Elitler Sınıfı - Cilt 6 - Bölüm 7 - Harekete Geçen C Sınıfı
Bölüm 7- Harekete Geçen C Sınıfı
Aynı gün, ders bitiminde sınıflardan birinde, atmosfer olağandışı soğuktu.
Sebebiyse belliydi.
Öğretmen masasına geçip C sınıfını üstten üstten izleyerek, sınıfa gözdağı veren birisi vardı çünkü.
“Geçmiş sınavları düşünüyorum da.. garip birkaç durum söz konusu.”
Sınıfa konuşan kişi, Ryūen Kakeru idi. C Sınıfının hem lideri hem de diktatörüydü. Yanında Albert Yamada, Ishizaki, ve birkaç yakın dövüş sporlarında uzman çocuk hazır olda dikeliyordu.
Herkes ortamdaki sessizliğin ‘tehdit’ olduğunu biliyordu.
Ryūen’e karşı çıkmak isteyecek herhangi birinin, neyle karşılaşacağı belliydi : şiddet
“İşlerin bu raddeye gelmesinin, tesadüf olma ihtimali yok.”
Kendi kendisine konuşuyormuş gibi bir havası vardı, ancak birisine gönderme yapıyordu.
“Issız adada olanlardan, bu spor festivaline kadar, olanlardan anladığım kadarıyla, D sınıfında aynı benim gibi düşünebilen birisi var.”
“Ryūen-kun gibi birisi mi? Bence yok ama…”
Ishizaki konuşmadan edemedi, onun gibi birisi olma ihtimalinden şüpheliydi çünkü.
Ryūen gibi hem saygı değer hem de nefret edilesi…. ama aynı zamanda yetenekli bir insandan bahsediliyordu.
Ryūen, Ishizaki’ye bakıp güldü.
“Aynı ben de senin gibi düşünüyordum. Ama gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor.”
“Sen de bu kanıya, ıssız ada ile spor festivali sonuçlarından vardın öyle mi?”
“Evet. Ama endişelenmeyin. Onların nasıl bir sistemde işleri yürüttüğünü genel olarak çözdüm. Beni iyi dinleyin. Hızlı ilerlemek için, D sınıfına var gücümüzle saldıracağız. Dahası, o perde arkasındaki kişiyi ortaya çıkaracağım. Şimdilik A ile B Sınıfını bir kenara bırakacağız.”
Ryūen’in planını beğenmeyenler vardı. Ancak karşı çıkmaları imkansızdı. Ağzını açmaları ile başına geleceklerden sorumlu olacaklardı.
Sınıf, sanki şeytanla iş birliği yapmıştı.
“Ryūen-san…… D sınıfında perde arkasında birisi var….. ve Horikita ya da Hirata değil diyorsun…öyle mi?”
“Evet. Ayrıca perde arkasındaki kişiyi öğrenmenin kilit anahtarı, bizim sınıfta.”
Bakışlarını Ishizaki’dan çevirip sınıfa göz gezdirdi.
“Bu ne demek, Ryūen?”
Bu gergin ortamda, Ibuki ayağa kalkıp kollarını birbirine dolayarak sordu.
“Kuku. Ibuki, sessizce dinlemek nedir bilmiyor musun?”
“Boş vaktim yok benim, canın sıkıldıkça sınıfa gözdağı verip duruyorsun..”
“İzin dahi istemeyen birisine göre çenen bayağı düşük senin. Kendi ipini kendin çektin hatırlatırım. Ne çabuk unuttun?”
“Şey.…”
Sözleriyle onu tam 12’den vurduğu için, Ibuki ağzını açtığına pişman oldu.
Özellikle de spor festivalindeki başarısızlığı utanç vericiydi.
Ryūen, Horikita ile yarışsınlar diye sıralamayı değiştirmişti Ibuki için. Sırf o istedi diye.
Sonuç ise hüsrandı. Horikita’ya yetişmesine az kalmıştı ama başaramadı, tabii.
Fakat Ibuki’nin aklına diğer mesele geldi. Kollarını hafif indirerek, Ryuen’e dik dik baktı.
“Bi de konuşana bakalım istersen? Festivalin sonunda, Horikita’yı alt etmeyi başaramayan sensin? Puan alabildin mi ondan? Benden ne farkın kaldı ki?”
“Aramızda fark yok mu diyorsun? Güldürme beni. Festival için kurduğum strateji mükemmeldi.”
“Ya sonuçlar? Bize neyi açıkladın ki şimdiye kadar? Bir de benim gibi düşünen birisi var o sınıfta diyorsun? Neden söylediğin her şeyi kabul edelim?”
Sınıftaki herkes, Ibuki’nin bu açık saldırısından dolayı titremeye başladı. Ryūen’i kışkırtmak istemiyorlardı, hem de hiç.
Ama Ryūen hiç gerilmeden, sinirlenmeden hafifçe gülümsedi.
“Sence mükemmel bir stratejiyi ne bozar? Birisi onu sızdırırsa, bozulmaz mı?”
“……Sızdırmak derken?”
“D sınıfının gizemli başarısı, benim arkamdan, benim emrim altında olan sınıfımdan birisini manipüle edecek cesarete sahip gizemli kişi X’dir. Kısacası, sınıfımızda ispiyoncular var.”
Bu vurgusundan dolayı sınıfta küçük bir karmaşa oldu.
Ibuki’nin gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
“Ciddi misin…?”
“Evet, olan bu. Dahasu bu olay, bana olan bağlılığınızda… hayır, hayır, bağlılık denmez buna, ’otoritemin’ yetersiz olduğunu ortaya çıkıyor. Gerçekten çok mutsuzum.”
Ryūen tüm dişlerini gösterircesine gülümsedi. Ispiyoncu ile çok güzel bir sohbete dalacaklarını ima ediyordu.
Sınıfı bir felaket bekliyordu. Herkes içten içe dua etmeye başladı bu konuşma bitsin diye, fısıldamalar duyuldu.
“Fakat bu ispiyon saçmalığı burada bitecek.”
Ryūen öğretmen masasına avucunun içiyle vurarak sınıftaki uğultuyu kesti. Etrafa sessizlik hakim oldu.
“Öncelikle, dürüstçe soracağım. Bana ihanet eden kimse, elini kaldırsın.”
Direkt saldırmaktan hiç çekinmedi. Tabii kimse elini kaldırmadı…
Bazı öğrenciler birbirine bakarak bir cevap bulmaya çalıştılar. Ancak herkes birbirine boş boş bakıyordu. Bazılarıysa, gözlerini yumarak hiç dikkat çekmek istemdiler.
“Tabii… saman altından su yürütenler, kolay kolay benimle yüzleşemez.”
C Sınıfını ispiyoncu gerçeği korkudan titretirken, Ryūen bu durumdan zevk alıyordu.
“İspiyoncunun saklanacağını biliyordum. Peki, kimse el kaldırmasın. Kaldırmayı düşünüyorsanız da kaldırmayın. Kendinizi saklamaya devam edin.”
Ryūen, eninde sonunda bulacağına dair izlenim veriyordu.
“Ne diyorsun ya? Göz mü yumacaksın yani?”
“Çok canımı sıkıyorsun, Ibuki. Zevkimi bozma. Ve bir daha bana böyle yükselme.”
Ryūen’in yüzündeki gülümsemenin yerini korkunç bakışları aldı. Kaşlarını çatarak ona baktı.
Şaka yollu bir mesaj veriyordu. Ama sırf kadın diye ona tolerans gösterecek birisi değildi. Hiç olmadı da.
Yoluna çıkan kişi kim olursa olsun, o her zaman önce yumruğunu konuştururdu.
“Büyük bir problem değilmiş gibi gösteriyorum. Belki yalan söylediğimi düşünenleriniz vardır. Ama bu gerçek. Şuan yaptığım sadece ağırdan almaktan ibaret.”
‘Bam!’ ‘Bam!’
Iki kez masaya vurdu. Gözdağı veriyordu.
“Ama… doğru yapmıyorum herhalde. Sonuçta aramızda bir hain var.”
‘Bam!’
Ses sınıfın içinde yankılandı. Ne zaman vursa, çekingen öğrenciler titredi.
“Belki de küçük oyunlar oynamam gerekiyordur. Evet, evet. Halledebilirim bunu. Tek yapmam gereken, kendisini saklamaya çalışanı ortaya çıkaracak küçük bir oyun düzenlemek.Alakası olmayan arkadaşlar, endişelenmesin. Sadece 30 dakika sürecek küçük bir test.”
Ryūen, hain dışında kimsenin korkmasına gerek olmadığını belirtti.
Sınıfa çoktan korku hakim olmuştu, bu sözleri öğrencileri rahatlatmadı.
Şimdiye kadar sakin kalan Ibuki de artık Ryūen’in otoritesinden çekinmeye başlamıştı.
“Hadi bakalım. Ilk iş, herkes telefonunu açıp masasının üzerine bıraksın. Bizzat kontrol edeceğim. Yanında telefonu olmayan salak yoktur herhalde? Eğer yanında telefonu olmayan varsa, hemen söylesin. Yoksa hain olarak sizi seçeceğim.”
Ryūen’in emirlerini hemen yerine getirip telefonlarını çıkarttılar.
“Harikasınız.”
Ishizaki sınıfın içinde dolaşıp tek tek telefonları topladı. Telefonların üzerine küçük not kağıtları yapıştırarak kime ait olduklarını not etti.
Ibuki de cebinden telefonunu çıkartıp koydu. Hala söylenene inanmıyordu ama telefonun Ishizaki’ye uzattı.
“Ryūen-san, herkesin telefonu burda. Bizimkiler de dahil.”
“Sağ ol. Şimdi derinlemesine bir araştırma yapma zamanı geldi. ”
“Peki nereye bakacağız… arama geçmişi?”
“Sence hain bu kadar açık iş yapar mı? Mesajlara hatta mail geçmişine bak. Kiminle olursa olsun okuyun mesajları. Isim değiştirip iletişim kurmuş olabilirler. Ihtimalleri atlamayın.”
“Ama… benim telefonumda kişisel bir sürü mesajım var!!”
Bir kız bağırdı.
Kişisel bilgilerinin okunmasından, hain olarak görülmeyi tercih ediyordu herhalde?
“Nishino. Telefonuna bakmayalım mı yani?”
“Evet bakmayın! Ryūen-kun, dahi bakmasın!”
“Dalga mı geçiyorsun, Nishino? Telefonunu adadayken Ryūen-kun’a verdiğini unuttun mu? Şimdi neyin telaşı bu?”
“Ama o zaman sadece tek bir maile baktı! O da okuldan gelen maili kontrol etmek içindi!!”
Ryūen şaşırmadı ve ikisinin konuşmasını dinledi.
Özel sınavda C sınıfının telefonları toplanarak okuldan gelen mesajların içeriği kontrol edilmişti.
Fakat bu sefer işler farklıydı.
Kimse özel bilgilerinin okunmasını istemezdi.
“Tabii, o zaman şüpheli sayılacaksın. Nishino.”
“P-peki Ryūen-kun ama… kabul edemeyeceğim şeyler var!”
Nishino normalde öne çıkmayan birisiydi fakat bu sefer geri adım atmadı.
Sanki gizlemek istediği özel bir şeyler vardı. Kimsenin görmesini istemediği.
Takumi Oda şüphesini dile getirdi : “Nishino, yoksa sen misin?”
Sınıftaki herkes, Nishino’dan şüphelenmeye başladı.
“Hayır! Değilim!”
“Ama telefonunu saklamaya çalışıyorsun ve şüpheli davranıyorsun…”
“Özel hayatımı korumaya çalışıyorum sadece!”
Ryūen konuşmaları umursamayıp elini telefonlara uzattı, birini aldı.
“Telefonun bu mu, Nishino?”
“Hey!”
Nishino panikledi, telefonunu karıştıracak diye. Ancak Ryūen, telefonu Nishino’ya göstererek Ishizaki’ye : “Geri ver sahibine.” dedi.
“V-vereyim mi? Kontrol etmedik ama.”
“Ver dedim.”
Ishizaki, Ryūen’den özür dileyip telefonu sahibine verdi.
Bu olanlardan dolayı Nishino ve sınıf şaşkındı.
“Sorun yok. Senin masum olduğunu düşündüğüm için geri veriyorum telefonunu. Eğer hain değilsen, boşa vakit harcamaya gerek yok demektir.”
Ryūen, şaşkına dönen Nishino’yu görmezden gelip tavrını değiştirmeden devam etti.
“Siz de bu yaptığımızı kabul edemiyorsanız, elinizi kaldırabilirsiniz. Ancak bu kızdan daha fazla şüphe ve dikkat çekeceğinizi aklınızda bulundurun.”
Nishino ilk karşı çıkan kişi olarak şanslıydı. Sözlerinden bunlar anlaşılıyordu. Eğer başkaları da karşı çıkmak isterse önlerinde 2 seçenek vardı: ya özel hayatlarını korumayı seçeceklerdi, ya da Ryūen’in şüphesini çekeceklerdi.
Endişelerine ve korkularına rağmen 4 kız ve 2 erkek öğrenci ellerini kaldırdı.
Ishizaki: “Demek, Ryūen-san’a karşı çıkan 6 kişi var… Hain, kesin bunların arasında! Elini son kaldıran Nomura, çoğunluğa karışıp kendini kurtarmaya çalışmıyorsun değil mi ?”
Ryūen sinsice güldü.
Nomura: “Hayır, hayır! Amacım bu değil!”
“Onların telefonunu getir.”
“Tamam.”
Ishizaki onların telefonunu toplayıp verdi.
“Yani, diyorsunuz ki şüphelenirseniz şüphelenin ama telefonumuza bakmayın?”
Farklı cevaplar verdiler ama vurguları aynıydı.
“Nomura, elini kaldırman zaman aldı. Yoksa bu anı mı bekliyordun?”
“Eh! Hayır, ben…”
“Gözlerin fıldır fıldır dönüyor ve terliyorsun. ”
“Ne!?”
Nomura normalde de sağlığı kötü birisiydi. Yoğun stresten bayılacak gibi bir hali vardı.
Bu halini gören Ryūen kahkaha patlattıktan sonra,
“Ishizaki, bunlar da masum. Telefonlarını geri ver. ”
Bu yeni bir şoktu. Ryūen telefonlara bakmadan geri verdiler.
Ryūen dışında bu hareketlerine anlam veren kimse yoktu.
“Neler olduğunu anlatacak mısın?”
“Sonra.”
Ryūen, Ibuki’nin beklediği cevabı vermedi. Elini onun telefonuna attı.
“Kalan telefonları detaylı araştırıyoruz. Ve Ibuki’nin telefonu ile başlayacağız.”
“……sen nasıl istersen.”