Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 12 - Partnerler belirlenir
Cilt 6- Bölüm 12 – Partnerler belirlenir
Sınav sorunsuz tamamlanarak bitti. Sonuçlar, ertesi günün 4.tenefüsünde açıklandı.
D sınıfı şimdiye kadar birlik kurup sınavlara girmemişti, bu ilkti.
Fakat bu sınavda harika denebilecek birlik hissi oluşturdu.
Partnerlik sistemi, problem yazma, C sınıfıyla yapılacak olan sınavı bir köşeye bırakırsak, bu özel sınavın genel kuralları çok basitti. Sadece sınavı ciddiye alıp çözerek çok yüksek puan alabilirdiniz.
Ilk okuldan beri nerdeyse 9 yıldır aralıksız eğitimi verilen konuları içerdiği için, zor değildi.
“Bu sefer karışmam gerekmedi, iyi oldu.”
Bunu tüm kalbimle söyleyebilmek beni rahatlatıyordu.
“O zaman, sıra geldi final sınavı için partnerleri açıklamaya.”
Dünkü sınavın sonuçlarının yanında bir de listeler vardı:
Horikita Suzune ile Ken Sudō,
Hirata Yōsuke ile Yamauchi Haruki,
Kushida Kikyō ile Ike Kanji,
Yukimura Teruhiko ile Inogashira Kokoro.
Partnerler nerdeyse tam tahmin ettiğimiz gibi çıktı. Bu arada benim partnerim:
Ayanokōji Kiyotaka ile Satō Maya.
“Ne şaka ama…”
Işler bu raddeye nasıl geldi, ya? Bu sonucu görünce bu düşünceden kurtulamadım.
Satō, partner olduğumuzu fark edince hemen bana dönüp gülücük attı.
Ben de hafif elimi kaldırarak, haberim var demeye çalıştım…
“Kōenji-kun da beklentilerimizi boşa çıkarmadı.”
Kōenji’nin partneri Okitani oldu. Anlaşılan iyi puan almıştı.
Eh, şimdiye kadar hep yüksek not alıyordu. Her zamanki gibi çaba harcadığı belliydi.
Sonucu umursamadan kollarını birbirine doladı, yüzünde anlamsız bir gülümseme belirdi. Çok geçmeden de kahkaha atmaya başladı.
“Sonuçlarınıza bakılırsa, sınavın amacını birkaçınız anlamışsınız. Hatta sınıfın geri kalanıyla da paylaşmışsınız.”
Chabashira-sensei partner listesine baktıktan sonra yüzünde hoşnut bir ifade oluştu.
“En düşük puanla en yüksek puan alan öğrencileri, partner yapma kuralı… eğer sonuçlarınız benzer aralıkta olsaydı, partnerler rastgele seçilecekti. Normalde söylememe gerek yok, ancak yine de size söyleyeceğim..”
Şaşırmadık ama en azından tahminlerin doğru çıkması herkesi rahatlattı.
“Partnerler gayet iyi gözüküyor.”
“Evet. Çok iyi gittiği için huzursuzum asıl. Ama asıl mücadele şimdi başlıyor. Soru yazıp finallerde başarılı olmak zorundayız. Senin partnerin de Satō-san’mış. Bence gayet iyi.”
Onu özellikle seçmedim… zaten en düşük puanlılar ile en yükseklerin kombinasyonları tamamlanınca, geriye kalanlarınki de stratejinin dışında kalıyordu. Bunun olması normaldi..
Satō, finalde kalma ihtimali yüksek olan bir isimdi. Ilerlemek için mecbur notlarımı yüksek tutmam gerekiyor.
“Sınıfın genel ortalamasını yükseltmek için ders çalışma gurubu açacağım. Hirata-kun ve Kushida-san’ın yardımıyla, 2 grup açma şansımız var. İkişer saatlik, 16.00 ile 18.00 arası birinci grup, 20.00-22.00 arası da 2. grup olacak şekilde ayarlandı. Hangi grup sana uygun, Hirata-kun?”
“Kulübe gitmek zorundayım ama 2.grup çalışmasında eğitmen olurum. Çok çalışıp bu işi beraber başaralım.”
Işler tıkırında ilerliyor. Eğitmen olarak kişi artışı da vardı, stratejiye adaptasyonu daha çok kolaylaştırıyordu.
Ardından, Horikita ile Hirata, çalışma gruplarıyla ilgili detayları konuşup durdular.
Ilk çalışma grubu, Horikita gözetiminde, 2. çalışma grubu Hirata gözetiminde gerçekleşecekti. Herkese yardımcı olmaya, ders çalışma grubuna katılanlara yine destek olmaya karar verdiler.
Kushida ise, 2 gruba da dahil olarak; 50 puanı almakta zorlanan öğrencilerin eğitiminde yardımcı rolü üstlenecekti. Bu aralıkta bulunan bir sürü kız öğrenci vardı; Onodera ve Ichihashi gibi.
Planın sorunsuz işlediğini söylediler…
Ilk döneme kıyasla, bu seferki çalışma gruplarındaki öğrenci sayısında artış yüksekti. Eğitmen olacak kişi sayısı da 3’tü.
Eğitmen- öğrenci arasındaki oran bozuldukça, eğitimin kalitesi de bozulacaktı…
Öğle molasında, Hirata ile Sudō, Horikita ile bir araya geldi.
“Off, Suzune 2. grupta değilsin. Motivasyonum yerle bir.”
Sudō kulüp etkinliklerinden dolayı, Horikita’nın ders verdiği gruba yetişemiyordu.
Horikita, Sudō’nın motivasyon kaynağıydı. Bu olay sinirini bozmuştu açıkçası. Tabii, eskisi gibi sert tepki vermiyordu.
“Motivasyonunu arttır ve lütfen çalış. Yoksa benim başım belaya girer. Anladın mı?”
“……tamam. Çalışacağım. Sonuçta partneriz.”
Bu hantal çocuk Sudō’da inanılmaz bir etkisi vardı Horikita’nın, hayran hayran izledim onları.
“Senin çabaların, benim sonuçlarıma da yansıyacak. Ayrıca, akşamki derslere gelmeye çalışacağım. Abartma da çalış.”
Horikita son kozunu kullanmasıyla, Sudō’yu avucunun içine almış oldu.
“Ooo? Öyle mi! Sanki damarlarımdan motivasyon akıyor!! Bana yardımcı ol, Hirata. Sana kendimi emanet ediyorum.”
“Elbette, birlikte başaracağız, Sudō-kun.” [Ç.N: Siyasi espri 😀 ]
Horikita ile olan partnerliği sayesinde, Sudō da gelişmeler artıyordu.
Fakat hala beklenmedik sorunlar çıkıyordu.
“……seninle biraz konuşmamız gerekiyor?”
Horikita’nın yanına gelen iki kişiyle daha önce hiç konuşmamıştım.
Endişeli ve üzgün bir surat ifadesi vardı, seslenen çocukta.
“Miyake-kun, ne oldu?”
Miyake Akito’du gelen. Güzelliği sınıftaki erkeklerin dilinden düşmeyen Hasabe adındaki kızla çıkıyordu.
Bu ikili, çok sessiz sakinlerdi. Başkalarıyla pek muhatap olmazlardı. Beklenmedik bir ziyaretti bu ikilininki.
“Sizi hatırladım, finalde partnersiniz, değil mi?”
Hirata ortak bir noktadan giriş yaparak sordu. Miyake, durumdan bahsetmeye başladı.
“Gelecek sınav için partneriz ama test ve ara sınav sonuçlarına göre, ikimizin de ortak yapamadığı konular var. Çok bunaldık, işin içinden çıkamadık. Sizden tavsiye istiyoruz.”
Sözlerinden sonra ara sınav ve dünkü testin sonuçları olan kağıdı, Hirata’ya uzattı.
Partnerler, sonuçlarını karşılaştırmışlar. Ortalama puanları farklıymış.
Miyak 79 alırken, Hasebe bilinçli olarak 1 puan almış.
Horikita’nın planı iyi ve kötü öğrenciler için işe yaramıştı. Ama burada bir yanlış hesaplama söz konusuydu.
Ara sınavlarda birisi 65 alırken diğeri 63 ortalama yapmıştı.
Nerdeyse akademik başarıları aynıydı. Ilk bakışta, finallerden alınlarının akıyla çıkarlar diyorsunuz ama sorun tam olarak dikkatli düşününce başlıyor.
Aynı soruda ikisinin de yanlış cevabı verme ihtimalleri yüksek çünkü.
Yani, başarısız oldukları dersler aynı olduğu için, bu derslerden 60 puan alma şansları düşüktü.
“Evet, garip olmuş. Diğer partnerleri de kontrol edelim.”
“Özür dilerim, seni yoruyorum, Hirata. Spor festivalinde de, gemide de olmuştu. Özür dilerim.”
“Özür dilemene gerek yok. Yardıma ihtiyacı olan ben olsam, sen de aynısını çekinmeden yapardın.”
Böyle bir şey mi olmuştu? …. Miyake’nin festivalde ayağı yaralandığı için son yarıştan çekildiğini hatırlıyorum. Hatta şuan gayet iyi görünüyordu.
Hmm, birden bire bu aklıma geldi ama detayları bilmiyorum. Miyake ve Hasebe, cevapları birbiriyle çok yakın olan 2 kişi…
Hatta aynı soruya verdikleri cevaplar o kadar yakın ki bir kişinin, ikisi yerine sınava girdiğini düşünmemek elde değildi.
Birinin akademik başarısını yükseltmek belli bir seviyeye kadar mümkündü ancak herkese ideal partneri bulmak imkansızdı. Bu tarz ‘uyumsuz’ partnerler çıkması normaldi.
“Ders çalışma gruplarını değiştirmek ya da kurduğumuz planları karıştırmak istemiyorum. Bu bizi zorlayacak.”
Final için çalışamayacak kadar aptal değillerdi. Bu ikilinin problemi, ortak güçleri ve zayıflıkları olmasıydı. Sudō’nunki gibi, ders çalışmayı başaramamak gibi bir durum söz konusu değildi.
Sonuç olarak, verilecek çalışmanın kalitesi azalacaktı. Aslında, bire bir eğitim çok daha ideal olurdu.
“Kushida-san, ek öğrencilerle sen ilgilenebilir misin? Bu ikilinin temeli olduğu için, genel kordinasyonu bozmayacaktır.”
“Olur. Miyake-kun ile Hasebe-san, tamam derse, bana uyar?”
Kushida sordu. Miyake’den ses çıkmadı ama Hasebe…
“Ben istemiyorum. Ichihashi-san ile aynı ortamda olmak beni rahatsız ediyor.”
Reddetti. Ichihashi’nin çoktan sınıftan çıkmış olması rahatlatıcıydı. Bu sözleri duymadı.
“Ayrıca kalabalık bir gruba katılmak da rahatsız edici.”
Miyake’nin, Haruka aracılığıyla, Hirata’dan yardım istediğini anladım.
Hasabe’nin sessiz kalacağını düşünüyordum ama Miyake’ye bile karşı çıktı.
“Ama ikinizde aynı konularda başarısızsınız. Sınav için gerekli çalışmayı yapsanız da, bir ya da iki dersten 60 altı alma riskiniz hala yüksek.”
“Evet, biliyorum.”
Hasebe, gözlerini devirip bakışlarını Horikita’dan çekti. Ardından arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.
“Nereye gidiyorsun?”
“Miyatchi. Davet etmen için zamanını çaldım. Özür dilerim ama bu tarz şeyler bana göre değilmiş.”
Tekrar reddederek Hasebe tek başına sınıftan çıktı.
“Özür, Horikita.”
“Önemli değil. Tek başına Kushida- san ile çalışmak ister misin?”
Miyake, tek başına da olsa zayıf oldukları derse çalışırsa Hasabe’nin açığını kapatabilirdi.
“……Kalsın. Kızlarla beraber çalışabileceğimi sanmıyorum. Başımın çaresine bakacağım artık.”
Miyake cevabını verdikten sonra masasına gidip çantasını kaptı.
Horikita onları ders çalışmaya zorlayamazdı. Kendi istekleriyle gelmedikleri sürece, başarılı olmaları nerdeyse imkansızdı. Dahası, gruba katılarak, ders çalışmaya istekli grubun moralini bozabilirdi…
“Ne yapacağız? Onlar için ekstra birisine ihtiyacımız var gibi.”
“Haklısın…… onlara eğitmenlik yapacak birisi olsa keşke.”
Horikita’nın bir anlığına bana baktığını fark ettim. Hemen gözlerimi çevirerek reddettim.
Miyake ya da Hasebe ile iletişim kurmayı geçtim, onlara ders anlatabilecek yeteneğim olduğundan bile emin değildim.
Şu andan itibaren, varlığımı dikkate almaması gerekiyordu.
. “Zaman ayırıp ayıramayacağıma bakacağım.”
Biraz düşündükten sonra Horikita kendini ön plana çıkartmaktan başka çare bulamadı.
“Olmaz. Yaklaşan sınavı düşünürsek, kendini yoracaksın. Dahası, eğitimin kalitesi de düşecek. Horikita daha C sınıfı için soru hazırlamakla uğraşacak.”
“İyi ama başka opsiyonumuz yok ki, var mı?”
Horikita’nın sözleri zorlayıcıydı çünkü çıkar yol bulamıyordu. Hirata kendisini zorlamasın diye uğraşıyordu ama başka çaresi yoktu.
Horikita, Miyake ile konuşmaya karar verdiğinde, ….
“Ben hallederim.”
Şimdiye kadar gruba hiç karışmayan Yukimura söze girişti.
“Yukimura-kun, eğer yardımcı olmak istersen, seve seve. Çok çalışıyorsun, başarılı olacağından eminim. Ama emin misin? Bu tarz etkileşimleri sevmiyorsun sanıyordum.”
“Yardım edersem belki finali başarırız diye düşünüyorum. Horikita, sen de farklı değilsin. Her şeyi kendin halletmeye çalışıyorsun.”
Yukimura’nın harekete geçmesinin sebebi, Horikita’nın spor festivalinden sonraki değişimleri olabilirdi.
“Ama şöyle bir sorun var. Onlara eğitmen olurum ama onlarla hiç bir bağım yok. Ikisini ikna etme konusunda başarısız olabilirim. Benim ders çalışma grubuma onları ikna etmeniz gerekiyor.”
O ikiliyi, onunla çalışmaya ikna etme şartı koydu.
Aslında şart sayılmazdı evet. Horikita yeni birinin ona yardım eli uzatmasıyla sevindi.
Düşman askerlerinin bir köşeye sıkıştırdığı başrolü, helikopterle kurtarmaya gelen film yıldızı gibiydi.
“Tamam. Onlarla konuşacağım.”
Yukimura bu sözlerden sonra hiçbir şey olmamış gibi sınıftan çıktı.
“İşlerin şimdilik yolunda gittiğini düşünebilir miyim sizce?”
“.İkisiyle de bağı olan kimse yok ama…”
Kendimi ona ipucu vermekten alamadım ve lafa girdim.
“……Hirata-kun, Yukimura-kun’u ciddiye alıp dinlerler mi sence?”
“Bilmem…… üçü de yalnız olmayı seven tipler. Yukimura’nın kişiliği ya da tarzını beğenip beğenmemelerine bağlı sanki. Hoşlanmama ihtimalleri var.”
Horikita, Hirata’nın söylediklerini yerine oturup düşündü. Bir süre sonrada kafasını bana çevirdi.
“Hey, Ayanokōji-kun. Yukimura-kun’un yönetimini sana bırakabilir miyim?”
“Yönetim derken?”
“Yukimura-kun ile gemide aynı odayı paylaştınız. Aranız iyidir herhalde. Miyake-kun ya da Hasebe-san ile konuşman zor olabilir ama aralarında ara bulucu olursan, işler kolaylaşır bence.”
Aslında uygulanabilir en mantıklı plandı. Üçü de, Horikita ile iletişimde kalacak tiplerden değildi.
Ama… bu beni seçebileceği anlamına gelmiyordu. Zaten yeterince işlere dahil olmuştum daha fazla müdahale etmek istemiyordum.
“Neden öyle bakıyorsun? Sadece yönetim dedim. Onlara eğitmen ol demedim ki.”
Basit gibi görünen zahmetli iş…
“Bu kadarını yapabilir misin…?”
Horikita’nın yaptığı baskısının tehdide dönmesiyle sadece kafamı sallayarak evet diyebildim.
Kafamı bir toparlayayım şimdi.
Bu işi kabul ederek Horikita’nın itibarının bozulmamasına yardım ederek yedek plan kurmama ihtiyaç kalmayacak.
En önemlisi de, bundan fazlasını yapmama gerek olmaması. En zorlu işler; sınıftakilere ders anlatmak ve final için soru hazırlamaktı.
“Elimden geleni yaparım.”