Elitler Sınıfı - Cilt 7.5 - Bölüm 6 - Sakayanagi’nin Hedefleri
Cilt 7.5 – Bölüm 6 – Sakayanagi’nin Hedefleri
Noel randevusundan iki gün önce, 23 aralık sabahı idi.
Keyaki alışveriş merkezine, istediğim birtakım ürünleri almak için yola koyulmuştum. Aradığım şeyleri satan dükkana girip rafları taramaya başladım
“Burdan böyle bir şey hiç almamıştım ya…..”
İnternetten alacağım ürünün yorumlarına baktım, kasiyere de danıştıktan sonra da iki marka arasında kalmıştım. İkisinden de birer tane alıp kağıt torbanın içine koyup ürünleri satın aldım.
İki ürünün de bu kadar pahalı olmasına şaşkınlıkla karşılarken, mağazadan çıktım. Yapacak başka işim olmadığı için, yurda doğru ilerlemeye koyuldum. Şuan yurdun yakınlarındaki süpermarkete girip alışveriş listemdeki diğer ürünleri alacağım.
Sonra da tekrar alışveriş merkezine dönüp gösterimden kalkmak üzere olan bir filmi izleyeceğim.
Bugünlük planım böyleydi. Ta ki birisi bana seslenene kadar.
“Naber, Ayanokouji-kun?.”
Okulun yerleşkesinin geniş bir alana yayılmış olmasına rağmen, her an tanıdık biriyle karşılaşmak mümkündü. Alışveriş merkezinden tam çıkmaz üzereyken, bir kız seslendi.
Elinde bastonuyla yavaşça bana doğru yaklaşan kişi, A sınıfından, Sakayanagi Arisu idi. Kendisi benim beyaz odadan geldiğimi bildiği gibi, bu okulun yönetim kurulu başkanının da kızıydı.
“Erkencisin ve yalnızsın.“
Normalde Sakayanagi’nin etrafında mutlaka birkaç kişi olurdu, bugün yapayalnızdı.
“Masumi-san ile görüşmeye geldim ama henüz buluşamadık.“
Sakayanagi elimdeki kağıt torbayı fark edip sordu.
“Bir sağlık sorunun yoktur inşaallah?”
“Hayır. Gördüğün gibi turp gibiyim.“
Kollarımı iki yana doğru açarak ona iyi olduğumu göstermeye çalıştım. Daha sonra da elimdeki kağıt torbayı çantama koydum.
“İyi olmana sevindim. Bana katılmaz mısın?”
Beklenmedik ve hoşnut olmadığım bir teklif sundu. Cevabı düşünmeme bile gerek yok ki.
“Ben almayayım. Sen çok göze batan birisin.“
Sakayanagi ile beraber görünmem, gereksiz yere fazladan dikkat çekeceğim anlamına geliyordu.
“Fufu. Üzdün ama.“
Benim kim olduğumu açık etmek isteseydi, çoktan yapardı. Elinde bir sürü fırsat vardı. Ryuuen’in tavırlarına rağmen, ona tek kelime etmedi. Bu konuya aldığı tavırdan bile, Sakayanagi’nin beni tek başına alt etmek istediğini anlayabiliyordum.
“Peki, burada ayakta birkaç dakika konuşsak sorun olmaz değil mi?”
“Burada mı? Ne oldu ki?”
“Hani Ejder çocuk D sınıfının dehasını arıyordu ya. Ne oldu o konuya?“
Şuan için, olaya bizzat dahil olan kişiler dışında kimse çatı katı vakasından haberdar değildi tabii. Fakat az çok bilgi edinmiş olabilirdi de?..
Mesela—
“C sınıfında fikir ayrılıkları olmuş. Haberin yok mu?”
C sınıfından belli başlı kişilerle kavga ettim.. onlar da yaralanmıştı. Hikayenin özünü bilmeyen birisi için, birkaç farklı çıkarımda bulunmak doğaldır.. Görünüşte C sınıfı kendi iç çekişmesi sebebiyle böyle bir duruma düşmüştü. Sakayanagi’ye de bu doğrultuda bilgiler gelmiştir yüksek ihtimalle.
“Ben de birkaç söylenti duydum ama detayını bilmiyorum.“
“Bizim Ejder çocuk, yardakçılarıyla kavgaya tutuşmuş galiba. Fakat bu hikaye bana bayat geldi. C sınıfına el attığını düşünüyordum.“
“El atmak mı? Sırf dehanın ben olduğumu düşündüğün için söylüyorsun bunu değil mi? Ben de garipsedim söylentileri. Birlik içinde bir sınıf sanıyordum C sınıfını.“
“C sınıfı birlik içinde mi, ne?”
“Diktatörlükle de yönetilse, sınıf olarak asgari bir birlikteliği sağladıklarını düşünüyordum. Sence de öyle değil mi?’’
“Peki. Zaten sen de olaya karışmışa benzemiyorsun. Az önce dediğin gibi turp gibisin de……”
Tavırlarımı ve mimiklerimi gözetleyip duruyor… fakat bu alandan beni vuramayacağı kesindi.
“Sınıf içi bir çatışma olabilir, evet. Fakat D sınıfına olan takıntısını bir türlü çözemiyorum.“
“D sınıfında başarılı bir sürü öğrenci var ki.. Mesela, Kouenji onlardan biri.“
“Evet. Aradığı o ise, Ejder çocukla aşık atabilir.“
..Sakayanağı bu sonuca vardı.
“Neyse. Üçüncü dönem başlasın; kim ak, kim kara öğreniriz.“
“Konuyu değiştirebilir miyim?”
Sohbeti akışına bırakmak yerine, inisiyatif alarak sordum.
“Tabi..“
“Birkaç gündür aklıma geliyor. Ichinose’ye olan samimiyetin oldukça kafa karıştırıcı. Sınıfınızdaki kargaşa henüz bitmemişken, başka bir sınıfa olan bu ilginin sebebini anlayamadım. “
Sakayanagi ileIchinose birkaç gün önce beraber görmüştüm. Tatillerde birlikte dışarı çıkacak kadar yakınlar mıydı?
“Fufu. Şakayı bıraksan.“
Sakayanagi, sözlerimden etkilenmiş olacak ki güldü.
“Onunla ben….arkadaş bile değilim.“
“Yani..?”
“Aksine o, seninle yakın dost olduğumuzu düşünüyor……”
Bu sözlerinden sonra, biraz duraklayıp devam etti.
“C sınıfı, D’ye kafayı takınca… ben de sıkıntımı bastırmak için B sınıfına biraz sataşayım dedim. Olay bundan ibaret.“
Birbirleriyle vakit geçirerek sıkıntılarını gideren iki rakip ha?…
“Üçüncü dönemde beraber eğlenelim mi, ne dersin?”
“Sağ ol, kalsın. Çok eğlenmek istiyorsan, Horikita’gil hazırda bekliyor. “
“O, bana rakip bile olamaz ki.“
“Ryuuen ya da senpai’lerle uğraş o zaman. Beni görmezden gel, kafi. “
“İmkansızı istiyorsun, Ayanokouji-kun. Seninle kozlarımızı paylaşmak için sabırsızlanırken hem de.“
Ona ayak uydurmayacağımı söylediğim halde, lafını da geri çekmiyor bu kız ya. Sonuçta benim beyaz oda geçmişimi bildiği için kendimi geri çekmemin veya olduğumdan daha zayıf görünmemin onu üzerinde herhangi bir etkisi yok gibi duruyor..
“Seni görmezden gelen ben olunca, ne yapacaksın merak ediyorum.“
“Ayanokouji-kun, benim rakibim olmazsan yerine başkasını koyarım. Şuan iş birliği yaptığınız B sınıfı da sallanırsa, sorumlusu ben olmam. Buna razı gelecek misin?”
“Demek az önceki boş sözlerine devam ediyorsun.”
Sakayanagi, Ichinose’e B sınıfına saldırmak için yaklaşmış demek.. fakat sözlerinin ne kadarı doğru ki? Daha çok dalga geçiyor gibi bir hali var.
“Sen rakip olmak isteyene kadar B ile biraz oynarım. B sınıfı çöküşe geçerse, sizin sınıfın yükselme şansı olur hem.”
Bir sınıfı çökertme hayalinden bahsetmesi..? belki de niyeti beni kışkırtmaktır.. ya da gerçeği söylüyordur kim bilir. Fakat emin olduğum bir konu varsa, o da Sakayanagi’nin gözlerini B sınıfına çevirdiği idi. Ichinose’ye olan ilgisi ,bir süreliğine de olsa, onu benden uzak tutmaya yetebilir.
“O kızın sınıfını alt edebileceğini düşünüyor musun gerçekten?.”
“Ne demek istiyorsun?.”
“Okul başladığından beri, iki dönem geçti. B sınıfı güçlü ve istikrarlı yapısından bir an bile ödün vermedi. Peki ya, A sınıfı? Siz kendi kuyunuzu kendiniz kazıyorsunuz. Sen bana twitter’daki insanlar gibi, beni kimse yenemez naraları atmaya devam et. Benim senin kurguna puanın 1/10, bilesin.”
“Demek klavye delikanlısı olduğumu düşünüyorsun, anladım.”
Sakayanagi sessizce kabullenerek, duygularını belli etmiş oldu. Bize de ateşe körükle gitmek düşer 🙂
“Bu arada senin de kim olduğunu öğrendim. Okulun yönetim başkanının kızıymışsın.”
“Öyle mi? Nasıl öğrendin peki?.”
Sakayanagi’nin yüzünde kısa bir anlığına şaşkınlık ifadesi belirip kayboldu. Sanırım bu bilgiyi edinmeme pek fazla ihtimal vermiyordu.
“Nasıl öğrendiğimin ne önemi var? Bir konu açıklığa kavuştu. Senin A sınıfta olmanın babanın yönetim kurulunda yer aldığı için işte. Yeteneklerine bakarak sınıf yerleştirilmesi yapılsa dahi, kurul başkanının kızı olduğun için ortada bir torpil olma ihtimali hep kalacak.Ichinose’i yensen bile buna şaşırıp kalacağım.”
Sakayanagi Arisu’nun yetenekleri henüz üçüncü bir kişi tarafından teyit edilmedi çünkü.
“Peki sınıfımın lideri konumunda olmamı nasıl açıklıyorsun?.”
“Sınıfı kontrol altına almaktan mı bahsediyorsun? O dediğini, Ryuuen ile Ichinose de yapıyor. Senden aşağı kalır yanları yok ki. D sınıfında da Hirata var. Hatta sınıfı bir arada tutma konusunda Hirata’nın eline kimse su dökemez. Bu konudan kendini güçlü göstermeye çalışacaksan şayet, bir daha düşün bence.”
Tak!
Bastonunu yere bir kez vurup çınlama sesini dinledi. Galiba, olaya farklı bir açıdan bakmaya başladı.
“Rakibin olarak çocukça cümleler kurdum galiba. Özür dilerim..” biraz duraksayıp devam etti.
“Fakat, Ayanokouji-kun. Sen de fazla kibirlisin. Yoksa, beyaz odanın ilk başarılı öğrencisi olmanın sarhoşluğu mu var üzerinde? “
Sakayanagi’nin bakış açısından böyle bir pozisyonda olabilirim..
Bu konuyu hiç düşünmemiştim. Haklıydı. Başarısız olmadığım gün gibi ortadaydı: O odadan başarılı bir insan olarak çıkmıştım. Başarısız olsaydım şayet, o adamın – yani babamın- bana olan takıntısı çoktan bitmiş olur, peşimi bırakırdı.
“Tam tahmin ettiğim gibi. Ayanokouji-kun, yanlış anlıyorsun. Kendini üstün görmüyor musun sanki, camın arkasında kaldığın için? Çocukluktan beri edindiğin bilginin haddi hesabı yok. Bu gerçeği bu okulda gizlediğini biliyorum. Atletik ve akademik başarının farkındayım. Fakat o enstitü sıradan insanlar için kuruldu. Doğuştan dahi olanların öyle bir yere gitmesine gerek yoktur. Haksız mıyım?”
“Olabilir.”
Babamın kanaati ise aksi yöndeydi. Üstün genlere sahip olmanın hiçbir önemi yoktu. Ona göre insanların arasındaki farkı belirleyen temel etken kişinin boğumundan itibaren aldığı eğitimdi: Uykudan bile zaman ayrılıp, yemek vaktinden düşülen bir eğitim…
Herkesi tek tek eğitime sokarak insanları yontmaya çalışırdı, mükemmel insana ulaşmak için. Bu yöntemle, Japonya’yı gelecekte destekleyeceğini düşünüyordu, daha doğrusu buna inanıyordu.
“Bana olan bu nefretinin sebebi ne?.”
“Çünkü, seni yenerek Ayanokouji-kun, doğuştan gelen yeteneğe karşı koyamayacağınızı kanıtlamış olacağım. Sıradan insanlar ne kadar çabalarsa çabalasın veya hangi eğitimi alırsa alsın dâhilerle hiçbir zaman aşık atamazlar. Bu acımasız gerçeği aldığınız birtakım eğitimlerle aşamayacağınızı size göstereceğim. Benim amacım da bu.”
Yani diyor ki… ben bir dahiyim..
Kendi aramızda konuşa duruken Sakayanagi’yi arayan Kamuro yavaşça arkasında belirdi.
“Demek burdasın….hah. Hey, sağlığını düşünerek sağda solda dolaşıp durmasan. Hani rahatsızsın ya, faydası olur..”
Beni fark etmesine rağmen, Kamuro bana bakmadan, ona söylenmeye başladı.
“Erken gelince etrafta dolaşayım dedim, özür.”
“En azından bir haber vereydin, iyiydi.”
Kamuro ile buluştuğuna göre, benim konu kapandı demektir. Sakayanagi nedense kimliğimi sır gibi saklama konusunda diretiyor.. ya da, elinden oyuncağı alınacak diye mi endişeleniyor bilemiyorum.
“Garip bir sorum var, Masumi-san. Ichinose Honami-san, sence nasıl birisi?.”
“Evet, garip bir soruymuş…...”
Kamuro bu garip soru karşısında şaştı kaldı. Bir de, yanlarında ben olunca cevap verip vermemekte tereddüt ediyor olmalı.
“Ichinose-san’ı alt etmenin yolunu konuşuyorduk biz de.”
“Alt etmek mi?….huh. Benim fikrimce……Ichinose, yardımsever, onur öğrencisi… iyi bir öğrenci?“
“Evet,. onur öğrencisi. Akademik başarısı çok yüksek, sınıfını da iyi idare ediyor. Sen ne diyorsun, Ayanokouji-kun?.”
“Ben de hemfikirim.”
“Peki, Ichinose-san gibi bir öğrenciyi alt etmek nasıl olur, Masumi-san?.”
“Zor olmaz mı? B sınıfının güçlü duruşu, kolay kolay yıkılamayacaklarını gösteriyor. Ichinose’e rüşvet falan da işlemez. Gizli saldırılar yerine bizzat saldırmak gerekir.
“Evet, Ichinose-san’ı alt etmek zor bir görev.”
“İmkansız değil mi diyorsun?.”
“Evet. Gerçek her zaman gördüklerimizden ibaret değildir. Herkesin bir zayıf noktası vardır. Ichinose-san’ın da var. Hem de kötü bir zayıf noktası..”
Bu sözlerinden sonra, Sakayanagi kahkaha attı.
“Onur öğrencisi olması, akademik başarısından dolayı inkar edemeyeceğimiz bir gerçek. Fakat, herkesin yardımına koşmasına ne demeli? Gerçekten içten mi tavırları sizce? Içten içe insanları ezip küçümsediğini düşünmüyor musunuz?”
“Bilmem.…..insanların çoğu böyle değil mi ki?.. yani en azından içlerinden kötü düşünceleri geçiriyorlar falan. Nazik konuşan kimsenin, kalbinden gerçekten o sözlerin geçip geçmediğini bilemeyiz ki. Dahası, herkes kendi çıkarları için bir şeyleri kendine rol ediniyor ya da nasıl desem..? kendisini bu tarz şeylere adıyor Yani, gerçekten salak bir hayırsever olma ihtimali de var..”
Kamuro’nun dediği gibi, insanların çoğu kötü taraflarını saklıyor.
Kushida’nın da böyle bir yanı vardı ve doğaldı da.. Fakat Ichinose Honami’den böyle bir tavır sezinlemek mümkün değildi. Herkesin zayıf noktası vardır falan derken bunu mu kast etti acaba?
“Haksız mıyım?“
“Yoo. . Çok örnek bir insan sadece.. nasıl desem, hiç zayıf noktası olmayan tepeden tırnağa erdem ve zarafetle dolu birisi. “
“Yani salak bir hayırsever diyorsun, ha?.”
“Evet, tam üstüne bastın.”
Sakayanagi gülümseyerek cevap verdi.
“O zaman, Masumi-san ile Ichinose-san birbirilerine ne kadar benziyor merak ettim doğrusu?”
“Ha? O ne demek ya? Ben o kıza benzemiyorum bile. Benimle dalga mı geçiyorsun?”
“Hiçte bile. Siz ikiniz birbirinize benziyorsunuz.”
Kamuro inkar ediyordu.
“Aynısınız, aynı. Hatta ikinizin de yaşadığı sorun ‘aynı sebepten’ .”
“Problem aynı mı? Nasıl yani?.”
Anladın mı, Ayanokouji-kun? Der gibi bakıyordu. Ben de anlamadığım için kafamı olumsuz manada salladım.
“Anlamadın mı yani? Seni yanımda tutmak için kullandığım sırrın ile onun sırrı aynı diyorum. Tabii hikayenin başı aynı, sonuçları farklı..”
Bu kadar açıklama yaptığına göre, Kamuro anlamıştır herhalde.
“Ichinose de aynı şeyi mi yapmış……?.”
Kendi dediğine kendi inanmıyor gibiydi. Yüz ifadesi değişti.
“Garip gelebilir ama öyle.”
“Ichinose, kendisi mi anlattı? Neye dayanarak söylüyorsun bunu?.”
Onun biraz daha mantıklı yaklaşmasını beklerdim ama Ichinose’in problemini derinlemesine öğrenmeye meyilli idi.
“Evet. Tüm detaylarıyla anlattı. Kendisi döktü içini, Soğuk okuma yöntemi ile, tabii. “[1]
Soğuk okuma, retorik sanatının bir parçasıdır. Dikkatli bir gözlem yeteneği ile, muhatap olduğunuz kişinin ağzından lafı almaya dayanan bir tekniktir. Sıcak okuma ile birleştirerek Ichinose’n ağzından baklayı çıkartmıştır diye tahmin ediyorum.
“İnsanlar kendilerini iyi göstermek için yalan söyler. İnsanlığın doğasında vardır bu. , Siz ikiniz buzdağının görünen kısmındasınız. Fakat insanlar, her zaman hata yapar..”
Bu sözlerinden sonra bakışlarını bana çevirip sözlerine devam etti.
“Hatta ‘açık vererek’ hata yapanlar oluyor. Ichinose-san’ı bıraktığı açıkları, ipuçlarını takip ederek ezeceğim. Bunu da sana kanıt olarak gösteriyorum, Ayanoukoji.”
Söylediklerinden çıkarımda bulunup ‘Aaaa, öyle mi?’ dememi falan bekliyor herhalde ama yemezler.. ilgimi çeken bir durum bile değil ya. Fakat olayları akışına bırakıyorum şimdilik.
Onu da manipüle etmeyi başardım gibi. Sakayanagi, ucuz tahriklerimi fark etse de, karşılık veremeden edemiyor işte..
“Bize müsaade o zaman. Gidelim mi, Masumi-san?.”
Sakayanagi ile Kamuro yürümeye başladılar. Ben de onların önünden geçmek için yürümeye başladım. Tam onları önünden geçecekken,
“Ağzını bıçak açmıyor, Masumi-san?.”
“Ha? Ne, anlamadım?“
“Ayanokouji-kun ile konuştuğumuzu gördün. Hem de stratejimden bahsettim. Fakat ağzını açıp tek kelime etmedin? Normalde olsa soru yağmuruna tutmuştun beni…….”
“Ha? İlgilenmediğimden olabilir mi?”
“Öyle misin gerçekten? İlgini çeken her şeye meraklanırsın.. fakat hiç tepki göstermedin?”
Kamuro cevap vermeyince, devam etti.
“Yoksa Ayanokouji-kun ile bilgi edindin de benim mi haberim yok? Edindiysen de nerden edindin mesela?.. Benden gizli görüştünüz mü, ben mi yanlış tahmin ediyorum?.”
Bu hikayedeki o tuhaf bit yeniğini fark eden Sakayanagi, keskin bakışlarını bana çevirdi. Fakat ne göz göze geldim ne de tek kelime ettim.
Ortada bir problem varsa şayet, beni değil Kamuro’yu ilgilendiriyordu.
“Fufu. Peki madem. Bugünlük bu konu burada kapansın. Mutlu günler, Ayanokouji-kun.”
Kamuro’nun kolundan tutup çıktılar. Tatilde bile yakasını bırakmayan bir kıza karşı, Kamuro’nun hayatı zordu vallahi. Acaba nasıl bir açık verdi de bu hale düştü?..
En azından Ichinose ile Kamuro’nun aynı problemden yana dert çektiklerini duydum. Bu da kısa günün kârı denebilir.
Sakayanagi yalan söyleyerek hiçbir şey elde edemezdi ama körü körüne söylediklerine de inanmamak lazımdı. Ichinose’i tahtından ederek gerçeği öğrenebilecek, beklemeye değer.
“Horikita’ya haber versem mi acaba…bilemedim şimdi.”
İş birliği yaptıkları için, Horikita, ona yardımcı olmak isteyebilir..
Bence olayları akışına bırakmak en mantıklısı ama D sınıfının lideri ben değilim, Horikita olduğu için, karar onundu. Tatilde uygun bir zamanda ona haber veririm. Acil bir durum değil zaten.
Fırtınalı süreci atlattığıma göre, yüzüme masum bir ifade takınıp yurda döndüm.
Aldıklarımı tamamlayıp sahibine verme amacıyla yola koyulmuştum ki.. Keyaki alışveriş merkezine geldiğimde sapa sağlam duran bir kız yanımdan geçiverdi.
Alelacele koştuğu için, beni fark etmedi herhalde deyip arkasından gittim. Fakat bir arkadaşıyla buluşup bir restorana girdiler.
Gözden kaybolana kadar onun arkasından baktım. Kafamdaki yurda dönüş planını da iptal ettim.
“Ben de film izlemeye gideyim bari. ”
Sinema salonuna doğru ilerledim.
[1]: Soğuk okuma: Soğuk okuma satışçılar ve medyumlar tarafından kullanılan ve karşı taraf hakkında çok
bilgiye sahip olduğuna inandıran tekniktir. Genellikle soğuk okuyucu genel yorumlar
yapar, ve karşı tarafın tepkilerini izler daha sonra da yorumlarını aldığı tepkilere göre
düzenler.
Sıcak okuma: Bir kişi hakkında kesin bilinen bilgileri vermektir. Şöyle ki; mesela bir kişinin ehliyetinde doğum gününü gördüğünüz zaman bunu ona çaktırmadan satmaktır. Ya da üstünde kedi tüyü görüp kedileri sevdiğini söylemektir. (alıntıdır)
Düzenleyen : Tasi Bey