“Sınıfın hakkında endişeliyim arkadaşım. Spor festivalinde Ryuen’le işbirliği yaptınız fakat ona sonsuza kadar güvenebileceğinizi düşünüyor musun?”
“Devamını getir bakalım.”
“Ryuen’le tekrar işbirliği yapabileceğinizi düşündüm. Eğer yapacaksanız dikkatli olun.” Yaşlı bir kadının kalbine sahipmiş gibi konuştu.
Matsushita onun sözlerinin sebebini hissetmiş olmalı ki, bunun hakkında ne bildiğini sormak üzereyken kendini tuttu.
“Acelemiz var, kelime oyununuzu sonsuza kadar devam ettirebileceğimizi sanmıyorum.”
“Değil mi arkadaşlar?”
Arkasını dönüp kızlara ve bana yöneldi.
“Haklısın, hadi gidelim. Burada onunla konuşup zaman kaybediyoruz.”
“Seni sevmiyor değil mi?”
Etraftaki kötü atmosferi kullanarak Kamuro araya girdi. Hashimoto bilerek derin bir iç çekti.
Belki de. Sadece bazı sebeplerden dolayı sormuştum. Her neyse size iyi şanslar.”
Sakayanagi hiçbir şey söylemedi ve bizim daha önce incelediğimiz sınıfa girdiler.
“Bu biraz korkutucuydu.”
Mii-chan, rahatladı ve elini göğsüne koydu. Solunda duran Sato’ya mırıldandı.
“Ha, evet biraz öyleydi.”
Onu duysa da duymasa da, Sato’nun durumu burada da normalin dışındaydı.
“Her neyse, hadi gidelim.”
“Sıradışı bir şey yok. Bizim yanımızdaymiş gibi davranıyor fakat tereddüt etmeden bizi sırtımızdan bıçaklayabilir.”
“Spor fesitvali geride kaldı, şuan kültür festivalindeyiz. Rakiplerimizin diğer sınıflardan olduğu yarışmalar var. Tıpkı Ryuen’in sınıfı gibi Sakayanagi’nin sınıfı da yenmemiz gereken rakip sınıf. Onlara güvenebilir misin?”
Eğer burda durursak tekrar A sınıfından birileriyle karşılaşabiliriz. Hepimiz bundan kaçınmak istiyoruz, o yüzden diğer sınıfları incelemeye karar verdik.
“Hashimoto-kun’un daha önce söylediği şey, sizde farkettiniz mi?” Maezono kısık sesle konuştu.
Hizmetçi Kafe’nin hazırlığı sırasında, Horikita ve ben sadece bir kişiyle Ryuen’le olan anlaşma hakkında konuşmuştuk. Tedirgin olmuş olmalılar.
“Kültür festivalinde Ryuen-kun’un sınıfı ile yapılan işbirliği kesin mi?”
“Evet, spor festivali için yapılan anlaşma sırasında kültür festivalinde de birlikte çalışma konusunu konuşmuştuk.”
Konu iki sınıfın yapacaklarının birbirine benzememesiydi. Tezgah açarken benzer veya rakip olabilecek yerlerden kaçınmalıydık. İki tarafta ihtiyaç halinde birbirlerinden öğrenci alıp verebilmeli, öğrenciyi geçici olarak alabilmeli ve birbirlerinin işlerine göz kulak olmalıydı. Küçük şeyler olsa bile öngörülemeyen aksiliklerin önüne geçmek için anlaşma yapılmıştı.
“Spor festivali sırasında işler iyi gittiği için bunu önemsememiştim, ama onlar böyle söyleyince endişemin önüne geçemiyorum. Onlara güvenmemizde sakınca olmadığına emin misin?”
“Ryuen-kun’a kişisel olarak güvenmek zor, doğru. İşte bu yüzden Katsuragi-kun’u araya soktum. İşlerin iyi gideceğinden eminim.”
“Sana inanmak istiyorum ama Hashimoto-kun birşeyler biliyormuş gibi davranmıyor muydu?”
“Evet, onu bende hissettim. Sana ihanet etmese bile yapılan anlaşmayı açıklamış olabilirler mi?”
“Bunu bilenler ben ve Ayanokoji-kun. Şimdi de Hizmetçi Kafe’deki siz dördünüz öğrendiniz. Ryuen’in sınıfında da Katsuragi var, Belki diğer sınıfarkadaşlarına anlatmış olabilir, ama bunu sızdırmakta bir yarar görmüyorum.”
Horikita anlaşmayı sınıfa sızdırmanın mümkün olmadığını açıkladı.
“Ben de Horikita’ya katılıyorum. Spor festivalindeki olaydan sonra Horikita ve Ryuen’in A sınıfını yenmek için takım olduklarını beklediklerini sanmıyorum. Ama bu da yolunda gidecekmi konusunda temkinliyim. İlerde de böyle anlaşmalar olabilir. ama sizin bunun hakkında endişelenmenize gerek yok.” Bende sohbete katıldım.
“Tamamdır, anladım.”
Maezono ve Mii-chan kafalarına salladılar, Matsushita ve Sato tekrar bana döndüler.
Her şeyden sonra son kararı vermek için tekrar sınıfımıza döndük.
“Bence kafeyi nereye açacağımız hakkında burada olan üyelerle bir açık oylama yapmalıyız. Sıkıntı olur mu?”
“Ya oylar eşit çıkarsa?”
“Bunu o zaman düşünürüz, önce şunu bi deneyelim. Taş-kağıt-makas yapacağız, taş ilk kat, kağıt ikinci kat, makas üçüncü kat anlamına gelir. Tamam mı?”
Mii-chan karıştırmamak için fısıldıyarak tekrar etti ve avuç içine baktı.
“Başlıyoruz.”
Bende dahil olmak üzere altı öğrencide hangi katı istediğini ellerimizle gösterdik. İlk seferde açık bir fark oldu. Dört Taş, iki kağıt.
Üçüncü kat, oraya çıkmak için gereken zaman ve harcanan efor yüzünden elenmişti. Ben maaliyeti azaltmak için kağıtı seçmiştim, ama ilk kat daha avantajlı olduğu için kötü bir seçim olmazdı. Kağıt yapan diğer öğrenci Matsushita’ydı.
Sonunda hangi katı seçeceğimize karar verebildiğimiz için bir adım atabilmiştik.
“Birinci katı alabilmek için başvuruyu yapacağım. Neler olacağını görebilmek için hâlâ bekleyen sınıflar var, eğer bizden önce harekete geçerlerse kötü olur.”
Horikita telefonunu çıkarıp aceleyle zemin kattan yer ayırmak için uygulamayı açtı.
“O zaman bugünlük işimiz bitti mi?”
“Hayır, size söylemem gereken bir şey var.”
Şimdiye kadar Hizmetçi Kafe hakkında bilgi topluyordum. Hizmetçi Kafe’nin ana hedefinin erkekler olduğunu söylemeliyim. Festivale gelecek konuklar arasında çok sayıda aile var fakat bu konseptin asıl müşteri hedefi erkek öğrencilerdi.
“Hiç kadın ziyaretçi olmayacağını düşünmüyorum, ama oran olarak bakıldığında katılımcılar arasındaki erkek-kadın sayısında dikkate değer bir fark olacaktır.”
Bu herkesin, hiç araştırma yapmadan düşünebileceği bir şeydi.
“Hizmetçi Kafesi’nin tersi olan, kızların değil erkeklerin garson olduğu kafelerde var.”
Matsusihta ve diğerleri bunu hiç duymamış olacaklar ki duyunca şaşırdılar.
“Hizmetçiler ve Kâhyalar, ikiside birer kafe konsepti.” (Ç.N: kızlara ‘Hizmetçi’, erkeklere ‘kâhya’ diyeceğim.)
“Sende çok bilgilisin Horikita.”
“Bende araştırmamı yapıyorum. Öğrendikten sonra kullanışlı mı yoksa yararsız mı olduğuna karar verirsin.”
Bunun iyi bir şey olduğunu söylemeliyim.
“Hadi öyleyse. Tezgayı açacağımız sınıfın yeri kadar temizlikte önemli. Bunu dikkate almamız gerek.”
Her sınıfın farklı kullanım amaçları vardı.
“Zemin, duvarlar, tavan ve zamanla zarar görmüş olabilecek sandalyeler, hiç birşeyi kaçırmamak için bunlarıda kontrol etmenizi istiyorum.”
“Bu önemli, eğer temizliği kendimiz yaparsak boşveremeyeceğimiz şeyler var. Sınıf ne kadar temiz olursa o kadar iyi.”
Herkes aynı fikirdeydi ki sınıfı tekrar gözden geçirmeye başladılar. Sadece ulaşım kolaylığı ve diğer şeylere edilen dikkat yavaşça diğer noktalara yönelmeye başladı.
“Ayrıca üniformalarda var, abartı erotizm yapmamalıyız.”
“HA? Ne dedin sen?” Horikita şok olmuş bir şekilde baktı.
“Erotizm, Eros ve erotizm eski zamanlardan beri sanatta önemli kabul edilmiştir. İç çamaşırı ve benzeri şeylerin gösterilmesi söz konusu değil, ancak bu tarz kafelerde bu tarz şeylere umut bağlandığı gerçek.”
Horikita muhtemelen bunu kafasından çıkaramayacak.
“Ayanokoji-kun, korkunç bir şekilde bilgilisin.”
“Kafenin hazırlık aşamasında sorumluluğum olduğu için araştırma sırasında bazı konuları göz ardı edemem. Mümkün olduğunca yardımcı olabilmek için araştırmamı yaptım.”
Sınıfta bu tür konular hakkında çok bilgili birkaç öğrenciler olduğunu bilmek iyiydi. Elbette sınıfımızın Hizmetçi Kafe yapacağını söylemekten kaçınıp kişisel merakımdan dolayı sorduğumu söyledim. Yine de yanlışıkla bir otaku olduğumu düşünüp,eğer yardımcı olurlarsa otaku sayısının artacağını varsayıp istersem beni misafir edebilecekleri veya konu hakkında yönlendirme yapabileceklerini söylemeleri beni üzmedi değil.
“Devam edebilir miyim?”
“Tabi edebilirsin.”
Konuşmamı bölmeyip hizmetçi kafenin nasıl bir şey olduğu hakkında konuşma yapmama izin verdiler. Üniforma giyip aktif rol olacak öğrencilerin bunu anlaması önemli. Bu sayede müşterilere de düzgün bir hizmet vermek mümkün.
“Satış stratejisi hakkında da düşündüm. Yiyecek ve içecek satışlarının yanında ‘Cheki’ denilen fotoğraf çekimleride yapabiliriz. Özel bir fotoğraf makinesi kullanıp 800 puan karşılığında bir hizmetçinin fotoğrafını , 1200 puan karşılığında da bir hizmetçiyle fotoğraf çekinilmeyi listemize ekleyebiliriz. Maliyet düşürmek için fotoğrafları cep telefonundan çekip bir yazıcıdan çıkarmayı da önerdim fakat, bu fikri bana veren Profesör, bu fikri reddetti. ‘Kâr uğruna kaliteden vazgeçersen, dikkate alınmazsın’ dedi.”
Eğer iyi bir şekilde değerlendirebilirsek, fotoğraf satışlarıda yiyecek-içecek satışları kadar kâr getirebilir.
“Fotoğrafların saklanması hakkında endişe duymalısın.”
“Bunun hakkında da bir planımız var, Fotoğrafların yayınlanmaması şartını koyacağız. Ayrıca Horikita’nın liderliğiyle erkekler yemek tezgahını kurmaya başladılar, tezgahlarda satılan yiyeceklerde hizmetçi kafeyle bağlantılı olmalı.”
Konuşmamı bitirdim, bir süre sessizliğin ardından Horikita öksürdü.
“Yiyecekler konusunda alt-üst yıllardanda benzer tezgahlar açılacağına dair bilgiler var, tezgahlar arasındaki rekabetin üst seviyede olacağı kaçınılmaz bir gerçek. Bu yüzden yiyecekleri özenle seçip fiyatlarımızı olabildiğince düşük tutacağız.”
“Ama bu bize o kadar puan kazandırmaz, değil mi?”
“Bir bilet çıkarıp, bu bileti alanlara daha sonra kafede aldıkları içeceklerde indirim yapabilecekleri bir şey yapabiliriz. Bunu müşterileri kafemize çekmek için bir basamak olarak kullanabiliriz.”
İnsanları hizmetçi kafeden haberdar etmemiz ve festival zamanı geldiğinde özel binaya gelmelerini sağlamamız gerekiyordu.
Kısacası, etkili bir reklam stratejisi.
Çeviren: Erdb.