Elitler Sınıfı - Cilt 6 - Bölüm 10 - Hayatta Kalmanın Anlamı
Cilt 6 – Bölüm 10 – Hayatta Kalmanın Anlamı
Rehberlik dersi saat 18.00’de başladıktan sonra, Chabashira-sensei alelacele sınıftan çıktı.
Öğrenciler merakla yerlerinde bekliyordu. Hirata etrafına bakındıktan sonra, öğretmen masasına geçti.
Tabii ki, oyun oynamak için çıkmadı oraya. Ciddi bir konuşma yapacaktı.
“Bugünün rehberlik dersinde, yarınki test için sizinle toplantı yapmak niyetindeydim. Chabashira-sensei’ye sorduğumda, istediğim gibi bu dersi kullanabileceğimi söyledi. Horikita-san, ne dersin?”
Hirata’nın sözünü beklercesine, Horikita sakince ayağa kalkıp yanına geçti.
Onun, Hirata’nın yanında yer alması, öğrenciler arasında garipsenmişti. Fakat “Horikita” ile
“Hirata” D sınıfının en güçlü takımı olmuşlardı, bunu büyük ihtimalle çoğu öğrenci henüz fark etmedi.
Hirata, her zaman Horikita’ya yardım eli uzatmış ancak her seferinde geri çevrilmişti. Horikita hep tek tabanca takılmış, yalnız başaracağına da inanmıştı.
Fakat festivaldeki başarısızlığından sonra, tek başına yapacaklarının sınırlı olduğu kafasına dank etti. Şimdi küllerinden yeniden doğmuş gibiydi.
Tabii, her şey mükemmel değildi.
İsviçreli biyolog A. Portman, ‘insanlar, fizyolojik olarak prematüredir’ der. Konuyu zooloji(hayvan bilimi) açısından bakarak insanların: diğer memelilerin gelişimsel durumlarına kıyasla yaklaşık bir yıl erken doğduğunu savunur.
İnsanları büyük hayvanlar olarak sınıflandırır. Hatta bir bebek doğduğunda, duygusal olarak gelişimini tamamladığını ancak fiziksek olarak olgunlaşmadığını ve yürüyemeyecek durumda olduğunu iddia ediyor.
Karşılaştırma olarak da geyik gibi büyük hayvanlardan örnek veriyor : doğduklarında olgun olduklarını, birkaç ay içinde kendi yuvalarından ayrılıp izole yaşayan canlılar olduğunu belirtiyor.
Ve bu konudan giderek, Horikita’nın yeni doğduğunu ve henüz yürüyebilecek fiziksel yeteneğe sahip olmadığını düşünüyorum.
Hala olgunlaşmamış olsa da potansiyeli yüksekti.
Her alanda ileri gidebilecek potansiyele, güce sahipti.
Belki de hala içten içe Horikita çatışma içinde, atlatmak için savaş veriyordur.
Kendisini, bu değişime bırakıp buna alışması çok daha iyi olur.
“……İlk olarak, eski bir olaydan bahsedeceğim. Ve affınıza sığınacağım.”
Hemen final sınavı için konuşmaya başlar diye düşünüyordum ama yapmadı. Konuşmasından, haftalardır içinde bir şeyler tuttuğu belli oluyordu.
“Spor festivalinde, size iyi bir sonuç getiremedim ve herkesle aramda ciddi bir soğukluk vardı. Sınıf için hiçbir şey yapamadım. Lütfen affedin.”
Bu sözlerinden sonra, Horikita başını öne eğdi. Tabii, tüm öğrenciler şaşkınlık içindeydi.
Sanki D sınıfının yenilgisini, Horikita kendi üzerine alıyor gibiydi.
3 ayaklı yarıştan sonra, Onodera, Horikita’dan biraz soğumuştu ama hemen cevap verdi:
“Horikita-san, tek sorumlu sen değilsin. Boynunu eğmene gerek yok.”
“Evet, Suzune. Haruki ve Profesör de yardımcı olamadılar.”
Doğruyu söylüyorlardı. Yamauchi, Sudō’ya göz ucuyla baktı. Kimse inkar etmiyordu.
“Mütevazi bir tavır, her sonucu kabul ettirir; sonuç ister olumlu olsun ister olmasın. Ama buradaki
problem, benim nerdeyse hiç size katkı sağlayamamam..”
Bu sözlerinden sonra, Horikita, Sudō’nun yüzüne baktı. Onunla arkadaş olduğunu belirtmek istediği için böyle bir bakış attığını düşünüyorum. Sudō’nun durumdan olayı anlamaması imkansızdı. Utanarak yanağını kaşıdı, hafif dişlerini göstererek alttan alttan sırıttı.
“Özrümün ardından, önümüzdeki sınava ve finallere kendimi vermek istiyorum. Sınıfça mücadele ettiğimiz sürece, başaracağımıza eminim.”
“İyi de bir çözümün var mı? Partnerlerin nasıl seçildiğini biliyor muyuz? Bilmiyoruz değil mi?”
“Evet, partner seçiminin kurallarını belirledik, teyit de ettik. Herkesin ideal bir partnerinin olmasını sağlayabiliriz. Hirata- kun, sıra sen de.”
Yedek rolündeki Hirata, sinyali alınca kara tahtaya kuralları yazdı.
Partner seçim kuralları
Sınıfı, bir bütün olarak düşündüğümüzde, en yüksek puanı alan kişiyle, en düşük puanı alan kişi partner oluyor.
Mesela, sınıfın en yüksek puanı 100 alan bir öğrenci ile, en kötü puan olan 0’ı alan öğrenci partner seçiliyor. Bu sıralama böyle devam ediyor.
“Testin amacı ve partner seçimi….. bu kadar basit mi?”
“Ohaaa! Kural bu muymuş? harikasın, Horikita!”
“Bu kuralı fark eden çoğu öğrenci olmalı. Bu kurala göre, en kötü ile en iyi öğrenci eşleşiyor. Fakat her zaman istisnalar olur. Bu sebeple size güvenilir ve kesin sonuç için stratejimizi açıklayacağım.”
Çoğu öğrenci fark etmiştir dedi ama hiçte öyle değildi. Geçmişte verilen ipuçlarına göre, bu ipuçlarından bu sonuca ulaşmak daha basitti. Yaşadığı kötü deneyimlerden dolayı çabuk fark etmişti aslında.
Horikita, Hirata’nın yanına yürüyüp yüzünü sınıfa çevirdi.
Topluluk önünde konuşmanın verdiği utanç ve hoşnutsuzluk vardı.
Hiç direnci yoktu bu duruma. Tek sahip olduğu ileri gitme dürtüsüydü.
“Şimdiye kadar sınıfımızın sınav başarılarını göz önünde bulundurduğumda, notlarından endişe eden öğrencilere odaklanmak istiyorum. Sonuçtan hoşnut olmayacak öğrenciler olacaktır ancak herkesi destekleyebileceğimiz bir durumda değiliz.”
Ara sınavlarda iyi notlar alanlar dışında 80 puan üzerine çıkabilen 11 öğrenci vardı. Ortalamayı 90’a çıkartabilirsek, geriye kalan öğrenci sayısı 6’ya inecekti.
Işin kötü yanı yapılan sınavların aslında kolay olması. Ama buna rağmen iyi puan alanların sınıfın yarısına bile ulaşmamasıydı.
60+ puanları dikkate alarak bir ayarlama yapılırsa da ideal partnerlik diye bir şey olmayacaktı…yani, herkesin akademik başarısı yüksek partner edinmesi imkansızdı.
Horikita, istikrarlı bir hedefle, en iyilerden ve en kötülerden 10 kişilik zoraki bir ekip kurmayı planlıyordu.
Düşük puanlı öğrencilerin adını, tek tek tahtaya yazmaya başladılar.
“Hmm, ben anlamadım. Şimdi ne yapacağız?” adının yazılacağını bilen Yamauchi, sordu.
“Adı yazılan 10 öğrenci, yarınki sınavda sadece adlarını yazabilir. Zaten akademik başarınızı etkilemeyecek bir sınav olduğu için, sınavdan sıfır almanız sizi zor duruma sokmayacak. En başarılı 10 öğrencinin, 85+ puan alabilmelerini istiyoruz. Geriye kalan 20 öğrenci, eşit olarak 10 gruba ayrılacak. Yüksek puan alabilen öğrencilerin, maksimum 80’i hedeflemeleri gerekiyor. En düşük puana sahip öğrencilerinse, 1 puan almaları yeterli. Bu yöntemle, final sınavı için ihtiyacımız olan dengeye sahip olacağız. Ayrıca detayları da sizinle sonra paylaşacağım, bir aksilik olma ihtimaline karşı bilgi vereceğim.”
Burada önemli olan, 0 alan öğrencilerle 1 puan alan öğrencilerin partner olmadığından emin olmaktı.
Farklı akademik başarısı olanların, düşük başarısı olan öğrencilerle partner olabilmesini sağlamak gerekiyordu.
“Bu stratejinin başarılı olduğunu düşünüyorum ben de. Önlem almadan sınavlara girmememiz gerektiğine de inanıyorum.”
Hirata ile daha önceden konuşmuşlardı bu konuyu. Hirata’nın rolü oluşabilecek olumsuz yorumlara karşı, sınıfı yumuşatmaktı.
Kōenji genelde bu tarz şeylere hiç katılmazdı. Fakat ne kabul ediyor ne de reddediyordu.
Konuşmaya ilgisiz bir hali vardı. Sınıfa katılma yeteneği, Horikita’dan daha kötüydü. Ama şuan her zamanki tavrın takınıyordu. Belki de en iyisi budur.
Kōenji genelde özel testleri dikkate almazdı okuldan atılma riski olan durumlardan hep kaçınmaya çalışırdı.
Bu sefer, ‘zoraki partnerlik’ sayesinde, düşük puanlar almayacaktı. Riski düşük olduğundan, finalde iyi birkaç puan alması onu okuldan attırabilirdi, çünkü partnerde bitiyordu her şey.
Ilgisiz tavırlarına karşın, bu sınavda iş birliği yapma ihtimali yüksekti.
Hmmm, Kōenji’nin tavırlarından tahmin yürütmek zordu. Belki de beklenmedik bir şeyler yapacaktı. Emin olamıyordum.
“Kōenji-kun. İtirazın var mı?”
“İtirazım yok. Saçma bir soru hatta. Çoktan sınavın konularında uzman oldum bile ben.”
Her zamanki gibi saçlarını masasına uzatıp arkaya doğru yavaşça taramaya başladı.
“Peki, o zaman 80+ üzeri alacağını düşünebilir miyim?”
“Sence? Bu tarz şeyler sınava bağlı değil mi?”
“Sınavdan özellikle 0 alır, yüksek puanlı birisiyle eşleşirsen, kurduğumuz genel dengeyi bozma riskin var. Anlayış göstermeni bekliyoruz?”
Bu testin en kötü sonucu, anormal bir skor dengesinin olması. İki yüksek kapasiteli insanın, yani Horikita ve Kōenji’nin partner olma ihtimalinden, kaçınmak zorundaydık.
“Dediklerini düşünürüm, güzel kız.”
Kōenji’nin cevabı şüpheliydi ancak üstüne gidemedi. Çünkü final sınavı için, puanları kontrol etmesi gerekiyordu.