Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 18- İddia
Cilt 6- Bölüm 18- İddia
Koridora çıktığımızda beklemediğimiz birisi bizi karşıladı. Elini sallayıp bize gülümsedi, bizi görür görmez bize doğru koştu. Horikita şaşırmadı hatta yaklaşarak pozitif bir şekilde cevap verdi.
“Kushida-san, seni çok beklettim herhalde.”
“Önemli değil. Zaten sözleştiğimiz saate daha vardı. Honami-chan’la ne konuştunuz?”
“Önemsiz bir konuyu.”
“Merak ettim ama.. yoksa bana söyleyemeyeceğin bir konuda mıydı?”
Ses tonuyla gülümsemesi aynıydı ama Horikita’ya karşı ağır bir baskı seziyordum.
“Evet. Seninle alakalı bir konuydu. Hadi konuşalım.”
Horikita konuyu doğal bir şekilde aktarmaya başladı.
“Herkese nasıl eşit davranabildiğini sordum.”
“Gerçekten mi……?”
“Lafı dolandırmayacağım kimin hakkındaydı diye. Seni kast ediyordum, Kushida-san.”
“Horikita-san. Seninle anlaşamıyor olabiliriz ancak bu tarz konuları, Ayanokōji-kun varken konuşmamanı tercih ederim.”
Kushida’nın sözlerinden asıl anlatmak istediği, sırrını başkalarının duymamasını sağlamak içindi.
“Yoksa… Ayanokōji-kun ile Ichinose-san bir şeyler mi biliyor?”
Horikita’yı göz ucuyla süzdü.
“Özür, Ayanokōji-kun. Yurda bensiz döner misin?”
“……demek aranıza engel oluyorum. Tabii, giderim.”
Ikisini orada bırakıp girişe geçtim. Ayakkabılarımı değiştirdikten sonra yurda yürümeye başladım. Yolda Horikita beni aradı.
“Aynı ortaokulda okuduk ve senin geçmişini biliyorum. Sen de bu yüzden beni okuldan attırmak istiyorsun. Doğru mu?”
Sonra telefondan boğuk bir ses geldi.
Beni aradıktan sonra telefonun cebine koydu herhalde..
Horikita, konuşmalarını dinlemem için bana özel servis sağlıyordu demek.
“Ne bu şimdi, neden bu konuyu açıyorsun? İstemiyorum bunu konuşmayı.”
“ben de meraklı değilim aynı konuyu açmaya. Ama konuşmaktan kaçamayacağımız bir konu sen de biliyorsun .”
“Peki, tamam. Zaten çok nadir yalnız kalıyoruz. Evet, senin bu okuldan gitmeni istiyorum. Ve aynı okuldan geldiğimiz için. Sebep bu. Geçmişimi biliyorsun.”
“Bunu çok düşündüm. Olayı duydum evet ama arkadaşım olmadığı için çok fazla bilgi edinme şansım olmamıştı. Duyduğum birkaç söylentiden ibaret zaten, gerçek neydi onu bile bilmiyorum..”
“Peki, gerçeği bilmediğini nerden bileyim, bunun bir garantisi yok, değil mi?”
“Evet ,yok.. işte bu yüzden bu konuyu kapatamadık ya. Ne kadar inkar edersem edeyim, sana yalan söyleme ihtimalimi düşünmeden edemiyorsun. Hatta bu ihtimale karşı, benden yana asla için rahat olmayacak ve okuldan attırmak için uğraşacaksın.”
Kushida inkar etmediği için, Horikita devam etti.
“Benimle iddiaya girmek ister misin, Kushida-san?”
“İddia derken?”
Telefonda sessizlik oldu.
Herhalde susup düşünmeye başladılar. Horikita iddia teklifi sundu. Bunu konuşma sırasında düşündüğünü sanmıyorum.. önceden düşünmüş olmalı.
“Varlığımdan hoşlanmadığın için, gereksiz buluyorsun soruyu değil mi?”
“Aynen öyle. Horikita-san bu okulda olduğun sürece, fikrim değişmeyecek.”
“Fakat ikimiz de aynı sınıftanız. Birbirimize yardım etmezsek A sınıfına yükselemeyiz.”
“Bu senin kendi düşüncen. Sen okuldan ayrıldıktan sonra bu sorunu çözebiliriz biz.”
“Peki sen neden okulu bırakmıyorsun?”
“Asla olmaz. Birisi okuldan atılacaksa, o sen olacaksın, Horikita-san.”
Sesin kalitesi düşüktü, bazen boğuk geliyordu ama seslerinde titreme yoktu, sakinlerdi.
“Bu okuldan atılmayacağım.”
“İşte bu mümkün değil. Biz asla anlaşamayız seninle.”
“Evet… haklı olabilirsin, bugüne kadar nasıl beraber geçinebileceğimizi düşündüm…..”
Şimdi bile aklıma bir çözüm gelmedi..
“….bütün düşüncelerimin sonu imkansıza çıktı.”
“Aynen öyle, Horikita-san. Birisi ayrılmadıkça çözülecek bir sorun değil bizimkisi.”
“Biz çocuk değiliz. Sen beni itip kakasın diye geri çekilmeyeceğim. Zaten bana güvenmiyorsun.”
Kısa bir sessizlikten sonra Kushida sordu:
“Peki, ne yapacaksın? İddiadan kastın ne?”
“Final sınavında senden yüksek puan alırsam, ilerde bana düşmanlık yapmadan iş birliği yapmanı istiyorum… hatta yardımcı olmanı bile beklemiyorum. Ilerde bana karışma yeter.”
“Yani partnerin haricinde, kişisel savaş verelim diyorsun?”
“Evet.”
“Çok kötü bir iddia bu, Horikita-san. Ara sınavlarda bir kez bile senden yüksek not almadım ben. Ortak puandan yarışsak bile, benim için imkansız bu. Dahası, kazansam da çok bir şey değişmeyecek ki.”
“Evet. Tabii oranların nispeten farklı olması doğal fakat……”
Tam bu sırada, Horikita’nın sesi zor duyulmaya başladı.
“Toplam puan yerine 8 dersten birinde iddiaya girelim. İstediğin dersi seç, iyi olduğun. Eğer puanın benimkinden yüksek olursa, Okuldan kendim ayrılacağım.”
Horikita çok değişik bir iddia öne sürdü.
Ikisi arasındaki yetenek farkına göre, tahmin etmek zordu.
Fakat Horikita’nın okulu kendi isteğiyle bırakma iddiası… vay be.
Dahası, Kushida’ya seçme şansı veriyordu.
Kushida kaybederse, okuldan istekli ayrılmak zorunda da değildi. Tek yapması gereken Horikita’yı rahat bırakmaktı.
Kushida yendiği takdirde de, isteği gerçekleşecekti.
“Bu tarz iddialar sözle olmaz yalnız. Yenilip hiç olmamış gibi sayarsan? Tabii, ben de sözümü tutmayabilirim. Sadece ikimiz varken hem de?”
“Böyle bir kargaşayı engellemek için, güvenilir bir şahidimiz var.”
“Güvenilir şahit mi?”
“Abi, buraya gelebilir misin?”
“Eh-!”
Kushida onu görünce şok oldu. Tabii, ben de.
Horikita’nin abisinin sesi duyuldu.
Teklifinin geçerliliği kanıtlamak için, beklenmedik birisini şahit tuttu.. vay be.
“Özür dilerim, abi. Ancak senin gücüne ihtiyacım olduğu için seni çağırdım.”
Horikita Manabu gelmiş demek….
“Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Kushida.”
“……Beni hatırlıyor musun?”
“Tanıştığım insanları unutmam.”
Büyük ihtimalle ortaokuldan tanışıklıkları vardı. Horikita kardeşler aynı okuldan buraya gelmiş olabilirlerdi.
Fakat erken mezun olduğu için Kushida’nın olayından haberi yoktur.
“Bu okulda en çok güvendiğim kişi, abim. Sen de ona güvenebilirsin. Tabii, abimin detaylardan haberi yok.”
“Buraya şahit olmaya geldim. Detaylarla ilgilenmiyorum zaten.”
“Peki kabul ediyor musun, Horikita-senpai? Kardeşin iddiayı kaybederse-”
“İddiayı yapan kardeşim, cezayı çekecek kişi de ben değilim.”
“Kaybedersem ben de kimseye bir şey söylemeyeceğim. Abimin itibarı zedelenebilir, kız kardeşi sözünden dönmüş diye. Bundan emin olabilirsin.”
Harika bir anlaşma hazırlamış, maşallah.
“Çok ciddisin, Horikita-san.”
“Oturup bekleyecek bir insan değilim.”
“Peki. Oynayalım bakalım oyununu. O zaman matematikte yarışalım. . Şartlar da az önce dediğin gibi. Ancak puanlarımız aynı olursa, iddia geçersiz sayalım?”
Horikita onay verdi ve abisinin önünde iddiaları doğrulandı. Artık dönüşü yoktu bu iddianın.
“Ben de şahitlik görevimi yerine getireceğim. Aranızdan birisi cayar, sözünden dönerse, başınıza geleceklere hazırlıklı olun.”
Artık öğrenci konsey başkanı olmasa da Manabu’nun hala güçlü bir otoritesi vardı.
En kötü ihtimalle, Manabu mezun olana kadar, Kushida’nın itiraz etmesi ya da sözünden dönmesi söz konusu değildi.
“Teşekkür ederim, abi.”
Bu teşekkürden sonra sessizlik hakim oldu. Abisinin gitmesini bekliyorlar gibiydi.
“Finalleri dört gözle bekliyorum, Horikita-san.”
“Elimizden geleni ardımıza koymayalım.”
“Evet. Ayanokōji-kun da.”
“……ondan neden bahsediyorsun ki şimdi?”
“Salak değilim de ondan. Ona söyledin değil mi? Geçmişimi.”
“Bu-”
“Ah, cevap vermene bile gerek yok. Zaten sana güvenmiyorum. Iddiamız da geçerli. Rahatlayabilirsin. Zaten Ayanokōji-kun çoktan kötü tarafıma denk geldi. Önemi kalmadı.”
Sert bir şekilde kınandıktan sonra, Horikita’nın huzursuzluğu ile gerginliği telefondan bana kadar geldi sanki.
“Yine de bana cevap hakkı doğuyor. Ayanokōji-kun ile durumunu konuştum.”
“Anladım zaten. Sana bakınca anlaşılıyor nedense. Dahası, şuan telefonun açık değil mi? Seni kaç kez aradım ama telefonun hep meşgul.”
Sezgisi değildi sadece öne sürdüğü, Kushida’nın saldırıya geçmek için kanıtı vardı.
“Bize katılsana, Ayanokōji-kun?”
Kushida’nın sesiydi.
Çağrıldığıma göre, itaatkar olup aşağı inmek en mantıklı hareketti.