Elitler Sınıfı - Cilt 5 - Bölüm 34 - Yoldaş
Cilt 5 – Bölüm 34 – Yoldaş
Sudou-kun odasına çıkmasından bu yana ortalama 1 saat geçmişti. Eğer program sorunsuz bir şekilde ilerlediyse, şu anda final yarışmasının başlangıcında olmalılar.
Sudou-kun’un yokluğuyla bıraktığı boşluk görmezden gelinemeyecek kadar büyüktü. Hirata-kun ve diğerlerinin iyi bir mücadele verdiklerinden eminim ama sonuçlar için büyük beklentiler içinde olmak mantıklı değildi.
Bense amaçsızca ve aptalca boy göstermekten başka bir şey yapamadım…
Şimdiyse, tek yapabildiğim asansörün karşında dikilmeye devam etmek, Sudou gelecek diye boş boş beklemekti. Kampa geri dönüp çekileceğimi söylesem bile yedek için ödeyebileceğim puanım yoktu.
Elimde olan puanları, Ryuuen-kun’a vermek için ayırıyordum. Kısacası, yerimi alacak öğrenci için yedek ücretini ödemem mümkün değildi. Kampa dönersem, ordakilere ayak bağı olacağım kesindi….
Ama buradan ayrılmayı göze alamamamın tek sebebi bu değil.
Kısa bir süreliğine buradan ayrılırsam ve o süre içerisinde Sudou-kun geri dönerse kesinlikle hayal kırıklığına uğrardı, kendisini kandırılmış hissederdi. Ayrıca, D sınıfının yenilgisine kesin gözüyle de bakıyordum zaten. Bu yüzden şuan elimden gelen tek şey, Sudou’ya yardım edebilmekti ve bunu başarmak için de buradan ayrılamazdım.
Sudou-kun’un geri döneceğine inanıyorum. Ve beklediğime de değdi.
“Sen… gitmeyip beni mi bekledin?”
“Sonunda geri geldin, Sudou-kun.”
Sakinliğimi korudum ama kalbimin derinliklerinde, mutluydum.
Asansörde Sudou-kun’un figürünü gördüğümde refleks olarak ona seslendim.
Asansörde gizli kameralar olduğunu bildiğim için kendimi sakinleştirmek daha kolay oldu.
“Çoktan bitmedi mi? Spor festivalini kast ediyorum.”
“Olabilir. Ama eğer şimdi geri dönersek, belki son bir yarışma için zamanımız olabilir.”
“Bir anlamı kaldı mı sence? Hem katılsak da sonuç değişmeyecek, kaybettik çoktan, haksız mıyım?“
“Fakat tahminimizin daha ötesinde bir felaket D sınıfını bekliyor olabilir. Ben sakatlığım sağ olsun çekilmek zorunda kaldım ve Kouenji-kun baştan hiç katılmadı yarışmalara. Ve sen, Sudou-kun yarışmadan bir anda çekildin. Sınıfımızın, diğer sınıflar karşısında kazanma şansı gittikçe düştü.“
Avantajımızı arttırmak için katılmayı planladığım Yalnızca Tavsiye Edilen Yarışmalarda da durumun iyiye gitmediği aşikardı.
“Yukarı çıktıktan sonra geri aşağı indiğine göre, sen de geri dönmek istiyorsun. Haksız mıyım?“
“Hayır. Yalnızca hala burada olup olmadığını kontrol etmek için indim..…”
“Biliyor musun, bu süre zarfında seni beklerken çok fazla düşünme fırsatım oldu. Sürekli kafamın içinde senin nasıl birisi olduğun ve benim nasıl birisi olduğum geçti. Tekrar tekrar düşündüm. Vardığım sonuca göre, seninle çok benzer yönümüz var.”
Son kez, kendimi sakinleştirdim ve yaşananlar konusunda net bir cevaba ulaştığımı hissediyordum.
“Ortak hiçbir yanımız yok. Sen ve ben çok farklıyız.”
“Hayır. Senle ben çok benziyoruz birbirimize. Ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok fikrim ve hissim güçleniyor.”
Yalan söylemiyordum. Bunlar, kalbimin derinlerinden gelen sözlerdi. Birbirimize benzer çok yanımız vardı.
“Her zaman tek ve her zaman yalnız. Daima böyle devam edebileceğimize, yapabileceğimize inanarak yaşamamız… Eğer aramızda bir fark varsa, birisinden ya da bir gruptan beklediğimiz ilgiyi kabullenmek olurdu.. Öğrenci konsey başkanı hakkında sana bir şeyler söylemiştim, hatırlıyor musun?”
“Evet. Şu sürekli hava atan çocuk, değil mi? Bayağı yetenekli galiba.“
“O, benim abim.”
“…ha?…ama sanki….onunla kavgalı olduğunu söylemiştin…değil mi?”
Sudou-kun bununla ilgili düşünmeye başladığında, Sudou-kun’a abim hakkında konuşmaya başladım.
“Abi-kardeş ilişkimiz, her abi-kardeş ilişkisi gibi iyi değil. Bunun sebebi benim yeteneksiz olmam. Elit olan abim, benim gibi beceriksizlerle ilişki kurmayı sevmiyor. Bu yüzden yetenekli biri olmak için akademik ve spor alanında elimden gelenin en iyisini yapıyorum.… Hatta şuan bile onun kadar yetenekli olmak için çabalıyorum.”
“B-Bekle bir saniye. Sen zaten zeki ve sportif, değil misin?”
“Ortalama bir insanın bakış açısından belki öyleyim. Ama abimin açısından, bunlar yeterli değil. Onun için normal bir insandan beklenen performansı gösteriyorum.”
Açıkçası, abim, benim şuanki seviyeme daha orta okul 1. ya da 2. sınıftayken ulaşmıştı. Ya da bundan da önce olabilir.
“İşte bu yüzden etrafımdaki kimseyle yüz göz olmadan, abimi yakalamak için çırpınıp durdum. Her zaman yalnız kaldım. Ne zaman arkama dönüp baksam arkamdan gelen kimse olmadı. Bunun iyi olduğunu düşünmüştüm. Çünkü yetenekli olduğum sürece abimin beni kabul edeceğine inanmıştım. Spor festivali boyunca bile bu hesapçı zihniyetle yarıştım. Eğer birçok yarışmaya katılırsam ve iyi sonuçlar üretirsem, o zaman abim bir kez olsun dönüp bana bakar diye umuyordum. Uzun koşuda sonuncu sırada yarışmayı isteme sebebim de buydu. Küçük bir umutla hep onun bana seslenmesini ya da bana tezahürat etmesini umuyordum. Sınıfın iyiliği ile kendi geleceğimi 2.plana koydum bu festival boyunca.“
Sudou-kun’un zayıflığıyla yüzleşmesine yardım ederken, ben de kendi zayıflığımla yüzleştim.
“Seni gerçekten umursamıyor mu? Bu kadar çok çabaladığın halde bile mi...?“
“Evet, hiç umurunda değilim. Ama haklı olduğunun farkına vardım. Ben hiçte yetenekli değilim. Festival boyunca, tıpkı Ryuuen-kun’un istediği gibi itilip kakılarak yenilgiye zorlandım ve geriye tek bir tatmin edici sonuç bile bırakamadım. Abimin benim gibi birini kabul etmesinin imkanı yok.…Dahası, A sınıfına ulaşmak için sebebim de abimin beni kabul etmesini istememdi. Bu fikrim hala değişmedi. Ama kullandığım yöntemlerimin yanlış olduğunu fark ettim. Tek tabanca takılmak doğru bir karar değildi. Gerektiğinde geriye dönmek, bakmak gerekiyordu. Çünkü yalnız değildim. İlk kez yanımda birileri vardı ve en önemlisi, yanımdaki insanlarla istediğim hedefe ulaşma ihtimalim bile var.”
“Pes etmeyecek misin, yani?”
“Senle aramızdaki tek fark belki de budur, Sudou-kun. Ben asla pes etmeyeceğim. Abim tarafından kabul edilmek için çok çalışacağım, onun yüzünü kara çıkartmayacağım.”
“Acı verici olacak ama, bu yolda pes etmeden devam etmek…”
“Haklısın, evet. Eğer dünyadaki tek kişi sen isen o zaman kesinlikle hiç acı çekmeden huzurlu olursun, işler de kolay çözülür. Ama böyle şeyleri düşünmenin bir faydası yok. Çünkü bu dünyada yalnız değiliz. Dünyada milyonlarca insan olduğu gibi etrafımızda da bir sürü insan var. Onları görmezden gelemeyiz.”
İnsan tek başına hayatta kalamazdı. Seçtiği yolda engelleri aşmak için yanında müttefiklere ihtiyacı vardı.
Bu spor festivali D sınıfı için, böyle bir sınavın denemesi gibiydi, gerekliliğini kanıtlayarak minnettar olmamız gereken bir festivale dönüşmüştü.
“Şiddete başvurmaya devam edeceğini söylediğin için, sana sırtımı döndüm. Ama böyle yapmamam gerekiyordu. Bu doğru ve mantıklı bir hareket değildi. Eğer olur da ilerde yolunu şaşırırsan, yolunu aydınlatmak için daima yanında olacağım. Sana söz veriyorum. Mezun olana kadar bana kendi gücünü verdiğin müddetçe, ben de sana gücümü, en iyi yeteneğimi, vereceğim. Birlikte başaracağız.“ [Ç.N: Sosyal içerikli alıntı mevcuttur 🙂 ]
Gözlerine dik dik baktım, ne gözlerimi kırptım ne de gözlerimi kaçırdım. Ciddiyetimi fark edip kabul etmesini istedim.
“Az önce…bu kadar ciddi konuşmuyordun… neden sözlerinde bu kadar ağır anlamlar var?”
“Gerçeği dürüstçe itiraf ettiğim için olabilir. Açıkçası… ben acınası biriyim ve kendimle ilgili bu gerçeği görmekten hep kaçındım.”
Bu acınası halimi başkalarına gösteremezdim. Sudou’nun tek ayrıcalığı, benim gibi birisi olmasıydı.
“Yeniden söyleyeceğim, Sudou-kun. Bana gücünü ver, elele verelim.”
“Horikita….”
Sudou-kun ellerini sıkarak yumruk yaptıktan sonra kendi elleriyle alnına vurdu.
“Ahh… bu his de ne böyle? Bilmiyorum ama sonunda gözlerim açılmış gibi hissediyorum…”
Bana doğru bir adım atarken bu sözleri söyledi.
“Seninle işbirliği yapacağım, Horikita. Ben…. Ben varlığımın basketbol dışında ilk kez kabul edildiğini hissediyorum. Bu yüzden duygularına cevap vermek istiyorum.”
Onun bu sözleri, beni gülümsettiğini ve mutlu ettiğini derinden hissediyordum. İlk kez hissettiğim bir histi bu. Göğsümdeki bu çarpıntının ne olduğunu merak ediyordum. Tek söyleyebileceğim şey arkadaşlık ya da aşk gibi bir şey olmadığı.
Bu iki duygudan ayrı bir şeydi… evet buldum galiba.. Şu anda yoldaş diyebileceğim birine sahip olmanın verdiği mutluluktu bu.
Ayanokouji-kun ve abimden farklıydı.
Eksik olan bir şey vardı ama.
Acaba gereken ilk adımı attım mı merak ediyorum.
*****
Çeviren ve düzenleyen arkadaşımızı cesaretlendirmek adına yorumlarınızı esirgemeyiniz. Keyifli okumalar~~
Çeviren: Viztorio
Editör: Fatoshisme