Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 10 - Hırslarının Kurbanı Olmak
Cilt 7 – Bölüm 10 – Hırslarının Kurbanı Olmak
“Eh, her zamanki gibi işte. Sensei’nin olduğu her yerde, tansiyon yükseliyor. Sen de epey zor zamanlar geçirmiş olmalısın?”
“Pek zorlandığım söylenemez ama.”
Her zamanki gibi demesi garipsetti. Başkan Sakayanagi yalnız kalınca sakinleşerek daha sıcak kanlı karşıladı beni.
“Seni uzun zamandır tanıyorum her ne kadar yüz yüze hiç konuşma fırsatımız olmadıysa da. Seni hep cam pencerenin arkasından izliyordum. Sensei hep senden övgüyle bahsediyordu, biliyor muydun bunu?”
“Demek öyle.”
“Anlamadım?…neyi kast ettiğini bu sözlerinle.”
“Önemli bir şey değil. Başkan Sakayanagi, A sınıfındaki bir öğrenci var ya adı—”
“Arisu’dan mı bahsediyorsun? O benim kızım.”
“Demek kızınız.”
“Ahh, kızım olduğu için A sınıfında değil ama. Ben adil bir adamım.”
“Yok,zaten onu sormaya çalışmıyordum.”
Böylelikle onun beni nasıl tanıdığı da ortaya çıkmış oldu. Bu adamın kızıysa, beni tanıyor olması normaldi.
“Açıklayabildiğiniz kadarını açıklarsanız çok memnun olurum— az önce o adamın söyledikleri beni meraklandırdı çünkü.”
“Okula nasıl kaydolduğunu mu merak ediyorsun?”
“Evet.”
“Ayanokouji-sensei’nin söylediği gibi, bu okul, ulusal alanda ön araştırmadan geçip başarılı görülen öğrencileri okula alıyor. Her yıl, ülke çapındaki okul görevlileriyle beraber çalışma yapıyoruz. Bu çalışmanın sonucunda da, gelecek öğrenciler belirleniyor. Mülakatlar ve sınavlar ise sadece formaliteden ibaret. Seçilmiş öğrenciler, sınavlardan 0 alsa, mülakatlarda çaksa dahi okula alınıyor. Tabii, okula ülke çapında başvuru olduğu için diğerlerini reddetmenin yolu olarak sınavlarla mülakatları kullanıyoruz..”
Yani sınavlardan ve mülakatlardan 100% başarı edilse dahi, öğrenci yine reddediliyor.. öğrencinin neden reddedildiğini anlama ihtimali zaten yok.. çok ikna edici bir yöntem.
Sudou, Ike ve diğerleri gibi akademik başarısı düşük olan öğrenciler ile, Hirata ile Karuizawa gibi geçmişinin acısını taşıyan öğrenciler dahi bu yöntemle bu okula girebilmiş demek.
Sağduyu, akademik başarı gibi şeyler, okulun ilk değerlendirdiği şeyler değil de, arka planda kalıyor….
“Senin durumunda ise, seni okula almaya ben karar verdim. Sınavların hepsinden 50 puan alman sonucu etkilemedi yani.”
Eşi benzeri olmayan bir okul olduğu aşikardı. Japonya’da böyle değişik yöntemlere sahip ilk okuldu.
“Ayanokouji-sensei ile sen bu okulun devletin desteğini nasıl aldığını ve öğrencilerin neden genel yetenek değerlendirmesine göre seçilmediğini merak ediyorsunuzdur. Bunun sebebini ancak ilerde anlayabileceksiniz. Güzel politikalarımızın, güzel sonuçlar doğurmasını umuyoruz çünkü.”
Başkan Sakayanagi bu sözleri öz güvenle söyledi.
“…çok fazla bilgi verdim sana. Daha fazla bilgi veremem. Malum sen bu okulda öğrencisin, bense okulun yöneticisi.”
Bu gerçeği söylemesinin sebebi, o adamın hedefinde olduğum içindi…
“Bu okulun sorumlusu olarak, öğrencilerimi kurallar bana elverdiği müddetçe koruyacağım. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?”
Kurallara uymadığım sürece, yardımcı olamayacağını söylüyordu..
“Tabii, şu saatten sonra o adamın neler yapabileceğini tahmin edebiliyorum.”
Fakat beni okuldan attırması için, elindeki kozları azdı.
“O zaman, izninizle ben gidiyorum.”
“Tamam. Başarılar diliyorum sana.”
Cesaret verici sözlerinden sonra resepsiyon odasından ayrıldım. Biraz ilerde Chabashira-sensei’nin konuşmamızın bitmesini beklediğini fark ettim. Ona başımla görüşürüz dercesine selam verip yanından geçip gitmek istiyordum ama bana doğru yaklaşmaya başladı.
“Babanla çatışman nasıl geçti?”
“Yarım yamalak araştırma yapmışsınız. Her şeyi çözdüm.”
“…Her şeyi çözdüm derken, ne demek istiyorsun?”
“Chabashira-sensei. Bana söylediğiniz her şey, yalanmış diyorum.”
“Ne yalanı, anlamıyorum?”
“Huzursuzluğunuzu gizlemeye çalışıyorsunuz ama başarılı değilsiniz.”
Bana bakış tarzı, sözlerini seçerkenki inceliği, her zamanki halinden farklıydı. Duygularını saklamaya çalışıyordu ama huzursuzluğu belli oluyordu.
“O adam sizinle hiç iletişime geçmemiş, Chabashira-sensei. Tabii, sizi de okuldan atılmam için zorlamadı.”
“Hayır, baban benden yardım istedi. Hatta sana da dediğim gibi seni okuldan attırmaya çalışıyorum sürekli.”
Babam okuldan ayrılayım diye baskı yapıp durdu fakat onun tavrından anladığım kadarıyla bu okula ilk gelişiydi.
Elimde somut bir kanıt olmadığı için, sözlerini çürütemiyordum fakat babam gibi birinin bir öğretmenle iletişime geçmesi…kötü bir şakadan ibaret olurdu ancak.
“Lütfen, ne kendinizi ne de beni kandırmaya çalışmayın. Başkan Sakayanagi bana her şeyi anlattı – beni okula almaya karar verdiği anda da size durumumu anlattığını söyledi.”
“…Başkan sana her şeyi anlattı mı?”
Hafifçe gülümsedim.
Tam gülümserken Chabashira-sensei pot kırdığını fark etti.
“Ayanokouji, beni mi test ediyordun……?”
“Evet. Başkan, sizinle ilgili hiçbir şey söylemedi. Fakat size bağlı bir durum olduğunu hemen anladım. Şimdi her şey daha net.”
Başkan Sakayanagi’nin tüm sınavlarda %50 başarı gösterdiğimi bildiğini söyleyince, anlamıştım..
“Şimdi size nedenleri açıklayayım. Bu okula başvurduğumda, beni tanıyan Başkan Sakayanagi, okula beni almaya karar vermiş. Dahası, okula kabul eder etmez, D sınıfına yerleştirileceğim de belli olmuş. D sınıfına yerleştirilme sebebim de sizsiniz, Chabashira-sensei. Sınıflar arası kargaşaya karışmayan tek sizsiniz. Diğer öğretmenlerin hepsi sınıflarının yükselmesi için hırslılar.”
Öne çıkacağım bir sınıfa yerleştirilseydim, dikkat çekme şansım orantılı olarak artardı.
“Başkan Sakayanagi küçük bir yanlış değerlendirme yapmış ama. Kendi sınıfını sevmiyor gibi gözüken D sınıfının öğretmeni, aslında kendi sınıfının A sınıfına en çok yükselmesini içten içe isteyen kişi.”
“………”
Chabashira-sensei tek kelime edemeyip sessiz kaldı. Büyük ihtimalle bana karşı savunma yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyordu. Zaten rengini belli etmişti. Ben de kendimi tutmadım ve istediğim cevabı alabilmek için saldırıya geçtim.
“A sınıfına yükselme fikriyle kafayı bozmuşsunuz ama öğrencilerden yana hiç şansınız olmamış. Bu yüzden de bu düşüncelerinizi içinize atıp tek kelime etmediniz, haksız mıyım?”
Chabashira- sensei artık gözlerimin içine bakamıyordu.
“Bu sadece kendi tahminin, Ayanokouji.”
Chabashira-sensei inkarları güçlü değildi, geçiştirmeye çalışır gibi bir hali vardı.
“Bu yıl, benim gelmemle sıradanlık bozuldu. Her zamanki gibi öğrencilerin de yok. Sınıfımızda sorunlu öğrenciler olsa da, Horikita, Kouenji, Hirata ve Kushida gibi güzel bir yönlendirmenin eşliğinde üst sınıflara yükselebilecek kapasitede öğrencilerin de var. İşte bu güzel tesadüfler, içten içe sakladığınız hırsınızı ortaya çıkarttı. Okula kaydolduktan sonra, Hoshinomiya size bir söz söylemişti. O sözü size hatırlatırım.”
Eski bir dostu olan Hoshinomiya onun A sınıfına yükselme gibi bir niyeti olduğunu biliyordu. Bu yüzden de ona, ‘Onları alt etmek istiyorsun.’ gibi bir cümle kurmuştu.
“Ve şimdi, ne kadar kaba davranırsam davranayım, ne kadar küstah sözler söylersem söyleyeyim, tek seçeneğiniz: göz yummak olacak. Yönetim kurulu başkanı sizden beni korumanızı istedi. Siz de, beni A Sınıfını hedeflemek için, silah olarak nasıl kullanabileceğinizi düşündünüz. Burada olup biten her şeye, direnip sesinizi çıkartmayacaksınız. ”
Söylediklerime karşı, Chabashira-sensei’nin tek yaptığı dinlemekti zaten.
“Her yıl D sınıfına maruz kalarak A sınıfına ulaşmayı arzulayan birisi olarak, kaybedemeyeceğiniz bir fırsattı bu. Varlığımı değerlendirebilmek için, babamı dahi kullanarak bana yalan söylediniz. Bana ve Horikita’ya kendi piyonunuz olalım diye yaklaştınız. Fakat işler, sandığınız kadar kolay olmadı, olmayacak. ”
A sınıfına yükselmeye ne merakım ne hırsım vardı zaten.
Benim gibi zar zor birkaç hamle yapmış birisini nasıl kontrol altında alacağını bilmeden ilk ateşi ıssız ada sınavında yaktı.
“Issız ada sınavı başladığı zaman, diğer sınıflardan bir adım önde olmazsak asla başarıya ulaşamayacağımızı düşündünüz. Bu yüzden de Başkan’ın sizden gizli kalmasını istediği bilgiyi kullandınız. Hatta bu hamlenize, son çare de denebilir.”
Bu hamleden sonra, D sınıfı için işler bir nebze daha iyi gitti. Fakat tahmin etmediği bir şey gerçekleşti. ‘Babam okulla iletişime geçti.’
Bugün, şuanda tüm gerçeklerle yalanlar ortadaydı artık.
“Beni susturmak istiyordunuz ama şuan susturulan siz oldunuz.”
“…Anladım. Başkan, sana özel muamele gösteriyor demek. Yeteneklerin, Lise 1 öğrencilerinin epey üzerinde farkındayım. Yaşından epey olgun ve bilgilisin… Bunu mu demek istiyorsun?”
Derin bir nefes aldı. Ben de sözlerini başımı sallayarak onayladım.
“…Tamam. Babanı tanımıyorum, kabul.”
Şimdiye kadar korumaya çalıştığı tavrı bir anda yerle bir oldu.
“Fakat atladığın bir gerçek var. Istersem eğer, seni okuldan attırabilirim. Okulun önemli kurallarından birini çiğnediğini söyleyerek seni şikayet edebilirim. Zaten kaçınmak istediğin şey, okuldan atılmak değil mi?”
Demek aklından beni tehdit etmek geçiyordu..
“Süreç nasıl ilerlerse ilerlesin, sonuç değişmeyecek diyorsunuz yani.”
“Evet.”
“Ne yazık ki, bunu başaramayacağınızdan eminim. Beni okuldan attıramazsınız.”
“…seni böyle düşündüren ne peki?”
Tedirgin ses tonundan kendimi kurtarıp sakinleştim.
Tedirgin değildim ama Chabashira-sensei’nin gerçek niyetini ortaya çıkarmak için role girmek zorundaydım.
“Şuanki durum yeterince açık değil mi? D sınıfının performansı, daha önceki D sınıflarına göre güzel ilerliyor. Horikita ile diğer sınıf arkadaşlarım yavaş yavaş sınıfta birliği sağlayarak ellerini taşın altına koyuyorlar. Ben onlara yardım etmesem dahi, A sınıfına erişebilirler.”
D sınıfı, üst sınıflara yetişiyordu. C sınıfına geçmemiz ise an meselesi sayılabilirdi. Hayır, hatta şuanda D sınıfı ile C sınıfı içsel olarak değişimi çoktan gerçekleştirmişti bile.
Birisi okuldan atılırsa, aradaki fark açılacaktı. Yani, Chabashira-sensei şuanki durumda hiçbir şey yapamazdı.
“Ben perde arkasından çekilsem dahi, Chabashira-sensei sınıfa olan umudunu taze tuttuğun sürece, sınıf mücadele etmeye devam edecektir.”
Kimse, kendi kuyusunu kazmazdı ki.
“Böylece, beni kendi halime bırakabilirsiniz.”
“Şimdi her şeyi öğrenince, A sınıfına yükselmekten vaz geçtin, öyle mi?”
Tabii ki, duracaktım. Babamı kullanarak beni A sınıfına yükseltmeye zorlayan bu öğretmenin elinde hiçbir kozu kalmamıştı artık.
Şuan hiçbir zorunluluğum yoktu ki.
“En azından sıramın geldiğini düşünüyorum.”
Tamamen reddetmedim.
Insanlar umut oldukça, ilerlemeye devam ederler. Umudun %0 olması bile önemli değildir, bir ihtimalin var olması, onları motive etmeye yeter de artar bile.
Chabashira-sensei birden durdu.
“Şimdilik olayları sadece izleyin. Kişisel hevesleriniz için bana yaklaşmaya devam ederseniz, diğer öğrencilere zorluk çıkartmış olacaksınız.”
Özellikle bunu vurgulayarak söyledim.
“Kayıtsız kalsan dahi, senin peşini bırakmazsam ne olacak peki?”
“Kendi hırslarınızın kurbanı olursunuz. Sizin için iyi bir seçim olmaz.”
“Peki şöyle sorayım o zaman. Umudumu kaybedersem, seni de peşimden sürükleyeceğimi düşünmüyor musun?”
“Evet, ilerde sınıf puanının dibi boylamayacağının garantisi yok. Ilerde umudunuzu kaybederseniz, çekinmeden saldırın. Ben üstesinden gelirim.”
Ona beni rahat bırak desem de bırakmayacaktı. Istediğini yapacaktı zaten.
“Fakat size hatırlatırım. Öğretmen olarak sizin pozisyonunuz garanti sayılmaz.”
Basit ama etkili bir tehdit oldu, en azından gerçekleri az çok bilen Chabashira-sensei için.
Ben yürümeye devam edip ilerleyince söyleyecek bir şeyi olmayan sensei geride kaldı.
Babamla görüşmemden hiçbir şey kaybetmedim aksine kazançlı çıktım.
A sınıfına yükselmek için çaba harcamak zorunda değildim artık.
Ryuuen ne yaparsa yapsın, D sınıfının işlerine karışmam gerekmiyordu.
En önemlisi, Karuizawa’nın başına ne gelirse gelsin, bana hiçbir zarar gelmeyecekti. Elbette, Karuizawa yakalanırsa ya da bana ihanet etmeye kalkarsa, kimliğim ortaya çıkacak… ama hepsi bu kadar.
Ryuuen ısrarla peşime düşse dahi, şu saatten itibaren D Sınıfı uğruna kılımı kıpırdatmayacağım.
Olaylar muamma başlayıp muamma bitecek.