Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 12 - Beklenmedik Ziyaret
Cilt 7 – Bölüm 12 – Beklenmedik Ziyaret
Islak sarı bezlerimi toplayıp çöpe attım. Ellerimi yıkayıp yatağıma oturdum. Malum yıl sonu geliyor diye, hafta sonu odamı temizleme kararı almıştım.
Odamda kendime ait ekstra hiçbir eşyam olmadığı için, etrafı toparlayıp temizlemek sadece birkaç saatimi aldı.
“Evim evim temiz evim demişler.”
Odayı ilk geldiğimki ışıltılı haline çevirebildim mi emin olamadım tabii..
Su ısıtıcısının düğmesine basarak çalıştırdım. Gıcır gıcır ve yeni almışım gibi temizlediğim bardağımı kullanmakta tereddüt ediyordum… Eninde sonunda kullanmak zorunda kalacağım ya..
Telefonumu çıkartıp okulun uygulamasına girmeye çalıştım. Sınıf ve kişisel puanlamalar orada yayınlanıyordu.
Amaçsız bir şekilde incelemeye koyuldum. Su kaynayana kadar, gelecekte ne yapacağıma karar vermeye çalışacağım şimdi.
En baştan başlayayım bakalım. Neden bu okula kaydolmak istemiştim? Geldiğim yere geri dönmemek için..
Beyaz odadan nefret ediyor değilim. Ama insan hakları açısından bakıldığında çok sorunlu bir yerdi. Her ne kadar, dünyanın en iyi eğitimini sağlasa da…
Bu beyaz oda sayesinde, kendime has bir kişiliğim, özel yeteneklerim oldu. Fakat, babamın bana ‘en yetenekli insan’ demesinden son derece rahatsız oluyordum.
En yetenekli insan olmak… gerçekten sevindirici bir şey miydi?
Hayatımı sürekli bir şeyler öğrenmekle, bu öğrendiklerimin anlamlı olduğuna inanmakla geçirdim… tam bu noktada bir sorun oluştu ama.
Öğrenecek hiçbir şey kalmadıysa ya? …. böyle bir durumda hayat gittikçe sıkıcı bir hal alıyor…
Şuan bunlar umurumda değil diyebilirim. Önemli olan geleceğim çünkü.
Babamın bir gün mutlaka iletişime geçeceğini biliyordum.Chabashira-sensei’nin tehdidinde hatta ondan öncesinde bile böyle bir günün geleceğini tahmin edebiliyordum..
Tabii, aklımda şüpheler yok değildi. Çünkü babamın benimle iletişime geçmesi demek, Chabashira-sensei’nin sözde beni korumasını tamamen devre dışı bırakacaktı. Maalesef, basit bir öğretmenin, babamla başa çıkması mümkün değildi..
Babamı çok iyi tanıdığım için, sensei’nin yalanını da tamamen görmezden gelemiyordum tabii.
Işte bu yüzden de, A sınıfına yükselmek için birkaç hamle yapmak zorunda kaldım.
Su kaynamaya başladı..
Chabashira-sensei’nin iddialarının yalan olduğu da ortaya çıktı. Işin garip yanı, bu yalanı babamın müdahalesiyle su yüzüne çıkıverdi..
Babamla hiçbir iletişim kurmaması değildi önemli olan. ‘Tüm gücümü kullanmazsam, beni okuldan attıracağını’ söylemişti… bu yalanı ortaya çıktı.
Daha doğrusu…Chabashira-sensei’nin kalbinin derinliklerindeki A sınıfına yükselme arzusu ya da takıntısı mı demeliyim?…
Horikita ile Keisei gibiydi. Hatta, bu ikiliden daha fazla takıktır..
Böyle takıntılı birisinin, sınıfından kimseyi okuldan attıracağına inanmam asla.
Ada sınavına kadar, D sınıfı çok kötü bir durumdaydı. Başta bu hamlesinin, intihar girişimi olduğunu düşünmüştüm. Hiçbir umudu kalmamıştı… Büyük ihtimalle de beni kullanmaya karar verdi.
Işte ben de bu sayede gerçekle yalanı ayırt edebildim. Gerçekler yüz üstüne çıkınca, artık bana emir verme şansı da kalmadı.
İster A olsun, ister D… tek hedefim sıradan bir 3 yıllık lise hayatıydı. Kendimi sınıf meselelerine dahil ederek zora sokmak istemiyordum.
Zaten Ichinose ile Sakayanagi’nin dikkatleri üzerimdedir. Şimdi başarılı bir şekilde geri çekilebilirsem, bana olan ilgileri de dikkatleri de çabucak kaybolacak.
Tek sorun: Ryuuen.
Bana ulaşabilirse eğer, bu gerçeği kullanma ihtimali vardı. Bu yüzden de en mantıklısı, kimliğimi açık etmemekti.
Işler karışıyordu tam burada.. Karuizawa Kei ile iletişimimi kestim kesmesine de… hala aramızda görünmez bir ‘bağ’ vardı..
Ryuuen’in uşakları, bir gün bu bağı fark edip üzerine geleceklerdi…
Belki bir hafta, belki bir ay, belki de bir yıl sonra… şuan için en büyük sorunum ‘o günün ne zaman’ olacağıydı.
Suyun kaynamasıyla, bildirim sesi çaldı ardından da su ısıtıcı otomatikman kapandı.
“…çay içeyim bari.”
Sürekli misafirim geldiğinden hazır içecek poşetleri kaynıyordu odam; kahve, siyah çay, hatta yeşil çay bile vardı.
Bardağın içine bir paket siyah çayı koymamla birinci kattan zil çalması bir oldu.
“Birinci kat mı?”
Sınıftan birisi olsaydı, direkt kapıma gelirlerdi…
Birinci kata kim geldi diye bakmaya monitörün önüne geçtim. Beklenmedik bir yüz gördüm. Dışardaymışım gibi yapabilirdim ama dürüst olmak istedim. Ben de onunla görüşmeyi düşünüyorken, o ayağıma kadar gelmişti.
“Biraz konuşmak istiyorum. Zamanın var mı yoksa sonra mı görüşelim?”
“…Olur. Şuan fazlasıyla müsaitim.”
Beklenmedik misafire bak sen… gelen kişi, kısa bir süre öncesine kadar okulun öğrenci konsey başkanı olan Horikita’nın abisiydi.
Kapıyı otomatik açma tuşuna basarak açtım. Ardından da hemen bardağa kaynar suyu döktüm.
Çok geçmeden kapı çaldım.
“Kapıda konuşmayalım. Içeri gir lütfen.”
“Olur.”
Horikita görseydi, olay çıkarırdı kesin..
Zaten eski başkan ile görülmek de istemiyordum. Hemen onu içeri aldım.
Içeri girer girmez, Manabu çayın kokusunu aldı.
“Ben de çay içmeyi düşünüyordum.”
“Odanı epey temiz tutuyormuşsun.”
“Özel eşyam yok ondandır.”
Ona odayı yeni temizledim demeyecektim. Zaten etrafa bakınca, ıslak sarı bezi görmemek mümkün değildi.. dün ya da bugün temizlik yaptığım anlaşılıyordu kısacası.
“Buraya kadar geldiğine göre, önemli bir sorun mu var, başkan Horikita?”
“İkinci dönem gelecek hafta bitiyor. Bu okulda çok fazla zamanım kalmadı.”
Bu okulda kalacağı süre, hafta sonlarını çıkarırsak eğer en fazla 2 aydı.
Göz açıp kapayıncaya kadar geçecek bir süreydi…
“Okuldan ayrılmadan önce seni bilgilendirmek istiyordum.Nagumo Miyabi hakkında.”
10/A sınıfından Nagumo Miyabi, şuanki öğrenci konsey başkanıydı.
Spor festivalinde ve törende görmüştüm onu. Bana karanlık birisi gibi gelmişti.
Fakat Nagumo’nun karakteri de kişiliği de beni hiç ilgilendirmiyordu.
“Benim gibi 9.sınıftan çömez birisine ne söyleyebilirsin ki? Ichinose gibi, öğrenci konseyine üye de değilim.”
Açıklamamı görmezden gelerek kendi konuşmasına devam etti.
“Bu konuyu ben de kimseyle görüşmeyi düşünmüyordum fakat… şartlar değişti.”
Şartlar değişti… derken?
“Okulun kurallarına inandığım ve doğru olduğunu düşündüğüm için bu okulun kurduğu geleneklerini sürdürdüm. Ancak Nagumo her şeyi alt üst etmeye çalışıyor. Gelecek yıl hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar okuldan atılmayla karşı karşıya kalacaksınız. “
Henüz öğrenci konseyinde tam söz sahibi değildi ama…an meselesiydi.
“Nagumo 9.sınıftayken, sen öğrenci konseyi başkanı değil miydin? Yani, onu bu göreve gelmesini sağlayan sen değil misin?”
“Maalesef, evet.”
Manabu, inkar etmeden kabul etti durumu.
“Öğrenci konseyine katıldıktan sonra yaptığım tek hata bu galiba. Varis yetiştirme konusundaki başarısızlığım…En başarılı gördüğüm kişi Nagumo idi. Fakat, kendine has idealleri var artık. Hatta tüm 10.sınıflar, Nagumo’nun kontrolü altında.”
“İlginç. Nagumo’nun 10/A’yı kontrol altına almasını anlarım da ya diğer sınıflar… onlar düşmanı değil mi?”
“Tüm 10.sınıfları kontrolü altında tutmayı başardı.”
Nasıl bir strateji uyguluyor bilmiyorum ama saçmalığın daniskasıydı.
“Bu yıl, öğrenci konseyine 9.sınıflardan 2 kişi başvuruda bulundu: Katsuragi ile Ichinose. İkisi de yetenekli ve gelecek vaat eden öğrenciler olmasına rağmen, ikisini de reddettim. Reddetme nedenim, çok saf yetenekleri oldukları içindi. Nagumo’nun onları kullanmasından yana endişelenmiştim. Nagumo arkamdan iş çevirerek, Ichinose’i öğrenci konseyine zorla dahil etti.”
“Bana bunları neden anlatıyorsun?”
“Ön planda olmak istemiyorsan, Suzune’yi kullan. Şimdiye kadar yaptığın gibi, Suzune’yi perde arkasından idare et. Öğrenci konseyi ile aranızda ben köprü olacağım.”
“Mantıksız bir istekte bulunuyorsun. Konseyde sen yoksun ki artık. Kız kardeşin sen olsaydın, hemen atılırdı konseye. Ayrıca, kardeşinin konseye katılması beni alakadar etmiyor.”
Çayımı yudumladıktan sonra, küçük bir açıklamada bulundum.
“Koruduğunuz gelenekler…er ya da geç değişecekti. Zamanla her şey değişiyor malum… haksız mıyım?”
Detaylı açıklamama bile gerek yoktu. Bu çocuk her dediğimi anlıyordu.
“Haklısın. Dediğin gibi olabilir..”
Konuşmamızdan hala anlamadığım yerler olsa da, bazı imalarını çözmüştüm.
Bu okulda okuyan bir öğrenci olarak Manabu, gelecek yıl öğrenci konseyinin hamlelerine engel olmak istiyordu. Bu isteğini de benim karşılamamamı bekliyordu.. bunun için de ta buralara kadar gelmişti..
“Seni rahatsız ettim galiba.”
Kendi başına, elinde koz ya da yararlı bir şey dahi olmadan, beni ikna edemeyeceğini biliyordu. Belki de böyle şeylere ilgisi kalmamıştır.. bilemiyorum.
“Bana telefon numaranı verebilir misin, peki?”
“Efendim?”
Telefonumu şarj cihazından çıkarıp elime aldım.
“Kız kardeşini öğrenci konseyine aldırma ve onu manipüle etme konusunda biraz zamana ihtiyacım var.”
“Yani düşünecek misin?”
“Demek buraya seni geri çevireceğimi düşünerek geldin. En azından düşüneyim ki, buraya kadar geldiğine değsin, değil mi?”
Beklenmedik pozitif tepkime güvenemediği gözlerinden okunsa da, telefon numarasını tereddütsüz verdi.
Nagumo Miyabi’den rahatsız olduğu gayet açıktı..
“Sana yardım etmeye karar verirsem, arayacağım.”
“Beklenti içinde olmadan aramanı bekleyeceğim o halde.”
Manabu odamdan çıkmadan önce, ne oturdu ne de ona koyduğum çaydan bir yudum aldı…
“Öğrenci konseyine bu kadar takıntılı olmasına gerek yok bence…”
Birkaç ay içinde mezun olacak birisi için endişelenmek yersiz olsa da, onun için endişelenmeden edemiyordum.