Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 20 - Halat Çekme
- sınıf erkekleri dinlenmeye vakit bulamadan bir sonraki yarışma için hazırlanmak zorunda kaldılar:halat çekme.
Bu arada 1.sınıf kızlarının top atma oyunu da devam ediyordu. Yorucu takım yarışmaları hız kesmeden devam ediyordu.
İlk başta çok ilgimi çekmemişti ama tüm bunları ayarlamak da oldukça zor bir iş. Okul epey emek harcıyor gerçekten belli.
“Sence arada ne kadar bir fark oluşmuştur…?”
“Bilmem. Daha yeni başladık, bu konuda düşünmenin bir anlamı da yok zaten.”
“Haklısın ama.. önemli bir mağlubiyet aldık. Bu da bizden bir adım önümüzdeler, anlamına gelmiyor mu?”
Belki de kaybettiği gerçeğini hala kabullenememişti, kızların yarışını izlerken huzursuzdu, Sudou.
“En azından kızlar kazanırsa moral olur…”
Uzaktan bakmak zorunda kaldığımız için yorum yapmak mümkün değildi.
Top atma yarışının sonucunu kestirmek zordu anlayacağınız.
Ama rekabete bakılırsa oldukça çekişmeli geçen bir maç olduğu kesindi.
Kısa bir süre sonra maç sona erdi ve öğretmenler sahaya girerek topları saymaya başladı.
“Toplam 54 top, Kırmızı Takım kazandı.”
Kızlar sayesinde, erkeklerin bayrak kapmaca hüsranı kapanmış oldu.
Bu duyuru ile yaşadığımız rahatlama kısa sürdü çünkü hakem çok geçmeden bize seslendi ve halat çekme yarışmasına başlayacağımızı duyurdu.
“Tamam, hadi gidelim….!”
“Ken, sırtın iyi mi?”
“Herkesten daha dayanıklıyım ben. Hem acısa da katlanmaktan başka çare yok.”
Onun için endişeleniyorduk ama Sudou dinç bir şekilde ayağa kalktı.
Halat çekmenin kuralları son derece basitti ve bayrak kapmaca ile benzerdi.
“Eğer halat çekmede bir geri dönüş yapabilirsek, takım yarışmalarını tersine çevirebiliriz, arkadaşlar. Ayrıca halat çekmede fiziksel temas kuramayacaklar. Bu yüzden, diğer taraf da sadece güçlerini kullanarak rekabet etmek zorunda kalacak. Bu aptalca bir kavgaya dönüşmeyecek.”
Sudou ve çevresindekiler hakkında her zaman endişe duyan Hirata, Sudou’ya bunu söylerek cesaretlendirmeye çalıştı. Sudou yanıt olarak başını salladı.
“Ben de böyle düşünüyorum… bu yüzden kaybedemeyiz.”
Bu yarışmada sadece güce karşı güç; zekaya karşı zeka karşı karşıya gelecek.
Peki şimdi hangi taraf daha üstün olduğunu kanıtlayacak…hmm..
4 sınıf da alanın ortasında toplandı ve sağ ve sol kamplar olarak iki gruba ayrıldılar. Katsuragi, Harata’ya yaklaştı ve ona sessizce bir şeyler fısıldadı.
“Tıpkı konuştuğumuz gibi, onları tek seferde yenme stratejimizi kullanacağız. Tamam?”
“Evet. Anladım. Herkes pozisyon alsın.”
Bu ikisin liderliğinde, D-A koalisyonu, bayrak kapmacadaki gibi bir stratejide çevreleniyordu. Hirata talimatı verdiğinde D sınıfı aynı anda dağıldı ve pozisyonlarımızı aldık.
Strateji son derece basitti: ‘Kilo sırasına göre sıralan’ stratejisini uyguladık. Bu sayede, gücümüzü ipe eşit ve düzgün bir şekilde verebilecektik.
Tabii ki bu karşı takım tarafından fark edilecektir, ancak bizi taklit etmeye çalışsalar bile bu kadar kısa sürede boy sırasına göre sıralanmaları mümkün değildi.
Ancak, bundan önce D-A koalisyonu içinde bir sorun patlak verdi. Sıraya girmeye çalışan D sınıfının aksine, A sınıfının yarısı sıraya geçmek için harekete geçmedi bile.
“Hey Katsuragi-kun. Kibirli bir şekilde liderliğe devam etmemeni—.”
Böyle bir ses duyuluyordu ve bakmaya bile gerek olmadan anlaşılıyordu.
“… ne demek istiyorsun? Hashimoto.”
Hashimoto adlı öğrenci bir adım ileri attı. Saçları arkasına taralı uzun ve soğuk bir çocuktu. Yüzünde yumuşak bir ifade vardı ama gözleri rakibiyle alay eder gibiydi.
“Tam olarak ne duyuyorsan o. A sınıfının şuan sallantıda olması senin hatan, değil mi? Bu stratejinin kesin kazandıracağının garantisini verebiliyor musun?”
Bir öğrenci doğrudan lider Katsuragi’ye karşı çıkmıştı.
Katsuragi’nin alarma geçmesini bir yana bırakırsak, Hashimoto adlı öğrencinin yalnız hareket ettiğinden şüpheliyim. Ama— zamanlaması… nasıl desem garipti Neden şimdi yani? Tam oyun başlamak üzereyken?
D&A erkekleri, Katsuragi ve Hashimoto’ya odaklanırken, kampımıza baktım ve gözlerimle Sakayanagi’yi aradım.
Başlangıç noktasında ziyaretçi olarak bizi izleyen Sakayanagi’nin yüzünde küçük bir gülümseme gördüm. uzaktan erkeklerin tartıştığını görebiliyor olmalıydı.
…şuan gülümsüyor olmasının sadece bir anlama vardı.
Bu durumu yaratan kişi Hashimoto değil, Sakayanagi idi.
Ne tür bir tuzak kuracağını merak ediyordum ama tuzağın başka sınıflar için değil de A sınıfı için olduğunu düşünmek biraz ürkütücüydü.
Merak ediyorum acaba bu sadece rakibi olan Katsuragi’yi ezmek niyetinde olduğu anlamına mı geliyor? Kafası farklı çalıştığı gibi, değişik bir taktik uyguluyordu.
Bu Ryuuen’e kıyasla farklı bir stratejiydi ve aynı zamanda korkunçtu da.
“Peki, ne olacak Katsuragi-kun? Bu stratejiyle gerçekten kazanabilir miyiz, söyle?”
Katsuragi, yoldaşlarının ihanetine rağmen kendini bozmadan yanıtladı.
“D sınıfı öğrencilerini de etkiliyoruz. Yarışmaya sakince devam etmeliyiz.”
“Bu bir cevap değil—“
Katsuragi onları sakinleştirmeye çalıştı ancak Hoshimoto’nun liderleiğindeki öğrencilerin yarısı onu dinlemedi.
“Katsuragi-san size yapmanız gerekeni söylüyor, hadi acele edin! Bizi utandıracak bir hareket yapmayın!”
Katsuragi’nin tarafından Yahiko, Sakayanagi’nin tarafına bağırdı ve ipi zorla çocuklardan birinin eline verdi.
“Liderliğime dair şüphelerinizi yok sayamam. Ama anlamsız kavgalarımızdan dolayı işbirliğimizi ve yeteneğimizi gösteremeden burada kaybedersek, suç Sakayanagi’ye kalacak, bunu kabul ediyor musunuz?”
“Hiçbir şeyin farkında değilsin, değil mi Katsuragi-kun?”
Hashimoyo kıs kıs güldü. Hakem rolünü üstlenen hoca bize yaklaşırken sanki geciktiğimiz için bizi uyarıyormuş gibiydi. Hashimoto belirlenen noktaya gelip ipi tuttu.
“Peki, o zaman. Söylediğin gibi yapalım, işbirliği içinde olmadığımızı düşündürmeyelim.”
A sınıfının iç tartışması şimdilik bitmiş gibiydi, ardından herkes yerini aldı.
“Zalim bir grup, şu A sınıfı çocukları.”
“Bu neydi ya. Tek dertleri inek gibi çalışmak kesin bunların.”
Az önce olanları izleyen Sudou bile A sınıfının çatışmasının anormalliğini vurguladı.
Son olarak, gücüne sonsuz güven duyan Sudou en sonda yerini aldı.
Öte yandan, B&C koalisyonu iş birliği yapmadıkları için, kendi sınıfları içinde güçlerini ayırdılar. B sınıfı halatın önünde yer alıyordu.
D&A sınıfı olarak da bizler boy sıralamasına göre dizilmiş, çok farklı bir strateji uyguluyorduk. Fakat C sınıfı rastgele dizildiği için onların bulunduğu yerden bir kopma yaşandı. Arka tarafta en güçlü öğrenciler duruyordu ama… nedense içimde kötü bir his vardı.
“Heh, B sınıfının uzunları öne koyması, olayı çözememişler hiç.”
“Yanlış düşünüyorsun. Halatı çekerken uzun boyluların önde olması yüksek avantaj sağlayacak onlara.”
İki sınıf arasında işbirliği yapmak imkansız olduğundan B sınıfı halatı tutma avantajlarını korumayı hedefliyordu.
“Olsun. Bu bizim daha avantajlı konumda olduğumuz gerçeğini değiştirmez. Hadi çocuklar, bitirelim şu işi!”
Sudou cesaret verici sözlerini yüksek sesle söyledi. Maçın başladığını ifade eden sinyalle beraber her birimiz ipi çektik.
- “Çek-Çek! Çek-hadi!”
Ardından, rutin gibi görünen bağırışlarla birbirleriyle temel seviyede işbirliğine ulaşan D-A koalisyonu, ipi enerjik bir şekilde çekti. İlk başta bir dengeye ulaşmışız gibiydik. Çok geçmeden durum değişti. Ama bir iki dakikalık çaba sayesinde akış bizim lehimize değişti.
“Oraoraoraora! Hadi! Hadi!”
Sinyale beraber D-A birliği zaferi getirdi.
“Pekala! Bunu gördün mü? Bunu hak ettiler!”
Sudou tekrar tekrar kükredi. Tabii bu kükreyişler, B sınıfının, C sınıfına olan bakışlarını sertleştirdi.
“Hey— iş birliği yapmayacak mısınız gerçekten? Bu adamlar gerçekten güçlü.”
Sınıfını temsil eden Shibata, Ryuuen’e seslendi ama Ryuuen onu takmadı bile.
“Peki, yeniden düzenlenme zamanı. En önde en kısalar olacak şekilde sıralanın.”
Ryuuen kaotik C sınıfına emir verdi ve en önce en kısa öğrenci olacak ve boylarının kademeli olarak artacağı şekilde düzenledi. Tamamıyle bir yay şekline girdiler.
B sınıfının düşüncesini dikkate almak gibi bir niyetleri yoktu, sadece kendi istediklerini yapıyorlardı.
Shibata hiddetli bir şekilde başını salladı ve sonra B sınıfından yoldaşlarını cesaretlendirip ipi kavradı.
“Bu iş çantada keklik. Böyle bir işbirliğiyle kazanmaları imkansız.”
“Bunu söylemek için erken. Arkadaşlar, gardınızı düşürmeyin. Sıradaki tur şimdiki gibi olmayacak.”
Katsuragi, Sudou da dahil tüm öğrencileri uyardı.
“Neden ki? Bu kolaydı. Bizim gibi gücü arttırmak için de sıralanmıyorlar.”
Ike, durumu anlamsızca aydınlatmaya çalışırken bile ipi kavrıyordu. Katsuragi konuşmaya devam etmeye çalıştı ama mola bitti ve maça devam etmek için hazırlıklar yapıldı.
Ve böylece ikinci tur başladı.
- “Çek-Çek! Çek-hadi!”
D-A birliği ilk turda yaptıkları gibi ipi çekiyordu. Ancak öncekinden kesinlikle farklı bir dirençle yüzleştiler ve güçlerini yavaş yavaş kaybetmeye başladılar.
Ne kadar çekerlerse çeksinler pozisyonları değişmedi ve içlerini bir endişe duygusu kaplamaya başladı.
“Hey, dayanın. Eğer basit bir şekilde kaybedersek sizi linç ettiririm.”
Ryuuen’den gelen bu kaygısız uyarıyla birlikte ipe yoğun bir kuvvet uygulandı ve bizim tarafımız içeri sürüklendi.
Güçlerinin artmasının sebebi yalnızca tek bir emir olamazdı.
Ryuuen’in onları yaya benzer bir şekilde sıralamasının da etkisi vardı, onların uyguladıkları gücü olumlu etkilediği anlamına geliyordu.
- “Guuh! Acıyor, acıyor!”
İke ve ipi arka tarafta tutanlardan çığlıklar yükseldi.
Ben de bırakmadan çekiyordum ama beklendiği gibi, direnç öncekinden tamamen farklıydı. Bu başabaş eşleşilmiş bir halat çekme müsakabasıydı.
Acaba ilk maçla, oyunun kaderini değiştirecek bir fikre mi kapıldı diye düşünmeden edemiyordum.
Yavaş yavaş çekilen D-A birliği, maçı yenilgiyle bitirdi.
İlk turda mağlup ettikleri için, ikinci turdaki yenilginin sebebinin içlerinden biri yada birilerinden kaynaklandığını düşünen öğrencilerden acımasız sözler geliyordu.
- “Neden öncekinden farklı sonuçlandı!?’
- ‘Birisi kendini mi tutuyor?”
Kendi içlerinden bir suçlu bulmaya çalıştılar. Durumu gören Katsuragi hemen harekete geçti.
“Sakin olun. Yenilgimizin sebebi, diğer tarafın doğru formasyona geçmesi olabilir. Tabii aramızda 2.turu garanti olarak görüp gevşek davrananlar da vardır. Dahası, işbirliği yapmamaları ve hala kavga etme potansiyelleri var, karşı tarafın. Odaklanın, kendinize gelin ve bununla beraber, lütfen pozisyonlarınızı bir kez daha kontrol edin. Sonra da, ipi çekerken bunu bir açıyla yapmayı unutmayın.”
Katsuragi, doğru tavsiyelerin yanı sıra kınamalarda da bulunarak herkesin fikrini değiştirdi.
Bu az zamanda yapabileceğinin en iyisini yapıyordu. Öte yandan rakip takım ise, iki sınıf birbirleriyle işbirliği yapamasalar da, kendi sınıfları olarak birleşmişlerdi.
Halat çekmeye sadece B sınıfı odaklanıyor ve C sınıfı sadece arkada duruyordu ama eğer Ryuuen emir verirse, o zaman bu öğrenciler de kesinlikle odaklanacaktı.
“Pe-kala, çocuklar iyi bir iş çıkardınız. Aynı şeyi sadece bir kere daha yapmak zorundayız. O çöp parçalarına patronun kim olduğunu öğretelim.”
Sanırım, hiçbir halat çekme tekniği olmadan da bir sınıf olarak hala düzgün sonuçlar üretebiliyoruz.
Her iki taraf da hazır olduğunda üçüncü ve son maç başladı.
Bağırmaya üçüncü kez devam ettik.
“Hadi-ha! Hadi-ha! Çek! Çek!“
Tıpkı ikinci tur gibi sonuca hemen ulaşılamadı. Beyaz bayrak ortada hareket etmeden duruyordu.
“Devam edin, beyler. Bu halat çekme yarışını kesinlikle kazanıyoruz!”
Sudou’nun bağırmasından sonra herkes uyum içinde ipi çekmeye başladı.
- “Çek-Çek! Çek-hadi!”
Rakip tarafın ne kadar güçlü olduğu önemli değildir. Eğer söz konusu yarış halat çekmeyse, oyunun kaderini belirleyen yalnızca güç değildir.
Beyaz bayrak hafifçe D-A birliğinin tarafına hareket etmeye başladı.
“Durma! Bir kere daha çek! Çeeeeekkkk!”
Sudou’nun son çabalarıydı bunlar. Beklenemedik bir şekilde sona erdi.
Kıyasıya bir maç olmalıydı ama …şimdiye kadar karşı olduğumuz direnç inanılmaz derecede gevşedi ve herkes bedeni geriye düştü. Maç kendimizi durdurmayıp herbirimizin düşmesiyle sonuçlandı.
Ne olduğunu tam olarak anlayamamışken, Sudou dahil birçok öğrenci hala yerdeyken öfkelerini göstermeye başladı.
Sonuca odaklanırsak, bu durumun sebebinin rakiplerimizin bir anda ipi bırakması idi.
“Ne yapıyorsun sen? Dalga mı geçiyorsun?”
Bu durum B sınıfı içinde beklenmedik bir sonuçtu, onlarında birkaç öğrencisi düşmüştü.
Fakat dikkat hiçbir öğrencinin düşmediği sınıfa yöneldi… Yani, Ryuuen ve grubuna.
“Kazanamayacağımızı düşündüğüm için bıraktık gitti.”
Anlaşılan, Ryuuen ve C sınıfı, ipi bir anda bırakmaya karar vermiş.
“Beğendin mi? Değersiz bir galibiyet almak güzel mi? Ben duygularımı dile getireyim, sizleri böyle rezilce görmek oldukça eğlenceliydi.”
Maçı kaybeden Ryuuen, maçta herkesten daha çok eğlenmiş gibi kahkaha attı.
“Seni şerefsiz!”
Bu açıdan bakınca, maçı kimin kazandığını belirlemek… zordu.
Sonda olan Sudou yerindnen hiddetle kalkıp bir önceki yarışmadan kalan hıncını almak istedi. Ancak önüne Katsuragi geçip onu durdurmak için panik içinde kollarından tuttu.
“Dur, Sudou. Bu da Ryuuen’in stratejisinin bir parçası, amacı bizi kışkırtmak ve enerjimizi boşa harcatmak. Ayrıca seni şiddet kullanmaya kışkırtarak faul yapmanı, savaşmadan kazanmayı planlıyor olabilir.”
“Ama!”
“…yaptıkları sportmenlik dışıydı ama kuralları ihlal etmediler de.”
Katsuragi, kontrolünü kaybetmiş Sudou’yu ustaca kontrol etti.
Demek A sınıfının liderliğini boşa yapmıyordu. Daha fazla olayları kızıştırmanın anlamı yoktu. Zaten Ryuuen de arkasını dönmüştü.
Ryuen: “Tamam hadi, ayağa kalkın.”
C sınıfı hemen ayağa kalktı. B sınıfı da muhtemelen şikayet etmek istedi.
“Bence yine şanslıyız. Çünkü C sınıfı ile beraber çalışmak zorunda değiliz.”
Katsuragi rahatlamış bir şekilde Sudou’nun omzuna hafifçe vurarak söyledi.
“Kazandık ama hiç mutlu hissetmiyorum, lanet olsun.”
Durumdan hoşnut olmayan Sudou’nun duygularını anlayabiliyorum. Sonunda takım yarışması kazandık ama Ryuuen’in kurnaz hilesi yüzünden bunun tadını çıkaramadık.
Kutlamak istememize karşın, üzerimizde kasvetli bir his vardı. Kaybettiler evet ama kazançlı çıktıkları durumlar söz konusuydu. Halat çekme sona erdi ve kendi çadırlarımıza döndük.
Dönerken Katsuragi, Hirata’ya yaklaştı, fısıldayarak ondan özür diledi.
“Önceki olan için özür dilerim. Sınıfımı kontrol edememek benim suçum.”
“Bunun için endişelenmene gerek yok. Biz de ikinci turda gardımızı indirdik. Değil mi?”
Hirata benden görüşümü isteyerek bana döndü, ben de başımı salladım.
“A sınıfı da şaşırtıcı şekilde zorlu, ha?”
“…evet.”
Katsuragi bunu inkar etmedi ama konuşmak istemediği için daha fazla detaya girmiyordu. Kesin olan tek şey oldukça zorlu bir durumda olduğuydu.
Bu arada Sudou ve diğerleri çoktan bir sonraki yarışma hakkında düşünmeye başladılar.
“Sırada engelli koşu parkuru var. Hayal kırıklığı yaratacak sonuçlar alan herkesi döveceğim.”
“Ugeh. Neden dövülmek zorundayız?”
“Çünkü ben liderim. Bu da sıradan insanların kıçını tekmelemem gerek demek. Büyük yük, he he.”
Kimsenin böyle bir lideri istediğini sanmıyorum ama Sudou’yu reddetmek zordu.
“Sadece referans olsun diye soruyorum… kaçıncı olmamız sıkıntıya sokar bizi?”
“Belli değil mi? Zafer dışında hiçbir sıralamayı kabul etmeyeceğim.”
“Offf be—!”
**********
Çeviren: Viztorio