Elitler Sınıfı - Cilt 7.5 Bölüm 23 - Partner Dediğin
Cilt 7.5 Bölüm 23 – Partner Dediğin
Kiriyama ile olan sohbetimizin bitmesi üzerine dönüş yoluna koyulduk. Arkamdan yürüyen Karuizawa bana seslendi.
“Beklediğimden farklı şeyler dönüyor.”
“Ne gibi? Başkan vekili Kiriyama’nın söylediklerinden mi bahsediyorsun?”
“O konuda bilgi sahibi değilim ama neden Nagumo’dan öfkeyle bahsettiğini hala anlayamadım. Yani, nefret ediyor ama niye?”
Karuizawa ile hemfikirim. Zeki insanlar aptalca adım atmazlar derler, doğru.. bu yüzden de Manabu Horikita ile, Nagumo’yu kendime düşman edinme anlaşmamı doğru bir karar olarak görmüyorum.
Manabu Horikita ile spor festivalinde kendimi eğlendirmek pahasına koşmamın bedelini ağır ödüyorum. Zaten Nagumo da bana dikkat kesilmiş bu koşu yüzünden..
Nagumo’ya bu dikkatine değer birisi olmadığımı gösterirsem, adımı çok geçmeden hafızasından silecektir. Fakat duruma bağlı olarak saldırıya da geçebilirdi. Nagumo’yu anlatan herkes, uçan sinekten bile hesap sorduğunu sanar, o yüzden emin de olamıyorum..
“Peki, az önce söylediğin……….partner meselesi nedir?”
“Beğenmedin mi tanımı?”
“Tek başına böyle bir karar verirsen, muhatabının hoşuna gitmez, demi?”
“O zaman boş verelim gitsin?”
“……Partnerin olmamı istiyorsan, samimiyetini tavırlarınla göstermen gerekir?”
“Samimiyeti tavırlarla göstermek derken?”
“Para, tabii ki?”
“Oi.”
“Şaka, hahah. Kiyotaka, bana borç vermek bile seni tribe sokacakmış gibi bir halin var.”
Böyle bir cümle kurmasını beklemiyordum.. Dahası ‘hedef’ meselesinden dolayı da Karuizawa’da kişisel puan olduğunu biliyordum..
“Ya Horikita-san? Senin partnerin, o değil mi?”
“O benim sıra komşum. Bundan başka bir ilişkimiz yok.”
Bu cümle ve türevlerini kaç kez tekrarladığımı bile bilmiyorum artık.
“Yani güvendiğin tek kişi benim öyle mi?”
“Yetenekli olduğun aşikar.”
“….D-demek öyle.”
Horikita yeteneksiz değildi. Ama onun farklı bir yoldan ilerleyerek liderlik etmesini istiyorum. Böylece Hirata ile Karuizawa, Horikita’yı destekleyip onu ve sınıfı ileri taşıyan iyi bir ekip olacaktır. D sınıfı şaşalı günler görebilecek diye umut ediyorum. Tabii, tüm bu hayallerin gerçekleşmesi Horikita’nın yeteneğine bağlı.
“Madem öyle, o zaman partnerin olayım bari….”
Söylediklerimi ikiletmeden yerine getirdiği halde, tekrar sadakatini dile getirdi.
“…Seninle iş birliği yaparsam, bana faydan dokunabilir.”
“Bence……beklentini sıfıra düşürmen hayrına olabilir….”
Gerçeği söylemek gerekirse, zararına bile olabilirdi..
“…Sırf yanımda yer alarak kendine düşman edinebilirsin, bilmem farkında mısın?”
“Konsey başkanını mı kast ediyorsun?”
“Eh, evet.”
“Başgan Nagumo’yu kendimize düşman edinince, elin armut toplamayacak herhalde, değil mi Kiyotaka?”
“Fiziksel ve akademik başarı konusunda, ona yenilmeyeceğimden eminim.”
“Tam duymak istediğim sözler. Güzel.”
Karuizawa sırıttı.
“Bu okul kurallarının uygulandığı savaşlarda, bana karşı ağır fedakarlıklar vererek saldırırsa şayet, -canlı bomba tarzı- bizi okuldan attırabilir..”
“Canlı bomba tarzı strateji derken?”
“Sudou’nun, C sınıfından Ishizaki’gil ile olayını hatırlıyorsun değil mi? Konsey başkanı karşı tarafla iş birliği yaptığını düşün. C’den taraf olsaydı, sonuçlar bizim için ağır olurdu.”
Basit bir şiddet vakasından okuldan atılmaya bile uzanan bir yolculuktu zaten o olay da.
“Umm, tam anlamadım. O zamanlar o olayla hiç ilgilenmiyordum da.”
“….O zaman boş ver. Ama birisini okuldan attırmak isterse bunu kolaylıkla yapabileceğini bil, yeter.”
Ama böyle bir durumu gerçekleştirebilmesi için birilerini feda etmesi gerekiyor.
“Yani diyorsun ki.. İyi ayaklarını bırakırsa, senin okul hayatın tehlikeye girebilir, Kiyotaka.”
Bir şekilde ne demek istediğimi anladığına göre açıklama yapmayacağım.
“Aynen öyle.”
Ne kadar çok kendini güvene alırsan al, açık verirsin.. Mesela, bir savaştasınız diyelim. Savaşı kazanma garantiniz olsa bile, 0 can kaybını garanti edemezsiniz. Her hangi bir saldırıyı önlemek için, çok iyi bir iş birliği ve sağduyuya ihtiyaç vardır.
“Öyle bir duruma düşersen, imdadına ben yetişirim.”
“Ne düşünceli partnerim varmış benim.”
“Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”
“Evet.”
“P-peki. Kiyotaka, nasıl bir ortaokul öğrencisiydin? Hiç normal bir halin yok da.”
“Sıradan bir öğrenci olma ihtimalimi niye düşünmüyorsun ki.”
“İmkansız. Senin gibi birisi normalse eğer, normal kelimesinin sözlükteki anlamının değişmesi lazım.”
Karuizawa kafasını sağa sola sallayarak inkar etti.
“Zekisin, fiziksel olarak da epey güçlüsün ama çok da sakinsin de. Bazı konularda fazla naif kalıyorsun, hiç yaşamamış gibi. Nasıl bir şeysin çözemedim hala.”
“Peki, senin bakış açına göre, nasıl bir öğrenciydim?”
“Ben de bilmediğim için soruyorum ya.”
Şikayet edercesine surat astı.
“Tahmin de bulun bakalım.”
Sorma isteği doğunca, sordum.
“Uuuu~mmm….”
Kafasında bir cevap bulamayınca, ellerini beline alıp kafasını kaldırdı.
“Eğer mangada falan olsaydık, bir enstitüde ağır bir eğitimden geçirildiğini düşünürdüm. Ilkokuldan beri falan yani. Şimdiye kadar tanıdığımdan ancak böyle bir çıkarımda bulunabiliyorum.”
Uzaklara dalmış bir şekilde Karuizawa tahminimden daha doğru bir cevap verdi.
“Ahh mou! Aman ya. Doğrusu ne şimdi onu söyle?”
“Sır.”
“Uwa—. Sordun bir de! Niye cevap vermiyorsun?”
“Cevap vereceğim demedim ama.”
“Bir gün bana gerçekleri anlatacaksın.”
“İlginç bir şey yok ortada. Boşa meraklanma yani.”
“Ahh, kar yağıyor, baksana.”
“…...”
Karuizawa söylediklerimi duymadı galiba. Hafiften kar yağmaya başladı. Yine sabaha kadar yağıp etraf karla kaplı olacak gibi. Kar öyle güzeldi ki bir süre bakışlarımı gökyüzünden ayıramadım. Kafamı çevirip Karuizawa’ya baktığımda, bana dik dik baktığını gördüm.
“….Bu arada, Satou-san sana Noel hediyesini vermedi mi?”
“Bilmem.”
“Yalan söylemesene. Yoksa hemen fark ettin mi?”
Benimle uzun zaman geçirince, bana olan güveni gerekenden fazla artmış..Satou ile buluştuğumuzda çantasındaki paketlenmiş hediyeyi gördüm. Zaten başkasına vereceği hediyeyi yanında taşımasının manası yoktu. Bana hazırladığı belliydi. Teklifinde başarılı olsaydı, hediyeyi alırdım..
“O hediyeyi nasıl kaçırdın sen ya?”
Alay edercesine söylendi.
“Kimse sana hediye de vermemiştir şimdi?”
Bu sözlerinden sonra, Karuizawa küçük bir kutu çıkartıp bana uzattı. Bu ne? Diyecektim ama düşüncesizlik etmek istemedim.
“Noel hediyesi olarak kabul et.”
“Emin misin? Alabilir miyim?”
“Randevunun kötü geçmesinden dolayı seni teselli ediyorum say. Karşılık olarak da 2 katını ödemen yeterli.”
.”…..şuan dolandırılıyormuşum gibi hissediyorum ama.”
Hediyeyi kabul ederek, borca gireceğim belliydi.
“Benim için mi aldın?”
“Tabii ki hayır. Yousuke-kun, benim sevgilim. Göstermelik olsa da, onun için almıştım. Kızlarla Noel hediyesi alışverişinde aldım.”
“Emin misin?”
Hirata ile olan randevusu için hazırlık yaptığı belliydi. Aralarında bir ilişki olduğu zaten biliniyordu.
“Hirata’ya vermen daha makbul değil mi?”
.”……..Evet, öyle…”
“…Hey Kiyotaka, Yousuke-kun’dan bahsediyorken…….”
“Hmm?”
“Şayet…..Yousuke-kun ile ayrılırsam…..senin için hala işe yarar biri olarak kalır mıyım?”
Konuya bodoslama daldı desem yeridir.
“Hirata’ya bu yüzden mi vermedin hediyeyi?”
“Evet. Satou-san ile istediğin gibi de gitmedi… Böyle konuşmam kötü mü oldu?”
Satou’yu, Karuizawa’dan daha kullanışlı bulurum diye korkuyordu demek.
Hirata ile ayrılmasının kötü etki olacağı kesindi. Bunu söylememe bile gerek yoktu ki.
Fakat, Kariuzawa’nın sosyal statüsünde çalkantılar olsa dahi, hala işe yarar değeri olacaktır.
“Sen eski Karuizawa değilsin. Hirata gibi birisi yanında olmasa dahi, sosyal statünde değişiklik olmayacaktır.”
“Yine de Yousuke-kun ile ayrılmamı beklemiyorsun değil mi?”
Karuizawa’nın hüznü ve gerginliğini fark edebiliyordum, sözlerinin ağırlığında. Ona aldırış etmeden devam ettim konuşmaya.
“Karuizawa, senin değerin Hirata ile olan iletişimine bağlı olsaydı, uzun zaman önce derdim sana onunla ilişkini bozma diye. Bu yeterli bir sebeptir herhalde.”
Karuizawa için böyle bir sözün ikna edici bir değeri vardı. Basit hatalar yapmayacağımı bildiği, benim düşünce tarzımı da anladığı için yeterli gelecektir.
Hirata Yousuke’nin varlığı çok değerli olsaydı, onu koruyup kollamasını muhakkak söylerdim. Karuizawa’nın, Hirata ile ayrılmak istemesini hesaba kattım. Hatta, belki de benim varlığım onu bu düşünceye itti.
Hirata’nın desteğini hiçbir zaman tam alamayacağını kafasına soktuktan sonra, parazit olarak benden medet ummasını sağlamak ilk hedefimdi zaten.
Her şey, planıma uygun gidiyordu. Tek beklemediğim kısım, bugün Satou ile olan randevuma dahil olmasıydı. Hoş, böylece de onunla daha çok vakit geçirip bağ kurma şansım oldu.
“A-anladım… açıkçası Yousuke-kun’e bu durumdan bahsettim. Gerçek bir ilişkimiz olmadığı için daha fazla uzatmanın manası yok. Sadece tereddüt ediyorum o kadar….”
“…Yousuke-kun’un sevgilisi olarak beklediğim etkiyi aldım. Hatta daha fazlası var üzerimde. Nasıl desem, baskı gibi bir şey.”
Çevresini edindikten sonra, Karuizawa ondan gelecek yardımı reddediyordu. Benim için hiçbir sorun yok ama Karuizawa’nın düşüncesi yanlıştı. Onun yerinde olsaydım, kendimi sağlama alırdım. Ona faydamın dokunmama ihtimali de vardı. Hirata’nın cepte durması hayrına olurdu. Veya Hirata işine yaramadığında, Kiyotoka var derdim. Eşeğini sağlam kazığa bağlaması gerekirken, Kariuzawa kumar oynuyor.
Karuizawa kendisini sağlama almak istemiyor da olabilir.. sonuçta, iki kişi arasında gel-git yapmak da zaman ve çaba demek..
İki kartını birden kaybederse, o zaman şok geçirir kesin. Kendi durumuna uygun bir şeyler düşünmeli de. Sonuçta her zaman yanında birisi olmayacak; kendi ayaklarının üzerinde durmayı öğrenmesi gerek. Yanlış ata oynuyor farkında değil.
“Üçüncü dönem başladığında herkes şaşıracak bence.”
“Olabilir.”
Hirata ile Karuizawa, okulda popüler bir çiftti. Hirata gibi birisi için her gün yeni bir sevgili adayı bile çıkıyordur.
“Sence o başka biriyle çıkar mı?”
“Ben, Yousu………yani Hirata-kun’u tanımıyorum bile. Bazen senin gibi karizmatik olabiliyor. Benimle sevgili numarasına devam ettiği müddetçe, kimseyle görüşüp tanışma şansı olmayacak.”
“Ona artık Hirata demeye başlamışsın ama ya ben?”
“Ahh……..sana hitabımı değiştirmem lazım yani?”
Karuizawa pek memnun olmamış gibi konuştu.
“Öyle demek istemedim. Bana istediğin gibi hitap edebilirsin.”
Bizim grupta bile herkes birbirine adıyla hitap etmek zorunda değildi.
“Güzel bir şans olabilir.”
Benden birkaç adım geride yürüyen Karuizawa’nın önünde durdum.
“Ben de sana artık ‘Kei’ derim.”
“Tauwa!”
.”….tauwa derken?”
“N-n-n-neeeeee! Kiyotaka, bana adımla seslenmek nerden çıktı?”
“Sen adımla seslenince garip hissediyorum. Karşılıklı olsun istedim.”
Aramızda garip bir fark vardı, dikkat dağıtsın, odak noktası olsun istemedim. Kei bana adımla seslenmek istiyorsa, ben de aynı şekilde karşılık vermeliyim. Tabii, çevremizdekiler için Ayanokouji ile Karuizawa arasındaki ilişki değişmeyecek.
“Bu arada, çifte randevu tuzağı Satou’dan çıktı, değil mi?”
“N-ne? Tuzak derken?”
Beni kandırmaya çalıştı ama nafile. Bakışlarımla ‘kes yalanı’ dedim, he he.
“Sen arada sırada açık verdin, Satou da garip davranıyordu.”
“Ahh—….Sen de fark ettin demek? Satou-san çok belli etti yahu.”
Kei de fark etmiş demek bir gariplik olduğunu. Elimi cebime sokmamla, koyduğum küçük paket aklıma geldi.
“Bu arada… benim de sana noel hediyem var.”
“Ehh? Şaka mı bu?”
“Yalan söyledim.”
“Huh? Canın dayak istiyor herhalde?”
“Aslında normal sıradan bir hediye. Belki ihtiyacın bile yoktur.”
Cebimden çıkartıp Kei’ye uzattım.
“….ne? X Eczanesi yazıyor üstünde? Dalga mı geçiyorsun benimle?”
Kağıt kaplamalı paketi yırtıp içini açtı. Içinden çıkan ne oyuncak peluştu ne de aksesuar.
“Soğuk ilacı ve reçete mi……..?”
“Reçeteyi çöpe at gitsin.”
“Ama… reçetede 23 aralık, 10.55 yazıyor....”
Kei reçeteyi inceleyip kaşlarını çattı.
“İlaçları alıp yurda dönerken, Satou ile seni Keyaki AVM’de gördüm. Çifte randevunun ilk sinyalini böylece almış oldum. Dahası, senin yatak döşek yattığını sanıyordum ama yanılmışım.”
“Yani.. bu yüzden beni hiç aramadın…...”
“Maske de takmıyordun. Gayet sağlıklı görünüyordun.”
“Ma-madem endişelendin benim için… odama gelebilirdin ya da …en azından telefon edip halimi hatrımı sorabilirdin.”
“Yurtta odana gelemem de.. telefon edersem de, bana iyi numarası yaparsın diye düşündüm.Zayıf noktanı göstermekten pek hoşlanmıyorsun ya hani.”
“A-ama böyle de puanını boşa ilaca yatırmış oldun.”
“Soğuk algınlığı ilaçları ucuz ya. Sonra da kullanılabilir hem.”
“Peki… ben de, hiç umurunda olmadığımı sanıyordum… şuan kendimi salak gibi hissediyorum.”
Bu sözlerinden sonra, Karuizawa kafasını yere eğdi.
“Çatı katındaki yaşadıklarına ben de dolaylı yoldan dahil oldum. Beni dövmek istesen, sana hak veririm. İnsani bir davranış değildi, kabul ediyorum. Tüm bunları düşünerek, seni aramak istemedim. İster istemez hırslanırsın, kalbin daha çok kırılır, kötü etkilenirsin diye..”
Karuizawa sessizliğini korudu.
“Ne kadar güçlü birisi olduğunu anlayamadım, özür.”
“Evet. Beni küçümseme lütfen.”
“Peki, sayın Karuizawa hanım, sizden bir bilgiyi teyit etmek isterim.”
“Ne teyidi?”
“Artık olabildiğince göze batan işlerden kaçınacağım. Ola ki, tekrar perde arkasına geçmek zorunda kalırsam, benden yardımını esirgememeni diliyorum.”
“Biraz geç kalmadın mı? Partner konuşmasından önce yapman gerekirdi bunu.”
“Eh, haklısın.”
Küçük bir sessizlikten sonra Karuizawa derin bir iç çekti.
“Tamam, sana yardım ederim. Ama sen de beni koruyacaksın? Hirata-kun ile ilişkim bittiğinde, başıma bir şeyler gelebilir.”
“Tamam, söz.”
Bulutların arkasından, güneşin görünürlüğü kalmamıştı artık. Güneş batmış, hava kararma evresine girmişti. Ikimizde gökyüzünü izlemeye koyulduk.
“Noel de bitti, ha.”
“Yanlış hatırlamıyorsam…. 24 aralıktan, 25 aralık akşama kadardı?”
Bu yüzden de çiftler 24 aralıktan 25 aralık akşam saatlerine kadar birlikte vakit geçirdiği söyleniyordu.
Ayın 25’ini beraber kutlamak içinmiş. Hatta Noel’in dünyanın farklı yerlerinde farklı anlamları varmış. Musevi takvimine sahip olan bir kilisenin, 24 ile 25 aralık olarak belirlemesinden dolayı imiş.. [Ç.N: Ne demek istediği hakkında en ufak bir fikrim yok.]
Tabii, kimsenin Mesih ya da yahudilikten haberi yok o da ayrı konu. Modern zamanlarda, Noel özel günden çok bir trend olarak geçiyor işte.
Bu yıl, hem Noel arefesinde hem de Noel’de epey meşguldüm. Yakında yeni dönem de başlayacak.
“Hadi, yurda dönelim?”
“Olur.”
Ben yürümeye başladım. Çok geçmeden arkamdan Kei de gelmeye başladı.
Bu yıl, arkamdan gelen Kei ile yakınlaştım, bir bağ kurabildim. Bunun, Kei de bilincinde.
Benim için önemli birisi haline geliverdi. Aramızdaki bağa ‘arkadaşlık demek’ ona kabalık olabilir..
Fakat ilerde A sınıfını hedefler, öğrenci konseyi ile olan bağımı kesersem işte o zaman arkadaş olabiliriz……hatta ‘arkadaştan da öteye’ geçebiliriz diye hissediyorum.
Çeviren : fatoshisme
Not: bu finalin Kei’nin gözünden anlatımını okumak için tıklayınız.
Cilt 7.5 bitti. Emeği geçen Tasi Bey’e ve kendime tşk ediyorum. Keyifli okumalar ^^