Elitler Sınıfı - Cilt 7.5 - Bölüm 4 - İlginç İstek
Cilt 7.5 – Bölüm 4 – İlginç İstek
Satou-san ile fikir alışverişi yaptıktan sonra, yurda doğru beraber yürümeye başladık.
Yurt yolunda yürürken etrafımızda yeni yeni aramıza dahil olan kışın ufak tefek izlerini görebiliyordum. Satou-san da bunu fark etmiş olmalı ki hafifçe mırıldandı:
“Bugün de epey kar yağdı ama yarından sonra buralarda yürümek bile zor olur ya..”
Etrafımı incelemeye koyuldum. Karın eridiği az çok belli olsa da, kar tamamen yerden kalkmamıştı. Böyle yağmaya devam ederse, başımız belada demektir.
Ahh—kar..
Yaklaşık 2 yıl önce, elime kartopu yapıp çikolatalı kakigori diye düşünerek yediğimi hatırlıyorum. Eski nostaljik okul günlerim aklıma geldi. Nedense, üzerinden çok zaman akmış, mazide kalmış gibi hissettim. [Ç.N: Japonlara özgü buz tatlısı]
“Kar yemenin neresi güzelse.”
“Ehh, anlamadım?“
“Kusura bakma ya. Kendi kendime konuşuyordum.”
Herhalde dün yaşananlardan dolayı aklıma gelmiştir.. neden böyle bir cümle kurduğumu anlatınca, Satou-san’ın yüz ifadesi yumuşadı.
“Aslında sana sormak istediğim bir konu daha var.. Sorma cesareti bulamadım.”
“Sordun ya bir sürü soru. Neden çekiniyorsun, söyle.”
Bağrıma taş basıp ona cevap verdim.
“Sağ ol, Karuizawa-san. Umm, eh, randevuya çıkacağım için çok mutluyum ama...”
Bu önemli randevusu için endişeleniyor gibiydi.
“Açıkçası… daha önce hiç biriyle randevuya çıkmadım…. ne yapmam gerektiğini bilmiyorum yani.“ diye ekledi.
“Ne, gerçekten mi?“
Satou-san çekinip utanmaya başladı. Ben de konuşmamızdan dolayı durumun bundan ibaret olduğunu anlamıştım ama…
Yine de şaşırtıcı bir durumdu. Satou güzel bir kızdı sonuçta.. Yani şimdiye kadar hiç kimseyle çıkmamış olması pek beklendik bir durum sayılmaz.
“Bunu sadece sana söylüyorum, Karuizawa-san, aramızda kalsın olur mu? Yakında 10. sınıf olacağız ama ben kimseyle randevuya dahi çıkmadım.. Eğer diğer kızlar bunu duyarsa yavaş olduğum için benimle dalga geçerler.. Karuizawa-san, sen de yavaş olduğumu düşünüyorsun değil mi?”
“Öylesin, galiba. Fakat bu, doğru insanı bulamadığını ve kendine değer verdiğini gösterir.”
“Böyle düşünmen beni mutlu etti.”
Hem Satou-san’ı hem de kendimi kandırmaya çalışıyordum ben de.
“İşte bu yüzden de her şeyi elime yüzüme bulaştıracağımı düşünüyorum. Bu nedenle… Karuizawa-san, senle Hirata-kun…….da bizimle beraber gelseniz… yani nasıl desem, çifte randevuya çıksak, bana yardımcı olsan nasıl olur?”
Bana sunduğu bu teklifi ilk seferde anlamakta zorlandım. Kafam karıştı.
“Ç-çifte randevu mu? Sana nasıl yardımcı olabilirim ki?”
“Sana dedim ya? Çeşitli rezervasyonlar yapıp farklı planlar kurdum..”
Satou-san özür dilercesine konuştu.
Rezervasyonlar kısa sürede halledilecek şeyler olduğundan bu kısım önemli değildi.. ama, benden aşk tanrısı eros rolü yapmamı bekliyor? Bundan daha garip bir şey olabilir mi ya?
“İmkansız mı?”
“Şey—“
Reddetmem gerekiyor. Dergilerden öğrendiğim birkaç taktikle kendimi rezil edeceğim kesindi.
Ahh… Satou-san’ın da ilk deneyimi olacağını düşünürsek, belki onu kandırabilirim? Nasıl yapsak ki?
“Noeli, Hirata-kun ile yalnız geçirmek istiyorsun, değil mi?”
“Ehh?“
Ben tereddüt ederken, Satou-san gerginliğini sürdürüyordu. Normal şartlarda, sevgililer noeli ve noel arifesini birlikte geçirirdi..
Ben de şuan dünün etkisinde olduğum için, hala kafamı tam anlamıyla toplayabilmiş değilim.
“Ben de sizin gibi ideal bir çift olmak istiyorum.”
Satou-san, başarılı ve mutlu bir okul hayatı geçirdiğimi düşündüğü için, bu isteği ona garip gelmiyordu.
Benim içim hiç rahat değildi ama.. Yousuke-kun’u sevmiyordum, gerçekten sevgili de değildik. Sahte bir çifttik. Bu sahte ilişkimiz devam ettiği sürece, ikimizin de mutlu olması zordu.
Kiyotaka da beni hiçbir zaman karşı cinsten birisi olarak görmeyecekti. Benim gibi hayatı yalanlarla dolu olan birisi, Satou-san’a yardımcı olabilir miydi?
“Bu isteğin biraz…...”
Reddetmeyi düşünürken, Kiyotaka’nın yüzü kafamda canlandı. Bu işin böyle devam etmesine izin verirsem, bu hikayede yanan taraf ben olacağım.
Olur diyerek, bu ikiliyi bir araya getirebilirsem, aralarını yaparsam şayet, Kiyotaka’dan umudumu keserek ona gönlümü kaptırmamış olurum…
“Tamam. Bu işi oldu bil.”
“Gerçekten mi? Karuizawa-san!“
Elimden tutarak Satou-san olduğu yerde zıplamaya başladı….Kiyotaka’yu bu kadar çok seviyor demek.
Madem ilk aşkı, bana onu desteklemek düşerdi. Yerden biraz kar alıp alnıma sürdüm.
Kendine gel, kendine gel.
İşe yaradı: Sakinleşip kendime geldim. Madem ona destek olmaya karar verdim, çifte randevunun iyi geçmesi için elimden geleni yapacağım.
Şuan ben, ortaokulda üç yılını umutsuzluk ve çaresizlik içinde geçiren kişi değilim. O günler geçmişte kaldı. Bu okula kaydolduğum zamandaki halimden de eser yok artık. Sınıf arkadaşlarıma baskı uygulayarak iletişime geçmek de doğru bir fikir değildi. Kendimi koruyamayacak bir duruma düşüp, eski ortaokul zamanlarıma geri dönemem.
Çekinip utanmasına rağmen, benden yardım istiyordu. Eğer ona yardım etmezsem, elimi uzatmazsam, bu okulda gerçek bir dost edinemem. Çifte randevu işin seyrini değiştirecek, tabii. En önemlisi, Yousuke-kun o gün müsait olacak mı belli değil.
Noelde görüşmeme kararı almıştık. Onu arayıp müsait mi diye sormam gerekiyor. Malum okulda bizim çift olduğumuzu bilmeyen kalmadığı için, görüşme zorunluluğumuz yoktu.
Noeli kendi başımıza geçirmeye karar vermiştik.
Birisi sorarsa, yurtta buluştuk diyecektik. Dışarda tek görülsem, akşam görüşeceğiz diyecektim. İşi kılıfına uyduracağım için, Yousuke-kun kendisine çoktan plan yapmış olabilirdi…
“Umm hey, Ayanokouji-kun’a, sizinle rastgele denk geldiğimizi söyleyeceğim, olur değil mi?”
Kafamın içinde düşüncelerle boğuşurken, bir isteğini dile getirdi.
“Yani bütün günü birlikte geçirmeyeceğiz?”
“Evet. Olmaz mı?“ “Ahh–, umm……….”
Tabii ki olmaz ya. Satou-san kendince haklı tamam da..
“Bence, çifte randevuya çıkmak istediğini söyle ona.”
“Öyle mi diyorsun? Ya hoşuna gitmezse?“
Demek bundan endişeleniyordu.
“Sonradan kendisi öğrendiğinde, daha kötü olur ama?“
“Demek öyle...”
“Satou-san, karar senin.”
Onu zorlamak istemediğim için, kararı ona bıraktım.
Satou-san’ın kafası karışıktı.. Fakat Kiyotaka’nın böyle bir tuzağı fark etmeme ihtimali bile yok ki. Şimdiye kadar onunla yaşadıklarıma bakarak Kiyotaka’nın çok keskin bir zekaya sahip olduğunu söyleyebilirim. Yani arkasından iş çevirdiğimizi fark etmesi sadece zaman meselesiydi. Ama sırf bu yüzden de çifte randevu kötü olur da diyemem ki. Sonuçta Satou-san ve diğerlerinin gözünde ben, Kiyotoka’yla en ufak bir ilişkisi olmayan birisiydim. Bir anda çıkıp “Dikkat Kiyotaka, göründüğünden çok daha zeki birisi arkasından iş çevirirsek kesin fark edecektir. Gel şunu açık açık yapalım” diyemem ki..
Dolaylı yoldan bir şey anlatmayı denesem de Satou-san ilk fikrinde ısrarcı gibi duruyor:
“O gün, doğal bir şekilde karşılaşalım? Bu daha iyi olur sanki.”
Ona söylemeye çalıştığımı anlayamadı. Hala çifte randevuyu saklama derdinde…
“Senin için nasıl rahat ediyorsa, öyle yapalım..”
Tamam dedim, ne isterse öyle olsun. Şuan tek yapmamız gereken, anlaşmalı olarak görüştüğümüzü belli etmemek. Madem işler bu raddeye geldi, o zaman ben de Kiyotaka’yı ne kadar süre kandırabiliyorum onu test etmiş olurum.
“Ahh, Bu arada, Hirata-kun çifte randevuyu reddedebilir. Bilgin olsun.”
Bu sözleri önlem olarak söylediğimde, yurda varmıştık.