Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 3 - Kuşkuları Bastırmak
Cilt 7 – Bölüm 3 – Kuşkuları Bastırmak
“Horikita’dan beklendiği gibi… ben, bu kadar ilerisini düşünemezdim. Başta lider arayışına girdim ama pes edip vazgeçtim. Hatta duruma adapte olup anlamaya çalışmaktan bile bıkmıştım.”
Herkes düşünmeye başladı.
“Şartlarımız zordu ama? Yemek ve hijyen sorunu vardı, kılavuzumuz yandı, iç çamaşırları çalındı. D sınıfı tam bir kaos içindeydi. Diğer sınıfları gözetleyip durumlarını anlayacak halde değildik.”
Akito adada olanları anımsadı. Keisei de olumsuz anıları hatırlıyor gibiydi, yüzü ekşidi.
“Cidden zor zamanlar geçirmişiz.”
“ Horikita-san çok iyi iş çıkarmış. Sınavın arka planında olan biten her şeyi fark etmesi…. inanılmaz.”
Airi, Horikita’yı takdir etti.
“Horikita-san’a neden kafayı taktığını anlayabiliyorum şimdi. Ryuuen-kun’un stratejisini çözmüş.. Normal.”
“Hatta bu durumdan hala gocundukları için, şuan bile bizi rahatsız ediyorlar.”
İnkar etmedim aksine gerçeği söylemek istediğim için birkaç cümle ekledim.
“Gemi sınavında bile, aynı grupta olanlar arasında çatışmalar vardı.”
“Ada ve gemideki sınavları anladım da şuan neden Ryuuen ve uşakları, bizim sınıfın öğrencilerine dadanıyor? Okçuluk kulübüne bile geldiler… bu normal bir durum değil bence?”
Horikita’nın hedef olması neyse de… bu sorunun cevabı…
“D sınıfının zayıf noktalarını bulmaya çalışıyorlardır belki? Horikita’nın zayıf noktası olmadığı için, onu etrafındakilerden vurmaya çalışıyor olabilirler…”
“Demek böyle düşünüyorsun... Olabilir…”
Kurulan bu cümlelerden sonra, bizim dörtlünün Ryuuen’in tavırlarının arkasında yatan gerçek sebepleri anlayıp anlamadıklarını merak ettim.
“Kiyopon’un sevgilisinden tam beklendiği gibi.”
Haruka etkilendiğini, benimle dalga geçerek dile getirdi.
“Sürekli onun sevgilim olduğunu ima etmesen.”
“E-evet. Kiyotaka-kun’a haksızlık ediyorsun bence.”
“Ahaha. Tamam, sustum.”
Sadece bana değil Horikita’ya da haksızlık ediliyordu. Benim gibi biriyle sevgili olduğu sanılması….
Ayrıca, küçük bir yanlış anlama bile, Sudou’nun kulağına giderse büyüyebilir, sorun haline gelebilirdi.
“Sevgili değil, tamam. Ama onu seviyorsun değil mi? Ya da hayatında başka birisi mi var? Anlatsana.”
“Onu sevmiyorum, sevdiğim birisi de yok.”
“Anladım.. demek bu yıl hepimiz yalnızız.”
“Yalnız derken?”
“Etrafına baksana biraz. Noel yaklaşıyor.”
Keyaki alışveriş merkezinin önünde bir restorantın bankında oturan Haruka fısıldadı.
Süslemeler, buranın kampüs olduğundan şüphe ettirirdi..
Arada bir yanımızdan çiftler geçip duruyordu da…
“Özel bir gün sayılmaz, değil mi? Ne dünden ne de yarından farkı olmayan bir gün.”
“Sen öyle san, Yukimu~. Biz kızlar için özel bir gün.”
“D-dedikodu çıkabilir……”
“Evet, evet. Kim, kiminle beraber falan. Veyahut noeli kim kiminle geçirdi… kendi isteğinle yalnız kalsan dahi, insanlar sana acınası gözlerle bakar.. kız olmak, zor.”
“…daha liseye yeni başladık. Önceliğimiz ders çalışmak bizim.”
“Aklından neler geçti az önce? Yüzün kızarmış be.”
“Susar mısın?”
“Neyse. Bu mangolu meyve suyu çok tatlıymış. Midem bulandı.”
Akito kusacak gibi bir hale bürünüp plastik kutuyu bana uzattı.
“Tadı güzeldi ama?”
Haruka, onun bu tavrına inanamıyordu, şaşkındı.
“Bu arada, kış tatilinde D sınıfında olaylar dönecek diye düşünüyorum..”
“Dedikodu…çıkma olayından mı bahsediyorsun?”
Airi merakla Haruka’ya sordu.
“Büyük ihtimalle. Yeni ilişkilerin doğuşuyla, bazı ilişkilerin tarihe gömülmesi yakındır. Noelde çok şey yaşanacak çok.”
Haruka, sözlerini dile getirirken başını sallıyordu. Sanki bu tarz olaylara çok alışıktı.
“Bu yeni çift meselelerini boş verelim. Ya ayrılanlar olur mu dersiniz? Hirata ile Karuizawa sınıfımızın tek çifti, değil mi?”
Akito bu sözlerini söylerken eliyle boğazını tutuyordu. Mangonun fazla tatlı olması boğazını rahatsız etmiş olmalıydı.
Bu arada o meyve suyunu ben de içiyorum şuan. Cidden aşırı tatlı ya.
“Belli olmaz. Hiç tahmin etmediğin kişilere bir bakmışsın birlikteler… Miyachi, aşkı sadece sınıfımızla sınırlandırmamak gerek. Sevdiğin birisi varsa harekete geçmelisin. Senden önce birisi davranırsa kuş yuvana girmeden uçar gider. ”
“Maalesef, ihtiyacım olan tek aşk, okçuluk.”
“İğrençsin ya. Ok atmaya can atıyor da değilsin! Hiç havalı değilsin—”
“…tamam, yeter.”
Akito utanarak gözlerini kaçırdı.
Demek Noel’in gelmesine çok az kalmıştı… bu konuya hiç vakıf olmadığım için, bu olağan hikayeler bana garip geliyordu.
“Neyse, zaten kulüp etkinlikleriyle uğraşacağım. Bana kış tatili falan yok ki. Zaten kız arkadaşı arayışı içinde de değilim. Bana göre hava hoş.”
“Bu sözlerinizle, ilerde sevgili yapma planlarınız olduğunu anlıyorum… doğru mudur efendim?”
Haruka elini mikrofon gibi Akito’ya doğru uzatıp ses tonunu biraz yükselterek ortama, röportaj yapıyormuş gibi bir hava kattı.
“Evet. Ike ve bazı arkadaşlarımız gibi bu konuyu abartıp olay çıkartma niyetinde değilim…. Yalnız bu soru herkes için geçerli bence.. Herkes ömrünün geri kalanını birlikte geçirmek için diğer yarısını aramaz mı?”
Romantik ilişki aramayan insan sayısı yok denecek kadar azdı… sanırım bundan bahsetmeye çalışıyordu.
“…eh, haklısın. Inkar edemeyeceğim. Kafamdaki ideal erkekle karşılaşırsam, tabii. Yukimu, romantik ilişkilere karşı gibisin. Ama sevdiğin birisi karşına çıkarsa ne yapacaksın merak ediyorum~?”
“Ne yapacağım…o kişiyle aramdaki ilişkiye bağlı olur galiba. Yani bilemiyorum..”
“Hmm. Yani sırf güzel diye birisini sevmem diyorsun? Anladım, anladım. Sen de ciddi çocuklardanmışsın.”
“Sus lütfen.”
Yukimura ile Akito, Haruka’nın alaycı tavırlarından nasibini almayı başardı.
“Kiyotaka- kun, noel için planın var mı?”
Yanımda duran Airi, aniden bu soruyu sordu.
“Ne? Kiyopon’a çıkma teklifi mi ediyorsun, Airi? Çok cesurmuşsun. Hay maşallah~”
“H-hayır. Öyle demek istemedim! Bunu kast etmiyordum!?”
“Aslında kötü bir fikir de değil. Kiyopon az önce sevgilisi olmadığını söyledi.”
“Öyle demek istemedim. Noelde ne yapacağını merak ediyordum sadece.”
Sevgilisi olan beraber zaman geçirirdi. Fakat tek olan kişiler ne yapardı? Ben de merak ediyordum.
“Eh, anladım. Miyachi’nin kulübü var…Yukimu~ sen ne yapacaksın?”
“Ders çalışacağım.eğer 3.dönemin sonunda C sınıfına yükselirsek, sadece peşimizden gelenler olmayacak. Korumamız gereken bir pozisyonumuz da olacak. En azından yazılı sınavlarda ön saflarda olmak için çabalayacağım. Belki sınıfa da bir yardımım dokunur böylece.”
Doğru insan işte. Başarılı olduğu alanda parlamak istiyordu.
Haruka ile Akito’ya ders çalıştırınca, kendine olan güveni artmış, belliydi.
“Senin kadar ders çalışmaya razı olamam herhalde. Sana güveniyoruz, Keisei.”
“Bana güvenin güvenmesine de… A sınıfına yükseldik diyelim. Kendi yolunuzu çizmezseniz, kendinize zarar vermiş olacaksınız...”
Keisei, A sınıfına yükselmekle her şeyin çözülmeyeceğini anlatarak onu azarladı..
“Haklısın galiba. Kendimi geliştirmezsem, A sınıfına çıkmamın bir anlamı yok… er ya da geç kendi sonumu hazırlamış olurum.”
“Peki, böyle yaparsak eğer, A sınıfından mezun olmanın değerini mi yitirmiş oluruz?”
Akito’nun durumu anlamadan olaylara baktığını düşünüyorum.
A sınıfına ulaşacak başarıyı elde edersek eğer, A sınıfını hak edecek yeteneğe sahibiz anlamına geliyordu…
Tabii, bu düşünceyi, okulun beklentisi olarak da değerlendirebiliriz. Şuan ilerisi için net bir tahminde bulunamıyorum.
“Peki ya sen, Kiyopon? Noelde yalnız mı olacaksın? Airi az önce sormuştu ya.”
“Evet. Şuan aklımda ekstra bir fikir yok. Büyük ihtimalle odamda olurum?”
“Noel de sıradan bir tatil gibi değil mi?”
Kapanış töreni, 22 aralıkta gerçekleşecekti.. Noele ne kalmış ki..
“Fu…fufu.”
Bizi izlerken, Airi birden bire gülmeye başladı. Fark edildiğini anlayınca da ağzını çaresizce kapatmaya çalıştı.. tabii, başarılı olamadı.
“Ne oldu?”
“Ö-özür. Mutlu oldum…da… o yüzden gülüverdim.”
“Mutlu olduğun için mi güldün?”
Haruka’gil anlamayıp kafalarını salladılar. Bense, durumu fark ettiğimde Airi’nin gözlerinin dolduğunu gördüm.
“Hiç bu kadar eğlenmemiştim. Çok mutlu oldum.”
Airi içinde tuttuğu gerçek duygularını dile getirdi.
“Anlamsız bir muhabbet ama.”
“Zaten herkesle böyle konuşabilmek istiyordum...”
“Ben de anlamıyorum ama eğleniyorum.”
Haruka da fikrini dile getirince, konu değiştirildi.
“Buraya kadar gelmişken akşam yemeğini yiyelim birlikte?”
Kimse itiraz etmeyince grupça restorana doğru hareket etmeye başladık. Tam bu sırada arkadaşlara seslendim.
“Ben lavaboya gidiyorum. Siz önden gidin, olur mu?”
“Sen git gel. Seni burada bekleyelim.”
“Gerek yok. Şimdi sıra vardır lavaboda. Siz gidip masa kapın. Orada da sıra vardır kesin.”
Herkes ikna olunca Keyaki alışveriş merkezinin restoran kısmına doğru ilerlemeye başladılar.
Airi ben olmadan da hareket edebiliyordu artık. Gözüm arkada kalmayacaktı.
Lavaboya doğru yönelince, Komiya da dörtlünün peşinden gitmeye devam etti.
Komiya ile beraber grubun uzaklaştığını fark edince, lavabonun aksi istikamette yürümeye başladım.
Bir masada oturmuş yalnız başına takılan bir kızın yanına iliştim.
“Biraz konuşabilir miyiz?”
Tek kişilik koltukta oturan kıza seslendim. A sınıfından Kamuro idi. Telefonuyla oynamakla meşgul olduğu için yanı başında dikeldiğimi henüz fark edememişti.
“Sana diyorum.” Tekrar seslendim.
“…ben mi? Ne?”
Kafasını kaldırmasıyla varlığımı fark edebildi..
Birkaç adım atıp karşısındaki tek kişilik koltuğa oturdum.
Ortama garip bir hava hakimdi artık.
“Son günlerde peşimden ayrılmıyorsun. Bir sorun mu var?”
“Ne? Beni neyle suçladığının farkında mısın?”
“Dün okul dönüşünde, 2 gün ve 4 gün önce Keyaki alışveriş merkezindeyken, hatta 6-7 gün önce de peşimdeydin. Çok fazla tesadüf değil mi?”
Telefonumun ekranını açıp birkaç fotoğraf karesini ona gösterdim.
“Bunlar… ne zaman……”
Beni takip ettiğini kanıtlayacak fotoğraflar çekmiştim.
“Beni takip ediyorsun fakat sana doğru döndüğümde bana bakamıyorsun bile. Işte bu yüzden fotoğraflarını çektiğimi fark edemedin..”
“Ne olmuş seni takip ediyorsam? Seni rahatsız mı ediyor?”
“Pek sayılmaz. Bana zarar verdiğini söyleyemem. Peşimi bırak demeye de gelmedim zaten.”
“İşte bu kadar. Tesadüf zaten garip bir durum yok.”
“Peki ya patronun bu konudan haberdar olursa, ne olur dersin?”
“Patron mu? Ne patronu? Çok mu film izliyorsun sen?”
“Sakayanagi’ye söyleyeyim o zaman. Kuyruk olmak için iyi bir aday olmadığını.”
Koltuğun kollarına ellerimi dayayıp ayağa kalkar gibi yaptım, bunu gören Kamuro’nun bana sesleniverdi.
“…dur bir saniye.”
Tavrından bile, bu durumdan hoşlanmadığı anlaşılıyordu.
“Sakayanagi’ye çok sadıksın. Gün geçtikçe daha uzun süre peşimden ayrılmıyorsun. Bu çabana bakılırsa, onunla çok yakın dostsunuz.”
“Saçmalama. Onun gibi birine istekli bir şekilde nasıl boyun eğerim?”
“Yalan söylemene gerek yok ki. Açıkçası, kampüs hayatının en güzel günlerini, birini takip etmek gibi boş ve sıkıcı bir işle geçiriyorsun… bunu ancak Sakayanagi’ye derin saygı ve sevgiyle başarabilir insan.”
“Hiçte bile. Elimden gelse, tüm bağlarımı kopartırım o kızla.”
Kamuro sözlerime sinirlenerek resmen kinini kustu..
“O zaman neden Sakayanagi’ye itaat ediyorsun?”
“Sebebinin bir önemi var mı?”
“Bile isteye yapmıyorsan, senin zayıf noktanı yakaladı demektir… doğru mu yorumluyorum?”
“…ne demeye çalışıyorsun?”
“Sakayanagi’ye kuyruğunun yeteneksiz olduğunu söylesem, başarısız takibin ortaya çıkar… Tabii, senin zayıf noktanı da sana karşı kullanmak için ona gün doğar..”
“Yani, beni tehdit ediyorsun? Sen de beni tehdit ediyorsun.”
‘sen de’ bağlacı kullandığına göre…
Demek Sakayanagi, sadece kızı kullanmıyor ayn zamanda tehdit ediyordu…
Sadece basit birkaç cümleyle zarf atmıştım, zokayı bu kadar kolay yutacağı aklımın ucundan geçmiyordu.
“Neyin var senin? Sakayanagi’nin seni hedef alması garip gelmiyor mu sana, neden bunu sorgulamıyorsun?”
“Bilmem. Hiçbir fikrim yok ki neden peşimde olduğuna dair.”
Kamuro’nun, Sakayanagi’nin niyetinden de haberdar değildi.. Yani, kızı sadece kötü emelleri için kullanıyordu.
En azından bu sohbetimizden bir cevap alabilmiştim.
“ Ryuuen’in D sınıfında aradığı çocuk sensin değil mi? Benim aklıma başka bir ihtimal gelmiyor.”
“O kişi bensem eğer, ne yapmayı planlıyorsun?”
Inkar etmedim. Zaten Sakayanagi geçmişimi bildiği için, saklamama gerek yoktu.
“Beni tehdit ediyorsun ama seni Ryuuen’e ispiyonlayabilirim.. farkındasın değil mi?”
“Ben seni tehdit ediyorken sen de beni mi tehdit ediyorsun? O zaman sana bir teklifim var.”
Kamuro’ya bir teklif sundum.
“Beni istediğin kadar takip et. Tek kelime etmeyeceğim. Sakayanagi’ye de şikayet etmeyeceğim. Bu sessizliğime karşılık, sen de Sakayanagi dışında kimseye benden bahsetmeyeceksin.”
“Karşılıklı anlaşalım mı diyorsun yani?”
“Kötü bir fikir değil bence.”
“…değil tabii. Ryuuen’den de pek hoşlanmıyorum zaten.”
Kamuro başını sallayarak onayladıktan sonra yerinden kalktı.
“Ben gidiyorum, yoruldum yeterince.”
Bu sözlerinden sonra, Kamuro direkt olarak çıkışa doğru yöneldi.
“Nasıl bir zayıf noktasını yakaladıysa, bayağı canını sıkıyor olmalı.”
Fakat bu sayede, gereksiz sorunlar yaşamayacaktım..
Şuan için, bir sorun çıkartmayacağı belliydi. Biraz olsun içime su serpebilirdim.
Fakat, kimliğimin beklenmedik bir kaynak tarafından Ryuuen’in kulağına gitme ihtimali vardı artık.
Bu sohbetle, kuşkularımı…şimdilik bastırabildim diyebilirim.