Elitler Sınıfı - Cilt 6 - Bölüm 6 - Sınav Üzerine Toplantı
Cilt 6 – Bölüm 6 – Sınav Üzerine Toplantı
“Oooo, ne çok geç kaldınız böyle? Özür dileyerek başlayabilirsiniz bence?”
Kafeye varır varmaz, Karuizawa, Horikita’ya dik dik bakarak şikayetini dile getirdi.
“Hemen başlayacağız, zaten Hirata-kun’un kulüp etkinlikleri var.”
“Vay be, beni görmezden geliyorsun yani, hiç şaşırmadım, Horikita-san.”
Horikita, Karuizawa’nın özür isteğini duymazdan gelip masaya oturdu.
“Ve hala özür dilemiyorsun.”
Bizim gelmemizle beraber, Hirata, Karuizawa, Kushida ve hatta Sudō ile aynı masaya oturabildik.
Kulüp etkinliklerinin başlamasına az bir zaman kaldığı doğruydu.
Saat 3.50’ydi. Genelde kulüp etkinlikleri 4.30 gibi başlıyordu.
Futbol kulübünde olan Hirata’nın gergin olmasını beklerdim ama sakinliğini koruyarak gülümsemesini sürdürüyordu.
Toplantıdan beklentisi yüksekti herhalde. Gözlerinin içi parlıyordu.
Horikita sandalyeye oturduktan hemen sonra içecek dahi söylemeden gruba seslendi.
“Peki. Önümüzdeki testle ilgili konuşalım önce.”
“Bunu düşünmeye gerek var mı? Sürekli teste tabi tutuluyoruz. Ayrıca, okul testin çok da önemli olmadığını söyledi. Akademik açıdan etkilemeyecek sonuçta.”
Ara sınavlar, testler ve finaller… genel çalışma alışkanlığı olmayan öğrenciler için bu ardı arkası kesilmeyen sınavlar kabustan beterdi.
“Kimseyi testlere çalışmaya zorlama niyetinde değilim. Fakat okulun, sadece öğrencilerin akademik becerilerinin ne kadar iyi olduğunu öğrenmek amacıyla bu testi yaptığını düşünmüyorum. Sonuçta, daha yeni ara sınavları atlattık.”
“Sizce, ara sınavlar kolay oldu diye… değil mi?”
“Yani, sınavın zor olacağını mı söylüyorsun? Ama sadece okula etkisi kötü olur ?”
Bu testi, ara sınavlardan zor yaparlarsa saçma olurdu bence. Ara sınavlar anlamını yitirmiş olurdu ayrıca.
“Yani, sınavın bir anlamı var diyorsun? Okulun, akademik başarımızı ölçmek dışında farklı bir amacı var? Öyle mi?”
“Ne? Nasıl yani, Yōsuke-kun?”
Horikita’nın sözlerinden etkilenmeyen Karuizawa, Hirata endişeli düşüncelerini belirtince hemen meraklandı.
“Eğer akademik başarımızı ölçmek değilse amaçları, geriye tek bir seçenek kalıyor: testin sonuçlarıyla, final sınavı için partnerler belirlenecek. ”
Sudō konuşulanları duyunca ciddileşti.
“Anlıyor musun ne kast ettiğimizi, Sudō?”
“…Az çok evet.”
Olayı anladığından emin değildim. Kararsız kalıyor galiba. Ama onlar konuşmalarına devam etti.
“Testte, partnerimizi belirleyici bir prosedür olmalı. Kısacası, prosedürü çözdüğümüz sürece finalde avantajlı konumda oluruz.”
“Bu ne demek oluyor şimdi, Ayanokōji?”
Sudō bana fısıldayarak sordu. Horikita’ya direkt olarak sormadı, onların konuşmalarına engel olmamak için.
“Testin sonucunu tahmin edebilirsek, final sınavının ilk şartını sağlamış olacağız.”
“Ah! Ben de öyle düşünmüştüm.”
Sudō’nun gözleri parıldadı. Anlamadığını yalan söyleyerek saklamaya çalışıyordu ya… neyse.
Horikita’nın teorisi doğruydu. Testin, kimlerin partner olacağını belirlediği gerçekti. Zaman içinde sistemin nasıl işlediğini çözebileceğimiz anlamına da geliyordu.
Okul, vakti geldiğinde açıklama yapacaktı bu sebeple çok fazla karışık veya garip kararlar almalarına gerek yoktu.
Horikita’nın durumu nasıl idare edeceğini izleyip göreceğim artık.
Karuizawa :“Benzer puanları alanları partner yapmak gibi mi mesela?”
“Ya da aynı soruya doğru cevap verenleri partner yapabilirler mi?”
Bunu duyan Sudō, üzgün bakışlar atıyordu.
“Şuan için net bilgimiz olmadığından, opsiyonlarımızı elememiz mümkün değil.”
Hirata, Horikita’nın cevabına takıldı. Yüzündeki gülümseme bir anda kayboldu ve ciddi bir ifade takındı.
“Genel olarak durumu anladım ama prosedürü çözmek konusunda endişelerim var.”
“Söyle? Düşüncelerini dinleyelim.”
Horikita, Hirata’dan konuyla ilgili düşüncelerini hoş bir bakışla paylaşmasını istedi.
“Prosedürü çözmek için, üst sınıflara sorsak cevap alabileceğimizi düşünüyorum. Eğer sınav geçen yıllarda da tekrarlandıysa kuralların aynı olma ihtimali çok yüksek. Ama kafam karışık, sizce… hocalar bunu saklamaya çalışmıyor mu?”
Kushida şimdiye sessizce dinliyordu, ama bunu duyduktan sonra, söze karıştı.
“Bu konuda ben de endişeliyim. Ama bize söyleme ihtimaller var.”
Eğer basit bir kural varsa, bize söylerlerdi.
Malum bir açıklama yapılmadığına göre, ya kurallar karışık ya da üst sınıflara danışılmasına karşı bir yasak yok demekti. Bunu anlatmaya çalışıyorlardı galiba.
“Yōsuke-kun’dan beklendiği gibi! Evet!”
“Hirata’nın fikri doğru mu bilmiyorum ama okulun sistemle ilgili daha fazla öğrenmemize engel olacağını sanmıyorum. Hatta,, bunu kendimiz bulmamızı ön koşul olarak değerlendiriyor olabilirler.”
“Bu ne demek, Suzune? Lütfen detaylı açıklar mısın?”
Sudō anlamak için çok fazla düşünüyordu ve anlam veremiyordu dayanamayıp sordu.
“Yani, kuralları bulmak yeterli değil, kuralları bulduktan sonraki mücadelemiz mi önemli diyorsun? Eğer olay buysa ve kuralları öğrenemezsek başımız belada demektir?”
Hirata en kötü senaryoyu düşündü : sınıfın yarısının okuldan atılmasını.
“Bence sınavın özü bu. Hirata-kun’un az önce dediği gibi, eğer finaller için partner seçimini çözemezsek, işimiz bitti demektir. Fakat Chabashira-sensei bilerek mi bize bir şeyler ima etti anlayamadım. D sınıfından şimdiye kadar atılan olmadı ve üst sınıflardan da bu sınavlarda 1-2 grup atılmış… sizce de bu garip değil mi?”
“Hayır.. ben anlamadım.”
Sudō sonunda düşünmeyi bırakıp kafasını masaya vurdu.
“Ben anladım galiba, Horikita-san, demek istediğin şu: ‘Partner seçimi için kuralları bulamasak bile, finallerde bu bizim için ciddi bir tehdit değil.’, doğru mu anlıyorum?”
“Evet.”
Karuizawa: “Peki, bunu neye dayanarak söylüyorsun?”
“Finalleri partner olarak tamamlayacağız, sınıfın ortalama puanı kiminle eşleşirsek eşleşelim aynı olacak. Diğer öğrencilerin yaptığı final sonuçlarını düşününce, eğer kuralları anlamazsak tek seçeneğimiz sınava girmek olacak. Bu durumda da sonuçlar olumsuz olacak, değil mi?”
“Evet. Özellikle de notları sınırda olan 2 kişi partner olursa, işler kötüye gider.”
“Malum bu sonuçtan korktuğumuza göre, yapmamız gereken partnerlerin nasıl belirlendiğini öğrenmek… değil mi?”
“Evet, kuralları öğrenmek zorundayız. Hirata-kun’un dediği gibi, bu testi en kötü senaryoyu engelleyecek şekilde göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Fakat, Chabashira-sensei’nin söylediğine göre de, önceki yıllarda 1-2 grup okuldan atılmış. Sizce 1-2 az değil mi? Şöyle düşünün, sınıftaki en kötü insanların partner olmak zorunda kaldığı bir durumda, ortalama 10 kişi okuldan atılır.”
“…evet, böyle söyledi.”
“Hey Yōsuke-kun. Bunlar ne anlama geliyor? Benim kafam karıştı.”
“Eh,… nasıl anlatsam.. bunu daha kolay açıklamak için, öncelikle testi sıradan bir sınav gibi düşünelim. Sınavı normal sınav gibi olduk diyelim, sence ne olur?”
“Ah, kötü olmaz mı? Kötü puan alanların partner olması, okuldan atılacakların sayısını arttırır.”
“Aynen öyle. Fakat daha önce D sınıfından 1-2 grup okuldan atılmış.”
“Garip değil mi… sence de?”
Sudō sonunda anlamaya başlamıştı.
“Bu durum şunu açıklığa kavuşturuyor : ‘partnerler, dengeli bir kombinasyonla oluşturulmalı.’ Yani, bir kuralın varlığına dair kanıt.”
Kademeli giden bu konuşmada, sonunda testin bir kuralı olduğunda karar kıldık.
“Tüm bu düşüncelerimiz şu kapıya çıkıyor : ‘yüksek puan alanlarla en düşük puan alanlar partner oluyor.’ Sensei’nin açıklamalarından bunu çıkartıyoruz. Eğer ben testten 100 puan alırsam ve Sudō en düşük puan 0’ı alırsa,
en yüksek farkla, en dengeli partnerliği oluşturmuş olacağız. .”
Karuizawa anladı ancak yeni sorunlar ortaya çıktı.
“Demek olay bu… ama ortalaması benzer olanlar, büyük risk almıyor mu böylece?”
“Evet, puanı birbirine yakın olanlar için en riskli sınav olacak.”
En yüksek ve en düşük puana sahip olanlar partner olurken orta halli öğrenciler kendileriyle aynı seviyedeki insanlarla partner olacaklar.
En önemlisi de, final sınavının zorluk derecesinin yüksek olması bekleniyordu.
‘Sınıfın akademik becerisini ne kadar net ölçebilirize’ kadar gidebilirdi bu iş..
Öğrencilere danışılarak önceden önlem almak, problemi zaman içinde çözmemizi de sağlardı.
“Eğer bulduğumuz kuralları, birkaç üst sınıftan öğrenciden doğrularsak,
partnerlik sistemini çözmüş oluruz. Böylece 2.aşama için düşünmeye başlayabiliriz demektir. Hirata-kun, Kushida-san, üst sınıflara sorma işini size bırakabilir miyim?”
“Tabii.”
“Ben de futbol kulübündekilere sorarım.”
Tereddüt etmeden tamam dediler. Sınavı başarılı bir şekilde tamamlamak için artık strateji kurmaya başlayabilirdik.
“Ben de soru sormak istiyorum.” “Sor.”
Karuizawa’nın şüpheli bakışlarından etkilenmeyen Horikita tereddütsüz cevap verdi.
“Malum sınıf çiftlere bölünecek ama ya sınıftaki öğrenci sayısı eşleşmeye yetmezse?”
“İlginç bir soru ancak şuan endişelenmemizi gerektirecek bir durum yok. A sınıfından D sınıfına kadar tüm sınıfların öğrenci sayısı eşit. Şimdiye kadar okuldan ayrılan öğrenci olmadı. Sınavdan çekilen vs olur mu dersen...”
“Öyle olur mu acaba?… Eğer birisi bu yüzden kaybederse, onun için fazla üzücü olur.”
Kushida, okulun alternatif bir çözüm bulacağını düşünüyor gibiydi.
“Her yıl her sınıfına eşit öğrenci alınıyor diye biliyorum ben de. Ama birisi çekilirse, büyük ihtimalle bedelini sınıfı öder.”
Issız ada ve spor festivalinde olanlara bakarsak, okulun devamsızlık yapan kesime ağır yaptırımlar uyguladığı aşikardı. Buna dayanarak, söylediklerinin doğru olduğunu düşünüyorum.
Hatta bir kişinin okuldan atılmasının ilerdeki sınavlar için bizi dezavantaja düşüreceği kesindi.
Horikita büyük ihtimalle, Sudō’yu kurtarması gerektiğinin farkındadır.
“Cevap tatmin edici mi?”
“Eh, biraz. Hatta anlamaya çalışmak bile can sıkıcıydı.”
Karuizawa’nın soruları bitince herkes diğer konuya geçiş yaptı.
“Testin amacını onayladığımız sürece, diğer konuya geçebiliriz. Ancak kafama takılan bir soru var… Kime atakta bulunmalıyız? Bence en mantıklısı, C sınıfı.”
Horikita kimsenin fikrini almadan önce kendi düşüncesini belirtip nedenini açıklamaya koyuldu.
“Söyleme gereği bile duymuyorum ama asıl sebebim, C sınıfının, A ve B sınıfına göre akademik olarak başarısızlığı. Sınıf puanlarının dağılımına bakarsak zaten C sınıfı çok göze çarpıyor, haksız mıyım? ”
Mantıklı bir karardı zaten yüksek akademik başarısı olan bir sınıfa meydan okumak olumsuz etkiye yol açardı. Fakat bunu bilmesine rağmen, Hirata karşı çıktı:
“Haklısın, Horikita-san. Ancak bunu görebilen sadece biz değiliz. A ve B sınıfı da bu açığı kullanmak isteyecektir. Eğer C sınıfını kolay lokma diye herkes seçer ve çoklu seçimden dolayı kuraya kalırsak, başımızı daha çok belaya sokabiliriz..Benim aklıma da bu geliyor—”
Hirata hayali birkaç ihtimali not defterine yazdı.
A Sınıf, D sınıfına saldırırsa → Diğer sınıflarla çatışma olmaz → Hedef D sınıfı olur.
B Sınıfı ,C sınıfına saldırırsa → Kazanır → Hedef, C Sınıfı.
C Sınıfı, B sınıfına saldırırsa → Diğer sınıflarla çatışma olmaz → Hedef B sınıfı olur.
D Sınıf, C sınıfına saldırırsa → Kaybeder → Otomatikman hedef A olur.
“En kötü senaryo bu ve gerçekleşme ihtimali yüksek maalesef..”
“Oha, böyle bir sonuçla biteriz. A sınıfının hedefi olmak demek…bir de üstüne C sınıfına saldırma ihtimalimizi kaybettiğimizi düşünün, çok korkunç olur.”
“Diğer sınıfların, C Sınıfına saldırmamak için geçerli sebepleri yok. Ama onları seçmekten de bizim korkmamıza gerek yok. Sınavda başarılı olmak için her ihtimali değerlendirmemiz gerekmiyor mu sizce?”
Horikita, C Sınıfına saldırıdan vazgeçmedi, kura çekme riskine dahi göz yumarak.
“A ile B Sınıfı arasında gözle görülür bir başarı farkı var mı sizce? C Sınıfına karşı bizde ne kadar fark var onu da merak ediyorum açıkçası.”
En basit soruları sormaya çabaladım.
“A Sınıfının başarılı olduklarına şüphe yok. Ancak üst bir seviyede değiller. B ile C Sınıfı arasında belirli bir fark var…ama detaylı araştıracağım.”
D sınıfını, kendi sınıfımız olduğundan detaylı biliyorduk ama diğer sınıfların durumunu bilmiyorduk.
Dahası geçmişe bir baktığımızda, okul bize detaylı bilgi vermemişti ki. Sadece puan artışından haberdardık. Sadece buna dayanarak akademik bilgilerine dair çıkarım yapamayız.
Belki de okul bu tarz sınavlar yaptığı için detaylı bilgi vermiyordu.
Bir de puanlamanın neye bağlı olarak yapıldığına dair bilgi de yoktu. Belki de B sınıfı, A sınıfından daha yüksek akademik başarı gösteriyordu. Net çıkarım yapamayacağımız için yanlış sonuçlara ulaşabilirdik.
Horikita’nın yanında oturan çocuğa baktım. Nerdeyse aynı anda Horikita ona dönüp sordu.
“Çok sakinsin, Sudō-kun. Normalde şikayet etmeye çoktan başlamıştın?.”
“Bu konu benim bilgi dahilimde değil. Sizi bölmek istemedim?”
Sudō’nun sözlerinden sonra herkes bi nefesini tuttu ve sessizlik çöktü.
“Ne? Yanlış bir şey mi dedim?”
Şaşırdım sadece. Peki sen ne düşünüyorsun?”
Sudō’nun araya girip sohbeti dağıtmasını bekliyordu herhalde.
Olgunlaşan Sudo karşısında, Horikita’nın şaşkınlığı nazik bir tavra dönüştü.
“Eh, tek diyebileceğim rakiplerimizi teke tek yenmek zorunda olduğumuz? Tek seferde A sınıfına ulaşamayacağımıza göre, en yakın olan C Sınıfına saldırmak en mantıklı ve doğru seçim.”
“Doğru. C Sınıfına saldırmak bize en hızlı sonucu getirir. Eğer total puanda yenersek, aramızdaki fark azalır.”
“Anlıyorum ama A sınıfı C’ye saldırsa daha iyi olmaz mı?
A sınıfının kesin kazanacağını düşünürsek, C sınıfı yüksek puan kaybeder. Belki bu daha çok işimize yarar?”
“Bu, sınava dair amacımıza bağlı olarak değişir. Genel anlamda, C sınıfının hedef olduğunu söyleyebiliriz. Hatta, kim onları hedef alırsa alsın, C sınıfını alt eder. ”
Amaç, C Sınıfının puanını düşürmekse, A veya B sınıfının saldırmaları daha mantıklıydı. Kazanma şanslar bizden yüksekti çünkü.
Fakat biz de aynı zamanda kazanıp puanlarımızı arttırmak istiyoruz.
Bunun için de en mantıklısı zayıf bir hedef seçmekti. Eğer C sınıfını devre dışı bırakırsak, daha zorlu rakiplerle karşılaşacağız demektir.
Horikita’nın C sınıfına saldırı planı en mantıklısıydı, zayıf halka onlardı çünkü.
“Madem herkes, Horikita-san’ın önerisine hak veriyor, o zaman ben de arkanızdayım.”
Malum amacım işleri zorlaştırmamak olduğu için, sadece çeşitli ihtimalleri öne sürdüm bu toplantıda.
“Teşekkürler. Bir sonraki adıma geçebileceğiz galiba.”
Birkaç fikir ayrılığı dışında herkes aynı sonuca varmıştı.
16.00 gibi dağıldık. Hirata ile Sudō kulüp aktivitelerine gitmek için yola koyuldular. Karuizawa, Hirata’yı sahaya kadar takip etti.
Horikita, ben ve Kushida kaldık.
“Ben de üst sınıflara testle ilgili kuralları sormaya gideyim. Size haber veririm. ”
“Sağ ol.”
Kushida ekstra bir şey söylemeden yanımızdan ayrıldı.
“Sen ne yapacaksın, Ayanokōji-kun?”
“Hirata ile sana bırakmamda sakınca yok herhalde. Bu toplantıdaki gelişmeler harika ve güzel bir yönetim sağladın, Planına güveniyorsun, demi?”
“Şimdilik evet. Ama bu final sınavı için, birebir mücadele vermemiz gerekiyor.”
“Oh, evet. Tüm sınıf akademik başarısını geliştirmediği sürece, hiçbir anlamı kalmayacak çabanın. Fakat sınavı, belirli bir seviyeye gelebilen herkesin başaracağını düşünüyorum. Eğer gerekirse, puanımı ayarlarım, sen kiminle eşleşmemi istersin, söyle yeter.”
“Sana güvenebilir miyim bu konuda?”
“Tek yapmam gereken buysa, evet. Gerekirse çalışma grubuna da katılırım. Ama eğitmen falan olmam haberin olsun.”
“Zaten hep işe yaramaz öğrenci modundan bir türlü çıkamıyorsun. .”
“Sadece gerçek yanımı gösteriyorum.”
Aramızdaki uzlaşma için doğru bir yerdeydik. Fakat Horikita daha çok beklenti içindeydi.
“Düşüneceğim bunu. Sonuçta sen de D sınıfındansın. Sana uygun bir rol bulacağım. ”
“……ben de değerlendiririm vakti geldiğinde.”
Konuyu kapatmak için elimden geleni yaptım.