Elitler Sınıfı - Cilt 6 - Bölüm 8 - X
Cilt 6 – Bölüm 8 – X
Ryūen telefonları tek tek inceledi, içerikleri kontrol etti.
Her telefonu ortalama 1 dakika inceleyerek toplamda 20 dakika harcadı.
Her detaya bakması imkansızdı. Kimse bu kadar kolay bir inceleme yapmasını beklemiyordu. Ancak kimse ağzını açıp tek kelime etmedi.
Fakat hain için, her saniye acı ve ızdırap dolu geçiyordu.
“Demek öyle... Bu telefonlarda bilgi yokmuş.”
“Yani Nishino ya da diğerleri ‘masumken’ şüpheliye dönüştü diyorsun?……”
“Hayır.”
“Ama hiç bir ize rastlayamadın? Neler oluyor anlatır mısın? Gerçekten hain var mı… yoksa?”
Ibuki’nin kafası karışıktı. Hain olduğu söyleniyor ancak boş bir sonuçla karşılaşıyordu.
Ryūen, Horikita’nın arkasında ıssız ada sınavından beri birisinin olduğuna emindi. Hatta X adını verdiği kukla ustasının varlığına dair gözle görülür kanıt bile yoktu.
Suzune Horikita adındaki kıza, diğer sınıflar da bakar olmuştu.
“Kanıt, teorilerden daha güçlüdür. Zaten bunu, buradaki herkes çok iyi bilir.”
Ryūen, kendisine ‘X’ tarafından gönderilen ses kaydını açtı .
C sınıfındaki herkesin tanıdığı bir sesin konuşması vardı : Kakeru Ryūen, sınıfa stratejisini anlatırken kaydedilen bir ses kaydı idi.
“Suzune’yi ezmeme bir adım kala bu dosya gönderildi bana. Ne önümde diz çöküp yalvarışını ne de puanını görebildim. Şimdi anlıyor musunuz?”
“Bir saniye. Hadi kaydı sen almadın diyelim. Bu kaydı içimizden bir hain aldı. Yine de cevaplanmamış bir sürü soru var. Horikita’ya diz çöktürmeni konuşmamıştık mesela. Konuşmadığımız kısımlara kadar nasıl öğrenmişler? Yok artık?.”
Ryūen’nin açıklamalarına göre, söylenenler doğruydu. Stratejisinin sızdırılmasının yanı sıra, Horikita ile olan tartışmasına kadar hepsi öğrenilmişti.
“Şans eseriydi, hatta belki de tamamen ihtimalden ibarettir… Ama X’in, saldırmak için seçtiği zaman, festival bitimiydi. Dahası, Horikita’nın özür dilemesine engel olmak isteyen bir mesaj içeriği yoktu. Hatta, ses kaydıyla beraber hiçbir yazı gelmedi.”
“Yani…?”
Ryūen ses kaydını alır almaz, kafasındaki boşluklar dolmuştu.
“D sınıfının ustası X, kaydı göndererek stratejimizden haberdar olduğunu ima etti…. Malum planlardan haberdarken saldırıya geçebilirdi. Suzune’ye olan saldırıma engel olabilirdi. Baştan engel olabilirdi hatta her şeye. Ama X, tüm bu açık kapıları görmezden geldi. Stratejimi bilmesine rağmen, Suzune’ye saldırmama izin verdi ve Suzune de kurban oldu. Suzune yaralandı, D sınıfı çıkmaza sürüklendi. Bunun üzerine, Suzune mental olarak etkilendi. Kendisi yüzünden birisi yaralanmıştı.”
“Ryūen’in stratejisini uygulamasına izin vererek, ses kaydını gerçek bir kanıta dönüştürdü yani?”
Sınıfın mantar kafalı öğrencisi Kaneda, düşüncesini dile getirdi.
Planı riskliydi ancak strateji gerçekleştirmeseydi, ses kaydı kanıt sayılmayacak, hatta başarısız bir plan olarak değerlendirilecekti.
“Ne kadar zekisin, Kaneda. Biz stratejimizi uyguladığımız sürece, kaydın değeri vardı. Aynen öyle.”
“‘X’in planları acımasızmış. Sınıf arkadaşına zarar geleceğini bile bile, görmezden gelmiş.”
“Evet, Suzune’nin özür dileyip dilememesi umurunda değildi, X’in. Işte bu yüzden de mesajda hiçbir şey yazmıyordu. Yani, onun bakış açısından bakarsak, Suzune’nin gururunun çiğnenmesi, itibarının zedelenmesi önemli değildi. Suzune’nin neler yaşadığı, canının yanıp yanmadığı da.”
“Anlam veremiyorum…. ama Horikita’nın yaralanmasını önlemek daha mantıklı değil mi……?”
Ibuki’nin düşüncelerine katılan öğrenciler vardı. Ryūen’in niyetinden haberdar olan X, festival başlamadan bu işin çaresine bakabilirdi.
Mesela, katılım listesi değiştirilebilirdi. Ya da ses kaydı ona önceden gönderilebilirdi.
“X’in amacı, ses kaydını okula mı vermekti acaba?”
Eğer düşmanının planının öğrendiysen, en mantıklısı bu plandan kendini ve sınıfını korumaktır.
Fakat sınıfa yardım etmeyi görmezden gelip C sınıfına gerçekleştirmesi için izin veriliyorsa, ses kaydının her şey bittikten sonra okula teslim edilmesi en mantıklısı olurdu.
Hatta böyle bir durumda C sınıfı büyük bir ceza alırdı. Hatta Horikita’ya bu saldırıyı düzenleyen Ryūen, okuldan atılabilirdi.
Fakat ekim ayı bitmek üzereydi ve böyle bir şey olma ihtimali nerdeyse sıfıra inmişti.
Şuan gündeme gelse, eski bir konu olduğu için araştırma süreci zorlaşırdı.
Hatta bu süre zarfında C sınıfı tüm kanıtları silerdi.
Peki X neden böyle bir şey yaptı?
Kaneda : “X’in saf saldırısı bizi şans eseri kurtardı denebilir. Ya da tam olarak tüm imkanlarını kullanmıyor diyebilir miyiz? Bu bilgiye ulaşabildiğine göre, pasif davranmayı seçti demektir. Horikita, puanını verseydi, Ryūen de kazansaydı, X yenilmiş olacaktı.”
X’in stratejilerini festivalden önce öğrendiğini düşünürsek, eğer karşı atak yapsaydı, festivalde yüzde yüz başarı sağlayabilirdi.
“Hayır. X, bu bilgiyi özellikle kullanmadı. Suzune erken davranıp puan ödeseydi bile, kaydı öne sürüp puanları geri isteyebilirlerdi. Mesajında da puanları açıkça isteyebilirdi, aksi halde okula gönderirim diye tehdit ederek.”
“Yani tehdit edebilecek kapasitede ama özellikle kullanmıyor mu diyorsun?”
“Evet, Suzune’nin diz çökmesine bile göz yumdu. Puanın tekrar kazanılır, diz çökmek ise tamamen gurur meselesi. Bir kere diz çöktün mü ne geri alabilirsin ne de tekrar kazanabilirsin?”
Yani işin özü buydu. X’in amacı buydu.
“Yani, X, Suzune ile oynamamızı kendi istedi, bu fikri beğendi denebilir.”
Hatta, X, bu amaç için hainden aldığı özel bilgiyi kullandı.
“Ne garip… anlamıyorum yani. Şimdi, C Sınıfı adını bile bilmediğimiz bir X sayesinde paçayı sıyırdı öyle mi?”
Ryūen, Ibuki’den farklı düşünüyordu. X’in neden yaptığını biliyordu.
“Kuku…… bunun anlamı, kendini ortaya çıkartmak istememesiydi.”
Okula verilseydi kayıt, Ryūen kaydın nerden geldiğini araştıracak eninde sonunda aradığı X’i ortaya çıkaracaktı çünkü.
Ryūen eğer kendi çabasıyla ulaşamazsa, okula dahi soracak, kaydı verenin bilgilerini talep edecekti. Böylece, X’in kim olduğunu bulacaktı.
Dahası, X’den A sınıfına ulaşma gibi bir takıntı ya da istek hissedemiyordu.
Yükseğe, zirveye çıkma niyeti olmadığını, Ryūen bu olanlardan çıkarım yaparak fark etmişti.
Ve başka bir sonuca daha ulaşmıştı.
“Eh, çok lafı dolandırdık. Konumuza geri dönelim. Nasıl bir strateji kullanıyor bilmiyorum ama emin olduğum X’in benim gibi düşünebilen birisi olduğu ve bu sınıfta suç ortaklarının bulunduğu. Aksi halde o kayıt eline geçemezdi. Belki de X’in kim olduğu haini bulsak da gizli kalabilir. Hain zaten X’in kim olduğunu biliyorsa, benim haini bulmamla ‘game over’ olurdu. İşte bu yüzden, ispiyoncunun kim olduğunu bulmak için maili ya da diğer sosyal medya araçlarını kontrol etmeye ihtiyacımız var. Aralarında eski yöntem mesajlaşma aracı mektubu kullanma ihtimalleri de var ancak, çok kısıtlı ve etkili olmayan bir yöntem.”
“Ama kimsenin telefonunda kanıt bulamadın. Detayları atlamış olabilir misin?”
“Asla, Telefonlara prensip olarak baktım. Sadece gösteriş amaçlıydı.”
“Ha? Telefonlara bakınca haini buluruz demedin mi?”
“Mantıklı düşünün arkadaşlar. Hain siz olsanız, telefonda kanıt bırakır mısınız?”
“Ben… bırakmazdım. Hatta bu yüzden telefon kontrolünü gereksiz bulup zaman kaybı olarak düşündüm. ”
“Evet. Mantıklı düşünürseniz, hepiniz bu sonuca ulaşırsınız. Kanıtları yok etmek zor değil. Hainin silmeyi unutsa, X hatırlatırdı… Yani, hain bilerek telefonuna bakmama izin verirdi, kanıt olmadığı için. Bundan da şu sonuç çıkıyor: telefonuna baktırmak istemeyenler gerçekten masumdu. Ve hain özellikle bakılmasını isteyenler arasındaydı.”
Eğer birisi hain değilse, onların şüphe çekmesinin bir önemi yoktu zaten masumlardı.
Onların kendi hakkını savunması marifet isterdi. Hatta Ryuen onların telefonunu hafif karıştırarak bakabilir, en küçük ihtimali bile değerlendirebilirdi. Fakat sınıfını kendisine karşı kışkırtmak istemedi. Özel bir taktik uyguluyordu ve sınıfına olan otoritesine güveniyordu. Ve planı da işe yaramıştı.
Öğrencilerin özel hayatlarına detaylı bakmadığını söylemişti. Zaten Ryūen’in telefonlarda aradığı şey, şüpheli postanın varlığı veya yokluğu değildi, bunun aksine, casusun, görünmez ortağı X tarafından, ne kadar korktuğu ve ne derece ona bağlı olduğunu görmek istiyordu. Ve gördüğü…
“Haine tekrar soruyorum.”
Ryūen herkesi tek tek inceledi, gözlerine, hal ve hareketlerine baktı.
“Tanımadığınız X’de mi korkuyorsunuz? Yoksa benden mi? Kimi düşman olarak istersiniz, siz karar verin. Ve açılış töreninden sonra neler olduğunu hatırlayın? Bana karşı gelenlere ne oldu bir hatırlayın! ……….Sen hatırlıyorsun değil mi, Ishizaki?”
“E-evet……”
Ishizaki bahsedilen konudan sonra ürperdi. Ryūen’nin yanında sakin duran Albert, hafif tepki verdi.
Başta, hiç kimse Ryuen’in emirlerini uymadı. Hem Ishizaki hem de Albert onu protesto ettiler, ama sonunda ikisi de Ryūen’in uyguladığı “şiddete” boyun eğdiler.
Ishizaki çok daha fazla dövüş deneyimine sahipken, Albert üstün fiziksel güce sahipti. Fakat sonunda ikisi de kendini yerde buldu.
“Dünyadaki en büyük güç, tam uygulandığında ‘şiddettir.’ Otoriteye boğun eğmem ben…. Okul beni bu yüzden atmaya çalışsa, bu iş burada biter mi sanıyorsunuz? Bu okuldan atılmadan önce haini bulur kendi ellerimle gırtlağını sıkarım. Anladınız değil mi ne demek istediğimi? Hainin benden kaçışı yok.”
Ne eski başkan Horikita ne de Nagumo’nın jimnastik salonlarındaki konuşmalarına benziyordu.
Ryūen, soğuk şiddetten yanaydı.
“Hain kimse çıksın söylesin. Bu son şansınız. Şimdi itiraf ederseniz, bu ihanetin peşine düşmem, sınıf arkadaşlarınızın size kötü davranmasına da izin vermem. Size en başta da dediğim gibi, bana güvenip itaat ederseniz, bu sınıfı, A sınıfına yükselteceğim. Benim arkamdan geldiğiniz sürece, sizi koruyacağım.”
Ryūen öğretmen masasından çekilip sınıfın önünde durdu, herkesin gözlerinin içine baktı.
Sözleri sadece haine değil, tüm sınıfa idi.
“Bana bulaşmanın ne anlama geldiğini unutmadınız umarım…?”
Tek tek sınıf arkadaşlarının gözünün içine baktı. Ryūen için, haini bulmanın en kolay yolu buydu.
Ardından, Ryūen, bir kız öğrencinin yanına yürüdü masasının önünde durdu.
Tabii ki rastgele bir seçim değildi. Baştan beri bu kızı hedef edinmişti.
“Ne oldu? Gözlerimin içine bakamıyor musun?”
“Ah…… aa…… ben……”
Nefesi kesik kesik geliyordu. Gözleri dolmuştu.
“Kuku. Buldum seni, Manabe, C Sınıfının haini sensin.”
Öğrenciler şaşkın şaşkın baktı bu beklenmedik haine.
“Korkma, Manabe. Bana söylemek gibi bir insiyatif kullanmadın ama başından beri sen olduğunu biliyordum. Hal ve tavırların çok kötüydü. Kendini gizlemeyi başaramadın bile.”
Ryūen, kızın gözüne gelen saçını kulağının arkasına attı ve yüzüne dokundu.
Manabe soğuk terler döküyor, titriyordu.
“Lütfen, özür dilerim.. ben—”
“Merak etme, seni affediyorum. Yüce kalpliyim bilirsin. Hadi dinleyelim bakalım, bize ihanet ettiğin X’in kim olduğunu.”
Ryūen, Shiho Manabe’den kafasını çevirip arkadaşları Nanami Yabu ve Saki Yamashita’ye gözüyle işaret etti.