Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 14 - Sezgi, İlham ve Sağduyu
Cilt 6- Bölüm 14 – Sezgi, İlham ve Sağduyu
“Ben bir kahve daha alıp geleyim.”
“Ooh, ben deee!”
Yukimura kağıtları incelemeye koyulalı yaklaşık 30 dakika oldu ve hala kafasını kaldırıp bize bakmadı. Bir plan yapmasına daha vakit var gibiydi.
Hasebe ile Miyake boş bardaklarıyla kasiyerin yanına gittiler.
Pallet’in kendine has bir kuralı vardı, 2.bardak yarı fiyatınaydı. Günde bir kez geçerliydi ama olsun.
Kahveleri ucuz ve güzeldi. 9.sınıflar arasında da gittikçe popüler bir yer haline geliyordu.
Hasebe ile Miyake çoktan 3.bardaklarını içmeye hazırlanıyorlardı.
Yukimura bir çözüm bulmaya çalışırken öyle dalmıştı ki daha ilk bardağının yarısını bitirememişti.
Tüm dikkatini ders notlarına, test sonuçlarına, kitaplara vermişti. Ne kadar hızlı sonuç alabiliriz onu inceliyordu.
“İşimiz çok gibi.”
“Etkili bir eğitmenlik yapmadım daha önce ondan. Ortaokuldayken gece yarılarına kadar birine ders vermiştim. Hiç temeli yoktu, konsantre dahi olamıyordu...”
Yukimura kalemini masaya koydu ve sanki o zamanı hatırlıyormuş gibi tavana baktı.
“Şimdiyse boşa harcadığım zamanı aklımdan çıkaramıyorum. Insanlara ders anlatmanın gereksiz olduğunu düşünmüştüm. Ilk dönem Horikita’yla beraber çalışma grubu kurduğunuzda size bıyık altından güldüm hep. Hirata’ya da güldüm. Sence de vakit kaybı değil mi? Ders çalışmak istemeyenler zaten çalışmayı sevmeyenler aslında. Biraz yardımcı olacağım: ya dikkate alacaklar ya almayacaklar. Geçseler bile sınavdan, eski hallerine hemen dönecekler. Tek yapacakları zamanımızı boşa harcatmak.”
Kötü sözler söylemektense, kendi düşüncelerini mırıldanmaya başladı.
“Peki bize neden ders anlatmaya kalkıştın ki?”
Yukimura’nin bahsettiği macerasından farklıydı final sınavlarına hazırlanmak. Detaylı çalışmadığın sürece, zorlukların üstesinden gelemezdiniz.
Yukimura baskı altındaydı şuan: Hasebe ile Miyake’nin okuldan atılması durumunda, sorumluluk onundu.
Işler bu raddeye gelirse, hem onları yeterince çalışmadıkları için hem de kendisini iyi öğretmediği için suçlayacaktı.Yukimura böyle bir insandı.
“Spor festivalinde hiç başarılı olamadım. Gereksiz gördüğüm insanlar bana yetişti... Buradaki tek fark, okulun atletizme mi akademik başarıya mı öncelik verdiği. ”
Ike, Yamauchi, Sudō, ve diğer akademik alanda başarısız öğrenciler… Atletik olmayan Yukimura.
Aralarındaki farklara rağmen, okul hepsinin kendince eşit öneme sahip olduğunu ileri sürüyordu. Bu kanıya varmasının sebebi buydu.
“Bu okulda, ne akademik başarı yeterli ne de atletik olmak. İkisi de var diyelim birinde, yine yeterli değil. Horikita ya da Hirata gibi ikisinde de başarılı olan öğrenciler bile tek başlarına hayatta kalamazlar bu okulda. Sezgi, ilham ve sağduyu. Eninde sonunda, insan toplumunun vazgeçilmez bu niteliklerini sergilememiz istenecek. Dahası, bir iki kişiyle de yapılacak iş değil. Takım olarak bir araya gelip birlik olmak gerekiyor. Tek yol bu. ”
Yukimura bu okula gelebilmek için çok çabalamış olmalı.
“İşte bu yüzden yardımcı olmak istedim. Sınıf için ne yapabilirim diye düşünürken.”
Ve tabii, aklına çalışma grubu kurmak gelirr…
“Bir de ders çalışma konusunda fazla bencil olduğumu fark ettim. Bencil annemi hatırladım…. derken kendimi tekrar düşündüm….. off bu hikaye biraz gereksiz oldu. Boş verin, unutun gitsin. ”
Düşünceleriyle kendi içinde çelişen Yukimura, sözlerine ara verip tavana bakmayı bıraktı.
“Ike’a ders anlatsam kesin daha çok sorun yaşardım. Miyake ile Hasebe, zaten çalışabilecek kapasitede insanlar ve ciddiler. Daha kolay olacak. Zaten fen bilimlerinde iyi olmalarına da sevindim. Hallederiz herhalde. Onlara ne kadar yardımcı olurum bilemiyorum ama gözle görülür başarılar elde edebiliriz diye umuyorum.”
Ne kadar da ileri görüşlü düşünüyor… ya da bu sözlerini, ikiliye cevap niteliğinde mi verdi acaba?
Miyake ile Hasebe’yi dinlerken onların iyi tavırları olduğunu fark etti. Ikisinin de temeli vardı ve anlayabilecek kapasitedeler. Yukimura, ikisi için elinden geleni yapmak istediğini belirtiyordu..
“Ben lavaboya gidiyorum.”
Hasebe ile Miyake henüz dönmediler.
Ders anlatımına geçmemize daha çok var gibiydi. Masadan ayrılmak için bir bahane sundum.
Çünkü sadece Ishizaki’nın değil başkasının da bizi izlediğini fark etmiştim.
Kim olduğunu göremedim ama sürekli birilerinin bizim masaya baktığının farkındaydım.
Yukimura ben kalkarken bana bakmadığı için direkt o masaya doğru gittim.
Beni fark etmediğini düşünerek direkt kalktım, varlığımı gizleyerek yürüdüm.
“Burada napıyorsun tek başına, Sakura?”
“Hyaa!?”
Sakura masasından zıpladı, korkarak baktı.
“Uh… tesadüf, gerçekten, Ayanokōji-kun!”
“Oh, öyle mi, tesadüf mü?”
“Tesadüf , evet!”
“Sürekli bizim masaya bakıp durmuyordun yani?”
“Şey… şey.. özür…”
Sakura malum yalan söylemeyi baştan beceremediği için, itiraf etti.
“Bana söylemek istediğin bir şey mi vardı yoksa?”
Aksi halde gelmesine gerek yoktu buraya kadar. Acil bir şey olsaydı zaten mail atar ya da arardı.
Burada işi olacağını da sanmam. Zaten biriyle görüşecek bir tipte de değil… yani bu açıdan bakınca da. .. sebep kalmıyor.
“Çalışma grubuna katılmak mı istiyorsun?”
“Nee, neden, neden!?”
“Eh, çantandaki kitapları görebiliyorum ondan sordum.”
Tüm kitap ve notlarını getirmiş, kim taşırdı ki yanında hepsini?
Etrafta tek başına çalışan bir sürü öğrenci vardı ama Sakura bu kadar kalabalık bir yerde ders çalışabilecek potansiyelde birisi değildi ama.
“Oh… yok……”
Panikleyip açık çantasını kapatmaya çalıştı ama artık çok geçti.
“İstersen, bize katıl? Diğerlerine sorarım şimdi. ”
“A-ama… onlarla nerdeyse hiç konuşmuşluğum yok…”
Sakura insanlarla iletişim kurmakta zorlanıyordu bu yüzden masaya bile yaklaşmamıştı. Söylemese de bu kadarını anlayabiliyordum zaten.
“Ama buraya kadar gelmişsin? Benim tanıdığım Sakura, bu kafeye gelecek kadar kendini riske atmazdı.”
Tek başına burada gizlenme fikri onun için kolay değildi etrafta pek çok grupça takılan öğrenci vardı, eminim defalarca gitmeyi düşünmüştür.
Buna rağmen, kalmayı başarmış. Bu da, Sakura’nın ilerleme kaydettiğini gösterirdi.
“Karar senin. Ayrıca sadece benim düşüncemi değil, Yukimura, Hasebe, ve Miyake’nin de ne düşüneceğini bi aklından geçir.”
Sakura’nın belki bu sözlerimden sonra cesareti kırılabilirdi.
Şöyle bir düşünce aklında geçebilirdi: ‘bana tavır alarak, beni kabul etmiyor.’
Ne diyeyim ki, Sakura’nın pasif tavırlarının hem iyi hem kötü tarafları var.
Kişisel gelişimiyle alakalı bir konu olduğu için, kendimi geriye çekip ne yapmak istediğine karar vermesini beklemek en doğru yaklaşımdı.
Tabii bir de bunun için ekstra sebebim vardı.
Şuan grup kursalar da Yukimura ve o ikilinin iletişimi zayıftı. Sakura da aynı fikirdedir büyük ihtimalle.
“Düşün taşın karar ver. Biz birkaç saat daha burdayız.”
Biraz soğuk sözler söylediğimi düşünsem de Sakura’yı bu sözlerimi bitirdikten sonra yalnız bıraktım.
Kafe kalabalıktı evet ama Sakura’nın yanında çok fazla zaman geçirmiştim. Hasabe’nin bana laf sokma ihtimali çok yüksekti.
Yerime geri döndüm. Yukimura sadece kafasını kaldırıp baktı bir şey söylemedi.
2 dkk geçtikten sonra diğerleri geldi.
“Çok beklemedik mi? Hala bitmedi mi?”
“Bitirmek üzereyim.”
Yukimura hızını arttırdı.
“Oh aklıma ne geldi! Ayanokōji-kun, sana sormak istediğim bir soru var??”
“Yapma, Hasebe.”
Miyake onun soru sormasına engel olmaya çalıştı.
“Hadi ama ya. Çok önemli bir şey değil ki.”
“İçerik değil önemli olan. Burası yeri ve zamanı değil?”
“Okul çıkışı bir kafedeyiz. Asıl şimdi sormayacağım da ne zaman soracağım?”
Miyake, Hasebe’nin vazgeçmeyeceğini anlayınca kafasını salladı pes ettiğini belirtircesine.
Ne sormaya çalışıyorlar ki?…
“Ayanokōji-kun, Horikita-san ile çıkıyor musunuz?”
“Hayır.”
“Ne kadar hızlı bir cevap? Hemen söylemeni, çalışılmış bir replik olarak algılayabilir miyim? bana çok şüpheli geliyorsun da.”
“Defalarca sordular da ondan. Horikita ile her zaman ortak çalışmıyoruz zaten.”
“Olabilir ama hani ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler bilirsin!”
Hasebe gibi yalnız takılmayı seven bir kıza göre, romantik sınıf dedikodularına fazla meraklıydı.
Tabii böyle bir durumda, dikkatli bir erkek, Hasebe’nin sevgilisi olup olmadığını sorardı..
Benim böyle bir şeyi sormam mümkün değil elbette.. konu böylece kapandı.
“Tamamdır!”
Yukimura kafasını bir anda kaldırdı. Işini bitirdi herhalde.
“Bir şekilde nerede takıldığınızı bulabildim. Detaylı bir plan yaptım. Etkinliğini arttırmak için, odaklanmamızı istiyorum.”
He bu açıklamasından sonra yazdığı çeşitli notları, Miyake’ye uzattı.
“Beşeri bilimlerden birkaç soru yazdım. Hasebe de cevaplasın. Not defterime yazmayın cevaplarınızı kendiniz kağıda yazın. 10 soru var, 10 dakikanız var..”
Miyake kendi not defterini çıkarttı hemen. Ne tereddüt etti ne de itiraz. Notlarını yükseltmek için bir fırsatları vardı, o ne derse yaptılar.
Miyake 10 dakikalık zorlu sınavdan sonra, not defterini Hasabe’ye uzattı. Yukimura’nın yaptığı sınavın amacı zayıf oldukları derslerde ne kadar kötü olduklarını anlamak içindi.
Ortalama 20 dakika sonra Yukimura onların puanlarını hesaplayıp not almaya başladı.
“Siz ikiniz… dürüst olacağım…”
Yukimura işini bitirince şaşırarak derin bir iç çekti ve açıklamaya başladı.
İkisi de aynı sorularda, 3 doğru cevap, 6 yanlış ve bir yarı doğru cevap vermişlerdi.
Cevapları aynıydı, aynı soruları doğru ve yanlış cevaplamayı başarmışlar…
“Aynı konularda başarılı değilisiniz sadece, aynı bilgiyi ezberleme konusunda da eğilimiz var.”
“Harika! Kaderimiz aynı yani, Miyatchi?”
“Bilmem.”
“Ah, her zaman böyle cevaplar veriyorsun. Ama sorun değil mi sence?”
Hasebe kendine gelip gerilmeye başladı.
“Aslında bu duruma iyi diyebiliriz. Çözmek için çok çaba harcamayız.”
Öğrenme yetenekleri ve eğilimlerinin nerdeyse aynı olduğunu düşününce, Yukimura’ya göre, çözümü daha kolaydı.
Kısacası, aynı konuları anlayacağı için iki kişiye değil de bir kişiye eğitim vermiş gibi olacaktı.
Tabii çok benzer akademik başarıya sahip olsalar da aralarında mutlaka küçük farklar vardır. Dersi takip ettikçe farklar veyahut eksiklikler kapanırdı.
“Kolay olacak mı diyorsun yani?”
“Ne kadar çaba harcayacağınıza bağlı değişir tabii. Bu sorular çok kolay değildi ama zaten puanlarınız biraz rahatsız edici. Bence düzenli olarak toplanmalıyız. Daha çok çalışacağız diyelim. Finale kalan süreyi düşünürsek, ortalama 7-8 kez daha toplansak yeter herhalde. Her toplandığımızda da arada 3-4 günlük kişisel çalışma zamanınız olursa çok iyi olur. Hem gelişmenizi de izlemiş oluruz. Olur mu? Miyake hem de kulüp etkinliklerini aksatmamış olur.”
“Final yaklaştıkça etkinlikleri azaltıyorlar. Ama yine de sorarım.”
Yukimura bu düşüncesine başını sallayarak cevap verdi. Sıra Hasabe de.
“Ah, önce bir şeyden emin olmak istiyorum. Normal ders çalışma gibi mi olacak? Ders çalışmaktan hoşlanmıyorum ben. Ama gözden geçirme gibi bir şeyler olacaksa, ben hazırım. Hatta kendim de üstesinden gelirim. Grupla çalışmanın bir faydası olacak mı kısacası sorum bu? Zeki birinin eğitmenlik yapması güzel zaten Miyaki’nin tavsiyesiyle geldim buraya ama hala şüpheliyim..”
“Sadece ders anlatmamdan şüphelenmiyorsun sanki.”
Yukimura, Hasebe’nin cevabındaki bit yeniğini anladı.
“Sıradan bir çalışma grubu kurmayacağız. Önceden soruları okul hazırlıyordu, bu sınavda öğrenciler hazırlayacak. Okulun hazırladığı sorular; üniversiteye, temel bilgilere ya da standart bilgilere dayalı oluyor. Ancak öğrencilerinkini bilemiyoruz. Önlem alıp hazırlıklı olmamız gerekiyor. Işte bu yüzden de finale çalışmamız şart.”
Miyake, Yukimura’nın açıklamasından tatmin oldu.
“Evet, haklısın. C Sınıfı bize kesin hileli sorular soracak.”
“Ah, nasıl desem önlem almak imkansız değil. C sınıfı nasıl sorular hazırlar bilemeyiz ama en azından kimin hazırlayacağıyla ilgili tahminde bulunabiliriz. Bence soruları hazırlayacak kişi : ‘Kaneda’ olur.”
Isim çağrışım yapmadı ama duymuştum galiba adını.
“Gözlüklü tiksinç bakışlı çocuktan bahsediyorsun galiba?”
“Söylediklerine katılmıyorum ama aynı çocuktan bahsediyoruz büyük ihtimalle. C sınıfının en iyisi o.”
Yukimura’nın bilgisi doğruysa, en başarılı öğrencilerin soruları hazırlaması muhtemeldi.
“Ah, ama ya soruları çarpıtarak yazarlarsa, Ryūen ya da Ishizaki hazırladı diyebilir miyiz?”
“İmkansız bence. Hileli bir soru için, o dersin alanında derin bilgiye ihtiyacın var. Kendini örnek alarak düşün, beşeri bilimlerde zor çözülen bir soru hazırlayabilir misin?”
“……Hayır.. asla yapamam..”
“İşte aynısını onlar için de düşün?”
“İşte olay bu. Düşündükçe içinden çıkamıyorsun. Aklına konu bile gelmiyor. Zor ve hileli sorular yazabilmek için, istekli olmak yeterli değil. Kitaplardan yardım alsan dahi, atıyorum en zor konuyu açtın bir soru yazdın diyelim. Okul soruyu karışık görüp reddedecektir.”
Doğru çıkarımlarda bulunuyordu. Fakat güven aşılamak için hala zayıftı sözleri.
“Bir sorunun kabul edilebilir olması tamamen okula mı bağlı sence?”
Yukimura’nın hikayesine küçük bir itiraz belirtisi verdim.
“Eğer bağlıysa, okulun hangi standartlara göre soru kabul ettiğini mi belirlememiz gerekiyor? ”
“Evet. Bilseydik bu kadar çalışmamıza gerek kalmazdı.”
“Bence standartları öğrenmek mümkün. Eğer D sınıfı olarak seçiciliği yüksek sorular hazırlar ve okula kontrol için verirsek, hangi soruların kabul edildiğine bakarak net bir cevap almaz mıyız?”
“Ah, çok mantıklı. Harika fikir hatta.”
“Çok keskin fikirlerin varmış, Ayanokōji-kun.”
“Bu durumda ne kadar çabuk sorular yazıp onlara verirsek o kadar çabuk okulun kriterlerini belirlemiş oluruz. Ben birkaç soru yazarım ama Horikita ya da Hirata yardımcı olmak isterler mi ki?”
“Bilmem….şuan onlardan tamamen ayrıyız. Detaylardan haberim yok.”
“Ee, ne yapacağız..? bu durumda onlarla aramızdaki tek bağlantı sensin.”
Miyake ile Hasebe kafalarını sallayarak onayladı.
“Tamam. Neler yapabilirim bi’ bakarım…. ama yüksek beklentiniz olmasın.”
Horikita ile Yukimura, beni aralarında ara bulucu seçtiler… neyim ben işportacı mı?
“Eh tamam.”
Hasebe’nın endişeleri çözüme kavuşunca yüzünde güller açmaya başladı.
“Eh, kulüp etkinliğim falan yok. Miyatchi’nin işini nasıl kolaylaştırırız onu konuşalım, olur mu?”
Bu sözleriyle kendi haklarından vazgeçmiş gibiydi. Miyake duyunca şaşırdı.
“Hasebe, reddedeceksin sandım. Genelde erkeklerle ortak iş yapmaktan çekinirsin, ya.”
“Çalışma grubuna katılmazsam yolun sonu görünüyor bana. Kendi ipimi çekmiş olurum, okuldan atılmaya kadar giderse bu iş. Hem Miyatchi seni de peşimde sürüklerim.. partneriz unuttun mu?”
Miyake için kendi düşüncelerini bir kenara bırakıyor gibi bir hali vardı.
“Eh, bugünlük bu kadar diyelim. Yarından sonra tekrar toplanalım, olur mu?”
Yukimura ilk dersi böylece bitirdi. Acaba önlem almak için bir şeyler mi yapacak..?
O gün, kafede sohbeti bitirip ayrıldıktan sonra dahi, Sakura yanımıza gelmedi.
SINAVA GİRECEK OLAN ARKADAŞLARIMIZA BAŞARILAR DİLİYORUM. HER ŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN ^^