Elitler Sınıfı - Cilt 2 - Kısım 4 - Her Tahmin (5)
Cilt 2 – Kısım 4 – Her Tahmin (5)
Sakura beni gitmek istediği yere götürdü. Açıkçası, geldiğimiz yer pek tahmin edilebilir cinsten değildi. Okula uzak kalan bir binanın, kulüp aktiviteleri için ayrılmış olan departmanına girdik.
Geleneksel bir havası olan bu departmanda bana yol gösterdi: Okçuluk ve çay seremoni kulüpleri burada yer alıyordu.. Kısa bir mesafe öteden, atılan okların sesini duyabiliyorduk. [1]
“Herhangi bir kulübe üye değilsin, öyle değil mi?”
“Değilim evet, ama bir kez olsun buraları görmek istedim. Tek başıma gelseydim… göze çarpardım.”
Eğer buralarda yalnız başınıza dolaşırsanız, sizi görenler kulüplerine katılmak istediğinizi zannederdi. Ama eğer bir çift olarak gelirseniz, sadece randevuda olduğunuzu varsaymakla yetinirlerdi.
“O değil de, neden beni dışarı çağırdın ki? Konuştuk zaten…?” diye sordu.
“Hmm… Neden diye sorunca, cevaplaması biraz zor oluyor sanki.”
Yarın neler olacağı konusunda endişeliydim. Bir şey söylesem bile hala tedirginliğimi koruyacaktım.
“Seni dışarı davet ettim, çünkü ortam değişikliğinin iyi geleceğini düşündüm. Yani demek istediğim, ben yalnız biriyim. Genelde yaptığım tek şey odamda tek başıma takılmak. Anlayacağın, her zaman geri planda kalmak gibi bir huyum var.”
Sakura, verdiğim dolambaçlı cevaba pek inanmamış gibiydi.
“Ayanokouji-kun, senin çokça arkadaşın yok muydu yani?”
“Var mıydı? Kim mesela?”
“Horikita-san, Kushida-san, İke-kun, Sudou-kun, Yamauchi-kun…”
Aklındaki isimleri söylerken bir yandan da parmaklarıyla sayıyordu.
“Eh, onlar sadece göstermelik. Aslında, yok ya, arkadaş arkadaştır sonuçta. Galiba, biz de böyle arkadaşlardanız. Ama ben hala kendimi grubun dışında kalmış ve içeriye, onlara, bakıyor gibi hissediyorum. Sence hepimiz birbirimizle çok mu iyi geçiniyoruz Sakura?”
Tereddüt bile etmeden kafasını onaylarcasına salladı.
Eh, eğer Sakura böyle diyorsa belki de dediği doğrudur. Sanırsam ben hala olayı çözümlemekte zorlanıyorum.
“Hala arkadaş edinebilme konusunda iyi olduğumu düşünmüyorum. Cidden imreniyorum… Beni arkadaşı olarak gören, şu ana kadar tek kişi sensin.” dedi, Sakura.
“Kushida’ya ne demeli? Seni dışarı ilk davet eden oydu sonuçta.”
Sakura, sanki suç işlemişçesine, utanarak gülümsedi.
“Haklısın. Kushida’ya bir özür borçluyum. Cesaretsizliğim sağ olsun, beni dışarı çağıran ilk kişi o’ydu…Ciddi ciddi onunla dışarıya çıkmak, takılmak istemiştim. Evet belki davetini kabul ettim, onunla dışarıda takıldım ama yine de cevap vermekten bile acizdim. Acınası haldeyim gerçekten.”
Eh, eğer insanlarla çekinmeden konuşabiliyorsanız, daha kolay zaman geçirirdiniz.
Bir kez daha; Horikita’nın, İke’yle Yamauchi’nin makarasını yapmasının yanı sıra yabancılara da ağzının payını güzelce vermesinden etkilenmiştim. Cidden harika bir yeteneği var kızın.
“Yarın için sana az tavsiye verebilir miyim?”
Ona “Yapabildiğinin en iyisini yap.” gibi içi boş cesaretlendirmeler vermek gibi bir niyetim yoktu. Sakura, yarınki toplantıyla tamamen kendisi olarak yüzleşmeliydi.
“Sudou için, Kushida için, sınıf arkadaşlarım için..’le başlayan tüm şartlanmalarını bir kenara at.”
“Ne? Bir kenara mı… atayım?”
“Yarın ifade verdiğin esnada, sadece ama sadece kendin için konuş. Ne gördüğünü doğru dürüst söyleyen bir tanık misali.”
Kendine güvenen kişiler, insanlara yardım etmek için tereddüt etmeden öne çıkarlar, asla gocunmazlardı. Yine de, Sakura daha kendine tam anlamıyla hakim olamadığından, böylesi bir işe kalkışması da mantıksız olurdu.
Çektiği acıya, ızdıraba; içine kapanıp tek başına katlanmak gibi bir huyu vardı. Eğer daha kendiniz mutlu değilseniz, başkalarını da mutlu edemezdiniz.
“Kendi iyiliğin için, sadece gördüğünü söyle. Kendin için konuş, konuş ki Sudou kurtulsun. Fazlasına ihtiyaç yok.”
Verdiğim tavsiyenin ne derece etkili olacağını kestiremiyordum. Yani, aslında dediklerim saçmasapan zırvalardı da işte..
Ama belki de, Sakura’yı kendi hatrı için konuşması yönünde cesaretlendirmek, doğru bir yoldu.
Belki de bunu, arkadaş ortamlarında istenilen, aranan birisi olmanın nasıl bir his olduğunu bildiğim için yaptım. Çünkü birinin, yalnızlıkla savaşmanın verdiği acıyı, ızdırabı anladığımı bilmesini istedim.
“Teşekkürler Ayanokouji-kun.”
Umarım dediklerim Sakura’nın kalbinde bir yerlerde yer edinmiştir.
[1] : Japon çay seremonisi, kökeni 15. yüzyıla kadar giden geleneksel bir japon törenidir. Törenin esası, ev sahibinin konuklarına çay hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır. Daha fazla bilgi için:
Çeviren: lightningbridge21
Düzenleyen: Fatoshisme