Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 21 - Gizemli Kız: Hiyori
Cilt 6- Bölüm 21 – Gizemli Kız: Hiyori
“Bu arada, C sınıfında Yoshimoto-kun yok muydu? Miyatchi, onu tanıyorsun değil mi?”
“Yoshimoto Kōsetsu’yu diyorsan, evet. Okçuluk kulübünde.”
“Evet, o Yoshimoto-kun. 10.sınıflardan biriyle çıkıyormuş, haberin var mı?”
Ders çalışmaktan sıkılan Hasebe, dedikoduya başladı..
“Bu konuda hiçbir şey duymadım. Sadece erken çıkmak için sürekli telaşlı görünüyordu. Demek sebebi buymuş.”
Lisede, kendinizden büyük biriyle beraber olmanız pek mümkün değildir. 30 yaşlarında biriyseniz, bir iki yaşın değeri olmaz, iki kişi de yetişkin olduğu için, kimse önemsemez.
Ama lisede bu işler farklı.. yani en azından benim bildiğim kadarıyla böyle.
“Yoshimoto-kun evleneceğiz falan diyormuş. Tam salak çıktı çocuk. ”
Hasebe ile Miyake yavaşça ders çalışmadan uzaklaşmaya başladı.
“Ne isterseniz konuşun ama işinizi bitirdikten sonra.”
“Tamam, tamam. Zaten sadece havamız değişsin diye konuştuk.”
Hasebe bu tarz şeylere alışık olduğu için, Yukimura’nın sözlerinden dolayı yüzünü bile ekşitmedi.
“Peki, tamam mı diyorsun gerçekten?”
“Vayy be.. sanki iğneleyici konuşmaya başladın? Neyse, dur önce bir bardağımı tazeleyim hemen geliyorum.”
“İçine bol şeker atıyorsun demi? O kadar şekerli nasıl içiyorsun anlamıyorum.”
“Ben de, insanlar nasıl koyu kahve içiyor, onu anlamıyorum. Ah, ah!”
Hasebe boş plastik bardağıyla tam ayağa kalkarken yerdeki çantasına takılıp ayağı tökezledi ve elindeki bardağı yere düşürdü.
Refleks olarak bardağın yerde yuvarlanışını izledim.
Bardak, etrafta geçen bir öğrencinin ayağında durdu.
“Ah, özür-”
Hasebe tam özür dilemeye başlamıştı ki, sözlerini tamamlayamadı… çünkü bardağını çocuğun birisi ayağının altında ezdi…
“Çok güzel zaman geçiyorsunuz bakıyorum da. Biz de katılalım size, ha?”
“Siz ne……”
Hasebe hemen kendisini toparlayıp savunmaya geçti ve karşı tarafa sert bakışlar attı.
Mantıklı bir tepkiydi, çünkü karşısındaki çocuk C sınıfından Ryūen’di. Yanında ise, C sınıfının 3’lüsü: Ishizaki, Komiya, ve Kondō vardı.
Ryūen sinsice gülümsedi, sanki aklından ilginç bir şeyler geçiriyor gibiydi.
Ayrıca yanlarında Ishizaki’nin yanında duran bir kız vardı, Ryūen’in yanında daha önce görmediğim biriydi.
Yüzünde garip bir ifade vardı, durumla alakası olmayan.
“Hey! Niye bardağıma bastın? Bilerek yaptın, değil mi?”
“Ayağıma kadar yuvarlandığı için attın sandım. Ben de senin çabanı boşa çıkartmamak için üzerine bastım gitti.”
Kahkaha atıp Hasabe’ye doğru ayağıyla tekme atarak itti bardağı.
Içinde kalan bir yudumluk kahve, etrafa sıçradı. Sessizce izleyen Miyake, yavaşça ayağa kalktı.
“Oi Ryūen. Sana bayadır söyleyecektim diyemedim. Şu külhanbeyi tavırlarını bırak artık, yeter.”
“Ha? Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun?”
Ryūen karışmadı bile. Onun yerine öne çıkacak adam doluydu. Ishizaki öne çıkıp Miyake’nin yakasına yapıştı.
“Sana konuşan olmadı, Ishizaki. Uşaksan, uşaklığını bil.”
Miyake hiç titreyip kıpırdamadan Ishizaki’nin kolunu itti.
“Seni pislik!”
Ishizaki bağırmasıyla, kalabalığın dikkatini çekti.
Bu duruma, hassas yaklaşan ise, Ryūen oldu.
“Yeter. Böyle bir yerde olay mı çıkartalım, Ishizaki?”
“Ö-özür. Miyake’nin burnu çok havada olunca ben de…”
“Dürtüleriyle öfkesine yenilenleri severim; ama şuan kendine gelmen lazım.”
“Tabii……”
Ryūen haklıydı. Etraf çok kalabalıktı bir kere. Üst sınıflardan, avm çalışanlarına kadar… bir de kameralar tabii. Halka açık bir alandı.
Bir olay çıkması durumunda direkt suçlu olacak kesim, C sınıfıydı. Etraftaki şahitler ve kameralar sebebiyle, ciddi ceza alabilirlerdi.
“Seninle işim yok. Benim ilgimi şu ikili çekiyor.”
Ryūen, bakışlarını Miyake’den, Yukimura’ya ve bana kaydırırken söyledi.
“Hediyemi aldın mı?”
“Ne diyorsun be……”
Doğal olarak, Yukimura neden bahsettiğini bilmiyordu. Ryūen’nin ima ettiği kişinin ben olduğumu düşünerek bana baktı.
Bahsettiği ‘hediye’ şu bana mesaj attığı ‘kimsin’ mesajı olsa gerek.
“Kim bilir ne diyor…”
Bilmiyormuş gibi yaptım. Ryūen ciddi önlemlere başvurmuştu demek..
Ona dürüstçe cevap vererek kendi mezarımı kazacak halim yoktu.
Ona daha şüpheli görünsem bile, bir yere varamazdı. Çünkü ne olursa olsun, hiçbir zaman akla karayı ayırt edemeyecek: hep gri renkte kalacaktı.
“N’oldu? Bir şey yakalayabildin mi, Hiyori?”
Ryūen bizden bakışlarını çevirerek yanlarında gelen kıza fikrini sordu.
“N’oldu derken? Eh, şuan bir şey söyleyemem.”
Ryūen’nin altında çalışan herkes ondan korkuyordu ama bu Hiyori adındaki kız sakin kalmayı başarıyordu. Kız, kontrolden çıkmış gibi bakan haliyle, gözlerini bizden ayırmadı.
Ryūen bu kızı buraya getirerek neyin peşindeydi acaba?
“Yüzlerinde zayıf bir izlenim var.. büyük ihtimalle hemen unuturum onları.”
“Kukuku, deme öyle deme. Uzunca bir süre dost olacağız onlarla.”
“Yukimura-san…… Ayanokōji-san…… Kōenji-san, diğeri kimdi?”
“Hirata. Hirata.”
“Evet, Hirata-san. Neden adlarıyla yüzlerini hatırlamak bu kadar zor?”
Mistik bir aurası vardı, kendi dünyasında yaşıyor gibiydi. Ve benim dikkatimi, Ishizaki’nin kızla konuşurken saygı ekleri kullanması çekti.
Bu kızı daha önce görmüştüm, c sınıfından olduğunu da biliyordum.
“Tam tahmin ettiğim gibi, tek hatırladığın, Kōenji.”
“Çok değişik birisi olduğundan hatırlaması kolay.”
Demek Ryūen, Hirata ile Kōenji’yi de listesine almış… Kōenji konusunda haklıydı, davranışlarını anlamlandırmak zordu. Yeteneğinden dolayı şüphelenmesi normaldi.
Böyle diyorum ama tabii Ryūen, Kōenji’nin aslında doğma büyüme ‘odun’ olduğunu bilseydi, asla onu listesine eklemezdi.
“Derdin ne senin, Ryūen? İşimiz var, meşgulüz. Ne diyeceksen de ve git.”
Miyake agresif konuşarak hepimizin kalbinden geçenleri dile getirdi..
“Yok bir şey. Sadece merhaba diyelim dedik. Ama yakında görüşeceğiz, bu aklınızda olsun.”
“Bu da ne demek şimdi?”
Miyake’nin sorusunu görmezden gelen Ryūen, ekibiyle kafeden çıktı.
Kısa bir süre sessizliğin hakim olduğu kafe, hemen eski halini aldı ve herkes dikkatini uğraşına verdi.
Fakat-
Hiyori adındaki kız olay yerinde kalarak bizi izlemeye devam etti.
Bu şartlar altında, bizim çalışmaya konsantre olmamız mümkün değildi. Sinirlenen Hasebe açtı ağzını:
“Bu ne şimdi? Dikkatimizi dağıtıyorsun.”
“Biraz bekle, lütfen.”
“Ne? Bu da ne demek be? Sana diyorum ki bize engel olma, git işine. Anladın mı?”
Az önce bardağını çiğnenmesini izleyen Hasebe, dolmuştu…
Mahalle abisine dönen Hasebe’ye, Hiyori salakça gülümsedi.
Ayağının altındaki çantasını alıp ödeme yapmak için kasaya geçti.
“Bu neydi ya?”
“Kim bilir.. anlamadığım gibi, bilmek de istemiyorum.”
Yukimura, kızın tavırlarını anlamlandıramayınca kafası karışmıştı.
Sanki bir sonuca varamayınca, tamamen görmezden gelmeye karar vermişti.
“C sınıfından, Shiina Hiyori, bu kız. Gördüm daha önce.”
Kızın tam adını hatırlayan Miyake çıktı.
Bahsi geçen kız, siparişini aldıktan sonra elinde 2 bardakla masamıza geldi.
“Lütfen kabul et.”
“Bu ne? Neden bana veriyorsun?”
“Bana karşı bu kadar savunmaya geçmenize gerek yok. Neler olduğunu gördüm az önce. Ryūen-kun hatalıydı. C sınıfı adına özür dilemek isterim. Hatta içine şeker de koydum. ”
“Ne koydun.. ne koydun…… eh? Harika tadı! Az önce içtiğim aynısı olmuş!”
“Çiğnenen bardağın dibinde şeker birikintisini gördüm. Bol şekerli içtiğini öyle anladım. Yanlış yapmadığıma sevindim.”
“Ama, ah, nasıl desem… sanki aynı miktarda şeker koymuşsun? …bu da mı tesadüf?”
“Bardağın dibinde kalan şekere göre tahminde bulundum sadece.”
“Ha!? Böyle bir şey nasıl yapabildin!?”
“Şaşırtıcı gelebilir, tabii. Görünüşüme kıyasla, 6.hissim çok kuvvetlidir desem?”
Bu sözlerinden sonra, önce bana, sonra Yukimura ile Miyake’ye dönüp baktı.
“Siz– ders mi çalışıyorsunuz?”
“Böyle insanlar enerjimi tüketiyor, var ya……”
Hasebe az önce sinirliydi, şimdiyse Hiyori’nin esrarlı tavırlarından dolayı gaza gelmişti.
Yukimura’ysa, Hiyori’ye ekstra bilgi vermek istemiyordu. Hemen herkesin notlarının üzerini kapattı.
“Yoksa, beni köstebek mi sandın?”
“Sormana gerek var mı? Tabii ki şüpheleniyoruz senden.”
“Niye böyle bir şey yapayım ki? Ben de Ryūen-kun’dan kendimi uzak tutuyorum zaten.”
“Ryūen-kun seninle çok samimi konuşuyordu ama, adınla seslenmeler falan?”
“D sınıfına ilgim olduğu için özellikle onlara eşlik etmek istedim.”
Hiyori’nin ne demek istediğini anlamayan bu üçlü, kafalarını çevirip ona baktılar.
Tabii ki, ben de onların yaptığının aynısını yaptım. Durumdan haberdar değilmişim gibi davrandım, he he.
“Bilmiyor musunuz yoksa? C sınıfının gündemini…? D sınıfında yeteneklerini gizleyen, perde arkasında çalışan deha olduğuna dair söylentiler var. Hatta o her kimse, D sınıfının ilerlemesinde epey katkıda bulunmuş. Issız ada sınavından, gemi sınavına, hatta spor festivaline kadar yardımcı olmuş. Haberim yok demeyin?”
Hiyori, D sınıfının çoğunun çözemediği gerçeği açıkladı. Tabii, bizim üçlünün kafasında deli sorular belirmeye başladı.
“Benim haberim yok. Horikita’dan bahsetmiyor musun?”
“Benim de aklıma bir tek o geliyor.”
“Ama Horikita Suzune-san değilmiş.”
Hiyori, kafalarında tek bir isim oluşup konuyu kapatmalarına izin vermedi.
“Ayanokōji-san, Horikita-san ile çok zaman geçirdiğini duydum.”
“Son zamanlarda beraber değiliz ama haklısın galiba, diğerlerine kıyasla en çok onunla zaman geçirdim. ”
“Zaten sıra komşususunuz. Normal.”
“Ama.. ondan daha zeki birisi var mı ki sınıfta.”
“Evet.. hatta D sınıfının tüm stratejilerini o kuruyor.”
Hasebe ile Miyake güzel bir zamanlamada hemfikir oldular, böylece öne sürdüğüm düşüncemi desteklemiş oldular.
Ikimizin beraber zaman geçirmesini, ne inkar etmeme ne de üstüne basa basa söylememe gerek kalmadı.
D sınıfının tipik bir öğrencisinin bakış açısından konuşmam, bilinen gerçekleri söylemem yeterliydi.
“Anladım. Hepiniz, onunla ilgili aynı fikre sahipsiniz.”
“Bu tarz konuları açıp bize engel olmasan?”
Hiyori’nin garip havasının etkisinden kurtulmaya çalışırcasına Yukimura sert çıktı.
Zamanının çalınmasına daha fazla katlanamıyor gibiydi.
“……Özür dilerim. Çalışmanıza engel oldum, demi?”
“Evet, öyle oldu.”
“Bu kadar sert çıkmana gerek yok, Yukimū.”
“Düşük not alıp okuldan atılmak hoşunuza gidiyorsa, size iyi eğlenceler diliyorum. Ben yurda döneceğim.”
“Ah, özür dilerim. Lütfen devam edelim.”
Hasebe boynunu büktü.
“Yeter. Garip konulardan konuşacaksanız, lütfen sınavdan sonraya bırakın..”
Yukimura, Hiyori ile sohbeti zorla kesti. Hiyori ise üzülerek oturduğu sandalyeden kalktı.
“Çok özür dilerim. Sınav için çalışmanızı bölmek riskli haklısınız.”
Kalma ihtimali olan öğrencilere karşı mı söyledi şimdi bu sözleri??
Doğal bir havası var diye düşünmüştüm ama güvenilir olup olmadığı belli değildi tabi.
“Peki, sınavdan sonra konuşalım. O zaman çok geç kalmış olmayız.”
Gitmeye hazırlanan Hiyori bardağını aldı.
“Kahve için sağ ol. Iyi geldi.”
“Ne demek. Görüşürüz.”
Ryūen ile gelen Hiyori de çıkıp gitti.
Ryūen’in beni bulma çabasının bir parçası mıydı bilmiyorum ama alarma geçmeme gerek yoktu.
Şimdilik onu gözlemlesem yeterdi.
***