Elitler Sınıfı - Cilt 6- Bölüm 23 - Ayanon vs Kiyopon?
Cilt 6- Bölüm 23 – Ayanon vs Kiyopon?
Aldığımız dondurmayı, marketin önünde yemek için dikilmeye başladık.
“Hava hafif soğukken dondurma yemek harika ya.”
Hasebe tahta küçük kaşıkla ağzına dondurmayı tıkarken konuştu.
Henüz dondurmasına dokunmayan Yukimura, içindekiler kısmını okumaya devam ediyordu.
“Koruyucu madde ve gıda boyalarıyla dolu bir liste...”
“Böyle her şeyi okursan, nasıl endişelenmeden yiyebilirsin ki?”
“Yediklerime dikkat ediyorum ne yapayım. Issız adadan sonra bu konu takıntı haline geldi ben de. Artık Keyaki alışveriş merkezinin organik marketlerinden alışveriş yapar oldum.”
“Ne ciddi çocuksun, yahu.”
Demek Yukimura sağlığına dikkat eder olmuş, ha.
“Zaten marketlerdeki ürünler hep pahalı. Biraz alışveriş merkezinin içinde tur atınca aynı ürünü ucuza bulabiliyorsunuz. Daha etkili ve daha güzel. Bence deneyin?”
Dondurmayla beraber bir sürü şey alan Hasebe’yi sözleriyle uyardı.
“Yukimū, yoksa sen…cimri misin?”
“Hep dikkat ederim aldıklarıma. Bir de, Yukimū derken?”
“Yukimura-kun’sun işte.. yani, Yukimū. Arkadaşlarıma hep takma ad takarım ben. Miyatchi, Yukimū, ve Ayanon. Hmm, Ayanon kulağa pek hoş gelmedi ama olsun.”
Haberim bile olmadan, tatlı mı tatlı bir takma adım varmış, ‘Ayanon’ diye…
“Bana Yukimū deme n’olur, utanç verici.”
“Beğenmedin mi?”
“……Beğenmedim demedim, utanç verici buluyorum.”
“Yani?”
“Başkalarının yanında Yu-Yukimū demen biraz……”
Yukimura sözünü tamamlamadı. Hasebe ise ona sert bir ifadeyle bakarak:
“Bu adı, ilişkimizin kötü olmadığı kanaatine vararak vermiştim.”
“Arkadaşlığımız takma ada mı eş değiyor yani?”
“Off.. hani biz daha çok yalnız kalmayı seçenlerdeniz ya?”
“Rh…… evet, bunu inkar etmiyorum öyleyiz.”
“Nasıl desem… bu grubumuzu düşününce kendimi iyi hissediyorum? Yani Yukimū, senle Ayanon çok cana yakınsınız. Ikinci dönem bitmek üzere.. ben de bu çalışma grubu sayesinde bir arkadaş grubumuz olsun istedim. Dahası, size kendimi daha yakın hissetmek için, ya adınızla sesleneceğim ya da bu lakaplarınızla. Siz ne düşünüyorsunuz, kötü mü?”
Bize sormuştu ama ne Yukimura ne de ben cevap verebildik. Miyake söze girdi:
“Evet. Ben de şaşkınım ama kötü değil. Hatta sizinleyken kendimi iyi hissediyorum. Sudō’nun arkadaş grubuyla anlaşamıyorum, Hirata zaten çok farklı bir dünyada, etrafı kızlarla dolu falan….”
“Demi, ya? Peki ya siz ikiniz?”
Hasebe ile Miyake, bu dört kişilik gruptan memnundu.. Peki ya, Yukimura?
“Başta sizinle sadece ders için bir araya gelmiştim. Final bitince, grup amacını yitirecek ama… Finallerden sonra da görüşebiliriz. Tabii, 3.dönem var… sonrasında da sayısız sınav dersek…. kısacası, böyle bir gruba hayır demem.”
“Ne dediğini anlamadım ama en azından iyi bir şeyler dediğin kesin. Sağ ol..”
“Hmm……Sonuçta bu grup, sizin okuldan atılmanızı ve sınıfı genel puanlamasını yükseltmek için.”
“O zaman fikrini belirtmeyen bir, Ayanon kalıyor. Ah, zaten Horikita-san’ların grubundasın…? Dahası, Ike-kun ve Yamauchi-kun ile de bağın var.”
“İyi mi kötü mü bilmiyorum ama o ikiliden çok farklıyım ve uyuşmadığımız noktalar var. Sizinleyken daha rahatım desem… yeridir. Horikita ile yan yana oturuyoruz, iletişim kuruyoruz ama onunla bir grubumuz var falan diyemem.”
Gerçek hislerimi söyledim.
“Öyle mi? O zaman tamamdır! Artık, Ayanokōji’nin grubundanız, biz. Bize çok çok iyi bak, olur mu.”
“Ne? Neden benim adım geçiyor?”
“Bizi bir araya getiren sensin. Nesi garip ki?”
Miyake, Hasebe’nin sözlerini onayladı. Ya, Yukimura?
“Benim de itirazım yok. Yukimura’nın grubu deseniz garip olurdu zaten.”
Hiç direnmeden kabul etti.
“Grubu kesinleştirmeden önce, kimsenin soyadıyla hitap etmeyeceğimizin garantisini alabilir miyim?”
“Sen söylemezsen söyleme. Ama ben, Mi-Miyatchi ya da…… A-Ayanon diyemem ya. Utanç verici. Hem aptal gibi görünürüz.”
Beraber ‘Miyatchi’ dediğimizi ben bile hayal edemiyordum. Benim için de konuşması rahatlattı.
“Peki, o zaman en azından adımızla hitap edelim. Benim adım, Haruka. İstediğiniz gibi hitap edebilirsiniz bana. Ya senin adın ne, Miyatchi?”
“Akito.”
Hasebe gururlandı.
“Akito, ha. Fena değilmiş. Ayanokōji’nin adı, Kiyotaka, demi?”
Gemide beraber kalmıştık, Yukimura bu nedenle adımı hatırlıyor olmalı.
“Galiba Yukimura’nın adı da, Teruhiko idi.”
Benim de aklıma gemideki sınav geldi. Yukimura sözlerimden dolayı durgunlaştı.
“……Hatırlıyor musun?”
Hatırladığımdan dolayı etkilenmek yerine, Yukimura’nın yüzü soldu.
“Oh, demek Yukimū’nun adı Teruhiko. İstersen hemen başka bir lakap takayım sana?”
“Hayır.”
Sert cevap verince Hasebe garipsedi.
“Bir sorun mu var?”
Yukimura’ya sorunca, tavrını hafif değiştirdi ve beklenmedik bir cevap verdi.
“Size adınızla hitap ederim ama bana adımla hitap etmeyin, olur mu?”
Değişik bir teklifte bulundu…
“Yani, sen bize adımızla sesleneceksin ama biz sana seslenemeyecek miyiz!?”
“Sizinle alakalı bir durum değil. Adımdan nefret ediyorum… kimse kullanmadığı için sorun olmadı şimdiye kadar. Ama siz kullanırsanız işler değişir.”
“Günümüzde herkes bu adı kullanıyor ama… yani çok sık kullanılan adlardan?”
Miyake şaşkınlığınız gizleyemedi.
Teruhiko adı gerçekten de en çok kullanılan adlardan biriydi. Pek nefret edilecek bir ad değildi kısacası.
“Özel bir sebebi var mı peki?”
“……Off. Teruhiko, çocukken beni ve babamı terk eden annemin seçtiği ad. Bu yüzden sevmiyorum..”
Hasebe ile Miyake’nin yüzleri gerildi, böyle ciddi ve ağır bir sebep duymayı beklemiyorlardı..
Yukimura bu durumu fark edince konuyu değiştirmeye çalıştı.
“Özür, gereksiz bir konudan bahsettim.”
“Hayır ya.. asıl ben özür dilerim. Iznin olmadan adınla seslenmek istedim.”
“Özre gerek yok. Bilmediğiniz için normal… genelde zaten insanlar adlarını sever. Ortamın havasını bozmak istemem. Bana, Keisei diyebilirsiniz. Çocukluğumdan beri bu adı kullanıyorum zaten.”
“Keisei? Yani 2 adın mı var, Yukimū? Kafam karıştı.”
“Keisei, kimliğimde yazmıyor maalesef. Babamın almamı istediği ad. Annem evi terk ettikten sonra kendim koydum. İsterseniz bana Yukimura demeye de devam edebilirsiniz. Tercih sizin.”
Isteği buysa, onu başka şeylere zorlayamazdık.
Zaten, birden fazla adı olan insanlar da vardı. Garip bir durum değildi.
Sadece ünlülerin değil, toplumda da insanların 2. adları ya da lakapları vardı.
“Duygusuz bir ad kullanmak istemezdim ama ne fark eder, değil mi?”
“Evet. O zaman saygılar, Keisei.”
Hasebe bu sözleriyle onun istediği adla seslenmiş oldu.
“Bencilliğimden dolayı özür dilerim…… Kiyotaka, Akito, Haruka.”
Yukimura da bize adlarımızla seslendi…
“Ne olacak ya.. zaten herkesin kendince haklı sebepleri var. Canın sağ olsun, yeter.”
Aynı benim gibiydi : ben de insanların geçmişimi bilmesini ya da geçmişimin ortaya çıkmasını istemediğim gibi, Yukimura… hayır, Keisei’nin de kendince sebepleri vardı, adını duymamak için.
Herkesin adını tek tek söylemeye çalıştım, Keisei gibi.
“Akito, Keisei, ve…… Haruka. Evet, ezberledim ben de.”
Bir erkeğe adıyla seslenmektense, bir kıza adıyla seslenmek daha zordu… off neyse.
“Neyse, Kiyotaka-”
Haruka yine adımda takıldı.
“Hayır, Ayanon… ya Kiyopon nasıl? Evet, bu kulağa daha hoş geliyor. Yukimū, sence nasıl?”
Vay be, inanamıyorum. Ayanon lakabından daha rezil bir lakabım mı oldu şimdi benim?
Bu lakapla insan içinde bana hitap ettiğini hayal edince bile tüylerim diken diken oluyor….
“Sağ ol, kalsın. Ben almayayım. Kiyotaka demeye çoktan karar verdim zaten.”
Utancımızı bir kenara bırakıp, adlarımızı kullanmaya karar verdik.
Başta biraz garip geldi ama akışına bırakınca her şey daha hızlı ve doğal ilerliyor.
Arkama dönüp baktım. Bu sohbeti kurduğumuz yer, arkamı kollamak için güzel bir köşedeydi.
Ah, Sakura… bizi arkadan dinleyip uzakta kalmaya devam mı edeceksin..?
Ne zaman grup çalışması yapsak Sakura bizi arkadan takip etti.
Bugün kafede de vardı. Dahası, şuanda bile bizi uzaktan izliyordu.
Ne söylediğimizi bile anlamıyordur, sadece birkaç kelimeyi duyup anlamlandırdıysa ne ala.
Şuansa, onun için iyi bir şanstı. Çünkü grubu kurma aşamasındaydık..
Sohbete dahil olmadığı sürece, şansı kalmayabilirdi…
“Eh! Herkesin adını öğrendiğimize göre, o zaman bu dörtlüden güzel bir gru-”
“Ö… Öz-özür dilerim!”
Güm!
Yakınlardaki çöp kutusundan ses geldi. Bir öğrenci özür diledi.
Tabii ki, Sakura idi. Gerilerek birkaç adım attıktan sonra robot gibi değişik tavırlar sergileyerek bize doğru geldi.
“Sakura?”
Üçü de nerdeyse aynı anda ona seslendiler.
“Ben…ben…… ben de Ayanokōji-kun’un grubuna katılmak istiyorum!”
Yüzünü bize çok fazla gösteremeden, tüm cesaretini toplayarak bu cümle döküldü ağzından.
Yüzünden gerginliği belli oluyordu. Sahte gözlüğü yamuk duruyordu ama fark etmemişti bile.
“Sınavdan kalırım korkusuyla mı bize katılmak istiyorsun? Eh, notların ve partnerini düşünürsek normal herhalde bu isteğin…”
Keisei sakince Sakura’nın bu isteğini analiz etmeye başladı ve bir çıkarımda bulundu.
“….Ama Horikita’nın grubuna katılmalısın. Herkese ders veremem. Dahası, senin durumun da farklı. Yeteneklerine göre farklı bir yaklaşımda bulunmamız gerekir.”
Sakura tam bir şeyler demek için tüm cesaretini toplamıştı ki, Keisei’nin nazik reddedişiyle karşılaştı.
“Ha–yır…..öyle değil….. ben sadece Ayanokōji-kun’un grubuna katılmak istiyorum!”
Gezginler yola çıktıktan sonra, başlarına gelecekleri düşünmez; devam ederler.
Hızlı bir trenin çalışması gibiydi hali. Başladıktan sonra duramazdı. Sakura’yı bu anlam karmaşaları durdurmadı. Düşüncelerini tekrar dile getirdi.
“Bence sorun yok? Sakura bize katılabilir.. bize tam uyan bir tip.”
Akito bu sözleriyle, bu beklemedik misafiri hoş karşıladı.
“Ama…? birini kolayca gruba almakta ne bileyim….”
“Birini eklemek çok şey değiştirmez ki? Zaten grubumuzun özel şartları da yok. Hepimiz yalnızız zaten.”
“Hepimiz yalnızız, ha? Haklısın ne deyim.”
Sakura’nın genelde sınıfta yalnız olduğunu bilmeyen yoktu.
“Keisei, ne diyorsun?”
“İtirazım yok ama başka kimseyi almayalım. Sakura sakin birisi ama boş konuşan birisi gelirse ben yokum, bilin.”
“S-sağ ol, Miyake-kun…… Yukimura-kun……”
Bazı şartlarını belirttikten sonra Keisei kabul etti. Geriye, Haruka kaldı.
Haruka normalde aramızdaki en güleç insandır. Ama yüzünde gülümseme dahi yoktu.
“Kusura bakma, Sakura-san, ama beni bu kadar kolay ikna edemezsin.”
“Ah, eh, uh…… ben… ne yapabilirim peki……?”
Haruka sert tavrını koruyarak Sakura’nın beklentisini yok etmeye çalıştı.
“Nasıl desem bu gruptaki herkesle birlikte olmaktan mutluyum ben? Herkesle kolayca anlaşabileceğimi düşünüyorum. Bu yüzden-”
Işaret parmağını havaya kaldırıp Sakura’nın gözlerini işaret etti.
“Madem gruba katılmak istiyorsun, bir şartımız var. Herkes birbirine ya adıyla ya da lakabıyla hitap etmek zorunda. Yani, Sakura-san…. sana… Er— adın neydi?”
“Airi.”
Hemen cevap verdim.
“Sana Airi diyeceğiz. Sen de herkese adıyla hitap edeceksin. Kabul ediyor musun bunu?”
Sakura’nin insanlarla iletişiminin iyi olmadığını herkes biliyordu. Bu yüzden de uyarı verircesine şartı belirtti:
‘Bunu başarabilir misin?’ demek istiyordu kısacası..
“Eh, hmmm…”
Ne yapacağını bilemeyen Sakura’ya yardımcı olmaya karar verdim. Haruka lakaptan bahsediyordu.. onun için işler daha çok karışabilirdi.
“Keisei, Akito, ve Haruka.”
Yukimura, Miyake, ve Hasebe’nin adlarını söyledim sırayla.
“……Ke-Keisei-kun, Akito-kun, ve Haruka-san…… off.”
Cılız bir sesle zar zor isimleri söyledi.
“Saygı eklerini kullanmana gerek yok, tamam mı?”
“Evet. Sadece adımızı söylesen yeter. Eh, bi’ Kiyopon kaldı.”
Sakura bana şaşkın şaşkın bakakaldı, yüzü kızarıverdi.
Nasıl hissettiğini anlayabiliyordum, ilk defa aniden insanlara adıyla hitap etmek zorunda kalmıştı. Ve sırada ben vardım.
“Hyuu!”
Sakura’nun ağzından garip ve gizemli bir ses çıktı…
“Aslında… Kiyopon ile iletişiminiz olmuştu önceden? Söylemen daha kolay olmaz mı…?”
Haruka bu sözlerinden sonra, gözlem yapmaya geçti. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
“Kiyotaka da olur.”
Birine Kiyopon demek de… ne bileyim.. Zaten fazlasıyla utanç verici bir lakaptı.
“K-Kiyo, Kiyo…… piyo……!”
Herkes gözlerini Sakura’ya diktiğinden, hissettiği baskı gittikçe artıyordu büyük ihtimalle.
Bu hissettiği baskı, zaman geçtikçe daha çok kontrolden çıkıyor olmalı..
“Grup sana nasıl gelir bilmem ama en azından şunu bilmelisin ki… gayet güzel bir adım attın, daha fazla adım atmak, ileri gitmek, seni korkutmasın.”
Ona destek olduğumu hissetsin diye nazikçe konuştum.
“……Evet……K-Kiyotaka-kun. Benden desteğini eksik etme...”
Kısa bir bekleyişten sonra, Sakura gözlerimin içine bakarak bu sözleri söyledi.
“Evvet, harikasın! Airi’nin bize katılmasından memnunum ben de.”
Böylece Sakura’nın katılımı oybirliğiyle kabul edildi.
“Kiyopon, sen de ona adıyla hitap et, hadi.”
“Er…… Airi.”
“E-evet!”
Gergin olmamıza rağmen birbirimize adlarımızla hitap edebildik.
“Eh, hadi bir daha söyleyelim. Bu beşli, Kiyopon grubundan! Çok güzel geçinelim ve gülüp eğlenelim hep.”
Gruba kim katılırsa katılsın, grubun adında bir değişiklik olmadı.
