Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 19 - Bayrak Yarışı
Sıradaki yarışma ‘Bayrak Kapmaca’ydı. Basit ama zor ve hafif tehlikeli bir takım yarışması.
“Kesinlikle kazanıyoruz, beyler. O aptal Kouenji burada olmadığı için, daha fazla gaza gelmemiz lazım!” Sudou bağırıyordu.
Önünde toplanan A ve D sınıfı erkeklerini cesaretlendirdi.
Öte yandan, Sudou’nun grubunun karşısında Kanzaki ve Shibata önderliğindeki B Sınıfı ve Ryuuen liderliğindeki C Sınıfı vardı.
Özellikle C Sınıfında – tam olarak bilinmiyor olsa da- güçlü görünen öğrenciler vardı.
Birkaç ay önce Sudou ile kavga eden Sakazaki ve Komiya, üstüne Yamada adında yarı japon yarı siyahi bir öğrenci bulunuyordu. Onu okulda ara sıra görüyordum ama ne kadar güçlü olduğunu merak ediyorum doğrusu.
Her sınıfta ne kadar güçlü öğrenci var-yok tartışması yapacak durumda değildik artık, şuan en iyi plan, gücümüzü hesaba katarak yarışmaktı.
Yarış kurallarına göre kazanmak için, bayrağı iki kez ele geçirmek gerekiyor.
Hirata ve Katsuragi yaptıkları değerlendirme sonunda, sınıfların saldırı ve savunma olarak gruplara ayrılacağına karar verdiler.
Bu noktada, saldırı ve savunma olarak ikiye ayrılmanın oldukça riskli bir hamle olduğunu fark etmişlerdir herhalde.Biriyle ilgilenirken diğeri aksatılabilir, sorun çıkabilirdi.
İkisini de aynı anda yapmak en mantıklısıydı. Ayrıca iş birliği kurup birlik sağlamak için de iyi bir yöntemdi.
İlk olarak D sınıfı saldıracak, A sınıfı bayrağı koruyacak diye kararlaştırıldı. Eğer bu formasyon işe yararsa roller değişmeyecekmiş.
“Eh, merak etmeyin. Yalnız bile olsam düşmanlarımızı yeneceğim.”
“İnsanların değil, bayrağın peşindeyiz…?”
Bu fazla gaza gelmiş arkadaşa, endişelenerek söyledim.
“Çok pis gaza geldim. Kouenji yüzünden sinirliyim. Off.”
Belki de ciddi ciddi saldırmayı düşünüyordur.. ne deyim bilemiyorum.
Sudou orta parmağını rakiplerimize kaldırdı.
“Mesafemi korusam iyi olacak, ha…”
Bu işe karışmaktan korkan İke ve diğerleri yavaşça Sudou’dan uzaklaştı. Akıllıca bir tavır.
Saldıran takım (özellike Sudou) maçın başla işaretini sabırsızca bekliyordu. Öte yandan Katsuragi ve diğerleri (savunma takımı) pozisyonlarını tekrar tekrar kontrol ediyor ve sağlam bir savunma oluşturuyorlardı.
Doğal olarak yumruk atmak ve tekmelemek gibi şiddet eylemleri yasaklanmıştı, ancak okul muhtemelen belirli bir dereceye kadarki fiziksel teması kabul edecektir.
Bu yarışmada, bir sürü itiş-kakış olacağı kesin çünkü.
“Üüü—gerildim ben, ya. Bayrak kapmacayı ilk defa oy…”
“Daha önce orta okulda oynamadın mı?”
“Bunun tehlikeli bir yarışma olacağı söylemediler. Peki ya sen, daha önce oynadın mı, Ayanokouji-kun?”
“Hayır… benim için de bir ilk.”
“Ha? Senin için de ilk demek.”
Bu bayat konuşmanın ortasında yarışmanın başlama sinyali verildi ve Sudou herkesin önünde koşmaya başladı.
Daha proaktif öğrenciler de peşinden gitti.
“Bu kötü, hadi biz de gidelim Ayanokouji! Tembellik yapmayalım. Yoksa Sudou canımızı okur!”
Karşılaşma için uygun olmayan İke, Yamauchi ve ben proaktif grubun arkasından ilerledik. B-C sınıfları da bizim gibi saldırı ve savunma olarak ikiye ayrılmıştı.
Aralarındaki işbirliğinin bizimkine göre daha zor olduğu barizdi.
İlk turda savunma yapan, B sınıfıydı.
B Sınıfı önümüzde durdu.
Bu arada saldırı takımlarının, birbirleriyle iletişime girmesi yasaklanmıştı.
En önemli kural ise, saldırı takımının mutlaka savunma takımına saldırması gerektiğiydi.
“Ölmek isteyen kim varsa, gelsin!”
Böyle tehlikeli bir şey söyleyerek Sudou rakibinin savunma takımına daldı. Ardından 1. sınıf öğrencisinin olduğuna inanılamayacak bir güç göstererek bayrağın etrafındaki her bir öğrenciyi geçmeye başladı.
“Dur–! Sudou’yu durdurun–!”
Savunma takımının bir kısmı B sınıfının çığlıkları eşliğinde Sudou’yu çevrelemeye başladı.
“Hey çocuklar, çabuk takip edin! Sizin için yolu temizleyeceğim!”
Sudou, arkasına bakmadan grubuna bağırıyordu. Ancak işler o kadar basit değil ki. Durum, neredeyse bir savaş alanı gibi yavaş yavaş kaotik bir hale büründü ve toz bulutları yükseldi.
B sınıfı öğrencilerinin bu durumun üstesinden zorluk çekmeden geleceklerini düşündüm.
“Kahretsin, daha kaç kişi bana saldıracak!”
Üç ya da dört erkek beraber vücutlarını kullanarak Sudou’yu itip devirdiler.
Öte yandan arkasından gelen ekip de Sudou’yu takip edip içeri daha çok sızabilmişlerdi ancak onlar da çok geçmeden etkisiz hale geldiler.
D sınıfının sorunu Sudou’nun etkili gücüne sahip olmasına rağmen başka kimsenin bu tür bir gücünün olmamasıydı.
Buna karşın B sınıfı ortalama gücün üzerinde olan birçok öğrenciye sahipti.
Özellikle ben ve hoca gibi saldırgan olmayan öğrenciler sonuca katkıda bulunmadıkları gibi, yük olurlardı.
“İşler karıştı, Ken! A sınıfı! Yamada ya da adı her neyse, kazanıyor!”
“Hah!?”
Sesin geldiği yere döndüğümde Kırmızı Takımın, -A sınıfının- koruduğu bayrak hafifçe eğilmiş olduğunu gördüm.
C sınıfı Sudou gibi güçlü öğrencilerle dolu olduğu için… hayır, öğrenciler neredeyse savaşçılara benziyorlardı. Savunmamıza girmeleri kolay bir görevdi.
Iki grup arasında kavga çıksa, kimin avantajlı kimin dezavantajlı olduğu oldukça açıktı.
Ayrıca Ryuuen bize saldırmalarını emretseydi, beyhude bir çaba olurdu kesin.
Bir şeyler yapıp oyunu tersine çevirmemiz lazımdı. Ana en güçlümüz olan Sudou 4-5 kişi tarafından engelleniyor ve bir şey yapamıyordu.
Tamamen çıkmaz bir duruma düşmüştük.
Tabii bu kadar insana karşı gösterdiğimiz çaba da oldukça etkileyiciydi.
Sudou umutsuzca bayrağa doğru hamle yaptı ancak yeterli olmadı, düdük çaldı.
Nihayetinde Beyaz Takımda kolayca bayrağı yakalamayı başardı.
“Ahh, kahretsin! Siz çocuklar ne yapıyorsunuz!? Sırtınızla destek verin!”
Devrilen bayrağa bakarken, Sudou tüm gazabını hiçbir suçu olmayan D sınıfına yöneltti.
“Böyle desen bile…. bu çocuklar hayvan gibi güçlü!? Owww… vücudumda çizikler var, be.”
“Altı üstü birkaç çizik. Dayan biraz. Yaygara koparıp asabımızı bozma!”
Neler hissettiğini anlıyordum ama böyle devam ederlerse… ikisi diskalifiye olmaktan kaçamaz.
“İlk turu kazandılar, napalım yani. Bir dahaki sefere kendimiz düzgünce koruyalım.”
Sudou’nun omzunu hafifçe dokunup sakinleştirdikten sonra Hirata düşen bayrağı geri yerine koydu.
“Tch… onu kesinlikle koruyacağız, anladınız mı?”
“A-Anladık— Elimizden geleni yapacağız—“
“Elinizden gelen falan filan demeyin, kesinlikle bayrağı koruyoruz bu sefer. Gerekirse saatler sürsün ama koruyun!”
D sınıfında eksik olan şeyler arasında: birlik olma ve motivasyon vardı.
Buna ben de dahilim tabii. Birkaç öğrenci hariç, kimse de hırs yoktu.
Savunmada iyi olan B sınıfında, hem iyi bir işbirliği hem de motivasyon vardı, bu nedenle zorlu düşmanlardı.
“Ayanokouji, ölsen bile bayrağın düşmesine izin verme! Sınıfta 2.sensin unutma bunu!”
Kayıtlarda Sudou’dan sonraki en güçlü olduğum için bayrağı onunla beraber koruyacaktım…
Sudou, kendisini bayrağı korumaya adayan kişi olarak, gözleri üzerimde olduğu için dikkatsizce davranamıyordum.
“Benimle dalga geçme, kazanmalarına izin vermeyeceğim. O piç Ryuuen’i yeneceğim.”
Bir önceki turda saldırı takımında olan Ryuuen, gözlemci olarak etrafı kolaçan ediyordu. Katılmasına bile gerek kalmamıştı, zaten üstün duruma çabucak geçiverdiler… Sudou muhtemelen bu gerçeğe katlanamıyordu.
“Hadi C, dışarı çık C.”
Sudou fısıldayarak bunu tekrar etti. Açıkçası güç merkezli C sınıfı bir araya gelirse bizi ezerler….
Bu yüzden B sınıfının saldırmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.
Her iki tarafın da hazırlıkları tamamlandı, şimdi ikinci tur başlamak üzere. O zaman şimdi…
“Buradalar, buradalar. Geldiler!”
Görünüşe göre işler umduğum gibi gitmedi ve Sudou’nun istediği oldu.
C sınıfının güçlü öğrencile saldırmak için bize baktılar.
Sınıfını bir araya getiren lider Ryuuen de kahkaha attı.
Neredeyse savaş alanını komuta eden bir taktikçi gibiydi, yarışa başlama sinyali ile beraber onlara saldırma emri verdi.
Büyük olasılıkla basit bir emirdi.
‘Devirin onları.‘
Bu emrinin arkasında onun zulmünden korkan askerlerin saldırıları vardı. Sudou gibi heybetli olan spor kulübü öğrencileri, savunmayı yararak içeriye girdiler.
Acele etmeden, dümdüz ilerleyen bir duvar gibi saldırdılar.
Her yerden D sınıfı öğrencilerinin çığlıkları yükseldi. Dış savunmayı oluşturan öğrencilerin sayısı yavaş yavaş azalıyordu.
“Ayağa kalkın! Bacaklarını yakalayıp onları aşağıya çekin!”
Sudou’nun mantıksız teşvik sözleri rakibimizin öfkeli bağırışı arasında kaybolup gitti.
C sınıfı defalarca faul sayılan dirsek vuruşları yaptılar ve iç savunmaya geçtiler.
Öte yandan da, Katsuragi önderliğinde A sınıfı neredeyse bayrağa dokunabilecekleri bir noktaya geldiler ama bunu zamanında yapabilecekler mi merak ediyorum.
“Ovvvvvv!?”
Hemen önümde bayrağa destek olan Sudou’dan acı bir ses geldi.
Yamada isimli adam Sudou’ya yaklaştı. Fiziği Sudou’nunkinden çok daha iyiydi.
Bayrağımız biraz eğilmişti.
“Kim midemi yumrukladı!?”
Görünüşe göre kaos sırasında birisi doğrudan Sudou’ya saldırmıştı. Dahası bu duyduğum ilk veya ikinci acı çığlığı değildi. Ancak bayrağı iki eliyle tutmak zorun olan Sudou bunun için hiçbir şey yapamadı. Yapabileceği tek şey, kaplumbağa olup buna katlanmaktı.
“Acıyor, sana acıyor dedim piç kurusu!”
Sadece sesiyle savaşıyordu, C sınıfının hareketlerinde bir değişim işareti yoktu. Sudou acı içinde dizlerinin üzerine düşmüştü. Ama yine de bayrağını koruyan savaşçı ruhuna, benden bir maşallah…
Daha sonra birisi çıplak ayakla Sudou’nun sırtına bastı ve eğemenliği savunuyormuş gibi Sudou’yu tüm gücüyle ayaklarının altında ezdi.
“Gah!?”
Maç sırasında, tüm bu itip kakmanın ortasında bile kör bir nokta buldu. Bundan sorumlu olanın Ryuuen olduğunu söylemeye gerek yok.
“Seni. Şerefsiz! Guh!”
Omurgasının kırıldığını düşündüğüm noktaya hiç tereddüt etmeden bir kez daha bastı.
Sudou bu darbe yüzünden çöktükten sonra bayrak da kum bulutunun içine devrildi.
Göz açıp kapayıncaya kadar sonuç belirlenmişti.
Sudou yere çöktüğü sırada üzerine basan adama, Ryuuen’e sinirlenmişti.
“Hah, hah. SEni piç… bu faullü bir oyundu!”
“Hmm? Sen burda mıydın? Hiç fark etmedim.”
Yüzünde korkudan bir iz olmadan bunu söyledi ve bayrağı havaya kaldırdı.
Sudou onu kovalamaya çalıştı ama görünüşe göre sırtı hala oldukça yaralıydı. Bir süre ayağa kalkamayacak gibiydi.
D ve A sınıfları, büyük bir yenilgiye uğradı.
“Sırtın iyi mi?”
“Kah… bir şekilde… lanet olsun!”
Acısından çok mantıksız faullere karşılık verememesine sinirliydi.
“O cafcaflı piç, onunla yine karşı karşıya gelirsem onun ışıklarını yumruğumla söndüreceğim.” (Ç.N: Küfür etmede yeni bir soluk getiren koca yürekli Sudou)
“Ve sonucunda başka bir kargaşaya sebep olacaksın. Bunu mu istiyorsun gerçekten?”
Bununla, Sudou’nun C sınıfı ile ettiği kavgayı ve neredeyse atılıyor olduğu olayı kastediyorum. Dahası eğer bunu Sudou başlatırsa o zaman bu kez kesin cezalandırılacaktır.
“O yapınca oluyor da, ben yapınca mı olay oluyor!? Sırtımdaki şu izlere baksana bir!”
“Ne söylemeye çalıştığını anlıyorum ama bu sadece maç sırasında doğal olarak gerçekleşen bir olay diye kimse ciddiye almayacak.”
Ryuuen ve Sudou, ikisi de aynı amaç peşindeydi ama taktiklerinde çok büyük bir fark vardı.
Bu kez daha planlı bi oyun gerçekleşmişti, yarışma sırasın tüm öğrenciler birbirine girmiş, etrafta kum bulutları hakimken atağa geçmişlerdi.
Ya iyi bir zamanlama yakaladı, ya da iyi bir taktik uyguladı.
“Ahh beni sinirlendiriyor! Her yarışmayı kazanmayı planlıyordum!”
Ryuuen’e karşı hissettiği öfkesinden, hayal kırıklığı yaratan D ve A sınıfına döndü ve memnuniyetsizliğini dile getirdi.
A sınıfı da dediklerini duyduğundan birkaçı karşılık olarak geri baktı.
Bazıları karşılık vermeye çalıştı ama Katsuragi onları durdurdu ve işler kötü hale gelmedi.
“Başaramadık.. özür diliyorum..”
“Ben de. Bayrağı düzgünce koruyamadık. Bir dahaki sefere daha iyisini yapalım.”
Sonucu sadece Katsuragi ve Hirata kabul etti ve şimdilik dağılıp kamplara dönmeye karar verdik.
*****
Çeviren : Viztorio