Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 15 - Kimsin?
Cilt 6- Bölüm 15 – Kimsin?
“Bu çok işe yarar. Okulun ne tarz soruları kabul ettiğini öğrenmemiz çok iyi olur.”
Gruptan ayrıldıktan sonra yurda, odama geri döndüm ve hemen Horikita ile iletişime geçtim.
Amaç, Yukimura’nın bilgilerini, Horikita’ya aktarıp ondan birkaç tavsiye edinmekti.
“Hirata ile beraber C sınıfına saldırı için soru hazırlamaya çoktan başladık. Ama hileli sorularda ne kadar ileri gidebileceğimizi öğrenmeyi çok isterim. Bilgileri seninle de paylaşırım. Şuan her şey yolunda gidiyor. Ama Kaneda-kun’un C sınıfı için soru hazırlayacağından emin miyiz?”
“Tabii ki emin değiliz. Kaneda’nin hileli sorular hazırlama ihtimalinden başka düşünce çıkmadı bizim çalışma grubundan. Kötü bir tahmin sayılmaz, ha?”
“Evet. Eğer sınavın derecesi çok zor olursa, biz bile 80+ almak için çabalamak zorunda kalabiliriz.”
Okulun hazırladığı sorulardan kat be kat zor sorular olursa, bizim de alabileceğimiz tavan puan sınırı değişecektir.
“Bu arada grup çalışması nasıl geçti? Biraz anlatır mısın?”
Gizlenecek bir şey yoktu ben de olanları anlattım. Fakat biraz abartarak.
Ona arkadaş edindiğimi üstüne basa basa söyledim ama Horikita sadece dinledi ve bu konuya değinmedi bile.
Tek değindiği konu, Miyake ile Hasebe’nin benzer akademik başarısı olduğuydu.
“Bilerek yapmıyorlar galiba.. ama fazla tesadüfi.”
“Aynen..?”
Iki kişinin aynı derslerde başarısız olması garip değildi ama aynı alanlarda başarı göstermeleri ve başarısız olmaları garipti.
“Onlara olabildiğince göz kulak olurum. Zaten kontrol etmeleri kolay bir grup.”
“Harika olur. Ayrıca, sana bir şey soracağım. Yukimura-kun’un derslerine katılmadığın zamanlarda, benim grubuma gelip herkese gözetmenlik yapar mısın?”
“Bu anlaşmamızda yoktu, yanılıyor muyum?”
“Farklı bir şey yapmanı beklemiyorum. Eğitmenlik yapmana gerek yok sadece gel ve başlarında dur, menajerlik yap.”
Menajerlikten kastı neydi ki? Bu kelimenin tanımı çok genişti ve hangisini ima ediyor anlam veremiyordum.
‘Sevgili değiliz ama arkadaştan daha fazlasıyız’ tabiri kadar karışıktı.
“……ne tür bir menajerlik bu?”
Soruma bilerek iç çekerek cevap verdi.
“Eğitmen az ama öğrenci çok. Herkese yardımcı olmam mümkün değil. Bu yüzden herkesin çalışıp çalışmadığını kontrol etmeni istiyorum.”
“Okuldaki öğretmenler, binlerce öğrenciye göz kulak oluyor. Rica ediyorum, saf olma.”
“Kendimi savunduğumu düşünebilirsin ama her öğretmen bunu başaramıyor. Mesela, Ike-kun. Sınıfta güvenlik kameraları bile var ama hiçbir şey değişmiyor. Sınıfta çalışıyor gibi yapıyorlar ama hiç umurlarında değil. Şuan zor bir durumdayız, sen de biliyorsun..”
Açıkçası ona güzel laf soktuğumu düşünüyordum, ta ki nefes bile almadan lafı ağzıma tıkana kadar…
“Yukimura-kun biraz zorlanıyor çünkü ders anlatmaya alışık değil. Ben de kendi çapımda öğrencilerimden dolayı sıkıntı yaşıyorum. Ike-kun ile Yamauchi-kun da sana sorun oluyorlardır çünkü kendilerini ana sınıfında sanıyorlar hala.”
Ike ile Yamauchi, çalışma gruplarına katılıyorlardı ama sanki çalışmaktan çok her şeyi yapıyorlardı.
“İtirazın var mı?”
“Yok.”
“Güzel.”
“Akşamki gruba katılmayabilirim, değil mi?”
“Olur. Zaten akşamki grup, öğlenkinden daha iyi. Benim grubumdaki birkaç erkeğe kıyasla, onlarda da sorunlu birkaç kız varmış diye duydum ama.”
Hmmm.. katılmayı düşünmeyen kızların, Hirata ile olmak için katıldığı anlamına mı geliyordu acaba?
Karuizawa sevgilisi olsa da yakışıklı ve nazik bir çocukla vakit geçirmek kötü bir fikir değildi.. hatta Kariuzawa’nın kontrolünde onun popülerliğinin artması da iyi sayılırdı.
Gruba hiç katılmadım ama olanları hayal edebiliyordum.
Bu arada, aklıma Sudō geldi. Şikayetçi değildi, Horikita?
“Sudō’nun durumu nasılmış peki?”
“Ciddi ciddi çalışıyor. Ortaokul öğrencisi seviyesine bile gelemedi ama çalışıyor çok şükür.”
Sadece ders çalışmıyor, karakterini de geliştirmeye çalışıyordu. Tavırlarında düzelme vardı.
“Lütfen yarın yardımcım ol.”
Off, içimde kötü bir his vardı bu konuda.
“Bu arada, ders grubu dışında sormak istediğim bir konu vardı. Kushida ile neler oldu?”
“Neyi kast ediyorsun?”
“Bir değişim var mı yani onu soruyorum?”
“Var. Yardımıyla işler daha iyi ilerliyor. Her gün gruba katılacağına dair söz verdi.”
Sorum bu değildi, ya. Ama Horikita’nın gözünde başka önemli bir konu yoktu anlaşılan.
Zaten çalışma grubunun ilk günüydü bugün. Konuyla ilgilenememiş olsa gerek..
Ama benim açımdan, oturduğum koltuğa arkamı yaslanıp seyirci kalabileceğim bir konu asla değildi.
“C Sınıfı için soru hazırlamaya başladın mı?”
“Tabii. Kılavuz olarak, Hirata-kun ile Yukimura-kun’un oluşturacağı soruları da birleştirmeyi planlıyorum. Daha fazla kişiyle iletişim kurup çalışalım diye düşünmüştüm ama C sınıfına sızdırılabilir diye vazgeçtim. Sıkıntılı bir durumdayım kısacası.”
Haklıydı. Sorular ve cevaplar, D sınıfının savunmasını oluşturuyordu. Saldırımızın başarılı olması, savunmanın bizi yıkmamasına bağlıydı. Savunmamız alt edildiği sürece başarısız olurduk.
Kısacası, soruların sızdırılmasını engellemek ilk önceliğimizdi. Dahası, daha fazla kişiyle ortak çalışarak bilgi sızdırmak isteyen birilerine denk gelme şansımız vardı.
Ne kadar az kişi o kadar güvenli saldırı demekti.
“Ama Kushida’yı göz önünde bulundurursak, onun gibi kişilerden kurtulmak zor olacak. Akşam grubuna katılamıyor musun? Hirata ile nasıl iletişim kuracaksınız? Zor olur.”
“Eh, haklısın gerçekten. Ama kendi başına hareket etmez herhalde? Sorular için özellikle yardım istemediğimiz taktirde, olaya karışmaz diye düşünüyorum.”
Bu sadece ikimizin ortak düşüncesinden ibaretti. Kushida’nın yapabilecekleri, ikimizin tahminlerini de aşardı..
“Sorular, D sınıfının kalbini oluşturuyor resmen. Tüm önlemlerini al, aksi halde bittik demektir.”
Bunu, Kushida’yı bizim tarafımıza çekme arzusundan ayrı olarak, ele almam gereken bir şeydi.
Şuanki durumumuzda, hiçbir ihtimali, riski, görmezden gelemezdik.
“Bu konuda kimseye açıklama yapmamaya çalışacağım ama bu konuyu kapatmaya yetmeyebilir.”
“Soruları oluşturma sürecinizden endişeli değilim de, ya okula sunduğumuzda? Chabashira-sensei soruları ve cevapları onayladıktan sonrası? Isteyen gidip sınavdan bir gün önce soruları görebilir...”
Spor festivalinde, Kushida buna benzer bir teknik kullanarak, listeyi ele geçirmişti.
Ryūen’in, Kushida’dan yardım isteyeceği kesin sayılırdı.
“Yani, onunla konuşmaktan başka çaremiz kalmıyor.”
“Konuştun diyelim ve yine C sınıfına bilgi sızdırıldı. O zaman ne olacak?”
“Öyle bir durumu… düşünmek dahi istemiyorum.”
“Düşünmeyi kaldıramıyorsun, tamam. Ama bu risk, tüm sınıfı ilgilendiriyor. Böyle bir ihtimalde, bizim sınavdan iyi bir sonuç almamızın anlamı kalmaz, çünkü C sınıfı tüm sınavdan 100 çekerek birinci olur. Biz de kazanma şansımızı kaybederiz. ”
Eğer sorularımızın cevaplarını ezberleyip girerlerse, kazanma şansımız sıfırdı.
“Evet, anlıyorum seni ama bu konuda birkaç önlem düşünüyorum. Saat 10 olmuş. Biraz daha soru düşüneceğim, izninle. Kapatıyorum?”
Tamam deyip telefonu kapattım. Telefonumun şarjının azaldığını fark edip yatağımın yanındaki bir prize taktım.
Şuanki halimizle, spor festivalinde yaşadıklarımız aynıydı.
Spor festivalindeki katılım listesiyle, final için hazırlanacak olan sorular sınıfın geleceğini belirleyecekti.
Ryūen ile Kushida’nın aynı strateji tekrar tekrar kullanacağını hiç sanmıyorum. Ikisinin de ayrı ayrı planları olacaktır.
Horikita, önlem düşündüğünü söyledi ama ne derece veya ne kadar korunaklı bir önlemden bahsediyor bilemiyorum.
Dahası, Kushida’yı da ikna etmeye çalışması lazımdı.
Horikita’nın stratejilerini küçümsemiyorum ama söyleyecek söz de bulamıyorum yani..
Şuan sadece hipotez ama; Kushida’yı yanıma çekebilmek için, Karuizawa’ya yaptığım gibi bir tehditle onun üzerine gitmem gerekebilir…
Hayır, daha fazlasını yapmam gerekirdi. Kushida’ya diz çöktürecek kadar ciddi bir şeyler yapmak zorundaydım.
Fakat Kushida’nın geçmişine ait detayları bilmiyorum. Şuan için bir seçeneğim yok yani.
Dahası, onu tehdit etmeyi başaramama ihtimalim de vardı. Çünkü ikimiz de farklı kafadayız, hayata farklı bakıyoruz.
“……şimdi ne yapacağım?”
Maalesef, şuan aklıma bir şey gelmiyordu.
Telefonumu kapatıp bir süre dinlendikten sonra, bir mail geldi, Ryūen’den.
Spor festivali bittikten sonra, C Sınıfından Manabe’ye Ryūen’in mail adresini sormuştum, ses kaydını göndermek için. Şimdiye kadar hiç cevap atmamıştı.
[Kimsin?]
Mailde sadece bu cümle vardı.
“Yine anlamsız bir mesaj…”
Ryūen’e cevap verecek kadar nazik bir insandım. Beni bulamayacağı bir adresten cevap attım.
Bu kadarını anlamıştır herhalde. Ryūen kendi çapında oyun oynuyordu yine.
Sonra da mailini görmezden gelip uyumaya karar verdim.
not: Ryueen’e cevap yazdı mı yazmadı mı son paragraftan ben pek emin olamadım. Ne yazıyorsa onu çevirdim* Eğer yazdıysa ilerde anlarız**