Elitler Sınıfı - Cilt 7 - Bölüm 4 - Hayda
Cilt 7 – Bölüm 4 – Hayda
“Kahretsin! Kendilerini ne sanıyorlar bunlar be?”
Bağırıp çağırarak sınıfa giren Sudou, kendi sırasını geçerek Horikita’nın yanına geldi. İfadesinden epey sinirli olduğu anlaşılıyordu.
“Dinle, Suzune.”
“Ne oldu?”
Horikita ona yaklaştığını görünce, çıkarttığı yaygarayı görmezden gelemeyip ne olduğunu sordu.
“C sınıfındakiler! Hayır, hayır. Şu liderleri, Ryuuen. Beni takip ettiriyor sabahtan beri. Koridordan inerken yolumu kestiler. Sinirden deliye döndüm.”
“Sözlü saldırı ya da fiziksel saldırı da bulunmadın, değil mi?”
Horikita’nın sert bakışlarıyla karşı karşıya kalan Sudou, hemen inkar etti.
“Tabii ki kullanmadım. Onları görmezden gelip sınıfa girdim.”
“Güzel. En azından sana verdiğim tavsiyeleri uyguluyorsun.”
En önemli gelişme ise, şimdiye kadar sorun çıkartmamış olmasıydı..
“Tavsiye derken?”
Sudou’ya sordum.
“Suzune, eğer karşıma çıkan bir sorunla düzgünce baş edemeyecek olursam, görmezden gelmemi söyledi.”
Güzel bir tavsiyeymiş. Sudou’yu azarlayarak uyarsaydı, yangına körükle gitmiş olurdu.
Sudou sinirden deliye dönse dahi, direnmesi -kendi başına iş çevirmesinden- iyiydi.
“Eh, belki… omzum çarpmış olabilir… başka sınıflardan birkaç çocuk olanları gördü.. sorun olmaz değil mi?”
“Olmaz. Zaten sana karşı kullanmazlar.”
Bir önceki olayda, öğrenci konseyini de dahil ederek epey olay çıkarttılar. Yumruk atsalardı sorun olabilirdi ama sadece yolunu kesmişler.. sorun olmayacaktır.
“Eee? Sana ne dediler?”
“Bana çocuk gibi, ‘aptal, maymun’ tarzı söylemlerde bulundular. Kavga çıkartmanın peşindelerdi.”
Sinirini boşaltmak için kendi elini yumrukladı…
Dün okçuluk kulübünde de sorun yaşanmıştı.. acaba devamı mıydı?
“Akito da…Yani Miyake de C sınıfına maruz kalmış, okçuluk kulübüne gitmişler.”
“Miyake-kun da mı? Demek sürekli yapıyorlar.”
“Amaçları ne? Bana yaptıklarının aynısını yapmaya mı çalışıyorlar acaba?”
“Bilmiyorum, şuan yorum yapamam ama önlem olarak ne yapabiliriz düşüneceğim. Yine sana yaklaşırlarsa, şiddetten uzak dur.”
“Tamam. Sana verdiğim sözümden dönmeyeceğim. Bana vursalar dahi kılımı kıpırdatmayacağım.”
Sudou’nun sözlerinde, bir önceki olaya kıyasla büyük değişim vardı. Hatta sözlerinin ağırlığını derinden hissediyor, içten söylüyordu.
Horikita’nın onu kabullenmesinde çok büyük etkisi vardı.
Durumunu bildirdikten sonra, sırasına geçip yakın arkadaşlarıyla muhabbete başladı.
Onu izlemeye koyulan Horikita konuştu.
“Sudou-kun’un düzelip düzelmediğini merak ediyorum.”
“Evet. Konuşma tarzı hala kaba ama fena da değil.”
“Bir sonraki adıma geçmesinin zamanı çoktan gelmiş.”
Bu sözlerinden sonra, Horikita bir not defteri çıkartarak karalamaya başladı.
“Bir sonraki adım derken?”
Ne yazıyor diye göz ucuyla bakmayı denedim fakat Horikita hemen defterini kapattı.
“Bu konuya gelmemize daha çok var. Şuan önceliğimiz Sudou-kun’un meseleleri değil.”
Sadece ona odaklanmanın sırası olmadığına dair vurgu yaptı.. Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama hiç umurumda da değildi..
Horikita artık harekete geçmeden önce derinlemesine düşünüyordu. Büyük ihtimalle Sudou ve Hirata gibi kişilerle iletişiminin artmasının etkisi vardı.
“Ryuuen-kun epey aktif çalışıyor. Kağıt karıştırma sınavı yeni bitti, bir süre inzivaya çekilir sanıyordum. Bu aktifliği, saman altından su yürüttüğü anlamına mı geliyor acaba?”
“Yine de garip değil mi? Şuan sınav falan da yok.”
“Geriye bakıp düşününce, sadece sınav zamanlarında saldırı da bulunmadığı ortaya çıkıyor. Sudou-kun’a saldırısı mesela. Sınavla alakası olmayan not bırakmıştı, Ichinose-san ve B sınıfıyla ilgili. Sınıf puanıyla alakalı olmayan garip işlerin peşine de düşüyor gibi.”
Her seferinde sormadan anlayamıyor mu, bu kız ya?
Bu imalı sorularından sonra, bakışlarını da bana çevirdi.
Omuz silkip salağa yattım.
“Bu sefer neyin peşinde acaba.”
“Gerçekten bilmiyor musun? Yoksa salağa mı yatıyorsun?”
“Bu da ne demek? Anlamadım.”
“D sınıfının arkasındaki kişiyi arıyor. Sonucunu düşünmeden hamleler yapıyor hatta.”
“Yani, seni arıyor?” Bu sözlerimden sonra, bana çok sert bir bakış attı.
“Beni, görünmezlik pelerini olarak kullanman, artık Ryuuen-kun’a sökmeyecek.”
Horikita bana iğneleyici bir söz söylemeden ciddi bir şekilde yanıt verdi.
“Bunu neye dayanarak söylüyorsun?”
“Eğer diğerleri gibi, her hamleyi benim yaptığımı düşünseydi, direkt bana gelirdi. Fakat, bana yaklaşmıyor bile.”
Uzun zaman boyunca, Ryuuen, Horikita’yı takıntı haline getirmiş, onu gözlemeden edemez olmuştu. Demek artık takipte değil.
“Bakış açın farklı olabilir mi? Kağıt karıştırma sınavındaki stratejini hiç beklemiyordu belki de? Saldırıları konusunda kararsızlığa düşmüş olabilir.. belki de önüne çıkan engelleri kaldırmanın yolunu arıyordur.”
“Olabilir. Fakat böyle düşünmüyorum. Bana olan takıntısı bitti artık.”
“Ryuuen’in takıntısı hoşuna mı gidiyordu yani?”
“Ben öyle mi dedim? Sana tekme mi atayım, bunu mu istiyorsun?”
“Tekme yemek istemiyorum.”
Hemen hayır dedim çünkü şaka yapmazdı.. hemen tekme atardı.
“Sınıfın gizemli lideri, onun dikkatini salakça hamleler yaparak çekmiş olmasın?… Ne kadar konuyu değiştirmeye çalışırsan çalış. Ben lafımı çekmeyeceğim.”
Rehberlik dersi başlamak üzereydi, Kushida da dahil herkes sırasında öğretmenin gelmesini bekliyordu. Konuşsak kimse bize kulak kabartmazdı ama yeri değildi.
“Ryuuen’i anlamaya başlamışsın. Ahh yok, bu sefer dalga geçmiyorum.”
Yine bana sert bakışlar atınca, panikleyip bu cümleyi kurdum.
“Modus operandi(düşünce tarzı) aynı ki... başarılı olsun ya da olmasın, aynı taktikleri kullanmaya devam ediyor. Sürekli saldırdıkça, ister istemez karşı atak yöntemlerini öğreniyorsun. İşte bu yüzden o— işte bu yüzden Kushida-san’ı kağıt karıştırma sınavında kullanacağını anladım. Tabii, böyle bir olay yaşanmasaydı daha iyi olurdu…” [1]
Kimse sınıftan birinin sınıfına ihanet etmesini istemezdi. Hem de böyle bir okulda… ayrıca, Kushida ihanet etmeseydi, bu sınavlarda bu kadar zorlanmazdık. Bu da ayrı bir gerçekti.
Horikita da bu fikre sahipti haliyle.
Olayları derinlemesine biraz düşüneceğim.
Ryuuen’in az önlem alarak bu tarz bir strateji seçmesinin tek sebep: Ne yaşanırsa yaşansın, sınıfına hiç tereddüt etmeden ihanet edebilecek Kushida adında bir silahın varlığı.
Istediği gibi oynatabileceği, yönlendirebileceği bir piyonu olmasaydı, farklı bir strateji düşünürdü.
Sonuç olarak; Kushida, Ryuen’in saldırı planında başrol oynayarak onu iyi ya da kötü strateji seçiminde yönlendirmiş oldu.
“Yanlış hesap yapmadım aslında. Kağıt sıkıştırma sınavında, Ryuuen-kun’u oyuna getirme niyetindeydim.”
“Zaten beklediğin gibi olmadı mı?”
“Oldu. Fakat C sınıfından birilerinin okuldan atılmasını bekliyordum… ama fazla safça düşünmüşüm.”
Gireceğiniz sınavların sorularıyla cevapları elinizin altında olursa, sınav için doğal olarak çalışmanıza gerek yoktur..
Sınava çalışmayıp oyuna gelen C sınıfından birilerinin okuldan atılmasını bekliyordu sanırım..
Keisei ve diğerleri de aynı fikirdeydi. Galiba herkes bu konuda hemfikir.
“C sınıfında zeki öğrenciler vardır diye düşünüyorum. Ryuuen’in aksine, sınıftakiler daha farklı davranmış olabilir.”
“Olabilir. Onlar da Ryuen’e körü körüne güvenmeyip sınava çalışmış olabilirler.”
Ryuuen, Horikita’nın arkasındaki ismi öğrenebilmek için can atıyordu.
Amacına ulaşmak için, okulun dikkatini çekmeyi dahi göze alabilecek bir insandı.
Tavırlarından, bu tarz bir yaklaşımı olduğu anlaşılıyordu.
“Galiba ısrarcı saldırılarını arttıracak.”
“Bana ne. Onun yaptıklarını üstlenmek senin görevin.”
“Biliyorum. Senin zorla olaylara beni dahil etmen… kaderim.”
“Kabullenmen beni şaşırtıyor.”
“Kabul etmekten başka çarem yok ki. Sen, geri çekilmeyeceksin değil mi?”
İyimser olmak güzeldir..
Zaten Horikita’nın potansiyeli yüksekti. Hirata ile olan iletişimini artırırsa, şuanki imajına değer bir varlık haline gelebilirdi.
“Peki— aklında bir fikir var mı?”
“Ne için?”
“Ryuuen- kun’un aramalarına karşı alınabilecek önlem diyorum? Şimdi bir şeyler yapmazsak, ilerde dönüşü olmayacak bir yola girebiliriz.”
Demek Horikita, kimliğimin ortaya çıkmasından yana endişeliydi.
Fakat endişelenmesine hiç gerek yoktu.
“Bilmem. Bir fikrim yok.”
“Haydaa…”
Derin bir nefes aldı, gözlerini devirip bu konu hakkında bir şey demedi.
“Peki, konuyu değiştiriyorum. Hala o grup toplantısı yapıyor musunuz?”
“O grup? Keisei’gilden mi bahsediyorsun? Ne oldu ki?”
“İşe yarar bir grup değil bence. Zaten Hasebe-san ile Miyake-kun’a ders anlatmak için katılmıştın? Sınavlar bittiğine göre, toplanmanızın bir gereği yok?”
“Gruba işe yarayıp yaramama açısından bakmıyorum ben. Onlarla takılmak iyi hissettiriyor ve rahatım.”
Horikita’nın hedefi A sınıfına yükselmekti.
Tüm derdi, tasası, yaşam mücadelesi, bu hedefini gerçekleştirmekten ibaret..
Baştan beri bu tarz bir merakım olmadığı için, Horikita ile iletişim kuracak ortak noktamız da yok, maalesef.
Eğer şans yüzüne güler de, Horikita sınıf yükseltme merakından vazgeçerse, grupla iletişim kurduğum gibi, onunla da arkadaş olabilirim.
“…bana yardım edeceksin, değil mi?”
“Evet. Elimden geleni yapacağım.”
Pek ikna olmuşa benzemiyordu… Aman neyse.
[1] Modus operandi, katillerin/faillerin düşünce tarzı gibi türkçeye çevrilebilir. Bilgi için tık.